Seyyar satıcılar, elektronik tüccarları, halıcı dükkanı açıp anutçu çalıştırmakla esnaf olduğunu sanan aslında ülkenin turizmini baltalayan çıkarcılar, üç kağıtçılığı meslek sayanlar, "ucuz mal var" diye tüm insanları bağrına çeken dükkanlar, kopya malların satıldığı tezgahlar, buzluktan çıkan balıkları taze diye satanlar, daha neler neler...

Gözlerimi kapatıyor ve binlerce yıl başkentlik yapmış şirin dünya köşemizi düşlüyorum.... Sokakların bir çoğu trafiğe kapatılmış, açık hava kafeteryaları ile dolu, bazen Osmanlı Musikisi, bazen Anadolu' dan ezgiler, bazen de Viyana' dan sanki misafirler var.

Ülkemin ve dünyanın insanları, 'anutçu' olmayan bir ortamda sadece turizme hizmet eden dükkanlar arasında göz zevkini tatmin ediyor. Tüm esnaf duyarlı, eğitimli, herkes turizm eğitiminden geçirilmiş, fiatlar sabitlenmiş, pazarlıklar ortadan kalkmış, turizm sektöründekiler maliye den dolayı
da çok hoşnutlar...

Sanırım vergilerinde indirim mi olmuş ne ?

İmalathaneler, toptancılar kısaca turizm dışı hizmet veren esnafın bir çoğu artık "turizm" demiş, yok "baba mesleği" diyenler de mesleklerini sürdürebileceği organize bölgelere geçmişler...

Arada bir Beyazıt' tan, modern tramvayın yanında, tarihi tramvayla, Kabataş a yolculuğun zevkine zaten hiç diyecek yok.

Bakıyorum da Yerebatan üzerinde artık sarnıca zarar veren kamu binaları da yok. Hep yeşil alan olmuş. Diğer kamu
binaların da çoğu yerini yeşil alana veya yıldızlı otellere bırakmış...

Hadi ne olur yıldızlara bakın ve bir yıldız kaymasını bekleyin; sonra da dileğinizi tutun, ya da dua edin Yüce Rabbime daha
hayallerimizde ki Sultanahmet e kavuşmak için...

Bu ülke sadece ve sadece çocuklarımıza aittir. Bizler emanetçiyiz.

Emanete hiyanet etmeyelim ne olur....

Murat İçten

Yayın Tarihi : 19 Kasım 2003 Çarşamba 00:00:11

Güncelleme :11 Ocak 2004 Pazar 23:54:00