Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldızın, işsizliği azaltmak için haftalık çalışma saatinin 35 saate indirilmesini istedi.
Balıkesirde temaslarda bulunan Akyıldız, Türkiyede işsizlerin 2 milyon 800 bine ulaştığını, memurların haftalık çalışma saatlerinin 40 saatten 35 saate indirilmesiyle 1 milyon 800 bin işsize istihdam imkanı verilmiş olacağını savunarak, "Daha önceki dönemlerde 5 yılda 1 milyon 100 bin olan işsiz oranı, bugün 2 milyon 800 bine çıkmış, işsizliğin önlenmesi için bir yatırım yapılmamıştır. Özel sektör yatırım yapmıyor. Sermaye, rant gelirleriyle para kazanıyor. Halbuki Türkiyede işsizliğin önüne mutlaka geçilmeli. Haftada 40 saatlik çalışma süresini 35 saate indirirsek, kişi başına 5 saat olarak hesapladığınızda, 1 milyon 800 bin insana iş sağlanmış olacak. Bunun önünü açmak için kamudaki çalışma saatlerinin haftada 35 saate indirilmesini teklif ediyoruz. Avrupada 35 saate indirilmiştir, Amerika da 35 saate indirilmesi için çalışılmaktadır. Dünyaya paralel hale geleceksek, Avrupaya uyacaksak, önce 35 saatten başlayalım. 1 milyon 800 bin insanımıza da iş imkanı sağlayalım" dedi.
Siyasi partilerde yaşanan istifalar ve parti değiştirmeleri de değerlendiren Akyıldız, Türkiyede bir erken seçim görüntüsü oluştuğunu söyledi. Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, Türkiyede tek başına ve güçlü bir iktidar şansının yakalandığını, ancak Ak Partinin bunu değerlendiremediğini belirterek, "Türkiyede değişmeyen bir şey var; partilerden istifalar başladı mı arkasından kısa sürede seçim geliyor. Türkiyede bir erken seçim görüntüsü vardır, bunu biz de hissediyoruz. Bu durumda siyasi iradeye de bu yönde, (Eğer bizlerin sana verdiği desteği görmek istiyorsan, seçimler hazır. Önce sen bizi destekle, biz bunu unutmayız) diyoruz. Partilerden istifaları etik bulmadığım halde, doğal karşılıyorum. Türkiye, siyasi bilinçlenme ve demokratikleşme konusundaki anlayışı sebebiyle dünyadaki standartlara henüz erişebilmiş bir ülke değil. Çok kolay etkileşimde kalıp hemen yön değiştirebilmekte. 57. hükümetin son döneminde de DSPden bir ayrılık oldu, kısa süre sonra seçim gerçekleşti, şimdi de böyle olabilir. Ama, istifaların iktidarın zafiyeti olarak ortaya çıkmasını hiçbir zaman dilemeyiz. Çünkü Türkiyenin siyasi istikrara ihtiyacı var, bu da ancak güçlü ve tek başına bir iktidarla olur. Türkiyede bu şans yakalanmıştır. Ancak, iktidardaki partinin bunu çok iyi kullanabildiğini söyleyemem. Kısa sürede bu endişeleri aşıp, neticeye ulaşacak bir görüntü bekliyoruz" diye konuştu.
Türkiyede 1 milyon 600 bin sendikalı olabilecek memur varken, bunların 798 bininin sendikalı olduğunu hatırlatan Akyıldız, hepsinin sendikalı olması halinde siyasi iradenin bildiğini okuyamayacağını kaydetti.
"VERİLEN SÖZLER YERİNE GETİRİLSİN"
Akyıldız, kamu çalışanlarına grevli ve toplu sözleşmeli siyaset hakkı ve yönetime katılma hakkı verilmesini isteyerek, şunları söyledi:
"2004 toplu görüşme sürecinde sayın Başbakanın ağzından verilen sözü hatırlatmak istiyoruz. Kamu çalışanlarına 30 Haziran 2005 tarihine kadar haklarının iade edileceği sözü verilmiştir, kamu çalışanları bunu beklemektedir. Demokratik haklarımız olan bu konuyu evvel emirde siyasi iradenin yerine getirmesi talebimizi ısrarla sürdürüyoruz. Mutabakat zaptının çok ciddi maddelerini içeren ve yasal düzenlemeyi gerektiren hususlardan bazıları siyasi irade tarafından yerine getirilmiştir. Bu anlamda siyasi iradenin taahhütte bulunma noktasında görevini ifa ettiğini düşünüyoruz. Disiplin cezalarıyla ilgili gelişmelerde taslağın bakanlar kurulunda tasarı haline getirilmesi çalışmalarını da duyduk. Çalışanlarımızın özellikle döner sermaye gibi değişik adlar altında ücret iyileştirmelerinin yapıldığını görmekteyiz. Bir başka önemli sorunumuz, Türkiye - AB ilişkileri sürecinde IMF ve Dünya Bankası dayatmalarıyla da gündeme gelen Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısının, içeriğin değiştirilerek parça parça gündeme getirilmesini kabul etmiyoruz. Köy hizmetlerinin yerel yönetimlere, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri, Tedaşın 21 bölgeye ayrılması, bölgesel kalkınma ajanslarının kurulması gibi gelişmeler, bu kanunun parça parça uygulamaya konulmasının birer görüntüsüdür. İl özel idareleri, belediyeler ve büyükşehirler kanunları, mahalli idareler kanunları çıkarıldı. Korkarım ki bu, feodal bir yapının temelleri görüntüsünü veriyor. Bunun Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısını zedeleyeceği açıktır. O yüzden siyasi iradenin bu kadar riskli, tehlikeli bir gelişmenin önünü açmasını yadırgıyoruz, kabul etmemiz mümkün değil. Bu uygulamaları protesto ediyor, kabul etmeyeceğimizi de kamuoyuna duyuruyoruz. Devlet kurum ve kurallar bütünüdür. Duvardan ve kuraldan bir şey anlaşılmaz, onları anlamlaştıran tek unsur kamu çalışanlarıdır. Kamu personel rejimi devlet memurunu ortadan kaldırıyor, iş ve memuriyet güvencesini kaldırıyor. Sözleşmeli personel ile devletin sürekliliğinin sağlanmasının mümkün olamayacağını herkes çok iyi biliyor. Ağzımıza çaldıkları başka bal ile performans değerlendirilmesini şirin göstermeye çalışıyorlar. İşini kaybeden kişinin maaşını artırmanız bir anlam ifade etmez. Performans değerlendirilmesine karşı değiliz, başarının ödüllendirilmesi anlamına gelir, destekleriz. Ama, çalışanın performansını kimin değerlendireceği önemli. Başbakanın memurlukla alakalı ağzından çıkan laflar ise talihsiz ifadelerdir."