2
Mayıs
2025
Cuma
POLİS/ADLİYE

12 EYLÜL ÖNCESİ KORKULARINDAN SIYRILMAMIZ GEREKİYOR

Kendisini “Doğallığa, sadeliğe ve bilginin gücüne inanırım” diye tanımlayan YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan, yargıya yönelik eleştirilere Freud’un sözüyle yanıt veriyor: “Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun!..”

Türkiye’nin ilk hakim ve savcı örgütü olan YARSAV, 3.5 yıllık geçmişinde yaptıklarıyla adeta en önemli muhalefet örgütü haline geldi. YARSAV’la adeta özdeşleşen önceki başkan Ömer Faruk Eminağaoğlu, son genel kurulda sürpriz bir biçimde derneğin yönetimine giremedi. Bu sürpriz sonuçtan sonra, Eminağaoğlu yerine Yargıtay Tetkik Hakimi Emine Ülker Tarhan seçildi.

Kendisini “Doğallığa, sadeliğe ve bilginin gücüne inanırım” diye tanımlıyor. Tarhan, VATAN’ın son dönemlerde neredeyse en etkili muhalefet örgütü olan YARSAV’la ve yargının sorunları ile ilgili sorularını yanıtladı:

YARSAV hakkında toplumda belli bir tarafgirlik algısı var.

YARSAV yargı bağımsızlığının tarafıdır. Yargıya müdahalelerin doğrudan öznesi ve bu anlamda tarafıdır. YARSAV’ı oluşturan yargıç ve savcılar, elbette kimliksiz insanlar değil. Ancak YARSAV toplumdaki tüm hukuk ihlallerine karşı ödünsüz yaklaşımı ile kimi çevrelerce bir toplumsal muhalefet çizgisine çekilmiş olabilir. Bunun nedeni de yargıya yönelik baskı ve müdahalelerden yalnızca yargının değil tüm toplumun zarar görmesi. Her kim yargının kuşatılması ve etkisizleştirilmesinden taraftır, YARSAV’ın onun doğal karşıtı olması kaçınılmazdır. Tüzüğümüzde YARSAV’ın siyasal faaliyet gösteremeyeceği, ancak kimi odakların yargı bağımsızlığına karşı tavırlarına karşı koymanın da siyaset sayılmayacağı yazılı.

Hükümet çevrelerinin YARSAV’ın idari yargıda açtığı davalara bakan heyetlerde YARSAV üyelerinin yer almasının tarafsızlığı gölgelediği iddiaları var.

Sadece, YARSAV yöneticilerinin bu davalara bakmasının sakıncaları tartışılabilir. Bu yakıştırmalar, YARSAV’ı kendisine karşı tehdit olarak algılayan çevrelerin, örgütlenme özgürlüğümüze karşı yaratmaya çalıştıkları engellerden biri. YARSAV’a kurulduğundan beri darbe dönemlerine özgü yöntemler uygulandı. Kurucu üyeleri veto edildi, fesih davası ve mevcut siyasal iktidarın iki ayrı hükümeti döneminde yasa ile kapatma girişiminde bulunuldu. Siyasal iktidar AB’ye yargıç ve savcıların örgütlenme yolunu açmakla övünürken içerde YARSAV’ı yok etmek için her yolu denedi. Bu yaklaşımları da yargıçlara duyduğu güven ve saygının boyutu ile örgütlenme özgürlüğüne bakışının bir göstergesi.

YARSAV’ın uluslararası örgütlere üyeliği konusunda yaşanan gelişmeler nasıl algılanmalı?

Ekim ayında Dünya Yargıçlar Birliği’ne (IAJ) üye olduk. IAJ’a, üye olacak örgüt için aranan en önemli kriter siyasetle ilgisinin bulunmaması. Yani, YARSAV’ın siyaset üstü olduğu uluslararası bir kuruluşa üyeliği ile tescil edildi. İAJ, Avrupa Konseyi ve BM’nin danışmanı niteliğinde. YARSAV olarak engelleri aştık ve ülkemizi temsil etme onuruna ulaştık. Bu son derece önemli başarı, medyada hiç yer almadı ve bazı çevrelerce yok sayıldı. Bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Demokrat-Yargı’nın da kurulmasıyla iki yargıç-savcı örgütü oldu. Bu durum kimilerine geçmişte Emniyet içindeki POL-BİR ve POL-DER ayrılığını çağrıştırdı.

Yargıç ve savcıların polislerle kıyaslanması doğru değil. Ayrıca, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasındaki 12 Eylül öncesinden kaynaklanan bilinçaltı korkulardan toplumca sıyrılmamız gerekiyor. Bu konuda YARSAV’ın bir endişesi yok.

YARSAV’ın bir ideolojisi var mı? Yargıyı temsil edecek bir çoğulculuğu barındırmadığı eleştirisi yerinde mi?

YARSAV üyesi yargıç ve savcıların bir dünya görüşü mutlaka var. Ama YARSAV, belli bir dünya görüşüne sıkışmış insanların toplandığı bir fikir kulübü değil. Yargı bağımsızlığının sağlanmasında, mesleki sorunların çözümünde odak olan bir meslek örgütü. Konu, doğrudan yahut dolaylı yargıya ilişkin değilse günlük siyasetle de ilgilenmiyor. Üyelerimizin dünya görüşlerini merak ve tasnif etmiyoruz. Ancak YARSAV üyesi yargıç ve savcılar, kendilerinin varlık nedeni olan laik ve demokratik, hukukun üstünlüğüne dayalı bir düzenin elbetteki yanındadır. Laik hukuk düzeninin ve Cumhuriyet’in kazanımlarının korunması ve ileriye götürülmesine karşı tavır gösteren her eylemin işlemin karşısındadır.

Bu sistemin sorgulanma ve tehlikeye düşürülmesi süreçlerinde de söz söylemeye hakkı vardır. Bu yaklaşımımızdan geri adım atmaya da niyetimiz yok. Derneğimize üyelik başvurusunda bulunup reddedilen bir meslektaşımız yok. YARSAV’la gönül bağı olan ama üye olmayan çok yargıç ve savcı var. Belki yargı içinde ayrılık endişesi yüzünden üye olmayanlar olabilir. Sayısal ve niteliksel olarak YARSAV’ın geldiği nokta son derece saygın ve önemli. YARSAV çoğulcu demokrasiyi savunur. Bunu her platformda ve demokratik meşruiyet kisvesi altında yargının ithal bir kurumsal yapı ile biçimlendirilmeye çalışıldığı bu süreçte de dile getiriyoruz. Demokrasiler çoğunluğun sultası değil, çoğulculuk yönetimidir. Her yapı çoğunluğa göre şekillendirilmeye, her sorun buna göre çözümlenmeye çalışıldığı ölçüde aslında demokrasiden o ölçüde uzaklaşılır.

Yargı haberleri önünde büyük bir engel haline gelen “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “gizliliği ihlal” suçları ile ilgili değerlendirmeniz nedir?

Basın soruşturma ve dava süreçleriyle ilgili haber ve yargıyla ilgili açıklamalarında ölçülü olmalı. Kişiler yargılanmakta iken bir de ayrıca basın aracılığı ile toplumca yargılanmaya, suçlu ya da suçsuz ilan edilmeye kalkışılmamalı. Ancak AİHM kararlarında ısrarla vurgulanan masumiyet karinesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi, toplumun haber alma ve basının haber verme hakkı arasındaki dengelerin kurulması, suç öğelerinin çerçevesinin net çizilmesi gerekir. Yasada suç olarak tanımlanan bir eylemi savcıların, yargıçların görmezden gelmesini bekleyemezsiniz. Bir şikayet varsa adres yasama organıdır.

İlk açıklamamızı emekli bir generalin sözleri üzerine yapmıştık

Şemdinli Davası gibi pek çok davada askerden kaynaklanan baskı iddiaları var. Bunlara hükümete gösterilen tepkiye benzer tepkiler neden gösterilmiyor?

Yargıya baskı nereden gelirse gelsin YARSAV’ın tutumu nettir. Kuruluşumuzdan beri de bu böyle. YARSAV’ın ilk açıklaması bir emekli generalin (Altay Tokat) Güneydoğu’da görev yaparken bölgeye yeni gelen yargıçları, ’hizaya getirmek’ için evlerine yakın yerlere birkaç bomba attırdığını belirtmesi üzerine yapılmıştı. Son derece net bir açıklama yapmış ve “Bu açıkça kendi kendini ihbardır. ’Yargıyı eğitmek’ sözü ve hiyerarşik etki altında tutmak isteği son derece talihsiz bir beyandır. Açıklama yargı bağımsızlığı kavramının özümsenememesini ve yargıçların nasıl bir ortamda görev yaptıklarını göstermektedir. Yargıyı hiçbir güç hukuktan uzaklaştıramaz” demiştik. YARSAV bu konuda eleştirilecek bir kurum değil. Hukuksuzluk nereden ve kimden gelirse gelsin YARSAV bunun karşısındadır.

Yargının verdiği bazı kararlarla demokratikleşme çabalarını sekteye uğrattığı eleştirilerini nasıl karşılıyorsunuz?

Yargıçlar kararlarında pozitif hukuku uygularlar. Pozitif hukuk kurallarını evrensel ölçütlere uydurmadan yargıyı suçlamak, kolaya kaçmaktır. Bir yargı kararı herhangi bir şeye hizmet etmek için verilmez. Yargılamayı mevcut yasalar çerçevesinde ulus adına yargıç yapar. İhtilafın adil biçimde sonuçlanması, adalete ulaşmak için karar verilir. Bu eleştiriyi getirenlerin öncelikle demokratikleşmeden neyi anladıklarını da açıklamaları gerekir. Birilerinin kendinden menkul bir şekilde demokratikleşme diye nitelendirmesiyle yapmaya çalıştıkları şey demokratik olmaz. Belirttiğiniz türdeki yaklaşımlar, yargıyı kendine memur ve hizmetkar kılamayanların kibarca eleştiri diye nitelendirdiği bir kolaycılık. Aslında onlara Freud’un bir sözüyle yanıt vermek gerekir. “Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun!..”

Ergenekon soruşturmasıyla ortaya dökülen çok ciddi anti-demokratik girişimler de var. Bunlarla ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?

Bir girişimin anti-demokratik olup olmadığı ancak evrensel demokrasi standartlarına uygunluğu ile belirlenebilir. İddianameye konu eylemleri kastediyorsanız, bir yargıç olarak söyleyebileceğim, bu eylem ve işlemlerin anti-demokratik olup olmadığı, eğer öyleyse suç teşkil edip etmedikleri, umarım ki, yargılama süreci sonucunda ortaya çıkacaktır.

Eminağaoğlu saldırılara tek kişilik ordu gibi karşı durdu

Önceki YARSAV Başkanı Eminağaoğlu’nun Ergenekon soruşturması ile ilgili basın toplantısı büyük eleştiri almıştı...

O açıklamaya, YARSAV yönetim kurulu üyeleri de katılmıştı. Yüzyılın davası olarak sunulan bir davaya koşut olarak sürdürülen bir haksız karalama ve yıpratma kampanyası vardı. Bazı medya organlarına soruşturmanın gizliliğine aykırı biçimde, yalan yanlış bilgilerle ve dezenformasyon metoduyla, kişi ve kurumlar bu davayla bağlantılandırılmaya çalışılmıştı. Bunlardan biri de bizim kurucu üyemizdi (Sabih Kanadoğlu). Böyle bir davada yönteme aykırı işlemlere, masumiyet karinesine dikkat çeken, bugün de altına imza atabileceğimiz bir açıklama.

Eminağaoğlu’nun yeniden YARSAV Yönetim Kurulu’na girememesinin nedeni neydi? YARSAV içinde bir klik ya da hizip mi var?

YARSAV, çoğulcu demokrasiye inanan yargıç ve savcıların var ettiği bir kuruluş. Bugüne dek yönetiminde ve üyeleri arasında farklı düşüncelere sahip insanlar olmuştur ve bu da gayet doğal. Kararlar, tartışma ve oylama yapılarak alınır ve ortak bir akıl ürünüdür. Bizler, ülkemiz için istediğimiz gelişmiş demokrasiyi, kendi içinde özümsemiş kişileriz. Farklı düşüncelere, klik ya da hizip denmesi son derece yanlış.

Sayın Eminağaoğlu’nun, YARSAV’a karşı doğrudan veya kendisi üzerinden yapılan saldırılara, karalama kampanyalarına, kurumu ve ideallerini savunmak amacıyla adeta tek kişilik bir ordu gibi karşı durduğu kamuoyunun malumu. Üstlendiği görevi son derece başarılı yürüttüğü kanısındayım. Genel kuruldaki sonuç, herkes gibi benim için de tam bir sürpriz oldu. Beklenmedik sonucun, karalama kampanyasının genel kurul öncesi ivme kazanmasının yarattığı olumsuz havadan kaynaklandığını değerlendirenler oldu. Ama Sayın Eminağaoğlu’na karşı bir hareket olduğunu ileri sürenler de var. Bu konuda sağlıklı, telaşsız ve geniş bir değerlendirme yapılması gerekiyor.

Telefonlarımızı dinlediler...

YARSAV Başkanı Tarhan, Kemal Göktaş’ın “YARSAV’ın AKP karşıtı bir çizgide olduğu yönünde kanaat var” sorusunu şöyle yanıtladı: “Siyaset kurumunun yargının sorunlarını çözmek konusunda hevesli olmadığına, geçmişteki iktidarlar döneminde de bu konuda yeterince gayret gösterilmediğine bir kuşku yok. Ancak bu dönemdeki müdahalelerin vehameti de kamuoyunun dikkatine değer. Bu dönemde ’yargının sorunlarının çözümünde yargıçların sesini duyun onları dinleyin’ dediğimizde bize verilen yanıt yargıçların iletişimlerinin dinlenmesi oldu. Ayrıca şunu da eklemek isterim, doğaldır ki YARSAV ancak kuruluş tarihi olan 26 Haziran 2006’dan bu yana var olan siyasal iktidarın yargıya yönelik müdahale ve baskılarına karşı çıktığından böyle bir algıya düşülmüş olabilir. Oysa YARSAV bu tür girişimlere bugün olduğu gibi yarın da, hangi kişi ve kurumdan gelirse gelsin karşı çıkacak ve sesini yükseltmeye devam edecektir.”

Futbolsever, Marquez hayranı, Queen dinleyicisi

46 yaşındaki Emine Ülker Tarhan, Tarsus doğumlu, Ankara Hukuk mezunu, evli ve iki çocuklu. Eşi Yargıtay üyesi. İslahiye ve Sandıklı’da hakimlik yapan Tarhan 2001’den bu yana Yargıtay’da görev yapıyor. “Hakaret ve Tehdit Suçları’ adında bir kitabı var. Tarhan, gençlik yıllarında lisanslı olarak basketbol ve hentbol oynadığını, boş vakti olduğunda, kedisi, bahçe ve çiçekleri ile ilgilendiğini, futbol ve basketbol maçları izlediğini, kitap okuduğunu anlatıyor. En sevdiği yazarlar Borges, Marquez, İsabel Allende, Carson McCullers, Ayla Kutlu. Queen, Mozart ile Türk ve Latin ezgileri dinlemekten hoşlanıyor.

Kemal Göktaş - Vatan
Yayın Tarihi : 3 Ocak 2010 Pazar 19:22:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?