20
Mayıs
2024
Pazertesi
OTOMOBİL

Süper zenginlerin otomobilleri

2006 yılı Kasım ayında uluslarası statü kazanan İstanbul Auto Show’da Borusan Otomotiv’in standındayım. Borusan Otomotiv’in İcra Komitesi Başkanı Müşürref İlpars, Türkiye’de lüks sınıftaki otomobillerin yıllık satış adedinin en fazla 20 bin olduğunu belirterek, "Sonuçta hepimiz bu 20 bin kişi için mücadele veriyoruz" açıklamasını yapmıştı. Hatta Aybars, o dönemde bazı araştırma şirketlerinin bunun 15 bin olarak açıkladığını bile söylemişti..

Önceki gün ise yapılan araştırmalara göre Türkiye’de ’süper zengin’ diye tanımlanabilecek 22 bin ailenin olduğunu, bunların servetlerinin ise 100 milyar doları aştığı belirtildi. Bunu da Akbank’ın Private Banking’den (özel bankacılık) sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fikret Önder açıkladı. Şimdi İlpars’la Önder’in açıklamalarını üst üste koyalım. Sonuçta ikisi de 20-22 bin civarında zenginden bahsediyor. Ama Önder bu sayıyı ’aile’ olarak veriyor. Yani 22 bin aile demek, en az 50 bin adetlik bir lüks otomobil potansiyeli anlamına geliyor. Çünkü süper zengin ailelerin tek bir otomobile sahip olduklarını düşünmüyorum. En az 2 ve üstü otomobile sahip oldukları bir gerçek.

Bu da İlpars’ın ’20 bin kişi için mücadele veriyoruz’ açıklamasının üstünde bir pazarın oluştuğu anlamına geliyor. Türkiye’de yeni sektörler ve yeni iş olanaklarıyla süper zengin sayısında son yıllarda bir artış olduğu gerçek. Süper zenginlerin, her yıl olmasa bile 2 yılda bir otomobil değiştirdiği düşünülürse, bu durum lüks otomobil markaları için ciddi bir potansiyel yaratıyor. Zaten otomobil pazarı gerilerken lüks oto satışlarındaki artış ve yeni lüks markaların Türkiye’ye gelmesinden de bu anlaşılıyor.





3 yılda yüzde 35 arttı
Son 3 yıla baktığımızda, otomobil satışları 2005 yılında önemli bir rekor kırarak 438 bin 597 adetlik tarihi zirvesine ulaşmıştı. Aynı dönem satılan lüks otomobil sayısı ise 13 bin 295 adetti. Bu sayının 10 bin 380 adedi lüks yani E sınıfı, 2 bin 915 adedi ise üst lüks yani F sınıfı araçlardan oluşmuştu. Aradan geçen 2 yıl sonunda, otomobil satışları 2005 yılına göre 2007 yılında yüzde 22 düşerken, lüks sınıfta yaşanan artış ise tam olarak yüzde 35 olarak gerçekleşti. Yani 2007 yılında 18 bin lüks otomobil satıldı. Bunun 14 bin 101 adedi, fiyatları 50 bin ile 100 bin Euro arasında değişen araçlardan oluşurken, 3 bin 841 adedi ise 100 bin Euro ile 600 bin Euro arasındaki araç satışlarından oluştu.

50 bin Euro’dan başlayıp 500-600 bin Euro’ya kadar fiyatlara sahip bu sınıfta 18 bin adet aracın satılması, Türkiye’nin bu alanda önemli bir cazibe merkezi olduğunu ortaya koyuyor. Zaten baktığımızda, Ferrari ve Maserati’nin 2005 yılı sonunda Tofaş’ın bünyesine girerek FerMas çatısı altında faaliyetlerini devam ettirmesi, Lamborghini, Bentley ve Bugatti’nin Türkiye pazarına girmesi, Lexus, Cadillac, Infiniti gibi lüks markaların da gelmeye hazırlanması bu pazarın cazibesini gösteriyor.





Potansiyel olmasa gelmezler
Bugün, Türkiye’de Porsche, Bentley ve Ferrari satışları dünya çapında rekorlar kırarken, 2 milyon Euro etiketli Bugatti’nin bile Türkiye’ye girmesi bence lüks oto pazarının önümüzdeki yıllarda hangi seviyelere geleceğini ifade ediyor. Eğer İlpars’ın söylediği gibi 20 bin adetle bu pazar sınırlı olsaydı, inanın hiç bir marka bu pazara girmek istemezdi. Bu markalar artan süper zengin potansiyelinin farkında olmalılar ki, Türkiye’deki yerlerini aldılar. Fikret Önder’in sözünü ettiği 22 bin süper zengin aile, önümüzdeki yıllarda süper lüks otomobil satışlarında önemli bir artışa sebep olacak.

Yani fiyatları 200 bin Euro’dan başlayan süper lüks otomobillerin satışlarında ciddi bir artış yaşanırsa hiç şaşırmayın. Bu tip otomobillerin satışlarındaki tek engel, ana merkezden yeteri kadar araç bulunamamasından kaynaklanıyor. Yani, Ferrari, Lamborghini, Bentley gibi markaların sınırlı sayıda üretilen süper lüks otomobilleri için Türkiye’ye ayırdıkları kota daha fazla olsa, eminim olun satışları çok farklı olur. Çünkü şu anda bu markalar Türkiye’ye ne kadar araç getirirlerse getirsinler satıyorlar.





Infiniti Avrupa’da tamam Türkiye’de ise soru işareti
Nissan’ın Amerikan pazarına yönelik geliştirdiği lüks markası Infiniti, Mart ayı başında düzenlenecek Cenevre otomobil fuarıyla Avrupa lansmanını yapacak. Infiniti bu lansmanla birlikte Avrupa’nın bir çok ülkesinde satışa sunulacak. Biliyorsunuz, Infiniti’nin FX modeli Türkiye’de de büyük beğeni topluyor. Grey market yoluyla bir kaç yıl önce yılda 200’ün üzerinde satılıyordu. Son 1 yıldır ise hem yüzünün eskimesi hem de bulunduğu sınıfa yeni modellerin girmesiyle, satışlarında düşüş yaşandı. Ama buna rağmen Infiniti, temsilcisi olmadan Türkiye’de en fazla popüler olan araçlardan biri. Şimdi bu lüks marka, Avrupa’ya önce İspanya ve Portekiz’den giriyor. Infiniti, iki ülkede satış yapacak İspanyol distribütör Berge Automocion’la anlaşmış. Infiniti Avrupa Başkanı Jim Wright, 2010 yılına kadar amaçlarının Avrupa’da 78 bayiye sahip olmak olduğuğunu belirterek, 25 Şubat’ta bu konuda daha net açıklamaları yapacaklarını kaydediyor. Infiniti, Avrupa’da EX, FX, G Sedan ve G Coupe modrellerini satacak.

Bunları öğrendikten sonra masama konan siyah bir zarf dikkatimi çekti. Açtığımda içinden Infiniti’nin Cenevre fuarında gerçekleşecek Avrupa lansmanına davet çıktı. Davette, Nissan ve Renault CEO’su Carlos Ghosn’un sadece Infiniti’nin Avrupa lansmanını yapmayacağını ayrıca, Türkiye’de de büyük beğeni toplayan FX modelinin yeni yüzünü dünyaya ilk kez tanıtacağa yazılıyordu. Bunun üzerine Nissan Türkiye’nin Genel Müdür Yardımcısı İlkim Sancaktaroğlu’nu arayarak, "Infiniti Türkiye’ye de geliyor mu. Bu 78 bayiden biri biz mi olacağız" diye sordum. Cevabı kısa ve netti: "Henüz belli değil. Hiç bir görüşme yapmadık." Yani anlayacağınız, yeni Infiniti FX bir süre daha Türkiye’ye grey marketten giricek gibi gözüküyor.





Ford’un ABD’ye Connect toplantısı
2006 yılının son günlerinde, Ford Otosan’ın otomotivin anavatanına dünyada sadece Gölcük’te üretilen Transit Connect’leri ihraç edeceğini yazmış, bu haber sektörde büyük yankı uyandırmıştı. Bu haberi yazmamızdan yaklaşık 1 hafta sonra o dönem Ford Otosan’ın Genel Müdürü olan Turgay Durak bir basın toplantısı düzenleyerek, haberi yazan bizlere yönelik hoş da olmayan bir üslup takınmıştı. Basın toplantısında, Amerika’ya ihracatla ilgili sorulan sorulara onlarca gazetecinin önünde, "Bu konuda yapılan anlaşma yok. Haberi ben vermedim, yazan arkadaşların haberi kimden aldıklarını öğrenin, sonra da bana söyleyin" cevabını vererek bizi zor durumda bırakmaya çalışmıştı. Durak, her ne kadar daha sonra, "Böyle bir projemiz var" diye eklese de, net açıklama yapmamasından dolayı, ertesi gün bazı gazetelere ’Amerika’ya ihracat yapılmayacak’ başlıklı haberler yansımıştı.

Açıkçası bu durum o dönemde otomotiv basınında kamplaşmaya kadar gitmiş, sektör için büyük bir sorun haline gelmişti. Çünkü, 3 gazetede Amerika’ya ihracat yapılacak haberleri çıkarken, 1 hafta sonra diğer gazetelerde, sanki Amerika’ya ihracat yapılmayacağı yönünde haberler yer almıştı. Durak’ın o günkü tavrı, konu henüz proje aşamasındayken gazetelere sızmasından kaynaklanmıştı. Bu haberler yüzünden projenin riske girebileceği endişesine kapılmıştı. Ama biz gazeteciydik ve emin olduğumuz bu istihbaratı yok sayamazdık. Zaten yaklaşık 1 ay sonra Ford Başkanı uluslararası bir toplantıda Transit Connect’lerin Amerika’da da satılacağının açıklamıştı. Aradan yaklaşık 1 yıl geçti ve bizim o zaman yazdığımız her şey bir bir gerçekleşti. Şimdi yarın Ford Otosan, Amerika’ya yapacakları Transit Connect ihracatı için bir basın toplantısı düzenleyip, konunun ayrıntılarını açıklayacak. Turgay Durak, yarın Koç Holding Otomotiv Grup Başkanı sıfatıyla toplantıda hazır bulunacak. Ben Durak’ın bize bir özür borcu olduğunu düşünüyorum. Herhalde çok şey istemiyorum..

Hürriyet
Yayın Tarihi : 6 Şubat 2008 Çarşamba 16:53:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
tolga korkmaz IP: 88.224.144.xxx Tarih : 17.02.2008 13:50:35

bu memlekette herşey zenginler için yapılmış yalanmı