16
Haziran
2025
Pazertesi
İNSAN KAYNAKLARI

KPSS HAKKINDA BAZI SORU VE SORUNLAR

Kamuya memur alımının puana göre oluşu ve sınavı ÖSYM'nin güvenli bir şekilde yapması, KPSS'nin olumsuzluklarını daha az sorgulatmaya yol açıyor. Oysa adayların yorumlama, çözüm getirme kapasitesi, araştırma-sorgulama, hak, özgürlük ve sorumluluk bilinçlerinin ölçülmemesi tartışma konusu olmalı

Resmi Gazete’nin 22.02.1999 tarih ve 23619. (Mükerrer) sayısında yayımlanan ‘İlk Defa Devlet Kamu Hizmet ve Görevlerine Devlet Memuru Olarak Atanacaklar İçin Mecburi Yeterlilik ve Yarışma Sınavları Genel Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’ ile 07.05.1999 tarih ve 99/12722 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Devlet memuru olmak isteyenleri ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Bağlı Ortaklıklarına sözleşmeli statüde gireceklerin, yazılı sınavlarının ÖSYM tarafından yapılmasını öngörmüştür.

Bu doğrultuda memur alımı için ÖSYM tarafından yapılan sınavlar; 1999 ve 2000 yılında DMS, (Devlet Memuru Olarak Atanacaklar İçin Seçme Sınavı) 2001 yılında KMS, (Kurumlar İçin Merkezi Eleme Sınavı) 2002 yılından itibaren de KPSS (Kamu Personel Seçme Sınavı) adıyla yapılmaktadır. Ön lisans ve ortaöğretim mezunları için belli yıllarda, lisans mezunları içinse 2000 yılını da dikkate alırsak (2000’de yalnızca öğretmen adayları için yapılmıştı.) her yıl sınav yapıldı. 2009 yılının lisans mezunları için KPSS de 27-28 Haziran’da gerçekleşti.

Dershane meselesi

Yazılı ve görsel basında, KPSS ile ilgili olarak en çok konu edilen, adayları dershanelere bağımlı kıldığı eleştirisidir. KPSS’nin ilk düzenlendiği yıllarda, sınava yönelik kitaplar ve dershaneler sınırlı iken, zamanla KPSS kursu veren dershane sayısı ve yayınlardaki hızlı artış herkesin dikkatini çekecek boyutlara varmıştır. Artık gazetelerin bir kısmı haftanın belirli günlerinde KPSS için deneme sınavları verir hale gelmiştir.

Geçen yıl KPSS’ye giren lisans düzeyindeki aday sayısının yaklaşık 550 bin, sınava giren 237 bin öğretmen adayı içinden ancak 30 bin kişinin atamasının yapıldığını ve ön lisans ve ortaöğretim mezunları için düzenlenen KPSS’ ye yaklaşık 1 milyon 800 bin kişinin girdiğini hatırlarsak, bilgi pazarının hacmi daha da genişleyeceği hayli muhtemel. Bu duruma paralel olarak da sınavın adayları müşterileştirdiğine dair eleştiriler yoğunluk kazanacaktır. Bende bu yazıda lisans mezunları için yapılan KPSS nin fazla eleştiriye tabi tutulmayan başka özelliklerinden bahsedeceğim. Kamu kurum ve kuruluşlarına memur alımı, bu sınavda alınan puan üstünlüğüne göre yapılması ile sınavın güvenli bir şekilde ÖSYM tarafından yapılıyor oluşu, KPSS’nin ticari alan oluşturma dışındaki olumsuzluklarını daha az sorgular hale getirmiştir. Oysa sınavın içeriği ve şekli bu olumsuzlukları fazlasıyla ele vermektedir.

Sınavın içeriği, adayın, mesleğinde, sosyal yaşantısında kullanmayacağı, gerçek sorunlarla bağı zayıf olan konulardan oluşuyor. Örneğin sınavın birinci oturumunda, Genel Kültür ve Genel Yetenek Testi uygulanır. Genel Kültür olarak adlandırılan 60 soruluk testte, Türkiye Coğrafyası’na, Türk Tarihi’ne, Anayasa’ya ilişkin ezber niteliğinde sorular yer alır. Güncel konulardan yalnızca iki üç soru sorulması da test sorularının genel kültürle ilgili olduğu izlenimini oluşturmak için olabilir. Coğrafya ve Tarih’in genel konularından değil de yalnızca Türkiye ile ilgili olan konulardan soru çıkması testi genel olmaktan çıkartıp daha özel bir niteliğe büründürmektedir. Devlet, kendi memur adayının, Coğrafya, Tarih, Anayasa bilmesini genel kültür için sanırım yeterli görmektedir.

Tarih ve Coğrafya’nın ezbere dayalı konuları Genel Kültür Testi adı altında adaylara sunulurken, bunun dışındaki konular da herhalde genel kültür sayılmamakta belki de ‘milli kültür’ için sakıncalı görülmektedir. Genel Kültür yerine testin adı ‘Milli Kültür Testi’ olsaydı en azından sınavın içeriğine uygun deyip bu denli şaşırmazdık.

Gene sınavın birinci oturumunda Genel Yetenek Testine baktığımızda Türkçe ve matematik soruları yer almaktadır. Memur adaylarının yetenekli görülmesi herhalde Türkçe ve matematik sorularını yapabilmelerine bağlıdır. Gerçi Türkçe sorularıyla bile adayın yazılı ve sözlü ifade becerisinin düzeyi, sınavın türünden dolayı da tespit edilemez. Böylelikle işaretlemeye dayalı bir sınavda memur adayının Türkçe ve matematik sorularını doğru işaretlemesi onu yetenekli kılmaya yetiyor. Türkçe ve matematik dışındaki iletişim, sorunlara pratik çözüm getirme, sanatsal gibi beceriler, önemsenmediğinden genel yetenek kategorisine alınmaz.

Örnekler
Bu sınavda, örneğin bir İngilizce öğretmen adayına, İngilizce, biyoloji öğretmeni adayına biyoloji soruları sorulmaz. Yani bir biyoloji öğretmenin ya da İngilizce öğretmenin atanması kendi alanı dışında tarih, coğrafya konularını bilmesine bağlıdır. Öğretmen adayına, üniversite hayatı boyunca dört beş yıl eğitimini aldığı ve atanması halinde öğrencilerine anlatacağı konulardan soru sorulmaması belki de adayın dershanelere olan bağımlılığını artırma düşüncesinden kaynaklanabilir. Bu durum, sınavın aynı zamanda pedagojinin temel ilkeleriyle bağdaşmadığının en güçlü işaretidir.

Her ne kadar sınavın ikinci oturumu adayın mesleki bilgisini (alan bilgisi değil) ölçmeye çalışsa da sınavı adil kılmaya yetmiyor. (örneğin öğretmen adayları için Eğitim Bilimleri Testi) Netice itibarıyla KPSS teste dayalı sorulardan oluşmaktadır. Teste dayalı bir sınav, adayların konuları ezberleme, bilme, kavrama, analiz düzeylerini ölçebilir. Hatta test puanlarının teknik hesaplamalarının doğruluğunu verebilir. Ancak adayların konuları yorumlama, eleştirel akla tabi tutma yetenekleri ile sosyal gelişim düzeyini ölçemez.

Sosyal sorumluluk bilincine ve sorunlara alternatif çözümler bulabilme kapasitesine sahip lisans mezunlarına, hayatımızı doğrudan ilgilendiren konulardan sorular sorulmaz. Örneğin, küreselleşme, neo-liberalizm, siyasal düşünce sistemleri, doğal kaynaklar ve kaynakların kullanımı, sanayileşme, kentleşme, hayatımızı fazlasıyla belirlemeye başlayan küresel kuruluşlar, şirketler,
doğal kaynakların aşırı tüketimi, doğal dengenin bozulması, ulusal ve uluslararası sorunlar, gelir dağılımı, işsizlik, politika, demokrasi, temel hak ve özgürlükler vb. konular sınavın kapsamı dışındadır.

Kamuyu, doğrudan etkileyen ya da etkileyecek olan bu konuların, kamu personeli adayı tarafından bilinip sorgulanması; kamu kuruluşlarındaki otoriter yapılanmayı, hiyerarşik düzenlemeleri sarsabileceği, temel hak ve özgürlüklerin kullanımıyla ilgili taleplerin yoğunlaşmasını sağlayacağı endişesinin de etkisi vardır.
Memur adaylarının, bu konuları araştırarak, sorgulayarak bilgi sahibi olmaları istenmediği gibi bu konularla fazla ilgilenmenin devlet tarafından sakıncalı görüldüğünün en güçlü kanıtı adayların atandıklarında tabii olacakları 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun bazı maddeleri gösterilebilir.

Ülkemizde memur alımında adayın, yorumlama, sorunlara çözüm getirebilme kapasitesi, araştırma-sorgulama, iletişim becerisi, hak ve özgürlük ile sosyal sorumluluk bilinci kamu kurum ve kuruluşlarınca gerekli görülmemesi devletin dayandığı politik zeminle açıklanabilir.

Memur adaylarının, zamanını en verimli dönemini lüzumsuz bilgilerle oyalayarak onların özgürleşme ve bireyselleşme imkânlarını kısırlaştıran KPSS nin kalkması herhalde adayların göstereceği kuvvetli itirazlara bağlı. Yoksa lisans mezunlarının, geçmişte ve günümüz de (ÖSS,SBS, KPSS v.b.) olduğu gibi gelecekte de (ALES,TUS v.b.) yaşamları sınavlaştırılarak, duyguları örselenmeye, kişilikleri
zedelenmeye devam etmez mi?...

 

Medet Kaya - Radikal
Yayın Tarihi : 2 Temmuz 2009 Perşembe 20:18:56
Güncelleme :2 Temmuz 2009 Perşembe 20:24:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?