19
Mayıs
2024
Pazar
POLİS/ADLİYE

HAPSE AT RAHATLA...

Cezaevlerindeki tutuklu veya mahkumiyeti kesinleşmemiş kişi oranının dünyada en yüksek olduğu ülkelerden biri Türkiye

 

Birkaç istisna dışında, günümüzde bütün ülkelerde cezaevindeki insan oranı 10 yıl öncesine göre az veya çok artmış durumda. Bunun nedeni, dünyada suç işleme eğiliminin artması mı yoksa ceza politikalarındaki genel bir yaklaşım değişikliği mi? Farklı ülkelerde yapılan çalışmalar ikinci nedeninin daha baskın olduğuna işaret ediyor. Genel olarak ceza politikalarının daha sertleştiğini, II. Dünya Savaşı sonrasında Batı ülkelerinde bu konuda gözlemlenen yumuşama politikalarının hızla terk edildiğini görüyoruz.

Britanya’da King’s College bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Cezaevi Çalışmaları Merkezi (ICPS), dünyada cezaevi verilerini detaylı biçimde izlememizi sağlayan yıllıklar yayımlıyor. Aynı zamanda ülkelerin cezaevi politikalarını izliyor, bu konuda raporlar yayımlıyor.

ICPS’in yayımladığı son verilere göre, ABD bugün dünyada en yüksek cezaevindeki nüfus oranına sahip. Bu ülkede yaşayan 100 bin kişiden 760’ı 2008’de cezaevinde tutuklu veya hükümlü olarak kalıyor. ABD’deki cezaevi nüfusu, 2 milyon 310 bin kişi. Bunların yüzde 21’i tutuklu veya mahkumiyeti kesinleşmemiş kişiler, geri kalanı ise mahkumiyeti kesinleşmiş hükümlü. 10 yıl önce, ABD’de cezaevindeki nüfus oranı 669’muş. 1992’de ise 505. Cezaevindeki nüfusun toplam nüfusa oranı 15 yılda yüzde 50 artmış. Böyle bir artışın suç işleme eğilimindeki artıştan daha çok, mahkemelerin suç ve suçlu konusunda çok daha sert davranmasının sonucu olduğunu, ABD’deki insan hakları örgütleri ısrarla belirtiyor.

Cezaevi nüfusu oranı konusunda ABD’yi Rusya izliyor. 2009’da Rusya’da yaşayan 100 bin kişiden 628’i cezaevinde. 10 yıl önce bu oran 668’miş. Daha sonra, 2004’e kadar 587’ye düşmüş. 2005’ten itibaren yeniden artmaya başlamış. 1992’de ise oran 487 imiş. Rusya Federasyonu’nda cezaevindeki nüfus arasında tutuklu veya cezası kesinleşmemiş kişi oranı yüzde 15.

Güvensizlik
ABD ve Rusya’nın, dünyada en yüksek cezaevindeki nüfus oranına sahip ülke listesinde birincilik yarışında olmaları elbette bir rastlantı değil. Farklı siyasal rejimlere sahip olmakla beraber, her iki ülkede de toplumda güvensizlik hissini kışkırtan bir yönetim anlayışının hapishane yoluyla sürdürdüğü bir güvenlik devleti politikasının egemen olduğu söylenebilir.

Cezaevindeki nüfus oranı konusunda bu iki lider ülkeyi, yakın tarihte yaşanan soykırım nedeniyle Ruanda (604) izliyor. Ardından, Beyaz Rusya (468), Kazakistan (378), Güney Afrika (335), İsrail (325), Ukrayna (323), Şili (305) geliyor. Bu ülkelerde cezaevindeki nüfustan, mahkumiyeti kesinleşmemiş olanların oranı yüzde 14’le (Kazakistan) yüzde 36 (İsrail) arasında değişiyor. Bütün ülkelerde kadın tutuklu ve hükümlü oranı toplam cezaevi nüfusunun yüzde 10’unu aşmıyor.

Türkiye, cezaevindeki nüfus oranı açısından orta sıralarda yer alıyor. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün Mayıs 2009’daki verilerine göre, cezaevindeki nüfus oranı 154. 2009 ortasında Türkiye’de cezaevinde kalanların sayısı 111 bin kişi. Cezaevlerimizin resmi kapasitesi ise 90 bin 558. Dolayısıyla cezaevleri yüzde 105 oranında dolu. ABD’de bu oran yüzde 108. Kamerun, Kenya gibi bazı Afrika ülkelerinde veya Bangladeş’te cezaevleri yüzde 300’e varan doluluk oranıyla çalışıyor. Fransa veya Britanya’da da doluluk oranları yüzde 110’un üstünde.

Türkiye’de arada yapılan genel aflara rağmen cezaevi nüfus oranında dikkat çekici bir artış görülüyor. 1992’de 54 olan bu oran, 2001’de 89 olmasına rağmen 2007’de 122’ye, 2009’da da 154’e çıkmış. Son 17 yılda cezaevindeki nüfus oranının Türkiye’de yüzde 200 artmış olmasını, sadece adi suç işleme eğilimindeki artışla izah etmek herhalde mümkün değil. Kürt sorununun tüm ağırlığı bu konuda da karşımıza çıkıyor. Cezaevindeki nüfus oranının 1990 sonrasında son derece hızla artmasında Kürt sorununun bir türlü çözülmemiş olmasının payı çok büyük.

Türkiye cezaevindeki nüfus oranı açısından dünyada ortada bir yerde durmasına rağmen, başka bir açıdan şampiyonluğa oynuyor. Cezaevindeki nüfus arasında tutuklu veya mahkumiyeti kesinleşmemiş olan kişi oranının yüzde 54’le en yüksek olduğu ülkelerden biri Türkiye. Türkiye’yi bu konuda Hindistan geçiyor (yüzde 65). Ama Hindistan’da cezaevindeki nüfusun ülkede yaşayan 100 bin kişiye oranı çok düşük: 33. İşte bu noktada Türkiye’de yargının en sorunlu alanlarından biri olan aşırı yüksek tutuklama eğilimi ve çok ağır işleyen yargı sistemi gerçeği ile karşı karşıya geliyoruz. Yargının sorumluluğu önplana çıkıyor.

Cezaevindeki nüfusun yarısından fazlasının tutuklu veya kesinleşmiş mahkumiyetlerini çekmeyen kişiler olması, Türkiye’nin bu konuda dünya liderliğine oynaması adalet sistemimizin adil yargılanma hakkını nasıl ve ne yöntemle çiğnediğini gözler önüne seriyor.

Görüldüğü gibi Türkiye, ABD veya Rusya’dan çok daha sınırlı oranda insanın hapiste olduğu bir ülke. Fakat güvenlik devleti ideolojisinin yurttaşa potansiyel suçlu olarak bakma eğiliminin de hızla arttığı bir ülke. Bunun yanında adil yargılanma hakkının, aşırı tutuklama ve çok uzun süren yargılamalar nedeniyle, dünya ortalamasının üstünde çiğnendiği bir ülke Türkiye.

Somut verileri dünya ortalamalarıyla karşılaştırdığımızda, bu sorunun çözümü için işe nereden başlamak gerektiği daha açık biçimde görünüyor. Bir yanda, hem zengin ülkelerde hem yoksul ülkelerde hapis cezasına başvurma eğiliminin giderek artmasının işaret ettiği bir genel sorun var. Diğer yanda, Türkiye’de hep çok konuşulan ama kimsenin el atmak istemediği kapsamlı bir yargı reformu ihtiyacı var.

İhtiyaç var olmasına var ama “Aman sus, bunlar yargıya da el atmasın, biz durumumuzdan göreli olarak memnunuz” diyenleri veya böyle düşünenleri görünce bu konuda iyimser olmak için insan bir neden bulamıyor.

 

Ahmet İnsel - Radikal
Yayın Tarihi : 29 Temmuz 2009 Çarşamba 11:57:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?