25
Mayıs
2024
Cumartesi
POLİS/ADLİYE

EŞİNİN SEVGİLİSİNİ MAHKUM ETTİRDİ

Yargıtay'ın İzmir'deki bir olaya ilişkin verdiği karar, hukuk çevrelerini ikiye böldü. Yargıtay, evli bir erkekle ilişki yaşayan kadının manevi tazminat ödemesine hükmetti; hukukçuların bir kısmı itiraz etti, bir kısmı kararı haklı buldu...

Evli bir erkek ya da kadınla ilişki yaşadınız, günün birinde erkeğin ya da kadının eşi size tazminat davası açtı. Yargıtay da bu tazminata hükmetti ve ceza ödemek durumunda kaldınız. Geçtiğimiz haftalarda alınan tam da böyle bir karar, hukuk çevrelerini ikiye böldü. Kararın haklılığını savunanlar olduğu kadar, böyle bir kararı, zinadan daha tehlikeli bir sürecin başlangıcı olarak yorumlayanlar da oldu. Söz konusu tartışmaya yol açan olay İzmir'de yaşandı. A.S, beş yıl önce intihar eden eşi M.S. ile ölümünden önce bir süre ilişki yaşadığı T.A. isimli kadına, 'kişilik haklarına zarar verdiği' iddiasıyla 10 bin TL'lik manevi tazminat davası açtı. Yerel mahkeme reddetti ama Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi, evli olduğunu bilerek davacının eşiyle ilişkiye giren T.A.'nın tazminat ödemeye mahkûm edilmesi gerektiğini belirterek kararı bozdu. Bu karar, ilk değildi, bundan üç yıl önce de benzer bir karar Yargıtay tarafından verildi, ama bu tek tük örnekler arttıkça hukukçular da ikiye bölündü. Konuya ilişkin iki farklı görüşü temsilen Avukat Kezban Hatemi ve KA-DER Başkanı, Avukat Hülya Gülbahar'la konuştuk.

 

AVUKAT VİLDAN YİRMİBEŞOĞLU İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi
"Evlilik birliğinin tarafları sadakatle yükümlüdür. Üçüncü kişi bu sözleşmenin tarafı ve sadakat yemini eden kişi olmadığından evlilik birliğine karşı bir yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ama çeşitli olaylarla aldatılan eşe zarar verilmiş ve eş mağdur edilmişse, örneğin toplum içinde küçük düşürücü söz, hakaret, taciz telefonları gibi elbette manevi tazminata hükmedilebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 'Evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğindedir. Bu eyleme, evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur. Davalı, Borçlar Kanunu'nun 49'uncu maddesi gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulmalıdır,' kararının özel durumlara bakarak, uygulamaya bu şekilde yansıyacağını umuyorum. Aksi takdirde Ceza Kanunu'ndan çıkartılan zina cezası tazminata dönük olarak yeniden karşımıza çıkmış olacaktır. Üstelik kadınlar aleyhine ayrımcı bir bakışla değerlendirilebileceği kuşkusu da eski TCK hatırlandığında çok da haksız bulunmamaktadır. Eski yasa, kadının bir kere bile bir adamla beraber olmasını zina sayarken, erkeğin alenen karı koca hayatı yaşıyor olmasını şart koşuyordu. Bu kararın sadakatsiz davranan her eşin ilişkide bulunduğu üçüncü kişiye yansımaması gerekir. Aksi anlayış uygulamada yargı yoluyla, evrensel hukuk değerlerine aykırılığı getirecektir. Kıskançlık ve şüpheyle açılacak davalar reddedilse bile, bu bakış açısının yan etkilerinin namus, töre cinayetleri gibi suçlarla sarmal hale gelmiş yeni davalarda ortaya çıkması tehlikesi de var."
 

AVUKAT KEZBAN HATEMİ

- İzmir'deki olaya ilişkin Yargıtay'ın kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- 1976'ya kadar Almanya'da, 'Evlilik ihlali' adı altında açılıyordu bu davalar. Bizde hiç yoktu ama sonra Almanya'da kusur olayını kaldırdılar, bu davalar da ortadan kalktı. Bizim medeni kanunumuzda kusur çok önemli, hatta aldatma ağır kusura gidiyor. Kadın olsun, erkek olsun üçüncü kişinin evliliklerin bozulmasında çok önemli fonksiyonları var. Yargıtay'ın sözünü ettiği, haksız fiil tazminatıdır. Buradaki olayda davacı, derin bir sarsıntıya sürüklendiğini söylemiş; her evliliğin sona ermesi, evliliğin taraflarında ciddi bir travmaya neden oluyor. Ben bu kararı çok yerinde ve doğru buluyorum,

- İki kişi arasındaki evlilik akdinde üçüncü kişinin ne işi var?
- Bakın, zina ceza anlamında suç olmaktan çıktı. Ama zina hâlâ boşanma sebebidir, hem de ağır kusur oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu kararın zina konusuyla alakası yok. Bu evliliğin sona ermesine neden olan kişinin, evliliğin sona ermesindeki fonksiyonu nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenebilir.

- Devlet, insanların cinsel hayatlarına niye karışıyor?
- Devlet ve kamu karışmıyor. Evlilik çok farklı bir şey, evlilik dışı birliktelik, kimseyi ilgilendiren bir şey değil. Evlilik dışı yaşayanlara kimse karışmaz. Ancak Anayasa tarafından aile, toplumun temeli ve çekirdiği olarak kabul ediliyor ve aile Anayasa tarafından da korunuyor. Dolayısıyla kamu, müdahale etmiyor. İki kişi evlendiği zaman aralarında sadakat yükümlülüğü var. Sadakat yükümlülüğünü ihlal, boşanmada kusur sayılıyor.

- Ama burada iki kişi arasındaki bir sözleşme için, üçüncü kişiye tazminat kararı verilince karışmış olmuyor mu?
- Boşan, sonsuza kadar bir arada kalmak zorunda değilsin, boşanıp istediğini yap. Hem evleneceksin hem de evlilik dışı ilişkilerin olacak.... O zaman ailenin mevhumu kalmıyor. Üçüncü kişinin suçu şu; evli olduğunu bile bile, kadın olsun erkek olsun, o aileyi sona erdirmede ve o eşin evliliğine zarar verecek fiil ve eylemlere girmesine katkıda bulunuyor, bu kadar basit. Aldatan eş de tek başına sadakatsizlik yapmıyor, tek başına zina fiilini işlemiyor. Bir yabancı, üçüncü kişiyle yapıyor. Dolayısıyla üçüncü kişi, o kuruma zarar veriyor. O kurumu korumak zorundayız.

- Üçüncü kişiden tazminat talep etmeyi haklı görüyorsunuz yani...
- Çok haklı görüyorum. Evlisiniz, uzun süren ve mutlu bir evliliğiniz var, bir üçüncü kişi geliyor, eşinizle, evli olduğunu bile bile ilişkiye giriyor, o evliliğe zarar veriyor. Hiçbir kadın ya da erkek, bir üçüncü kişiyle eşini paylaşmak istemez. Evlilik kurumuna zarar veriyorsa, maddi ve manevi o zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Bu vakadaki kadın, evlilik devam etseydi faydalanacağı haklarını da isteyebilir. Bu evliliği kaybetmekle içinde bulunduğu refahını kaybediyor, sevgisini kaybediyor.

- Ya her aldatılan, intikam için dava açmaya kalkarsa?
- Hukuk, intikam üzerine kurallarını koymuyor. Hukuk eşitlik, adalet, hak üzerine, bir zarar kavramı üzerine kurallarını koyuyor. Bu karar güzel bir şey. Toplumda bir çökme, çözülme var.

AV. HABİBE YILMAZ KAYAR Kadınlara Hukuki Destek Merkezi Derneği (KAHDEM) Başkanı:
"Evlilikteki eşler dışındaki kişi, taraf değildir ve sorumluluğu da yoktur. Yargıtay'ın kararlarındaki bakış açısıyla sorumluluğa gitmek yeni mağduriyetlere yol açacak bir bakış açısıdır ve kadınları karşı karşıya getirerek belirtildiği gibi asıl kusurlu kişinin korunmasına yol açacak niteliktedir. Evlilik dışında ilişki yaşayan kişinin eylemi iradidir. Ve bu kararlar ile kişinin seçimi arasında olan ilişki koparılmaktadır. Ayrıca benzer kararlarda 'eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı' kavramı sıkça kullanılmaktadır. Kişilik değerlerinin zedelenebilmesi için saldırının doğrudan kişiye yönelmesi gerekmektedir. Dolaylı eylemleri bu saldırı kategorisine almak, eşlerin iradi ve kusurlu eyleminden konu dışı kişi ve kurumları dahi sorumlu tutmaya kadar gidebilecek bir tuhaf durum yaratır. Örneğin içki içen eş için, içki satan ticari kurum, kumar nedeniyle kumara oynayan kurum, trafikte sinirlenip eşe şiddet uygulanması sebebiyle Ulaştırma Bakanlığı'ndan tazminat istemenin yolu da açık olarak kabul etmek gerekecektir. Ahlak kurallarının her birini hukuki düzenlemeye almaya çalışmak, yürürlükten kaldırılan zina suçunun fiilen yeniden varlığının kabul edilmesi gibi amacı aşan ve kadınlar arasında medeni durumlarına göre ayrımcılık yapan bir anlayışa yol açabilir. Bence, Medeni Kanun'a göre sadakat yükümlülüğünün eşler arasında akti bir sorumlulu olduğu, bu ilişkiye taraf olmayan kişinin eylemi başka bir yasal düzenlemeyi ihlal etmiyorsa, tazminat sorumluluğu oluşmaz."
 

Sonat Bahar - Sabah
Yayın Tarihi : 4 Temmuz 2010 Pazar 17:54:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?