Birkaç yıl öncesine kadar İstanbul eğlence hayatının iki simge ismi vardı. İkisi de yan yanaydı. Birinin adı Laila, diğerinin de Reina’ydı...
Laila’nın sahibi Şefik Öztek, bürokrasiden yılınca yarıştan çekildi, Laila’nın yerine Sortie açıldı.
Mehmet Koçarslan ise Şefik Öztek gibi pes etmedi, Reina markasını korumak için her şeyi göğüsledi...
Ama anlaşılan o ki Reina’nın patronu için sıkıntılı günler bitmedi.
Koçarlan’ın anlattıkları da gösterdi ki, benzeri operasyonlar ve baskılar sürecek gibi...
Poyrazköy’de bulunan mühimmat nedeniyle gözaltına alınan eski SAT Komandosu Ergin Geldikaya ile bağlantılı olarak polisin Reina’da yaptığı arama zamanlama açısından ilginçti.
Polis, savcılık talimatı ya da mahkeme kararıyla elbette ki her zaman, her yerde arama yapabilir.
Ama böyle bir aramanın açılış gecesi yapılması ve saatlerce sürmesi sadece “rastlantı” olarak izah edilebilir mi?
Konu hakkında görüşlerini almak için Reina’nın patronu Koçarslan’ı aradım. Koçarslan, “Bir dokun, bin ah işit” derler ya, aynen öyle dertliydi. İşte Koçarslan’ın söyledikleri:
‘Geldikaya’nın odası yoktu’
“Gece kulüplerinin kapısını düşük omuzlulardan kurtarmak için kapı güvenliği işini önce devletin ‘özel güvenlik’ belgesi verdiği şirketlerden birine verdim. İlk anlaştığımız şirket de emekli paşaların kurduğu Marmara Güvenlik’ti... Ergenekon’un başlangıcı sayılan bombaların bulunduğu gecekondu, Marmara Güvenlik’te çalışan Orhan Yıldırım’ın çıkınca onlarla yollarımızı ayırıp, İstanbul Güvenlik’le anlaştık.
Bu şirketlerde çalışanların hepsinin ‘iyi hal kâğıdı’ olmasına rağmen ben de kendi çapımda araştırma yaptırdım, adları bir olaya karışmış mı diye... Çünkü daha önce sütten ağzımız yanmıştı. Açılış gecemizi polisin basmasına neden olan Ergin Geldikaya hakkında Google’da bile tek kelime çıkmadı. Üstelik Geldikaya, güvenlik şirketinin 1.5 aylık elemanıydı. Reina’da odası bile yoktu. Ergenekon operasyonları şimdiye kadar hep sabaha karşı yapıldığı için eleştiriliyordu. O yüzden olsa gerek polis bu kez saat değiştirdi. Canımız yandı, mağdur olduk, ama ne yapalım?”
‘15 gün önce de geldiler’
Sohbetimiz sırasında Koçarslan, “Bu bizim için sürpriz değildi. Böyle bir şeyi bekliyorduk” deyince sebebini sordum. İşte Koçarslan’ın anlattıkları:
“15 gün önce Beşiktaş Emniyet Müdürlüğü’nden üniformalı 40 polis gece saat 01.00’de içeri girip, ‘Eller yukarı, kimlikler dışarı’ dedi. Turistik işletmelerde nasıl arama yapılacağı belli. Polis, istediği zaman Çırağan’a dalıp, arama yapabiliyor mu? Müziği kapatıp, ışıkları yaktılar ve kimlik kontrolüne başladılar. O gece içeride 700’e yakın insan vardı, yarısı da yabancıydı.
İçeride Suudi Arabistan Kralı’nın torunu ve eşi vardı. Onun dışarı çıkmasına izin veren polis, diğer müşterileri çıkartmadı. O gece bizim dışımızda hiçbir yere polis baskını yapılmayınca anladık devamının geleceğini. O gece polis müşterilerimizden birini bile ‘şüpheli’ diye alıp götürmedi. Valiliğe, başvurup niye mağdur edildiğimizi sorduk, ama henüz bir yanıt gelmedi.
‘Yabancı misafirler şaştı’
Üç yıl önceki duvar çökmesi sonucu yaşanan ölüm olayından sonra Reina’ya görkemli açılış yapmıyorduk. Ama sağ olsunlar, ‘Reina’ya böyle sessiz sedasız açılış yakışmaz’ deyip, böyle sansasyonel bir açılış yaptılar! Arama yapıldığında içeride Portekiz Kültür Bakanı, Çin Başkonsolosu gibi onlarca yabancı misafir vardı. Karşılarında polisleri görünce şaşırıp kaldılar. Kapıda MP3’lü polisleri gören birçok misafir de içeri girmeden gitti. Polis, arama saatini bizzat savcının yazdığını söyledi. Bize yazık değil mi?”
Türkiye, enteresan bir süreçten geçiyor... Bu süreçte, Türkiye’ye gelmiş birçok yabancının bile adını ezbere bildiği Reina gibi eğlence mekânlarına yönelik operasyonlar bazılarına “hoş” gelebilir, ama bazıları göre de “kavgı verici” bir durum bu.