22
Mayıs
2024
Çarşamba
İNSAN KAYNAKLARI

Tipitip'i yaratanla sohbet

Tipitip'i henüz sollayamadık


Bir zamanların ünlü sakız markası Tipitip'i üreten Kent Şekerleri'nin sahibi Mümtaz Tahincioğlu ve oğlu Jason, omuz omuza verip pistlerin tozunu alıyorlar ama... 


Motor sporlarına nasıl başladınız?
M: Motor sporlarıyla 1972 yılında tanıştım. 1988'de aktif spor hayatım Türkiye Karting Şampiyonası ile başladı. Üç kez Türkiye Karting şampiyonu oldum.1994 yılında Türkiye'de organize edilen Formula 3 Şampiyonası'nda yer aldım. Yöneticilik sürem ise 1989 yılında Karting Kulübü Derneği ile başladı.1991'de kurulan Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu'nda asbaşkanlık görevini üstlendim. Aynı yıl ilk kurduğum dernek olan bugünkü Motorsporları Külübü'nde 5 yıllık zaman zarfı boyunca başkanlık görevini yürüttüm.

J: Ben de babamı örnek aldım. Küçükken babam ve annem Go Cart yarışlarına katılıyorlardı. Ben ve ablam gider onları izlerdik. Kazandıkları zaman sevinir, kaybettikleri zaman ağlardık. Pistlerde durmadan duyduğum motor sesi, lastik sesi, o sahaların kendine has kokusu ister istemez insanı sarıyor ve bundan kopamıyorsunuz. Altı-yedi yaşında bir çocuğun Go Cart aracına binmesi çok özel bir şey. Böyle bir imkan geçince de onun tadını çıkarmak zorundasınız. Yuvaya giderken, yazı yazmayı bilmezken direksiyon sallamaya başladım.

'Baba' tepkiniz ne oldu?

M: Benim fazla bir tepki vermeme imkan yoktu çünkü o ortamı yaratan, davetiyeyi veren bendim. Çocuklarımın sporun içinde olmaları bana göre ileriye dönük bir eğitimdi.

YARIŞIRKEN DAHA AZ HEYECANLANIYORUM

Oğlunuzu yarışlarda izlerken tedirgin olmuyor musunuz?

M: Bu sporu hem kızım hem oğlum yapıyordu. Anne ve baba olarak ister istemez tedirgin oluyorduk. Ben kendi yarışlarımda , çocuklarımın yarışlarını seyrederken heyecanlandığım kadar heyecan yaşamıyordum. Bir gerçek de var ki; bu heyecan güvene dönüşüyor ve onlara inancınız artıyor. Bugün oğlumun kullandığı araçların beygir gücü 250'den 620'ye çıktı ama ben başlangıca göre daha sakinim.

Babanın desteğini alıyor musun?

J: Tabii ki aldım ama şu anda sürüş teknikleri olarak bilgi almıyorum çünkü benim o konuda artık yeterli olduğumu biliyor.Psikolojik olarak destek alıyorum. Benim bulunduğum ortama göre, tavsiyelerde bulunup sakinleştiriyor gaza getirebiliyor.

Otomobil yarışlarının eğitim hayatına etkisi olmuyor mu?

J: Olmadı desem yalan olur. Ortaokul ve lisede yarışlarla birlikte okumak zorunda kaldım. Üniversiteye başlayınca yarışlarla okulumun bir arada gitmeyeceğine karar verip tercihimi araba sporlarından yana kullandım. Pilotluk hayatım bitince üniversite hayatım başlayacak.

Günde ne kadar çalışıyorsun?

J: Çalışmam günden güne değişiyor. Biz sezon başlamadan aralık ayından gelecek senenin şubatına martına kadar kondisyon çalışırız. Ben geçtiğimiz sezon haftanın yirmi beş, otuz saati çalıştığımı biliyorum. Yarışlardan sonra dinleneyim demem; çalışırım.

Formula pilotu olmak için ne gerekiyor?

J: Ben ailem sebebiyle şanslıydım ama çok çalışmak gerekiyor. Akıllı olacaksın, mantıklı olacaksın, duygusallığı iyi kontrol edip denge kuracaksın, stratejini iyi yapacaksın, fiziken güçlü olacaksın; yani birçok özelliği iyi kullanmak gerekiyor.

Baban yarışlarına geliyor mu?

J: Tabii ki geliyor. Hem motor sporlarında yönetici olarak hem babam olarak geliyor. Bana psikolojik olarak destek veriyor.

HEM BABASI HEM MENAJERİYİM

Tüm Formula yarışlarına gidiyor musunuz?

M: Jason'ın da söylediği gibi motor sporlarında yönetici olmamdan dolayı FOA da üyeyim. Bunun getirdiği artılar var. Gerek Jason'ın yarıştığı takımı seçimi gerekse yarıştığı arkadaşı ile etrafında dolaşan insanlarla ilişkileri olsun hepsiyle görüşüp konuşuyorsunuz. Ben oğluma babalık yaparken biraz da menajerlik yapıyorum yani.

Çocuğunun motor sporlarıyla uğraşmasını ister misin?

J: Tabii ki isterim çünkü benim motor sporlarında yaptığım kariyer babamdan daha fazla. Çocuğuma daha çok şey öğretebilirim, babamda gördüğüm artı ve eksileri özümseyip daha çok artıları göstermek isterim.

En çok hangi pisti beğeniyorsun?

J: İstanbul ve Belçika pistini çok seviyorum.

Babanın işini devralmayı düşünüyor musun?

J: Benim kafam daha çok mühendisliğe yatkın. Gelecekte kendi sevdiğim alanda çalışmak isterim ama gün gelirde babam benim yanıma gel derse seve seve yanında yer alırım.

M: Bizim şirketimizde profesyoneller çalışabilir; zaten çalışıyorlar da. Oğlum seçtiği sektöre adapte olamazsa kapısı ona açık bir iş var. İşi kavraması da çok zor olmayacaktır.

Mümtaz bey, ailenize vakit ayırabiliyor musunuz?

M: Ben günde 18 saat çalışıyorum. Doğal olarak aileme yeterli zaman ayıramıyorum. Ancak onlar da bu sporun içinde yer aldıklarından son derece anlayışlılar.

İstanbul Park Türkiye'ye neler kazandırdı?

M: Türkiye birincisi prestij kazandı ve böyle bir organizasyonu yapabilme kabiliyetine, becerisini ulaştı. Otomotiv sanayisi dünyaya biz de varız demek için iyi bir alternatif oluşturdu. Ayrıca yeni sporcular yetiştirmemize imkan sağladı.

Motor sporlarında her gün antrenman gerekiyor mu?

J: Çok fazla antrenman iyi değil.; yani bizim işimiz futbolcular gibi değil. Biz çok fazla antrenman yaparsak eksiye geçeriz, artısı yoktur. Bizim sporda antrenmanda her gün tur atarsak köreliriz, otomatiğe bağlarız. Her şeyi reflekse bağlar düşünmemeye başlarsınız . Bu durum bizim işimizin bilinmeyen yanıdır. F 1 sürücüleri de senede en fazla otuz kere piste antrenman yaparlar; onun dışında fiziksel kondisyon yaparlar. Kilo almadan fiziksel olarak gelişip güçlü kaslara sahip olmak gerekiyor. Çünkü dünyada hiçbir spor yoktur ki nabız atışı 180 civarında olsun ve bu durum yaklaşık bir saat sürsün. Formula pilotları hem fiziksel olarak hem zihinsel olarak çok yorulur bu sporda.

Avrupalı seyirciyle Türk seyircisini karışlaştırırsan...

J: Türk seyircisi Avrupalı seyircisi gibi motor sporlarını benimseyemiyor daha. Ben bu durumu kültür eksikliğine bağlıyorum çünkü bu sporla yeni tanışıyorlar. Örneğin birini destekliyorlar sonra bu niye bu kadar yavaş diyorlar. Bilmiyorlar ki arabası daha yavaş ya da o araba o piste uygun değil gibi bir sürü etken var.

İSTANBUL TRAFİĞİ PİSTLERDEN ZOR

Trafikte Formula pilotu olduğunuz aklınıza geliyor mu?

J: Şehir trafiğinde çok normal araba kullanıyorum. Trafik çok farklı, riskli bir ortam ve trafikte tek siz yoksunuz, etrafınızda bir sürü insanlar var. Trafikte araba kullanmak yarış pistinde araba kullanmaktan daha zor. Ben yarıştığım zaman ilk turum çok iyidir çünkü ilk turlar çok karmaşık oluyor bende bu durumda iyi olmayı İstanbul trafiğine borçluyum.

Örnek aldığın pilot kim?

J: Şu anda yarışan, önde giden insanlar benim jenerasyonum olduğu için onları izliyorum. Benden önceki jenerasyondan disiplini olsun, profesyonelliği olsun, spora bakışı olsun Schumacher örnek alınacak bir kişi.

Evleneceğin kişi motor sporlarını bırakmanı isterse tepkin ne olur?

J: Ben eş olarak her zaman yanımda beni destekleyecek birini isterim. Benim ne yaptığımı bilen bir insan beni tercih etmişse bana ayak uydurmak zorunda. Ayak uydurmuyorsa bana saygısı yoktur demektir.

Ne kadar daha motor sporları yapmayı düşünüyorsun?

J: Kendimi iyi hissettiğim sürece, gerekli maddi ve manevi desteği alabildiğim sürece bu sporu yapabildiğim kadar yapmak istiyorum. Bu spor dalı severek yaptığım bir spor, ayrıcalıklı bir spor, değişik bir spor.

Neden insanlarımız motor sporlarına fazla ilgili değiller?

J: Maalesef birçok insan maddi olanaksızlıklardan dolayı ya da işin içinde olmadığı için bilmiyor ne kadar güzel olduğunu. Bazı kişiler de dışardan Shuacher olmak için özentiyle bu spora girmek istiyor ama onlar da ne kadar zor olduğunu yani bu seviyede çok zor olduğunu bilmiyor.

Yarışları kazanabilmek için önceliklerin neler?

J: Yarışları kazanabilmeniz için iyi bir araca sahip olmanız gerekir, kendi performansınızın iyi olması ve iyi bir gününüzde olmanız lazım ve de birazda şans lazım. Ben hep derim “Yarıştığım için şanslıyım ama yarışlarda şanssızım”. Birçok yarışta farklı metotlar denedim; yanıma nazar boncuğu aldım, çorap aldım hatta iç çamaşırımı bile aldım. Daha bana şans getirecek şeyi bulamadım.

Eşinizin yarışlarda tepkisi ne oluyor?

M: Eşimle birlikte yarışları izlemeye gidiyoruz. Eşimle benim aramda tabii ki yüzde yüz heyecan farkı vardır ama prensipte aramızda çok büyük fark yoktur. Eşimde sporu bildiği için artısını eksisini iyi değerlendiren bir kişidir. Ben farklı bir yerden seyrederken eşim seyirci olarak seyrediyor. Ben koşuşturmam esnasında heyecanımı unutuyorum.

Formula yarışlarında pilot olmak nasıl bir duygu?

J: Arabanın kontağını çevirip gaza bastın mı olay değişiyor. Arkadaşlık bitiyor ve rekabet başlıyor. Özellikle virajlara girip çıkıp çok fazla sürate ulaşınca, rakiplerinizi geçince ayrı bir zevk hissediyorsunuz.

“Tipitip Sakız”ları Türkiye'ye damgasını vurmuştu. Bu sakızların balonu neden çabuk söndü?

M: Biz Tipitip'i 70 li yıllarda çizgi karakter olarak çıkardık. O dönem oldukça ses getirdi. Tipitip'i daha sonra piyasadan kaldırdık çünkü çocuklarımızın eğitim seviyesi, teknolojiye olan yakınlıkları bu türlü olayları ikinci plana itti. Bir çocuk Tipitip alacağına robot alıp onunla oynamaya başladı. Ticaret yapıyorsanız bir malı satarken müşterinizi doğru anlamanız gerekmektedir. Müşteriniz bir malı yani Tipitip'i eskisi kadar sevmiyorsa ısrar etmenin bir anlamı, bir esprisi yoktur.

Siz mi daha ünlüsünüz peki Tipitip mi?

M: Şahsiyetlerle mamuller birbirinden çok farklıdır. Bir mamul vardır ki herkes tanır ama o mamulün size verdiği algılamayla bir şahsın verdiği algılama çoğu zaman çok farklıdır. Beni herkes tanır ama ben eminim ki Tipitip'i benden daha çok insan tanır. Tipitip'in varlığı benden çok daha eski ama ben belki bir beş sene sonra ben Tipitip'ten daha çok tanınacağım.

Mümtaz Tahincioğlu ve Jason Tahincioğlu motor sporlarına gönül vermiş baba ve oğul. Gençlik yıllarından beri motor sporlarıyla uğraşan Mümtaz Tahincioğlu Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu Başkanı. Jason Tahincioğlu ise tabiri caizse “Armut Dibine Düşer” sözünün örneği. Küçük yaşlarda pistlerin tozunu yutan ve bir daha kopamayan Jason, Avrupa'da pistlerin tozunu attırmaya devam ediyor. Motor sporlarına gönül veren Tahinciğolu ailesinin iki ferdi, Mümtaz ve Jason Tahincioğlu bu spora gönül verme süreçlerini, Türkiye'de yeni gelişmekte olan Formula yarışlarını ve hedeflerini “ilk defa” Yeni Şafak Pazar okurları için bir araya gelerek anlattılar. gördüğünü söylüyor.

Alev Dilsiz/yeni şafak
Yayın Tarihi : 15 Ekim 2007 Pazartesi 13:33:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?