27
Mayıs
2024
Pazertesi
POLİS/ADLİYE

6 tecavüzcüyü mahkun ettirdi

Tecavüze uğrayan bir hayat kadınının, 6 tecavüzcüyü toplam 72 yıla mahkum ettirdiğini öğrenince, olayı araştırmak için Adana’ya gittim. Havalimanında karşılaştığım bir tanıdığım, hangi haber için geldiğimi öğrenince, şaşkın şaşkın “E ne var bunda? Zaten kadının işi o değil mi?” diye sordu.

Türkiye’de birçok kişi, fahişelere tecavüz edilmesini hâlâ normal görüyor. Yasalar bile daha birkaç yıl öncesine kadar onlara tecavüz edene indirim öngörüyordu. Ama Adana’da yaşayan 25 yaşındaki hayat kadını G.E. başına gelen tecavüz ve gaspı sineye çekmedi ve şikayetçi oldu. Tecavüzcülerden Osman Peksoy (31) 10 yıl, Hakan Gümüş (28) 10 yıl 10 ay, Fahri Balta (20) 10 yıl, Şenol Dağoğlu (26) 32 yıl 2 ay, Osman Mutlutürk (36) ve Nurullah Akbulut (29) 2’şer yıl 6’şar ay hapse mahkum edilerek cezaevine gönderildi. G.E. bir mağdur olarak “Evet ben bir fahişeyim ama kendimi parayla satsam bile bedenime kimsenin zorla sahip olmaya hakkı yok. Bir tecavüz olayında, tecavüze uğrayanın ne iş yaptığı değil, tecavüz edenin ne yaptığı önemli” diyor. Yaşadıklarını, nasıl mücadele ettiğini anlatıyor.

2007 yılının ağustos ayıydı. Kız arkadaşım Ç. beni arayıp “bir iş var” dedi. Adamlar bizi evden aldılar, arabaya bindim ama tiplerini hiç tutmadım. Gayrimeşru adamlar gibi geldi. Üç kişi bizi bir tarlaya doğru götürünce başımıza bela aldığımızı anladım. İçlerinden biri silah çekti. Sizden önce bunu daha kaç kıza yaptık, ama merak etmeyin bir tecavüz ettiğimize bir daha etmiyoruz, diye güldüler. Telefonla başkalarını da çağırdılar.
Onlarla gittiğimizi kimse bilmiyordu. Bizi asla sağ bırakmazlar, diye düşünüyordum. Kesin faili meçhul kalacaktık. Faili meçhul kalma düşüncesi çok ağırıma gitti. Sonunda ölüm olsa bile, ne yapsam da adamlarla ilgili bir iz bıraksam, diye düşünmeye başladım. İçlerinden biri prezervatifin var mı deyince, yanımda olmasına rağmen yok dedim. Çünkü öldürülürsek, sperm örneği geride kalsın, belki oradan yakalanırlar diye geçirdim aklımdan.

KARAKOLA KOŞMAM BELKİ DELİLİKTİ AMA HAKKIMI ARADIM

Ama bizi öldürmediler. Hayret ettim çünkü bir insan bırak fahişe olmayı, ağaç kavuğundan bile çıksa öyle bir ruh yarasıyla bırakırsan, intikam için yanar tutuşur. Belki bize iki tokat atıp, paramızı alsalar şikayetçi olmazdık. Ama yaptıkları yenilir yutulur gibi değildi. Daha önce de bunu yapmışlardı ve kimse şikayetçi olmadığı için hep yanlarına kalmıştı. Bizim şikayetçi olacağımızı da akıllarına bile getirmiyorlardı. Ama yaptıklarını yanlarına bırakmaya hiç niyetim yoktu.
Cüzdanlarımızı ve telefonlarımızı aldılar. “Her şeyimi alın ama kimliğimi verin” dedim çünkü oradan kurtulur kurtulmaz soluğu karakolda alacaktım, kimliğim lazım olabilirdi. Diğer arkadaşım telefonunu vermeleri için yalvarıyordu, ben ise telefonları almaları için dua ediyordum. Çünkü polisin hiç olmazsa bizim telefonlarımızdan onlara ulaşabileceğini düşünüyordum. Bizi bir dolmuş durağına bırakıp 5 lira da yol parası verdiler. Bir de utanmadan dediler ki, “Dua edin bizim gibi iyi insanlara rastgeldiniz, başkası olsaydı suratınızı kesip gönderirdi.”
Hemen karakola gittik. Bir zamanlar fahişelere tecavüz edenlere ceza indirimi yapılan bir ülkede benim o vaziyette karakola koşmam belki delilikti ama hakkımı arayacaktım. Karakoldaki polis, “Paranızı alamadınız o yüzden tecavüz ettiler diyorsunuz, değil mi” deyince tepem attı. “Hesap cüzdanımı göstereyim, bak bakayım 150 lira için bu rezilliği çeker miyim” dedim. Karakolda sözlü olarak aşağılamasalar bile, hareketleriyle aşağıladılar. Ama gelen Gasp Büro ekibi bize inandı, çok iyi davrandı.

HAKİM, “NE İŞ YAPARSAN YAP HAKKINI SAVUNACAĞIM” DEDİ

Emniyette gösterilen fotoğraflardan bize yapanları teşhis ettik. Daha önceden her türlü sabıkaları varmış zaten. Kimlikleri tespit edilince telefonları dinlemeye alındı. Ben plakalarını almaya çalışmıştım ama iki rakamı okuyamamıştım, o arabayı da buldular. Hatta arabadan bir Kalaşnikof çıktı. Emniyette olayın aslını harfi harfine anlatmıştık ama mahkemede inkar ettik. Bize inanan, onları bulmak için çabalayan polislere karşı büyük mahcubiyet duyuyordum ama korkum ağır basıyordu. Çünkü mahkemede “Sizi öldürürüz cesedinizi bile bulamazlar. Zaten bu yolun yolcusu değil misiniz, ne olacak ki” diyorlardı. Ben de onlara, “Siz de cezaevine alışkınmışsınız, siz de o yolun yolcususunuz, gidin yatın o zaman” dedim.
Sonunda korkudan şikayetimizi geri çektik ama biz vazgeçsek bile, ortada somut deliller vardı. Savcı kamu davası olarak mahkemeyi devam ettirdi. Hem gasp, hem tecavüzden verdiler cezalarını. Savcı ve hakim bize çok adil davrandı. Mahkemeye ilk çıktığımda hakim, “Kızım ne iş yaparsan yap, haklarını savunacağız, rahat konuş” dedi. Ama mahkeme salonunda en zoruma giden, sanık avukatlarının müvekkillerini savunmak yerine, sürekli bizi aşağılayarak savunma yapmalarıydı.

YARIN ÖBÜR GÜN FAHİŞE OLMAYANA DA YAPABİLİR

Evet bu işi yapıyorum ama sebebi kimseyi ilgilendirmez. Burada önemli olan, tecavüze uğrayanın ne iş yaptığı değil, tecavüz edenin ne yaptığı. Bu olaydan sonra çok arkadaşım, aynı olayların onların da başına geldiğini ama şikayetçi olmadıklarını söylediler. Kimisi ailesi öğrenecek diye çekiniyor, kimisi biz zaten bu işi yapıyoruz bizi ciddiye almazlar diye düşünüyor. Ben bu olayın gazetelere yansıyacağını, ikinci kez yine teşhir edilip mağdur edileceğimi bile bile şikayetçi oldum. Bu adamların ceza almasını istiyorsam, böyle bir bedel ödeyecektim. Ben ödedim, onlar da ödesin bedelini. Olayın etkisini üzerinden atabilmem çok uzun sürdü. Yolda gördüğüm her tipi bozuğu onlardan biri zannediyordum. Ben şikayetçi olmayıp, bunu yutsaydım bu adamlar daha da cesaretlenecekti. Bize bunları yapan bir insan, yarın öbür gün işi fahişelik olmayan bir insana da bunu yapabilir. Benim yerimde bu işi yapmayan biri de olabilirdi.

Fahişeyim diye beni kınamayın, ben çok kınadım, başıma geldi

17 yaşında ailemin istemediği bir evlilik yaptım. Klasik hikayedir, adam alkolik çıkar kadını döver. Benimki de öyle çıktı. Ailem bana sahip çıkmayınca da hepten azıttı. Dayanamadım, ayrıldım. 21 yaşımda, bu hayatı seçmeme neden olan kişiyle tanıştım. Ama başıma geleceklerden habersizdim. Bana gösterdiği şefkat başımı döndürüyordu. Birlikte yaşamaya başladık.
Fakat nedenini anlamadığım bir şekilde, beni kiminle tanıştırsa fahişelik yaptığını öğreniyordum. Bir süre sonra, bu iş çok normal bir şey herhalde, herkes yapıyor diye düşünmeye başladım. Parasızlıktan canıma tak ettiği dönemlerdi. Ben de yapayım, biraz para biriktirince bırakır, sevdiğim adamla bir hayat kurarım diye düşündüm. Ama meğer adamın işi buymuş zaten. Benim gibi ailesinin sahip çıkmadığı kızları gözüne kestirip, onlara ilgi gösterip sonra da satıyormuş.
Böyle şeyler Türk filmlerinde olur zannederdim. Biri gelip bunları yaşayacağımı söylese kahkahayı basardım. Beni kimse kınamasın. Ben böyle insanları çok kınadım başıma geldi. Çalıştığım kuaföre böyle kadınlar gelince küfürü basar kovardım, bir süre sonra dayanamayıp “Benim bunlardan midem bulanıyor” diyerek işten ayrılmıştım hatta. Henüz sadece 25 yaşımdayım ama hayatım elimden kaydı. Ama ailelere de bir çift lafım var. Çocuğunuz ne hata yaparsa yapın, ona sahip çıkın. Siz sahip çıkmadıkça kötü insanlar, onları her türlü pisliğin içine çekiyor.

Hürriyet
Yayın Tarihi : 26 Nisan 2009 Pazar 10:19:19
Güncelleme :26 Nisan 2009 Pazar 10:49:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?