4
Mayıs
2024
Cumartesi
ERZURUM

Din eğitimi sorunları paneli

Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde düzenlenen panelde, 'Türkiye'de Din Eğitiminin Sorunları' tartışıldı.

İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Macit Yılmaz'ın yönettiği panele konuşmacı olarak
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü öğrencileri Ali Gücen, Sümeyra Mengene, Hızır Topçu ve Hacer Yakar konuşmacı olarak katıldı.


Panelde ilk sunumu Ali Gücen yaptı. Gücen'in "Din Öğretiminin Kurumsal Temelleri" başlıklı sunumunda şu görüşlere yer verildi:
"Temelinde insana saygı, düşünceye saygı, ahlaki olana saygı, hürriyete saygı ve kültürel olana saygı olan bir din öğretimi hedefliyoruz. Ne demek düşünceye saygı? Peki ya insana, hürriyete, ahlaki olana saygı ne demek? Bir de kültürel olana saygı var, diye akıllara sorular gelebilir. Yıllar yılı çocukluğumuzdan beri eğitimimizde herkes, ailemiz, okulumuz, çevremiz, birçok şeye saygı duymamız gerektiği fikrini kafamıza sokuşturmak için uğraştı durdu. Büyüklere saygı, topluma saygı.

Saygı duyacağımız kişilere, nesnelere, fikirlere işaret edilmiş, ama niçin saygı duyacağımız söylenmemiştir. Saygının önemi vurgulanmış ama saygılı davranışın ne demek olduğu anlatılmamıştır. Din Öğretimi Düşünceye Saygıyı, Ahlaki Olana Saygı, Hürriyete Saygı Esas Alır."


Öğrencilerden Hızır Topçu ise, "Avrupa Birliği'nde (AB) Din Eğitimi Uygulamaları"nı anlattı. Topçu, "Avrupa Birliği, vatandaşlarının hem Avrupa'ya ait olduklarını hem de mahalli ve milli kültür ve geleneğe kök saldıklarını hisseden bir toplumu oluşturma açısından din eğitimi ve vatandaşlık eğitiminin aracılık ettiği 'Avrupa Bütünleşmesini' amaçlamaktadır. Avrupa çapında okullarda din eğitimi konusunda aktif olan altı kuruluşun bir araya gelerek oluşturduğu Avrupa Din Eğitimi Koordinasyon Grubu, 2002 Viyana Kongresi ardından yayınladığı bir çalışmada, Avrupa'da çoğulcu kimlikler oluşturmak, ırkçılığa etnosentrizme karşı gençlerin tavır oluşturmalarını sağlamak ve küreselleşme sürecinde yerel kimliklerin korunabilmesi için okullarda din dersinin kullanılması gerektiğini savunmaktadır.

Din dersleri Avrupa vatandaşlığı kavramını destekleyecek şekilde geliştirilmesi AB tarafından istenmekte ve bu yaklaşımla geleneksel bir dini inancın savunuculuğunu yapan dışlayıcı din eğitimi aylayışının değişmesini
öngörmektedir. Buna rağmen tam tersi uygulamaları Avrupa'da görmek mümkündür. Avrupa devletlerinin anayasal gelenekleri ülkelerin siyasi sosyal kültürel geçmişlerinden kaynaklı değişim göstermektedir. Bununla birlikte dünyanın pek çok ülkesinde din eğitimi normal okul sistemi içerisinde bazen isteğe bağlı bazen de zorunlu bir ders olarak okutulmaktadır. Bu konuda UNESCO'nun yaptığı araştırmada ise 142 ülkeden 73'ünde okullarda en az bir saati kapsayacak şekilde zorunlu din dersi okutulmaktadır.

Avrupa ülkeleri bir dine inanma ve onun gereklerini yerine getirme konusunda hassas odlukları bir gerçeklik olup vatandaşlarının dinlerini öğrenmeleri için yapılacak uygulamaları bir insanlık hakkı olarak görmektedirler. Devlet bu durumda bir dine ve dünya görüşüne tarafsız olmakla birlikte, diğer yandan kendi belirlediği ilkeler ile din ve vicdan özgürlüğünün korunması, hatta geliştirilmesi için politikalar üretmekle sorumlu tutulmuştur. Devletin denetim hakkı saklı olmak şartıyla kimi dini gruplar okullarda din dersi verebilmektedir. Ayrıca kiliseler ve dini gruplar çok sayıda okulu sahibi ve idarecileri olarak nüfuzlarının korumaktadırlar" diye konuştu.


Sümeyra Mengene ise, "Din Eğitiminde Yaşanan Problemler ve Çoğulculuk' konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Mezhepler arası din eğitimi kavramının mezhepler üstü din eğitimi anlayışının yetersizliğinin fark edilmeye başlanılmasıyla birlikte kullanılmaya başlandığını belirten Mengene, "Mezhepler üstü veya mezheplere bağlı olmayan din eğitimi anlayışının mezhepleri görmezlikten gelme şeklinde yorumlanması bu yeni kavramın ve anlayışı ortaya çıkarmıştır. Bu anlayışa göre, din eğitimi programları ülkedeki mezhepsel çoğulculuğu göz önüne alarak ve dinin temel kaynaklarından hareket ederek düzenlenecektir.


Ortaklıklardan hareket edilecektir; ancak farklılıklar da yok sayılmayacaktır. Aynı sınıfta okuyan farklı mezheplere sahip öğrenciler, işledikleri konuda kendi anlayışını sınıfa taşıyacaklardır. Böyle bir program ideal gibi gözükse de uygulanabilmesi için bazı şartlar yerine getirilmesi gerekecektir. Bu şartların başında, buna uygun bir program geliştirilmesi delmektedir. Programdan sonra, uygun ders kitaplarının ve araç-gereçlerin hazırlanması gelir. En önemlisi de bu anlayışı ve bu anlayışta öğretim yapabilecek olan öğretmen kadrolarının yetiştirilmesi gerekecektir. Bu ise din eğitimcisi yetiştiren İlahiyat Fakültelerinin programlarında bir değişikliği beraberinde getirecektir" şeklinde konuştu.


Hacer Yakar ise yaptığı sunumda, "Laik Türkiye'de Din Eğitiminin Yeri Ve Yasal Dayanakları"nı anlattı. Yakar, "Laiklik Batı'da bir uzlaşma unsuru iken ne yazık ki Türkiye'de laiklik bir çatışma nedeni olarak görülmekte" ifadelerini kullandı.
 

İha
Yayın Tarihi : 10 Haziran 2009 Çarşamba 18:17:44
Güncelleme :11 Haziran 2009 Perşembe 10:24:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?