18
Mayıs
2024
Cumartesi
POLİS/ADLİYE

'Göç teröre yarıyor'

İç göçle birlikte kentsel nüfus oranı yüzde 65'lere ulaşırken; göç edenlere kent olanaklarının sunulmaması ve göçerlerin kentsel yaşamla bütünleşememesi terör örgütlerine eleman zemini hazırlıyor.

Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halil İbrahim Bahar , terör örgütlerinin kentte beklentilerini bulamayan kişileri hedef seçtiğini vurgulayarak ''Çünkü bunların mazeretleri var ve elde etmek kolaydır'' dedi.

Bahar, göç eden insanların teröre bulaşmaması için tüm kurumların yapılması gerekenleri sorgulaması ve kentle bütünleşme mekanizmalarının işletilmesi gerektiğini vurguladı.

Yapılan araştırmalar, göç edenlerin yeni yerleşim yerlerinde karşılaştıkları en önemli sorunların başında konut ve iş sahibi olmanın geldiğini gösteriyor. Göç edenler kentsel alanda sağlıksız mekânlarda, genellikle gecekondu mahallelerinde ve örgütlü bir işten uzak olarak yaşıyorlar. Kentle bütünleşememe süreci, göç eden bireyler üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor ve bireyleri suça eğilimli hale getiriyor.

Nüfus hareketlerine yıllar itibarıyla bakıldığında, 1950 yılında Türkiye'deki il sayısı 63 iken kentlerdeki yıllık nüfus artış hızı yüzde 22.47'ydi. 1960'ta il sayısı 67'ye yükselirken, yıllık nüfus artış hızı yüzde 28.53'e ulaştı. 1990 yılında il sayısı 73'e, kentsel nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 59'a çıktı. 1997'de kent sayısı 80 olurken oran yüzde 65'e ulaştı. Doç. Dr. Bahar, kentsel terörün de olduğunu belirterek ''İç göç, örgütlerin kentsel terör yapmasına olanak hazırlıyor. Örgüt için kentte yaşayan ve dikkat çekmeyen adaylara ihtiyaç var. Göç de buna ortam hazırlıyor'' dedi.

Niyet başka, sonuç terör

Büyük kentlerin farklılıkları daha rahat bünyesinde barındırdığını ve böylece ''terörist adaylarının'' da dikkati çekmediğini anlatan Bahar, ''Göç edilen bölgeler, örgütler için yerleşme ve gelişmeleri için tampon mekanizmayı oluşturuyor. Terörist için barınma önemlidir. Kent, fiziksel ve sosyal anlamda bu olanağı sağlıyor'' diye konuştu.

İç göçün hiçbir zaman ''teröristin göçü'' olarak algılanmaması gerektiğine işaret eden Bahar, şu değerlendirmeyi yaptı: ''Kent, göç eden kişiye kentle bütünleşecek mekanizmaları sunmuyor. Kişinin kendini ifade edip ayakta kalması gerekiyor. Toplumsallaşacak mekanizmalara ihtiyacı var, bütünleşme imkânı verilmeyince örgütler bu ihtiyaca karşılık verecektir. Göç eden insanlar beklentilerini karşılayamayınca terör örgütleriyle, çetelerle karşı karşıya kalabiliyorlar. Örgütler de beklentilerini gerçekleştiremeyen kişileri arıyor. Çünkü bunların mazeretleri var ve elde etmek kolaydır. Göç eden kişi bakımından meşruiyeti de vardır. Oysa kente gelirken terörist olmak gibi bir düşüncesi yoktu. Bazen farkına varmadan bile terör örgütünün üyesi haline gelebilir. İlişkiler o hale gelir ki, vazgeçmesi, geri dönüşü mümkün değildir. Dönmeye çalıştığında öldürülebilir.''

Göç eden insanların kentin olanaklarından yararlanmamasının bunları teröre ittiğini vurgulayan Bahar, ''O kişiyi ayıplamak yerine kente gelen kişinin teröre bulaşmaması için neler yapılması gerektiği sorgulanmalı. Tüm kurumların, hatta kentte yaşayan vatandaşların da kendilerini sorgulaması gerekiyor'' dedi.

Bahar, şu an 60'lı 70'li yaşlarını sürenlerin kentte hayallerini gerçekleştirme imkânını bulduğunu, ancak son 15-20 yıldır devam eden göçün artık bu imkânları karşılamaktan uzak olduğunu belirtirken, ''Kente göç etmeden önce yaşantısıyla ilgili beklentisi sınırlıydı. Çünkü bilmiyordu. Ancak kentte o farklılığı, yaşamı görüyor ve ne kadar uzakta kaldığını fark ediyor. Zamanla onda var bende yok duygusu gelişiyor. Göç edende düş kırıklığı her geçen gün artıyor. Böyle bir ortamda örgütün eleman bulması da güç olmuyor'' diye konuştu.
Cumhuriyet
Yayın Tarihi : 27 Kasım 2005 Pazar 05:23:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?