17
Mayıs
2024
Cuma
EMİNÖNÜ - İSTANBUL
Belediye Sayfaları

Sultanahmet Meydanı katledildi

Hesabı verilmeli
Belediyenin turizmci tek meclis üyesi Semih Cumali Belediye başkanlığına soru önergesi verdi. Cumali yaptığı açıklamada Sultanahmet Meydanı’nı elbirliği ile kurtarmak için herkese çağrı yaptı.

Semih Cumali şunları söyledi:
“Yerel yönetimler kamu görevi için, sanatı geliştirmek, insan sağlığını ve çevreyi korumak için vardır. Bir taraftan işportayı semtimizden kaldırmak için uğraş veriyor, diğer taraftan da bu işi bizzat Belediye’nin düzenlediği şenlikle legal hale getirmeye çalışıyoruz.

Sultanahmet’i ziyarete gelenler tarihi mekanları dahi gezemiyor. Tarihi meydan tamamı ile kuşatılmış durumda. Bir taraftan at meydanı, hipodrom içerisindeki o standlar, diğer taraftan caminin avlusu... Turist meydandaki keşmekeşten kurtulup camiye geçiyor, bu sefer de farklı bir facia ile karşılaşıyor. Çok yazık kendi ellerimizle yıkıyoruz bu değerleri.

İnsan Y erleşimleri Derneği Başkanı
Korhan Gümüş
“Günceli yakalayan sanat oluşumları
ile belediyenin yeni bir kültür politikası geliştirilmesi gerekiyor.”

Muhteşem bir tarihi olan Eminönü son yıllarda büyük bir düşüş yaşamaya başladı. Bu erimeyi durdurmak için Sivil Toplum Kuruluşları ortaklaşa çalışma başlattılar. Son olarak, kültür değerlerinin en yoğun olduğu Sultanahmet Meydanı’nda yapılan Ramazan Şenlikleri için bir çalışma yaparak Eminönü Belediyesine öneriler sundu. Belediye bu önerileri dikkate almayarak şenlikleri bildiği gibi gerçekleştirince bunu Sultanahmet Meydanı’nın katledilmesi olarak gören bir kesimden büyük tepki aldı . Herkes “Eminönü kurtulsun” diyor ama bir türlü sonuç alınamıyor.

“Sultanahmet Meydanı’nda bayağılığın istibdadı var”

“Yönetimin benim nasıl bir müzik dinleyeceğimi bana zorla empoze etmesi kabul edilemez. Yönetimin, kendi temsil ettiği halkı bu şekilde bayağılığa mahkum etmesi kabul edilebilir bir şey değildir.”

İstanbul’da çok nitelikli bir sanat ve kültür birikimi var. Bu uluslararası düzeyde, Avrupalılar tarafından da kabul görmekte. Diğer taraftan da Sultanahmet’teki gibi uygulamalar var. Kültür ve sanat çıtamız bu kadar yüksek iken, uluslararası etkinliklere katılan onca sanatçımız varken gelin görün ki, İstanbul bunlardan nasibini alamıyor.

erel yönetim kamu mekanlarını kullanırken kamuoyu geliştirecek şekilde rol oynaması gerekiyor, bunu gerçekleştirebilmek için de kamu otoritesinin kültür hayatına katkıda bulunacak işler yapması gerekiyor. Türkiye’de yerel yönetimlerin kendi mekanlarını organize ederken dahi bu rolü oynayamadıklarını görüyoruz. Yönetim İstanbul’da profesyonel enerjiyi kullanamıyor, bugün kamu uygulamalarına baktığınızda sanatçı mı yok dersiniz bu ülkede. Kültürel etkinlikler açısından bir taraftan İstanbul dünyanın şanslı kentlerinden biri. Garip bir durumla karşı karşıyayız, bir taraftan sanatçılarımız eserlerini icra etmek için İstanbul dışına çıkarken, diğer taraftan kendi memleketimiz bunun yoksunluğunu yaşıyor. Bugün İstanbul’da bayağılığın istibdadı var.
Eskiden İstanbul’u köylüler bastı, kalite bozuldu deniliyordu, bence böyle değil, sanatçı her zaman kendisini halkla etkileşim içerisinde var edebilir. Dolayısıyla bugün Bienal için sanat etkinlikleri hazırlayan kişiler gecekondu bölgesindeki insanlarla da etkileşim içerisine giriyor ve modern yapıtı bu şekilde de üretmeyi başarabiliyorlar. Dolayısı ile göçten kaynaklanan bir durum değil bu. Yönetimin çoğunluğun zevkini yansıtması fikri egemen ama doğru değil. Herkesin zevki farklı olmasına rağmen yönetimler çoğunluğun zevkini yansıtır. Kültür ve sanatın özerk bir işlevi vardır. Bu işlevle ancak temsil sorgulanabilir. Demokratik temsil dediğimiz şey aslında faşizmdir, bir istibdattır yani. Bir tarafta resmi bir otorite var, diğer tarafta sivil toplum dediğimiz şeyin talepleri var, ikisi birbirini ayna gibi yansıtamaz. Yönetimin benim nasıl bir müzik dinleyeceğimi bana zorla empoze etmesi kabul edilemez. Dolayısı ile bu demokratik temsil iddiası bir yalandır. Göç eden halkta dahil herkes bu durumda bayağılığa mahkum olur. Bu yönetimin kendi temsil ettiği halkı bu şekilde bayağılığa mahkum etmesi kabul edilebilir bir şey değildir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yaptığı bir anket vardı ve buna göre İstanbul’da yaşayanların %70’inin kendisini İstanbullu olarak görmediği sonucu ortaya çıkmıştı, bu anketin diğer bir tarafı da var, yönetim bu kişileri ne kadar İstanbullu sayıyor? Bu kişilerin kendilerini İstanbullu saymamalarının bir nedeni de yönetimin dışlayıcı olması. Halkı bayağılığa mahkum ederek aslında temsil ediyormuş gibi görünürken dahi dışlıyor. Yönetimin bu tip enstalasyonları cesaretle gerçekleştirebilmesi gerekiyor. Ben kamu meydanlarında hiç bir şey yapılmasın demiyorum, benim çocukluğumda da Cinci meydanında bayram geldimi sayısız etkinlik olurdu, kötüydü demiyorum ama bu gelenekselliği hala sürdürme iddiası yalnızca bir aldatmacadır. Bugün artık Türkiye güncel sanat etkinlikleri ile tanışmak zorunda. Güncel sanat denince de yine geçmişte olduğu gibi seçkinlere yönelik sanat anlaşılmasın, bugünkü güncel sanat bu ikilemi aşmak için yapılıyor. Bugün için önerdiğim ne Cemal Reşit Rey salonunda yapılan icraatlar gibi seçkinci bir şey, ne de halka yaslanmak için yürütülen bayağı faaliyetler. Bugün sanatın düşünsel, dönüştürücü işlevi zaten halkın kültür yapısını bu şekilde değiştirmek ve sanat toplum ayrımını ortadan kaldırmaktır. Bugün sanatçılar toplumun kültür çıtasını yükseltmek için faaliyette bulunurlar, bugün sanat son derece işlevsel ve halkın tümüne yönelik biçimde icra edilmektedir.
Bu açıdan bugün sanat, yönetimin kültür hayatına katkısı için çok önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Çünkü kavramsal olarak kültür yaşamını etkileyecek öncelikli rolü oynar. Bu nedenle de bugün tüm Avrupa birliği ülkelerinde sanatı öncelikle devlet destekler. Bizde ise kamu uygulamalarında tam tersine bayağılık hakim, Avrupa kamu uygulamalarında hakim olan yüksek düzeydir. İşte bu nedenle ki bugün Türk sanatçıları gidip Paris’de hizmet verebiliyorlar. Avrupa’daki kamu yönetimi kavramsal uygulamaların topluma ne kattığının farkında, bu yüzdende bütçesini de öncelikle buna ayırıyor. Bizde ise yönetim halkı temsil ediyorum iddiası ile halkın önünü tıkıyor ve en kötü olanı destekliyor. Bu tür sanat etkinliklerinin tümü küratörler gerektirir, bakın Sultanahmet’teki organizasyonda bir küratörlük müessesesi var mı, yok. Birilerinin ticari faydaları üzerinden, sivil toplumu temsiliyet iddiası ile kamu yönetiminin özelleştirilerek profesyonellik alanı daraltılmaktadır. Burada bir ihale yapılıyorsa, iş bunun kriterlerini koymakla başlar, ben burayı kime nasıl kullandıracağım, bu konu yapılacak işten daha önemlidir. Sultanahmet meydanı kentin kültür hayatına katkıda bulunacak şekilde kullanılabilir mi, sanatçılar bu konuya nasıl yaklaşıyor, kim daha iyi bir proje ile gelebilir gibi konular o zaman tartışılmaya başlanır. Hiçbir belirleyici kriter koyulmaksızın, iş, eş dosta stand verme mantığı ile gittiği an profesyonel enerji dışlanmış olur. Halkın kendisini geliştirmesine karşı en büyük engel burada başlar zaten, bu sanatçılardan önce halka zarar verir. Turizm açısından kentin tarihi yapıları çok önemli bir çekim merkezi oluşturmakta, iyiki de yapmışlar zamanında, peki bugün için bizler ne yapıyor ne üretebiliyoruz, nereye kadar tarihi satabileceğiz. Günceli olamayan bir toplumun geleceği de olamaz, hatta zaman içerisinde tarihini de kaybetmeye mahkum olur. Bu bindiği dalı kesen bir mantıktır. Günceli yakalayan sanat oluşumları ile belediyenin yeni bir kültür politikası geliştirmesi gerekiyor. Bu organizasyonda tüm kamu mekanı sahipsiz ve tanımsız durumda. Öncelikle belediyenin yönetici vasfını göstermesi ve bu organizasyonlarda tüm profesyonelleri tanımlayıcı olarak göreve çağırması lazım. Bir kültür projesi organize edilirken kimlere danışılır, nasıl karar alınır, en iyi proje neye göre değerlendirilir gibi soruları öncelikle Üniversitelerin belirlemesi ve yönetimin gerçekten demokratikleşebilmesi için iş birliğine gidilmesi lazım. Yönetim yeniliğe karşı bir tıkaç değil en açık olması gereken yapıdır. Avrupa Birliği sürecinde bu yerel yönetimlerin sivil toplumlardan sanatçılara ve üniversitelere kadar tüm yapılarla iş birliği içerisinde ciddi bir dönüşümden geçirilmesi gerekiyor.

Meydanı’nı birlikte kurtaralım
Cumhuriyet Halk Partisi Eminönü Belediye Meclis üyesi Semih Cumali “Belediye kendi elleriyle insan sağlığına zarar verecek, çevre kirliliği yaratan, turizme darbe vuracak bir etkinliğe ön ayak olmuştur. Gelin bu hatayı durduralım, Sultanahmet Meydanı’nı elbirliğiyle kurtaralım” diyerek çağrı yaptı.

minönü Sultanahmet Meydanı’nda Ramazan Şenlikleri adı altında yapılan etkinliklerin turizme ciddi anlamda darbe vurduğunu belirterek Eminönü Belediye Başkanlığı’na soru önergesi veren Semih Cemali Sultanahmet Gazetesi’ne açıklama yaparak “Bu etkinliklerin tarihi mekanları yerle bir ederek bir anlamda da çevreye ve insan sağlığına zarar verir hale gelmiş olması Eminönü’ne sıkıntı vermektedir” dedi.
Sultanahmet’in geleneğinde böyle etkinliklerin olmadığını, ilk kez Ahmet Çetinsaya döneminin ikinci yılında düzenlenmeye başladığını söyleyen Cemali ilk yapıldığı dönemde kültür ve sanat ağırlıklı olduğunu vurgulayarak “Sonradan Kibiroğlu döneminde tamamen belediyeye bir rant geliri elde etmek için düzenlenir hale geldi” dedi.
Gelen gideni aratıyor
Semih Cemali açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bu yaşadığımız yeni dönemde beklentilerimiz çok farklıydı. Yeni yerel yönetimin bu işe el atacağı, kesinlikle bu meydanın Ramazan Etkinlikleri’nden kurtulacağı düşüncemiz vardı. Nitekim Sayın Başkan Nevzat Er muhtelif yerlerde verdiği demeçlerde, yaptığı basın toplantılarında kesinlikle bu yıl yapılacak Sultanahmet Ramazan Etkinlikleri’nin sadece kültürel ve sanat ağırlıklı olacağını, yiyecek içeceğin mümkün olduğu kadar yapılmayacağını beyan etmişti. Şimdi Sultanahmet Meydanı’ndaki bu durumu gördükten sonra insan ister istemez ‘gelen gideni aratıyor’ sözünü söylemek durumunda kalıyor.
Ben CHP’den meclis üyesiyim, ama inanın bu söylediklerimi meclis üyesi olarak yirmi yıllık duyarlı bir turizmci olarak, belediyenin yaptığı doğruların yanında, yanlışların karşısında olmam gerektiği inancından ve yapıcı muhalefet anlayışından söylüyorum. Sultanahmet bizim için bir miras değil bir emanet. Bu emanete de hepimizin sahip çıkması gerekiyor. Gönül isterdi ki yeni yönetimimiz Sultanahmet Meydanı’na sahip çıksın. Maalesef kendisi ön ayak olarak kendisi bu işin öncülüğünü üstlenerek Sultanahmet Meydanı’nı katletmiştir. Ben mecliste özellikle işin kültürel, çevre, tarih ve turizm boyutuyla ilgili de soru önergesi verdim. Bununla ilgili de maalesef cevabımı alamadım. Bu soru önergesi ile ilgili soruları çoğalta bilirdim, ama dört soru sordum. Özellikle kültür, sosyal ve sanat işlerinden sorumlu başkan Yardımcısı Şaban Kızıldağ’ın cevaplamasını istediğim sorular şunlardı:
Birinci sorum: Özellikle Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde Sultanahmet Meydanı’nda yapılan Ramazan Etkinlikleri’nde döner kebap, cağ kebap, tantuni kebap, kokoreç, çiğ köfte satılıp satılmadığı,
İkinci sorum: Sokağın ortasında çiğ köfte yoğurulup vatandaşa ‘gel vatandaş, gel’ diye bağırılıp bağırılmadığıydı.
Üçüncü sorum: Sultanahmet Meydanının standlarla işgal edildiğini, yaya kaldırımlarının da arabalarla işgal edildiğini, o dönemlerde bu tür olayların olup olmadığını sordum.
Dördüncü sorum: Bunun yanında İstanbul’un en eski tarihi eseri sayılan dikilitaşın etrafındaki çocuk trenini sordum.
Bunun dışında şehir Kültür Merkezi adı altında faaliyet gösteren yerde olduğu gibi dışarıda bulaşık yıkanıp yıkanmadığını sordum.
Sultanahmet meydanını kurtaralım. Bu tür Ramazan etkinliklerini sadece sanat ve kültür ağırlıklı hale getirmemiz gerekiyor. Eminönü’nde, Sultanahmet’te ve Ayasofya çevresinde yaşayan yüzlerce sanatçımız var, bu kişilere kucak açıp önümüzdeki yıl gerekirse ücretsiz standlar verelim.
Camii avlusu da nasibini aldı
Öte yandan Sultanahmet caminin avlusunda düzenlenen dini kitap fuarı tam bir görüntü kirliliğine dönüştü. Kitap fuarına karşı değiliz ama buradaki tarihi dokuya hiçbir şekilde uygun olmayan çadırlar, plastik standlar içerisinde bir kitap fuarı hiç hoş değil.
Ayrıca stand kira miktarı hakkında da tam bir bilgi yok. Bir standın kirası 10 milyar ise 100 stand 1 trilyon lira ediyor. Tabi ortalama böyle bir miktar çıkıyor. Bu paranın ne kadarı belediyemizin kasasına girmiştir o da bir soru işareti. Kira için bu kadar ücret ödeyen tüccar da bir o kadar para kazanacak demektir. Kazanıldığını var sayarsak, yazar kasa kullanılmayan meydanda en ılımlı hali ile kayıt dışı iki trilyon gibi bir paradan söz edebiliriz.
Bana göre belediyemizin yaptığı üç etkinlik var. Bu üç etkinlikte sansasyonlarla dolu. Bu gelişmeleri tecrübesizliğe yormak istiyorum, arzum o yönde çünkü gerçekten başkanımızı iyi niyetli olarak görüyorum.

BELEDİYE NE DİYOR?
Meydandaki standların kira işlemleriyle ilgili Sultanahmet Gazetesi’nin sorusu üzerine Eminönü Belediye mali işlerden sorumlu Başkan Yardımcısı Naci Polat, stand organizasyonunun yüzde 95’i belediyeye, yüzde 5’i ise şahsa ait olan Emin Ltd. şirketi tarafından yürütüldüğünü iş bölümü nedeniyle detaylı bilgi veremeyeceğini belirtti.
CHP Meclis Üyesi Semih Cumali’nin soruları ile ilgili olarak Eminönü Belediyesi Kültürden Sorumlu Başkan Yardımcısı Şaban Kızıldağ şu bilgileri verdi: Osmanlı ve Bizans dönemlerinde de meydanın pazar yeri olarak kullanıldığını, şenliğin geçen yıllarda nasıl yapıldıysa bugün de aynı şekilde yapıldığını, eğer meydanın ortasında çiğ köfte yoğurup bağırarak pazarlayan vatandaş fotoğraflanırsa şikayetçi olunabileceğini, sağlık açısından sürekli denetim yapıldığını ve en küçük bir olumsuzluğun standı kapatmaya yeteceğini, yaptıkları anketlerde ziyaretçilerin yüzde 91 şenliği başarılı bulduklarını söyledi. Ayrıca yöre sanatçılarının yer almamasının sebebinin kimseye direk teklifte bulunulmadığı olduğunu, kendilerine 1350 talep geldiğini, alanda 13 hat ustası ve ebru sanatçısının yer aldığını, şenlikte yiyecek içecek olmazsa ziyaretçi sayısında azalma olacağını açıklayarak standların Emin Sağlık Ltd. şirketince sözleşme ile 5 ve 7 milyar 750 milyona kiralandığını söyledi.
Kenthaber
Yayın Tarihi : 22 Kasım 2004 Pazartesi 14:48:40
Güncelleme :17 Haziran 2005 Cuma 15:40:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?