Ağlasun'un Kültür ve Turizmi...
-Sagalassos Antik Kent üzerinde yapılan arkeolojik çalışmalar :
Modern gezginler Afyon-Antalya yolunun ortalarında kendilerini birden bire tabii bir peri masalı içerisinde bulurlar. Mavi göllerin bitek vadilerin ve panoramik Aksu Kanyonunun bulunduğu bu yörede iki bin metreyi aşan birçok sarp dağ zirveleri arasında serpilmiş gibidir. Tabiatın dramatik bir güzellik bağışladığı bu bölgede,günümüzün iki İlinin merkezi yer alır. Göller diyarı Burdur ile güller diyarı Isparta...Yakın zamana kadar çok virajlı bir kervan yolu Isparta’dan çıkar,şehre hakim dağlardan geçer ve yüzlerce pınarla göz alabildiğine uzanan bitek meyve bahçelerinin bulunduğu gerçek bir vahaya Ağlasun Vadisine varırdı. İşte bu yol üzerinde Fransız Gezgin Paul LUCAS 1706 yılında Ağlasun’un yaklaşık 7 Km. Kuzeyinde Burdur İli sınırları içinde,Antik bir şehir kalıntıları buldu.
Kalıntılar LUCAS’ı o kadar etkiledi ki,bulduklarını gerçekte var olmuş şehirler yerine perilerin oturduğu mekanlar olarak yorumladı. Ancak bu kentin “Sagalassos” olduğunun anlaşılması 1824 yılını bulmuştur. Kent hakkındaki ilk araştırmalar 1884 ve 1885 yıllarında K.Lackoronski başkanlığında Avusturyalı bir grup tarafından yapılmıştır.1972 ve 1974 yıllarında yine Avusturyalı bir bilim adamı R.Fleischer Heroon binası hakkında araştırma yapmıştır.1982’de S.Mitchell (Swansea Üniversitesi,İngiltere)Pisidia Bölgesi hakkında bölgedeki kentleri inceleyen bir proje başlatmış.1985 yılından sonra Sagalassos’da projeye dahil edilmiştir. Araştırmalar 1986 yılından itibaren M.Waelkens’in (Leuven Katolik Üniversitesi,Belçika) da katılımıyla 1989 yılına kadar devam etmiştir
(Prof. M. Waelkens)
Sagalassos’daki ilk modern ve bilimsel kazı çalışmaları 1990 yılında Prof. M. Waelkens(Leuven Katolik Üniversitesi,Belçika)başkanlığında başlamış ve halen devam etmektedir. Ayrıca 1993 yılından beri her yıl kentin çevresinde yapılan yüzey araştırmalarında birçok yeni ören yeri ve anıt bulunmuş ve bunlardan bazılarında Burdur Müzesi işbirliği ile kurtarma kazıları yapılmıştır. Son yıllarda Türkiye’nin en büyük kazılarından biri haline gelen Sagalassos’da 10’dan fazla değişik meslekten ve ülkeden gelen yaklaşık 130 kişilik bilimsel bir ekiple beraber yaklaşık 100 kişilik Ağlasunlu işçi ekibi çalışmaktadır. Sagalassos projesinin finansı Belçikalı bilimsel kurumlar ve sponsor şirketler tarafından karşılanmaktadır.
B-Sagalassos Antik Kentin Tarihçesi ve kalıntıları :
Ben Sagalassos ile evliyim diyecek kadar,Sagalassos’u önemli bulan ve bu uğurda kendini adayarak evlenmeyen Belçikalı Prof. M. Waelkens yukarıda da bahsettiğimiz gibi Türkiye’ nin en büyük kazılarından birini oluşturan Antalya’ya 110 Km. uzaklıktaki Sagalassos Antik kenti,Burdur’a bağlı Ağlasun İlçemizin 7 Km kuzeyinde,Batı Torosların eteklerinde yer almaktadır.1450- 1700 m arası yükseklikte meyilli bir arazinin üzerine kurulmuş olan kentin kalıntıları doğu-batı yönünde 2.5 km,kuzey-güney yönünde 1.5 km’lik bir alana yayılmış bulunmaktadır.
(Yukarı Agora ve Antik çeşme İle Antik Kütüphane Binası)
Kentin ismi(-sos),geçmişinin M.Ö 3000’lere kadar gittiğini ima etse de,kentin çevresinde bulunan bazı mağaralarda Neolitik çağa ait yerleşim izlerine rastlanmıştır. Bu çağda Burdur gölü çevresi Anadolu’da tarım ve hayvancılığın ilk geliştiği yerlerden biri olmuştur.
Bölgeye M.Ö.17/16.yüzyılda yerleştikleri sanılan Pisidialılar,Luwi dilini konuşan kabilelerin bir parçası olup,aynı soydan gelmelerine karşın farklı lehçeleri konuşan en az üç ayrı kabileden oluşmaktaydı.Savaşcı bir karaktere sahip olan Pisidialılar,Pers kralı Cyrus’tan(M.Ö. 6.yüzyıl)başlayarak Galatia Kralı Amyntas’a (M.Ö. 25 yy.)kadar,tarihleri boyunca bütün komşu krallıklara meydan okumuş ve karşı gelmişlerdir. Yerleşim için sarp dağların tepelerini ve yamaçlarını seçmiş ve birbirinden bağımsız şehir krallıkları oluşturmuşlardır.Başlıcaları Selge,Sagalassos ve Termessos olan şehir krallıkları aralarında da anlaşmazlığa düşüp birbirleriyle savaşmışlardır. Sagalassos ismi tarihte ilk defa Büyük İskender’in kenti “İskender Tepesi”diye anılan yerde yapılan kanlı bir savaştan sonra M.Ö 334 yılında işgali ile geçer. Pisidia bölgesi Büyük İskender tarafından kontrol altına alınsa da,daha sonraları bölgeye düzenlenen birçok askeri seferden de anlaşıldığı üzere,bölge tamamen egemenlik altına girmemiştir.
Sagalassos Helenistik Dönem boyunca (M.Ö.333-25 yy.)Pisidia Bölgesinin ikinci en büyük kenti(Selge’den sonra)durumundaydı. Kenti çevreleyen dağlardaki bazı savunma sistemleri ve Yukarı Agoradaki “Pazar Binası”nın M.Ö.3.yüzyıldan kaldığı sanılmaktadır. Helenistik devirde kent,döneme kendini adapte edip görünüşte tamamiyle Helenize olmuşsa da halk kendi kimliğini korumuştur. Birçok Pisidialının Helenist ordularla paralı asker olarak görev almasının yanı sıra,Seleukid’lerin(Suriye’nin Mekedonya’lı kralları)Sagalassos’un kuzeyinde kurdukları koloniler(Yalvaç’ta Antiocheia ve Isparta Yakınlarında Seleukeia) ve Sagalassos’a yerleşen Mekedonya’lı kıdemli askerler,kentin Helenize olma sürecini hızlandırmıştır.Yine aynı dönemde,kendi kendini idare etme hakkını daha iyi korumak için Selge ve Termessos gibi Sagalassos’un da Yunan şehirlerindeki idare sistemini benimsediği sanılmaktadır. Bu sistemde şehirler kıdemlilerden oluşan bir idare heyeti ve genç savaşçılardan oluşan bir meclis tarafından yönetiliyordu.
Sagalassos M.Ö. 189’da Bergamalı Attalid krallığının himayesi altına girmiş ve M.Ö.133’e kadar bu krallığın bir parçası olarak kalmıştır.Bu dönemde yeni surlar eklenmiş ve kentin Helenize olma süreci hızlanarak devam etmiştir.M.Ö.2.yüzyılın sonlarına doğru “Şehir idare heyeti”nin halk tarafından seçilmeye başlanmasıyla kent daha demokratik bir yönetim biçimine kavuşmuştur. İdare heyetinin toplandığı “Meclis binası” M.Ö.125-100 yıllarında inşa edilmiş olup,binanın büyük bir kısmı oldukça iyi korunmuş olarak günümüze ulaşmıştır. Priene’deki meclis binasını anımsatan binanın dış cephesi zengin motifli frizler ve savaş tanrıları Ares ve Athena’nın büstleriyle süslenmiştir. Kent planında güçlü bir Bergama etkisinin kendini gösterdiği bu dönemde ayrıca,halkın buluşma yeri olan iki ayrı meydan (Agoralar)da inşa edilmiştir.
(Yukarı Agorada Bulunan Meclis Binası Yıkıntıları)
M.Ö.1.yüzyılda ise büyük ihtimalle Zeus’a ithaf edilmiş olan Dor tapınağı ve bir çeşme binası inşa edilmiştir.Dor düzenindeki üç portikonun “U” şeklinde düzenlenmesiyle oluşan bu çeşme,belki de ilk “U” şeklinde yapılmış çeşme olma özelliğine sahiptir.
(Yukarı Agorada bulunan Antinyunlar Çeşmesi)
M.Ö.1.yüzyılın sonlarına doğru Galatia kralı Amyntas’ın krallığının bir parçası haline gelen Sagalassos M.Ö.25 yılında bu krallıkla beraber Roma egemenliği altına girmiştir.
Roma yönetimi Sagalassos’a ekonomik açıdan büyük yararlar sağlamıştır. Kentin düzenli yollara Pamphilia limanlarına başlanması ticareti hareketlendirmiş ve kente zenginlik getirmiştir. Ayrıca içinden dönemin en önemli yolun(Via Sebaste)geçtiği kent sınırları Romalılar tarafından genişletilmiş,böylece Sagalassos içinde verimli ova,vadi ve ormanlık alanların bulunduğu yaklaşık 1800 kilometre karelik bir araziye sahip olmuştur.
Muhtemelen Helenistik dönemde de bir seramik üretim merkezi olan Sagalassos,İmparatorluk döneminde bu konuda bölgenin en önemli merkezlerden biri haline gelmiş ve seramiklerini İtalya ve İmparatorluk kolonilerinin bulunduğu Kuzey Afrika’ya ihraç etmeye başlamıştır.
Sagalassos Julio-Claudian dönemleri arasında(M.Ö.25-M.S.1.yüzyılın ortası)Pisidia bölgesinin en büyük ve önemli şehri haline gelmiş ve bu dönemde birçok önemli binaların yapılmasıyla kent mimari açıdan da oldukça zenginleşmiştir.
Augustus döneminde (M.Ö.25-M.S.14) yukarı agora etkileyici onursal anıtlarla bezenmiş,Zeus Mabedine (?) korint düzenin de bir propylon eklenmiş ve Yukarı Agora’nın kuzeybatısına 14 m. Yüksekliğinde bir Heroon inşa edilmiştir.
(Heron Tapınağı 14 Metre Boyunda)
Kentin tarihinde önemli bir yeri olan ve tanrılaştırılan bir insana,muhtemelen de Büyük İskender’e,ithaf edilmiş olan Heroon binasında 15 adet dans eden genç kız kabartmaları bulunan bir friz ve onun üstünde de yaklaşık 4 metre boyunda bir mermer heykel bulunuyordu.Yine Augustus döneminde Aşağı Agora’nın batısına Apollon Klarios’a ithaf edilen iyonik bir tapınak inşa edilmiştir.Tiberius döneminde ise (M.S.14-37)Aşağı Agora’ya görkemli bir giriş kapısı ve Tiberius’dan sonra birbiri ardına gelen iki imparator (Caligula ve Cladius)adına da Yukarı Agora’da iki adet kemerli kapı inşa edilmiştir.
Kent M.S.1.yüzyılın ikinci yarısında,büyük ihtimalle deprem,kıtlık gibi tabii felaketlerin de etkisiyle,bir duraklama ve gerileme dönemine geçirmiştir.M.S.1.yüzyıldan 2.yüzyıla geçilirken kentin mimari gelişimi yeniden hareketlenme sürecine girmiş ve bu dönemde Aşağı Agora’ya bir portiko,Agora’nın kuzeyine bir Odeion inşa edilmiş,ayrıca Apollon Klarios tapınağı onarılarak yeniden Apollon Klarios’a ve imparator ailesine ithaf edilmiştir. Bu dönemde yapılan binalarda süslemeden uzak,basit ve yalın bir mimari üslup kullanılmıştır.
Hadrian döneminin (M.S.117-138) bağlanmasıyla tekrar büyük canlılık kazanan Sagalassos M.S.3. yüzyılın başına kadar mimari yönden en parlak devrini yaşamıştır.Hadrian döneminde Aşağı Agora’nın kuzeyindeki iki katlı çeşme binası ve Dionysos tapınağı tamamlanmış,ayrıca kentin önde gelen soylularından biri tarafından (T.Flavius Severianus Neon)bir kütüphane binası yaptırılmıştır.
(Antik çeşme)
(Antik Kütüphane)
Yine bu dönemde İmparatorluk Ailesi adına yapımına başlanan Korint düzenindeki görkemli bir tapınak Antoninus Pius döneminde (M.S.138-161)tamamlanmış ve onun adına ithaf edilmiştir.Marcus Aurelius (M.S.161-180)döneminde ise Yukarı Agora’ya 28 metre uzunluğunda bir çeşme binası inşa edilmiştir. Binada yer alan altı adet nişin her birinde Aphrodisias ve Dokimeion’da (Afyon yakınlarında İnce hisar) yapılmış olan mermer heykeller bulunuyordu. İnsan boyundan daha büyük olan bu heykeller,halen burdur Müzesinde sergilenmektedir.Marcus Aurelius döneminde tanınmış bir aile tarafından yaptırılan Macellum (gıda pazarı) yine bu imparatorun adına ithaf edilmiştir.
Kentin en görkemli yapıları arasında bulunan tiyatro M.S.180-200 yılları arasında 1700 metre yüksekliğe inşa edilmiştir. Kapasitesi 9000 kişi olan tiyatro,Roma Hamamından sonra kentin en iyi korunmuş ikinci yapısıdır.
(Antik Roma Hamamı)
Roma Hamamının kesin tarihi henüz belirlenmemişse de,yapımına M.S.2. yüzyılda başlandığı sanılmaktadır. Üç katlı olan hamamın (alttaki iki katı neredeyse tamamen korunmuştur)Doğu Roma dünyasındaki en iyi korunmuş hamam yapısı olduğu söylenebilir. M.S.3. yüzyılın ilk çeyreğinde hamam binasının yanına görkemli bir giriş kapısı inşa edilmiştir.
M.S.3. yüzyılda anıtsal binaların yapımı tamamen durdurulmuş,4.ve5.yüzyılda ise bu faaliyetler eskiye göre azalarak devam etmiştir.M.S.400 civarında kent merkezinde bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bazı zemin taşlarının değiştirilmesi ve yeni portikoların yapımı ile Yukarı Agora yenilenmiş,ayrıca kutsal sayılan bazı yerler kiliseye dönüştürülmüştür.
M.S.518’deki deprem kente önemli zararlar vermişse de yıkılan anıtsal yapılar özellikleri korunarak yeniden onarılmıştır. Daha sonraları gittikçe azalan merkezi otoritenin sonucu olarak kentte bir düzensizlik baş göstermiş ve M.S.6. ve 7. Yüzyıllarda halka ait binalar ve alanlar şahısların istilasına uğramıştır. Kentin önemli bir geçim kaynağı olan seramik üretimi de M.S.7. yüzyılın ilk yarısında durmuştur.M.S.7. yüzyılın ortalarında meydana gelen büyük bir deprem ve ilk Arap akınlarının sonucunda halk kenti terk etmiştir. Sagalassos halkı bundan sonra Ağlasun’a yerleştiği buradaki Bizans kalıntılarından anlaşılmaktadır. Yüksek ve dağlık arazide ki konumu nedeniyle kent yağmalanmaya maruz kalmış,kentin kalıntıları da meydana gelen toprak kaymaları sonucunda toprak altında kalarak yüzyıllar boyunca korunmuştur. Yapılan kazılarla yeniden gün ışığına çıkarılan Sagalassos klasik antik dönemin en iyi korunmuş kentlerinden birisidir.
Antik kenti korumak ve en iyi biçimde sergilemek amacıyla yürütülen restorasyon çalışmaları sonucunda kazılarda bulunan birçok kalıntının zorlu kış şartlarına karşı korunması için önlemler alınmış,ayrıca çeşme ve kütüphane binalarının restorasyonları 1997 yılında tamamlanarak ziyarete açılmıştır.
Genç Helenistik Çeşme binası orijinal yapı taşları kullanılarak ayağa kaldırılmış ve antik su kaynağına ulaşılarak çeşmeye antik fonksiyonu tekrar kazandırılmıştır.Toroslar’ın 2000 yıldır kesilmeyen bu tabii su kaynağı eski Sagalassos’lular gibi günümüz ziyaretçilerini de serinletmeye devam etmektedir. Büyük bir bölümü halen ayakta olan Roma Dönemi Neon Kütüphanesi’ni korumak ve sergilemek gayretiyle antik yapı olduğu gibi içine alıp kapalı bir müze ortamı oluşturulmak için yeni bir koruma binası inşa edilmiş,antik yapının taban mozaikleri ve yazıtları restore edilerek ziyarete açılmıştır.
Sagalassos birçok yerli ve yabancının ilgisi çekmekte ve yılda 40-45 bin yabancı ve yerli turist gelerek bu antik kenti gezmektedir.
ya ben bir yazırlı olarak orayı ilk defa halamgille beraber gittik inanılmaz derecede çok güzel tarih bakımındanö olsun manzara yönünden olsun harika bir yer gitmenizi tavsiya edrim