4
Mayıs
2024
Cumartesi
ERZURUM

2. Uluslararası Türk Şöleni başladı

Güneş Vakfı tarafından organize edilen 2. Uluslararası Türk Şöleni başladı.


Üç gün sürecek şölenin ilk gününde Atatürk Üniversitesi’ne ait bölgede oluşturulan “Türk Dünyası Fidanlığı'na" ağaç dikildi ve Havuzbaşındaki Atatürk Anıtında Bayrak Töreni yapıldı.

Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi’nde devam eden programda Güneş Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. Alparslan Ceylan ve şölene destek veren Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak ile TÜRKSOY Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Fırat Purtaş birer açılış konuşması yaptı.


Daha sonra Kazım Karabekir Paşa’nın kızı Timsal Karabekir, “Dünü Unutma ki Yarına Hakkın Olsun” konulu bir konferans verdi. Timsal Karabekir’in parmağında bulunan “Kazım Karabekir” fotolu yüzük dikkat çekti.
PROF. DR. CEYLAN: “TÜRK DÜNYASININ ÖNEMLİ ŞAHSİYETLERİNİ
ERZURUM'DA MİSAFİR ETMEKTEN AYRICA MUTLULUK DUYUYORUZ”
Güneş Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Ceylan, panelin açılış bölümünde yaptığı konuşmada, Güneş Vakfının 1987 yılında Erzurum merkez olmak üzere kurulan ve Doğu Anadolu'da çalışmalar yürüten bir vakıf olduğunu belirterek, “22 yıllık sürede varlık sebebimizi hiç şüphesiz bugün de halen koruyan "hizmet arzusu" ve bu çerçeve de "Allahın rızasını" kazanma duygusudur. Hedefler kadar, metodun da meşru olması gerektiği ilkesiyle, insanın, maddi ve manevi yönleriyle bir bütün olduğunu kabul eden, hayatı kuşatan ve insanı ilgilendiren her konuyu faaliyet alanı olarak kabul etmekteyiz.

Ulusal ve uluslararası kültürel faaliyetler gerçekleştiren, konferanslar, sergiler, konserler, tiyatrolar sahneleyerek halkı aydınlatmaya çalışan Güneş vakfı, muhtaç aile ve öğrencilerin yanında olmayı da "Atamızın izinde 22 yıl" sözüyle asli görevlerinden saymaktadır. Yeryüzündeki birkaç eski ve köklü milletlerden birisi de Türk Milletidir. Tarihi süreç içerisinde Türkler farklı coğrafyalarda büyük cihan devletleri kurmuşlardır. Bilim, teknoloji, askerlik, sanat, siyaset alanında büyük işler gerçekleştirip kalıcı izler bıraktılar. Adriyatik kıyıları ile Doğu Avrupa dan Moğolistan içlerine ve Çin şeddine kadar, Avrasya da mimarisi, dili, edebiyatı, tarihi kısacası kültürü ve siyasi varlığıyla Türk Milleti zengin bir dünya meydana getirmiştir.

Bütün Türk devlet ve topluluklarını ihtiva eden bu dünyaya biz "Türk Dünyası" adını veriyoruz. Nasıl ki bir batı dünyası, Arap dünyası var ise 300 milyona yakın nüfusuyla bir de Türk dünyası vardır. Bu dünyanın varlığının farkında olmak, tanımak, tanışmak ve iş birliği yaparak yarınki dünyada kültürü, sanatı, bilim hayatı, ekonomik potansiyel ve zenginliğin gün ışığına çıkarılmasıyla Türk devlet ve toplulukları olarak hak ettiğimiz yeri almak zorundayız” dedi.


“Kendi kültürümüzü dünyaya küresel kültürün örneklerini tekrar ederek değil ancak milli değerlerimiz usulünce takdim ederek anlatabiliriz” diyen Prof. Dr. Ceylan, şunları söyledi; “Oğuz Kağan'dan Dede Korkut'a, Köroğlu'ndan Ahmet Yesevi'ye, Hacı Bektaş-i Veli'den Yunus Emre'ye, Mevlana'ya kadar coğrafyamız vatanlaşmasına ve Türk ummanın oluşmasında katkıda bulunan yüzlerce abidevi şahsiyeti günümüze taşımamız, yeni nesilleri yararlandırmamız gerekmektedir. Fuzuli'yi, Ali Şir Nevai'yi, Karacaoğlan'ı, Pir Sultan Abdal'ı, Mahtun Kulu'yu, Mağcan Cumabay'ı, Mehmet Akif'i, Hüseyin Cavit'i, Yahya Kemal'i, Necip Fazıl'ı, Ahmet Cevat'ı, Şehriyar'ı, Bahtiyar Vahapzade'yi, Cengiz Aytmatov'u ve burada adını zikredemediğimiz pek çok fikir ve sanat dehamızı tanımak tanıtmak ve günümüz gençliğine kazandırmak zorundayız.

Bu doğrultuda her türlü takdir duygusunun üzerindeki çalışmalarıyla büyük hizmetler veren Güneş Vakfımızın müstesna bir yeri olduğu tartışılmazdır. İşte II. Türk Şöleni bu gerçeğin güzel bir işaretini oluşturmaktadır. Biz 2. Türk Şöleni'ni, hem Türk dünyası arasındaki kültür köprüsünün tesisinde önemli bir işaret, hem de Türk Toplulukları arasındaki kültür iletişiminde bir köprü olarak değerlendirmekteyiz.

Türkistan'dan, Balkanlardan, Avrupa'dan, Kafkaslardan, Ortadoğu'dan, Adriyatik'ten Çin Şeddine kadar uzanan büyük coğrafyadan, dünyanın her tarafından gelen yarınımız şekillendirecek, birlik ve beraberliğimizin çimentosunu oluşturacak Türk Dünyasının Şair, Âşık, Sanatçı ve yöneticileri işte burada, tarihi şehrimiz Erzurum'da. Geleceğe yönelik fikir alışverişi yapmak ve daha sonra da bunları ortak kararlara dönüştürebilmek amacıyla ülkemizde bulunan ve ülkemize misafir olarak gelen Türk dünyasının önemli şahsiyetlerini Erzurum'da misafir etmekten ayrıca mutluluk duyduğumu da belirtmeliyim.”


PROF. DR. KOÇAK: “BÖYLE BİR ŞÖLENİN ATATÜRK
ÜNİVERSİTESİ'NDE YAPILIYOR OLMASI AYRICA MEMNUNİYET VERİCİDİR”
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak panelin açılış bölümünde yaptığı konuşmada, Türk dünyasının bugün Moğolistan ve Çin içlerinden Balkanlara, Sibirya'dan Kıbrıs'a ve dünyanın değişik bölgelerine dağılmış olup, yüzyıllarca bir arada yaşamış Türk milletini ifade ettiğini belirterek, “Bu anlamda Türk dünyasının tarihî derinliği, 2500 yıllık bir süreyi kapsamaktadır. Türk Dünyası" kavramı, siyasî, tarihi, kültürel ve ekonomik boyutları olan ve bu boyutlarla düşünülmesi, mütalâa edilmesi gereken bir kavramdır. Ortak kültürün tesisinde en önemli unsur, hiç şüphesiz dildir.

Köklü Türk kültürü, işlenmiş edebî dili ve eserleri aracılığı ile geniş bir coğrafyaya taşınmış, yayılmıştır. Ortak Türk edebiyatının öncü simaları vardır. Yesevi, Nevai, Yûnus, Mevlâna, Fuzûlİ, Mahdumgulu, Abay, Çolpan, Avezov, Aytmatov, Şehriyar... gibi. Dikkat edilirse, bunlar, gerek eserlerindeki edebî üstünlükle, gerekse dili işleme yetenekleriyle yalnızca bir bölgenin değil, bütün Türk dünyasının, Türkçe coğrafyasının kalemleri olmuşlardır. Bu yazar ve şâirlerin hareketlendirici güçlerinden yararlanarak, yeni kalemler yaratılmalı, dil ve edebiyat "birlik" potasında yeni noktalara taşınmalıdır. Unutulmamalıdır ki, dil ve edebiyatta birlik olmadan diğer birliklerin temeli sağlam olamaz” dedi.


Prof. Dr. Koçak daha sonra şunları söyledi; ”Üniversitemizde, Türk devlet ve topluluklarında yüksek öğrenime devam eden ve Türk devlet ve topluluklarından gelen öğrenciler arasında kültürel yakınlaşmayı artıracak ve akademik bilgi paylaşımını kuvvetlendirecek öğrenci değişim programı uygulanmaktadır ki, kültürel yakınlaşma ve ortak şuurun oluşması bakımından oldukça önemlidir. Bugün gerçekleştirilmekte olan ve Türk kültürünün çeşitli örneklerini sergileyen bir bakış açısıyla hazırlanan şölenin sosyal programı, şölende yer alan etkinlikler, Türk kültürünün tarihî derinliğini ve coğrafî genişliğini ortaya koyacağı gibi, Türk dünyası ortak kültürünün aynı zamanda zenginliğini de dikkatleri çekerek, evrensel kültüre çok önemli katkılar yapabileceğini göstermesi bakımından önemlidir.

Böyle bir şölenin, Türk dünyasına ait otantik izleri bozulmadan taşıyan kültür şehri Erzurum'da ve diğer üniversitelerimizden ayrıcalıklı olarak, Türk dünyası ile daha yakın ve çok yönlü ilişki ve işbirliği içinde olan Atatürk Üniversitesi'nde yapılıyor olması ayrıca memnuniyet vericidir. Çağımızda küreselleşmenin getirdiği sorunlara karşılık, Türk dünyası kültürünün her zaman müracaat edilebilecek zengin bir kaynak oluşturduğu bir gerçektir. Türk kültürünün zenginleşerek devam etmesi, insanlığın ortak medeniyeti için birleştirici ve bütünleştirici bir değer nitelik taşımaktadır.”


TİMSAL KARABEKİR: “ERMENİLER O SOYSUZ YALANDAN VAZGEÇMEDİKÇE VE KARABAĞ'DAN DEFOLUP GİTMEDİKÇE SINIR KAPISI AÇILAMAZ”
Timsal Karabekir, babası Kazım Karabekir Paşa’nın askerlik hayatını anlatarak konferansa başladı. Erzurum’un ve bölgedeki illerin, Ermeni mezalimi altında inim inim inlediğini vurgulayan Karabekir, Kazım Karabekir Paşa’nın hatıralarını anlattı.
Timsal Karabekir, “Babam, Erzurum’da, Kars’ta yaşanan Ermeni mezalimini anlatırken, ‘Allahım, benim bu gördüklerimi dünya gözüyle bir başkasına daha gösterme’ diye yakardığını bizzat not etmiştir. O mezalim ki, insanlar canlı canlı kazıklara oturtulmuş; deyim yerindeyse gövde üstünde baş bırakılmamıştır. Ve bugün birileri çıkmış Ermenilerden özür dilemekten bahsediyor. Biz mi onlardan özür dileceğiz? İyi de neden? Asıl özür dilemesi gereken onlardır ki, onu da bakalım biz kabul edecek miyiz?” şeklinde konuştu.


Timsal Karabekir, sözde soykırım iddialarının her fırsatta Türkiye’nin karşısına çıkarıldığını vurgulayarak, bu girişimlerin, yerli işbirlikçiler tarafından da desteklendiğini kaydetti. Karabekir, “Bu milletin Ermeni’ye özür borcu falan yoktur. Biz eğer özür dileyeceksek, asıl ecdadımızdan özür dileriz. Çünkü onlara layık olamadık. Bunu tüm dünya duysun ki; biz özrü ancak ecdadımızdan dileriz.” dedi.
Ermenilerin Ruslarla işbirliği yapıp Osmanlı Devletini ''sırtından vurunca'' tehcir uygulamasının yapıldığını dile getiren Karabekir, ''Osmanlı arşivlerinde bu göç sırasında her yaşlıya bir doktor, her hamileye süt verilmesi emrediliyor. Yani Osmanlı öyle bir soykırım yapıyor ki doktorla ve sütle'' diye konuştu.


Dünya devletlerinin söz konusu asılsız iddialara gülmesi gerektiğini ifade eden Karabekir, şunları söyledi: “Dünya devletlerinin bunlara gülmesi gerekirken İsviçre ve Fransa'da (Ermeni soykırımı yoktur) dediğimizde tutuklanıyoruz. Böyle demokrasinin beşiğinde sıra peygamberimize hakaret etmeye gelince (ifade özgürlüğü var) deniliyor. Kazım Karabekir bir gün ermeni bir temsilci ile konuşurken ona (bu ufacık boyunla koca Osmanlı'ya nasıl karşı geldin?) diye soruyor. Temsilci de (Aldatıldık paşam. emperyalist güçler vaatlerde bulundu. Türkiye'nin doğusun bize vaad ettiler. Maşa olarak kullanıldık) diyor. O gün Ermeniler daha duyarlı ve sağduyuluymuş ki maşa olduklarının farkına vardılar.

Ama bugün aynı oyuna geliyorlar. Keşke Türkiye Cumhuriyeti Devleti komşuluğunun onlar için nasıl bir nimet olduğunun farkında değiller. Ermeniler o soysuz yalandan vazgeçmedikçe ve Karabağ'dan defolup gitmedikçe sınır kapısı açılmaz, açılamaz.''

Türklerin, tarihin hiçbir döneminde soykırım yapmadığını, tam tersine Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan her millete şefkat ve merhametle yaklaşıldığına dikkati çeken Karabekir, “Öyle olmasa, babam olan Kazım Karabekir Paşa için, Ermeni yetimleri tarafından ‘yetim babası’ şeklinde bir lakap takılır mıydı? Babam, vatanına ve milletine bağlı bir asker olduğu gibi, aynı zamanda bir öğretmendi. Savaşlarda ana ve babalarını kaybeden yetimler, Kazım Karabekir Paşa’nın açtığı kurslarda eğitildiler. Hemşire oldular, usta oldular. İster Türk olsun, ister Ermeni olsun, hiçbir yetim ortada bırakılmadı, hepsine, din, dil, ırk ayrımı yapılmadan bu kurslarda sahip çıkıldı.” diye konuştu.


2. Uluslararası Türk Şöleni’nin yarınki bölümünde, “Bütün Yönleriyle Türk Dünyası Paneli” gerçekleştirilecek. Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi’nde, saat 14.00’te başlayacak paneli Yahya Akengin yönetecek.

İha
Yayın Tarihi : 21 Mayıs 2009 Perşembe 19:25:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?