22
Mayıs
2024
Çarşamba
POLİS/ADLİYE

Yerleri silmeye mahkûmsunuz

İngiliz Süpermodel Naomi Campbell, kaybolan kot pantolonu yüzünden hizmetçisinin kafasına cep telefonu fırlattığı için tuvalet temizleme ve bir süre cep telefonu kullanmama cezası aldı. İngiliz şarkıcı George Michael, trafik kurallarını ihlal ettiği için 100 saat boyunca Londra’daki evsizler bakımevinin bahçesiyle banyosunu temizledi. Maçlarda olay çıkaran İtalyan holiganlar tuvalet temizleme cezasına çarptırıldı. Bu tür haberleri hep şaşkınlıkla okuyor, bu nasıl cezadır diye düşünüyorduk. Sonunda aynı cezalar yeni Türk Ceza Kanunu’yla birlikte bizde de uygulanmaya başlandı.

Artık birine hakaret ettiği, saldırdığı veya hırsızlık, yankesicilik, röntgencilik, sarkıntılık yaptığı için ağaç budama, yol temizleme, bina boyama, ağaç dikme gibi cezalara ilişkin haberlerle karşılaşıyoruz. Bu cezaları vermek kolay da uygulamak mümkün mü? Kim, nasıl denetliyor? Yoksa hepsi kağıt üzerinde mi kalıyor? Uygulamayı denetleyen sosyolog, psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarıyla, cezayı talep eden savcılarla ve cezaya çarptırılan hükümlülerle konuştuk.

İNGİLTERE 100 YILDA YAPTI TÜRKİYE İKİ YILDA YAPTI

Adalet Bakanlığı, iki yıl önce bünyesinde Denetimli Serbestlik ve Yardım Hizmetleri Daire Başkanlığı adında yeni bir bölüm oluşturdu. Bu bölümün başına tecrübeli savcı Vehbi Kadri Kamer getirildi. Buraya bağlı 133 şube müdürlüğü ve aynı sayıda Koruma Kurulu var. Şubelerde müdür, psikolog, sosyolog, sosyal hizmet uzmanı, öğretmen, infaz ve koruma memurlarından oluşan 1272 kişilik genç bir kadro çalışıyor.

Peki nedir denetimli serbestlik? Daire Başkanı Vehbi Kadri Kamer şöyle açıklıyor: "Kişilerin işlediği suç nedeniyle ceza infaz kurumuna (yani cezaevine) girmesi yerine, cezasını veya cezasının bir bölümünü toplum içinde gözetim ve denetim altında yerine getirmesi. Şüpheli, sanık veya hükümlüler bu sistemde, şarta bağlı olarak serbest bırakılıyor ve kendilerine birtakım yükümlülükler getiriliyor."

Anglosakson hukukunun önemli bir ayağı olan bu uygulama 20. yüzyıl başında İngiltere’nin Galler bölgesinde başladığında klasik hukukçuların tepkisini çekmişti. Cezanın sadece darağacında ya da hapishanede çekilebileceğine inanan eski hukukçular, denetimli serbestliğin adaletle alay etmek anlamına geldiğini iddia etmişti.

Uygulama ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra etkin hale geldi. Bu nedenle, geçen 27 Kasım’da Türkiye’deki Denetimli Serbestlik Dairesi’ni ziyaret eden İngiltere Adalet Bakanı Jack Straw "Bizim İngiltere’de 100 yılda yaptığımızı, sizin iki yılda yaptığınızı öğrenmek çok ilginç" dedi. Ama uyarmayı da unutmadı: "Yasaları çıkarmak başka, etkili bir şekilde uygulamak başka."

ÇÖPÇÜLÜK YAPAN BİLGİSAYARCI

Bu cezalar, bir yıl ya da daha az ceza almış hükümlülere uygulanıyor. İki yıl ya da daha az ceza alanlar da isterse cezalarının yarısını hapishanede, kalanını hakimin takdir ettiği bir işte çalışarak ya da ev hapsiyle çekebiliyor. Hakimler bu durumdaki kişileri Denetimli Serbestlik Dairesi’ne gönderiyor. Uzmanlar her birini araştırıyor, komşularıyla, akrabalarıyla, iş arkadaşlarıyla konuşuyor. Bir sosyal inceleme raporu hazırlayıp hakime sunuyorlar. Hakim cezayı belirliyor.

Sonra Denetimli Serbestlik Dairesi, mahkûm bir kamu kurumunda çalıştırılacaksa yerini, cezasını evde çekecekse denetim koşullarını saptıyor. Hükümlü, altı aylık çalışma cezası almışsa mevcut işini engellemeyecek şekilde bir mesai çizelgesi ve ikametgáhına yakın bir yer belirleniyor. Kanuna göre günlük çalışma cezası her gün için dört saat. Ama bu da esnek. Örneğin İstanbul’da kayınvalidesine şiddet uygulayan ve iki ay cezaya çarptırılan bir bilgisayar uzmanı, her gün dört saat çalışırsa işinden çıkarılacağını söylemiş. Görevliler de cezayı her gün akşamları Şişli Belediyesi’nde çöp toplama olarak belirlemiş, iki ay yerine dört ay günde iki saat çalışmasına karar vermiş. Önemli bir nokta daha var: Ceza boyunca her mahkûm için bir denetim raporu oluşturuluyor. En küçük bir ihlal varsa, hükümlü hapsi boyluyor. Değilse ceza süresinin bitiminde özgürlüğü hak etmiş oluyor.

İki yılda 44 bin 730 kişi cezaevi dışında ceza çekti

Türkiye’de yaklaşık 80 bin tutuklu ve hükümlü var. Cezaevindeki bir mahkûmun Adalet Bakanlığı’na günlük maliyeti 39 YTL. İki yıldır uygulanan denetimli serbestliğin günlük maliyeti kişi başına 12 bin YTL.

2006’da 15.527, 2007’nin ilk dokuz ayında 29.203 olmak üzere bugüne kadar 44.730 kişiye denetimli serbestlik yöntemiyle ceza verildi.

2007’nin ilk 9 ayında, belediyelerde 8.344, eğitim kurumlarında 7.941, orman işletme müdürlüklerinde 1.960, sağlık kurumlarında 1.393 ve kaymakamlıklarda 1.218 saat çalışma cezası yerine getirildi. 364 kişi, Türkiye İş Kurumu’nun meslek edindirmek için başlattığı 34 projeye katıldı, diğer kurumlarla yapılan 11 projeye katılan 92 hükümlü sertifika aldı.

OKUMA-YAZMA KURSUNA GÖNDERİLEN ANA-OĞUL

Hükümlüler cezalarının infaz edildiği süre boyunca, kurumun belirlediği eğitim seminerlerine katılmak zorunda. Bir yıl önce, İstanbul’da hırsızlık yapan 16 yaşında bir çocuğa hakim, meslek edinme cezası vermiş. Hacıhüsrev’de oturan çocuk annesiyle birlikte kuruma geliyor. Uzmanlar çocuğa hangi kursa gitmek istediklerini sorduklarında, okuma-yazma bilmediğini öğrenip onu okuma-yazma kursuna göndermeye karar veriyorlar. Annesi araya girip "Okumayı öğrenecek de ne olacak? Bunun dedesi de, babası da, ben de okuma yazmayı bilmeden yaşayıp gidiyoruz" diyor. Sonuçta ana-oğul birlikte okuma yazma kursuna gidiyor, altı ay sonra sertifikalarını alıyor. Çocuk, şu sıralar doğalgaz tesisatçılığı kursuna devam ediyor.

Ev hapsine mahkûm olduevine parmaklık taktırdı

İstanbul’daki Denetimli Serbestlik Merkezi’nde Şube Müdürü Mustafa Çelik, Cumhuriyet Savcısı İbrahim Kayapınar, Sosyolog Diler Bulut, Sosyal Çalışmacı Emel Işık, Öğretmen Çiğdem Barbaros Aymelek ve Psikolog Nesrin Bulut çalışıyorlar. Burada ilginç cezalar denetleniyor. Örneğin otomobil tamircisi A.T. komşusunun evini röntgenlerken yakalandı. Altı aylık cezasını adliye binasını paspaslayıp temizleyerek geçiriyor. R.K. bir kuyumcudan nişanlanacağı kız için alyans çalarken derdest edildi. O da altı ay Samatya sahilindeki parkı temizleyecek.

Z.M. ise ev hapsine mahkûm olanlardan biri. Cankurtaran’daki evinde üfürükçülük yaparken yakalandı, mahkûm oldu ve cezasını birkaç ay önce tamamladı. Z.M., hakim, cezasını ev hapsinde geçirmesini uygun bulunca çok sevinmişti. Çünkü, 67 yaşındaydı ve hapis hayatını cehennem azabı gibi görüyordu. Denetim elemanları Z.M.’yi evine yerleştirip kronometreyi çalıştırarak ayrıldılar. Üç gün sonra evi ziyaret eden görevli, tüm pencerelerin ve kapıların demir parmaklıklarla kaplandığını gördü. "Neden?" diye sorunca, "Evimin gerçek bir hapishaneye benzemesi için tüm çıkış noktalarını kaplattım ki şeytana uyup dışarı çıkmayayım" cevabını aldı.

Hürriyet
Yayın Tarihi : 17 Aralık 2007 Pazartesi 11:45:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?