Asırlık kış geleneği

Ahlat ilçesinde eski yöntemlerle hazırlanan bulgur kaynatma geleneği halen günümüzde de güncelliğini koruyor.

Ahlat'ta her yıl Ağustos ve Eylül aylarında yapılan bulgur kaynatma telaşı başladı. Kış hazırlıklarını bir an önce bitirmek isteyen Ahlatlılar, taşlarla kurdukları ocakların üzerine bıraktıkları büyük kazanlarda bulgur pişiriyorlar.

İlçeden yıllardır devam eden bulgur kaynatma geleneği hakkında bilgi veren Fehmi Erkoç, "Ahlat taşı ile önce bir ocak kurup üzerine büyük bakır kazanlar bırakırız. İçini suyla doldurup, çalı çırpı ve tezek toplayarak ocağın altını yakarız. Ardından iyi elenmiş buğday doldururuz. Daha sonra kazanı kaynatmaya bırakıyoruz. Bu arada kazanın altına sık sık yakacak atarak suyun kaynamasını sağlıyoruz. Bu iş yaklaşık bir saat sürüyor. Bulgur kazanın içinde iyice haşlandıktan sonra, 15 dakika dinlendirilip havalanması sağlanıyoruz. Daha sonra havalanan bulgur evlerin damına çıkartılarak burada kurutulmaya bıkıyoruz. Bu kurutma işi damda tırmıklarla karıştırılarak iki gün sureyle tekrarlanmaktadır. Kuruma işlerinden sonra bulguru değirmene götürerek, burada işlenen bulgurun kabuklarından ayrılır. Bulgurun kabuklarını ise rüzgara karşı savurarak ayıklarız. Ardından kışlık bulgurumuz hazır hale gelir" dedi.

Bu işin değirmenlerde daha hızlı ve çabuk yapılmasına rağmen, geleneklerimize göre hazırlamayı tercih ettiklerini ifade eden Erkoç, bulgur kaynatmanın, dedelerinden kalma bir gelenek olduğunu anlattı.

Örf ve adetlerin korunması gerektiğini belirten 75 yaşındaki Fethiye Tunç ise mutfak kültürünün kaybolmanın eşiğine geldiğini vurguladı. Ateşte pişen yiyecek ile buharda pişen yiyeceğin tadı ve lezzetinin bir olamayacağını anlatan Tunç, "Ben 60 yıldır bulgurumu kendim kaynatırım. En az 3 yıllık erzakımı da kilerde stoklarım. Bu ihtiyacın yanı sıra bir tedbirdir. Çoluk çocuğumuza geleneğimizi öğretemiyoruz. Bu geleneklerimiz birkaç yıl sonra kalmayacak. Gelecek nesillerimiz hazıra konmayı daha rahat öğreniyor. Ekmeği tandırda değil fırından almayı, bulguru kaynatmayı değil, değirmenden almayı tercih ediyor. Kısacası geleneğimizi yaşatmaya çalışmıyoruz. Biz geleneklerimizi yaşatmakla yardımlaşmayı, emeğinin hakkını, tasarrufu, zahmetinin karşılığını, sabrı öğretmeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu.