16
Mayıs
2024
Perşembe
İNSAN KAYNAKLARI

Alabora Garajistanbul'da

'Güzel bir çocuksanız, biraz yetenekliyseniz şımartılırsınız'

Dizilerden ve sinema filmlerinden tanıdığımız Memet Ali Alabora artık Garajistanbul'da...

Zamanının neredeyse hepsini Garajistanbul'a ayıran Alabora'yı görmek için Garajistanbul etkinliklerine katılmak gerekiyor. Farklı projelere vakit ayıramayacağını söyleyen Alabora, "Kendimi Garajistanbul'da var etmeye başladım" diyor ve herkesi, kendisini yeniye bırakmaya çağırıyor.

Bir dönem sizinle meslektaştık. Neden devam etmediniz muhabirliğe?

Ben insanın bir şeyi çok iyi yapması gerektiğini düşünüyordum. Gazetecilik yaptığım süre içinde konservatuarda okuyordum. Gazeteciliğin hayatımdaki büyük katkılarını unutmadan oyunculuğa devam etmeye karar verdim ve ondan çok iyi anlamak istedim.

Neler kattı gazetecilik?

Gazetecilik öyle bir iş ki, hayatın içindeki bir sürü şeyin tanığı oluyorsunuz. Benim A Takımı'nın o zamanki formatı içinde savaş, polis, magazin, spor muhabirleriyle yan yana çalışma imkânım oldu. O dönemde ülkedeki ve dünyadaki önemli gelişmelere tanık olmak çok büyük bir birikim yaratıyor. Bir de sorumluluk duygusunu artırıyor gazetecilik; çünkü habere gittiğiniz zaman olup biten her şeyin toparlanmasından tek başınıza sorumlusunuz. Ben gazetecilerin halledemeyecekleri iş olmadığını düşünüyorum.

Babanız oyuncu olmanızı istemediği için gazetecilik yapmışsınız diye okumuştum.

O kadar büyük bir muhalefet değildi ama babam "Senin ticaret kafan çalışıyor. Git işadamı ol. Neden oyuncu olacaksın?' diyordu. Ben de oyuncu olmak istediğimi ve artık durumun onun söylediği gibi olmadığını anlatmaya çalışıyordum. Aslında gazeteciliğe başlama sebebimin bununla ilgisi yok. O zaman lise yarım dönemde bitiyordu ve ben de 6 ayda bitirmiştim. Konservatuar sınavına girene kadar tecrübe kazanmak için bir şey yapmak istedim. Bir yaz evvel Savaş Ay'ın 'Senin gibi delikanlılarla çalışıyoruz' demesi aklıma gelmişti. Gidip 6 ay böyle bir macera yaşayacaktım ama ne ben A Takımı'nı, ne de A Takımı beni bırakabildi. 2.5-3 yıl kadar hem konservatuarla hem de gazetecilikle devam ettim.

Babanız şu an ne diyor?

Babam şimdi çok mutlu. "Ben her şeyi yeniden yaşıyorum Memet Ali'yle birlikte. Yeniden film yapıyorum, yeniden tiyatro kuruyorum, yeniden konservatuardan mezun oluyorum. Sanki hayatımı bir daha yaşıyormuşum gibi" diyor. Çok mutlu, çünkü hayatınız boyunca sizin uğraştığınız meselelerle sizden sonra, sizin devamınız olan bir adam da uğraşıyor, bunları kendine dert ediyor ve yeni şeyler söylüyor. Hani babam da benim söylediğim yeni şeylerden faydalanır, arada onları refere eder kendisine.

Çok genç bir yaşta popülerliği yakaladınız. Bu birçok insanın başını döndürebilir. Sizin dönmedi. Anne ve babanızın etkisi var mı bunda?

Ben şöhret denilen şeyle birlikte bir sosyal çevre değiştirmedim; farklı birileriyle tanışmadım ya da daha başka arkadaşlarım olmadı. Çocukluğumdan beri zaten buradaydım. Müjdat Gezen, Savaş Dinçer, Erdal Özyağcılar, Halil Ergün -ilk aklıma gelenler- benim amcalarım gibiydi. Bir de ben profesyonel hayata oyunculukla başlamadım. Çünkü oyunculuk ne olursa olsun şımartıldığınız bir iştir. Güzel bir çocuk, güzel bir kızsanız, biraz yetenekliyseniz, birikiminiz de varsa sette şımartılırsınız. Ama gazetecilikte bunların hiç bir önemi yoktur. O işi yaparsınız ya da yapamazsınız, dolayısıyla sorumluluk almayı gerektirir. Şımartılma evresini yaşamadan daha çok azarlanarak yetiştirildim. Azarlanmak değil de, serttir, bir hiyerarşi vardır gazetecilikte. Hayata öyle başlamış olmak da belki biraz fayda sağladı.

Hayatta muhalif bir duruşunuz var... Savaşa, küreselleşmeye, magazine karşısınız. Başka nelere muhalifsiniz?

İktidar fikrine muhalifim galiba ben. İktidar denilen şey çok erkeğe ait, erkek egemen bir şey. Herhangi bir şey iktidarını dayatmaya başladığı andan itibaren, bu sanat için bile geçerli, kendi iktidar alanını örmeye başlıyor. Ve sanıyorum tahakküm de orada başlıyor. Bu tahakküm kimi zaman ABD'nin başka coğrafyalara tahakküm etmesi, kimi zaman bir sanat yapma biçiminin ya da bir ideolojinin diğer ideolojilere baskı yapması olarak tezahür edebilir.

Peki siz böyle bir aileden gelmiyor olsaydınız yine aynı Memet Ali olur muydunuz yoksa hayatınız başka türlü olur muydu?

Tabii ki olmazdım. Çünkü her şeyi geçin, genetik bir kodlanma var. O genetik kodlanma hayatımızdaki birçok şeyi belirliyor. Tabii ki bu aileden gelmiyor olsaydım hem genetik kodlanmam olmadığı için hem kendi ailemin tarihsel birikimi olmadığı için başka bir adam olurdum. Bu bedende olmazdım. Önemli olan da bu beden zaten. Bu bedende olmadan başka biricik biri olurdum. Çünkü herkes biricik.

Jodie Foster "Hollywood starlarının yaptığı gibi ünlü eylemci kılığında gezemem. Yüzümü ve şöhretimi bu tür amaçlarda kullanma fikri beni rahatsız ediyor" diyor. Sizi de pek çok eylemin en ön sıralarında görüyoruz. Böyle bir sıkıntı yaşıyor musunuz?

Ben ünlü ya da oyuncu olduğum için yapmıyorum bu işi. Rahatsız hissettiğim için yapıyorum. Ben bir muhasebeci, marangoz, doktor, garson olsaydım da bunu yapardım. Herhangi bir PR düşünmedim kendi işim için.

Çevredekilerin görüşü siz kendinizde bir rahatsızlık hissediyorsanız önem kazanıyor yani kendi kendinize yaptığınızdan tedirgin olduğunuz zaman. Tabii ki insanların hakkımızda ne düşündüğü önemli, göz ardı edeceğiniz şeyler değil ama yaşantınızı belirlememeli.

Para hayatınızın neresinde duruyor?

Para geçinmemi sağlayan önemli bir araç. Evet, ben hayatımda para için iş de yaptım ama hiç bir şeyi sadece para için yapmadım. Hakikaten keyif almadığım hiçbir şeyi yapmamaya çalıştım. İçinde çok ciddi paralar olan işleri reddettiğim de oldu.

Parayla ilişki kurmak zor. Bütün etrafınız parayla kurmanız gereken ilişkinin ciddi olması üzerine size baskı yapıyor. Para bir korku nesnesi haline geliyor, onunla da mücadele etmek gerekiyor. Ben de kendi hayatımda elimden geldiğince mücadele etmeye çalışıyorum.

Garajistanbul'la masanın diğer tarafına geçtiniz. Peki arka taraf mı yoksa ön taraf mı daha kolay?

Garajistanbul kocaman bir oyun alanı. Biz o oyun alanının oyuncularıyız, dolayısıyla arkası ve önü diye sınırları olan bir yer değil. 16 Ekim'de Murathan Mungan'ın yeni kitabı -7 Kapılı Kırk Oda- piyasaya sunulacak, mesela onun bir bölümünü de ben okuyacağım gecede. 'Oyunu Bozuyorum'un bir yerinde rol alıyorum. Hepimizin oynayabileceği bir oyun alanı yaratmak istiyoruz.

Peki Garajistanbul dışında sizi görebilecek miyiz?

Şu anda Garajistanbul dışında bir şey yapacak vaktim yok. Garajistanbul sivil, kültürel dönüşüm projesine dönüştü; bunu örgütleyebilmek için ciddi bir mesai harcamak gerekiyor. Garajistanbul bir kooperatif, yani bir sivil toplum kuruluşu, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş.

Garajistanbul fikri nasıl ortaya çıktı?

Övül ve Mustafa Avkıran 5. Sokak Tiyatroları'nın 10. yılını kutlamak için bir yer bakarlar ve burayı bulurlar iki sene önce. Sonra buranın çağdaş gösteri sanatlarıyla uğraşan bütün insanlar için bir platform olabileceğini düşünürler. Fikir böyle doğar. Sonra bizler dahil olduk. 69 bireysel destekçisi olan, 41 kurumun desteklediği, 250 sanatçının üretim yaptığı, 20 kişilik kendi kadrosu olan bir organizmaya dönüştü. Buradaki işler de bizim 'yeni'yle kodlamayı tercih ettiğimiz, bugüne ait olan, şimdi üretilen işler. Bu mutlaka yeni'yi kutsamak ve yeninin iyi olduğu anlamına gelmiyor. Sadece bugünü ve şimdiye ait olduğu anlamına geliyor. Bu yıl seyirciyi kendini yeniye bırakmaya davet ediyoruz. Kendi içerikleriyle ilgili kararı seyircilerle birlikte vereceğiz.



Siz bu organizmaya nasıl dahil oldunuz?

1 Şubat 2006'da Övül ve Mustafa beni aramışlardı, 'Böyle bir projemiz var, sen nasıl destek olabilirsin?' diye. Aslında biz bugüne kadar herkese bu soruyu sorduk: Siz nasıl destek olabilirsiniz? Ben işin içine atladım. Kendimi işin içinde var etmeye başladım ve bir süre sonra gördüm ki benim hayatım Garajistanbul'a doğru gidiyor. Dolayısıyla da kurucu ve yönetici ekibi arasına girdim.

--------------------------------------------------------------------------------


BİR TARAFTA KUBRICK, BİR TARAFTA ARZU FİLM

Beğendiğiniz kitap?

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur'u.

Beğendiğiniz film?

Bir tarafta Kubrick filmleri var bir tarafta Arzu Film filmleri. Big Lebowski'yi yılda en az 5-6 kere seyrederim.

Oyuncu?

Peter Sellers.

hicran tekin/milliyet insan kaynakları
Yayın Tarihi : 27 Ekim 2007 Cumartesi 14:55:26


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?