Türk Eğitim-Sen ekonomik krizin eğitim çalışanlarını ne ölçüde etkilediğini ortaya koyabilmek için bir anket çalışması gerçekleştirdi. Ankete göre eğitim çalışanlarının yüzde 92'si ekonomik krizden etkilendi.

Bin 13 eğitim çalışanı üzerinde yapılan ankete katılanların yüzde 58.5'i öğretmen, yüzde 19'u müdür yardımcısı, yüzde 7.8'i müdür, yüzde 5.6'sı memur, yüzde 2.5'i şef ve şube müdürü, yüzde 2.2'si hizmetli, yüzde 1.8'i de üniversitede görev yapan idari personel ve akademisyenden oluşuyor.

Ankete katılanların yüzde 51.3'ü eşinin çalışmadığını, yüzde 48.6'sı eşinin çalıştığını belirtirken, ankete katılanların yüzde 81'inin çocuğu , yüzde 19'unun ise çocuğu bulunmuyor. Eğitim çalışanlarının yüzde 26.7'si 1, yüzde 47.3'ü 2, yüzde 20.8'i 3, yüzde 4.5'i 4 çocuğu olduğunu belirtirken, ankete katılanların yüzde 10.9'u 1-5 yıl, yüzde 24.7'si 5-10 yıl, yüzde 37.2'si 10-20 yıl, yüzde 27.2'si de 20 yıl üzerinde görev yapıyor.

Ankete katılanların yüzde 50.8'i kendisini orta, yüzde 48.5'i ise alt gelir grubunda değerlendirilirken, ankete katılanların sadece yüzde 0.7'si kendisini yüksek gelir grubunda tanımlıyor .Eğitim çalışanlarının yüzde 92'si ekonomik krizden etkilediğini söylerken, yüzde 8'i ekonomik krizden etkilenmediğini belirtti. Eğitim çalışanlarına ekonomik krizden maddi olarak nasıl etkilendiği sorulduğunda da, ankete katılanların yüzde 27.5'i maaşının günden güne eridiğini, yine yüzde 27.5'i eş/dosttan borç para aldığını, yüzde 20.2'si sadece temel ihtiyaçlarını karşılayabildiğini, yüzde 13.4'ü yeme, içme ısınma gibi temel ihtiyaçlardan da kesintiye gittiğini, yüzde 11.3'ü de birikim yapamadığını belirtti.

Eğitim çalışanlarına "ekonomik krizden sosyal olarak nasıl etkilendiniz?" sorusunu da yöneltildiğinde ise, ankete katılanların yüzde 41.6'sı sinema, tiyatro, konser gibi sosyal faaliyetlerde bulunamadığını, yüzde 33.5'i tatil planları yapamadığını, yüzde 19.7'si ailesini restoranda yemeğe bile götüremediğini ifade ettti. Eğitim çalışanlarının ekonomik krizden psikolojik olarak nasıl etkilendiğini sorusuna da, ankete katılanların yüzde 43'ü "işime dikkat ve konsantrasyonda sorun yaşıyorum", yüzde 31.2'si "korku/öfke/stres/endişe gibi duygularımda ciddi artış oldu", yüzde 14.4'ü "kendime olan güvenimi yitirdim/kendimi çaresiz hissediyorum", yüzde 8.8'i "depresyondayım", yüzde 2.6'sı da "borçlarım nedeniyle intiharı düşünüyorum" diye cevap verdi.

Eğitim çalışanlarına ekonomik krizin aile hayatlarını nasıl etkilediğini sorduk. Ankete katılanların yüzde 43.7'si "bir ebeveyn olarak görevimi yeteri kadar yapamadığımı düşünüyorum" derken; yüzde 28.9'u "ailemle yeteri kadar ilgilenemiyorum", yüzde 16.4'ü "aile bireylerine yönelik saldırgan ve öfkeli bir tutum içerisindeyim", yüzde 11'i de "eşimle aramızdaki iletişim bozuldu" cevabını verdi.

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk da anket çalışmalarına ilişkin yaptığı açıklamada, "Anket sonuçları ekonomik krizin eğitim çalışanlarını nasıl vurduğunu gözler önüne sermektedir. Küresel krizin ülkemizi etkisi altında aldığı bugünlerde, krizin etkilerini en aza indirebilmek amacıyla Türk Eğitim-Sen olarak "Acil Önlem Paketi" hazırladık. Kadrolu, sözleşmeli, ücretli vekil öğretmen, okul idarecisi, hizmetli, şef, memur, daktilograf, veri hazırlayıcısı, şube müdürü olarak bir bütün olan eğitim
çalışanlarının ekonomik krizden en az hasarla çıkabilmesi ve eğitim-öğretimin sağlıklı olarak devam edebilmesi için alınması gereken tedbirler şunlardır: Eğitim sektöründe kriz, aslında yeni başlamamıştır. Diğer sektörlerde olduğu gibi eğitimde de uzun bir süredir gerileme dönemi yaşanmaktadır. Üstelik eğitim sektöründe kriz 2009 yılında etkisini daha da artıracaktır. Aldığı ücret giderek eriyen eğitim çalışanları çareyi borçlanmakta görmüştür. Borcunu kapatabilmek için bankalardan kredi çeken, bu kez çektiği krediyi ödeyemeyen eğitim çalışanları kanuni takibe girmiş durumdadır. Hatta banka borçları nedeniyle evine haciz gelen eğitim çalışanları bulunmaktadır. Ayrıca kredi kartı borcu giderek katlanan eğitim çalışanları da, kredi mağdurları kategorisinde yer almaktadır. Bu nedenle Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz, bankaların eğitim çalışanlarının borçlarının vadesini uzatması, gecikme faizi uygulamasını kaldırılması ve faiz oranlarını düşürmesidir.

Eğitim çalışanlarının ücretleri yeniden revize edilmelidir. Bu noktada çalışanların maaşlarına aylık 200 TL iyileştirme yapılmalıdır. Ekonomik krizdeki kayıplar tespit edilerek, telafisi sağlanmalıdır. Çalışanların gereksinimlerini karşılayabilmesi, ailesinin geçimini sağlayabilmesi, kendini geliştirebilmesi ve iç piyasanın canlı tutulabilmesi için ücretlerde revizyon şarttır. IMF politikalarıyla başarıya ulaşılamadığı aşikardır. Zira bunun en canlı örneğini 2001 krizinde toplum olarak yaşadık. 2001 krizinde kurtarıcı olarak görülen İMF, ne yazık ki tüm sektörlere büyük darbe vurmuştur. Bu nedenle bugün yaşadığımız krizde IMF kurtarıcı olarak görülmemeli, farklı bir 'kurtuluş modeli' arayışına girilmelidir. Ülkemizde eğitim bütçesi, 27 milyar 883 milyon YTL`dir. Bunun 18 milyar 488 milyon YTL`si personel maaşlarına, 2 milyar 131 milyon YTL`si ise sosyal güvenlik primlerine gitmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin yalnızca yüzde 10`u olan 2 milyar 780 milyon YTL`si yatırımlara ayrılmıştır. 2009 yılında MEB bütçesinin milli gelire oranı sadece yüzde 2.5'tir. Dolayısıyla eğitim bütçesi gözden geçirilmeli ve eğitime ayrılan kaynak artırılmalıdır. Bilindiği üzere okullar devletten yeteri kadar ödenek alamamaktadır. Dolayısıyla okullar elektrik, su, telefon, yakıt paralarını ya velilerden tahsil etmekte ya da okul idarecileri kendi ceplerinden karşılamaktadır. Hatırlanacağı üzere bundan kısa bir süre önce borcunu ödeyemeyen bazı okullar elektriksiz kalmıştır. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı, tüm okulların elektrik ve su borçlarını ödemelidir. Elektrik ve doğalgaz okullara yüzde 70 indirimli satılmalıdır. Ayrıca velilerin maddi imkansızlıklarla mücadele ettiği göz önüne alınarak, okullara daha fazla kaynak sağlanarak, velilerden para istenmesinin önüne geçilmelidir" dedi.