7
Mayıs
2024
Salı
ERZURUM

Özlenen Gençlik, Geleceğe Hükmedecek

Gençlik, milletlerin en önemli hayat damarlarından biridir. Onu zinde ve sıhhatli tutan milletler tarihte hep başarılı olmuşlardır. Ona sahip olamayanlarda en kısa yoldan tarihin tozlu raflarına kaldırılmışlardır.
Gençlik çağı, insanın en enerjik ve üretken olduğu zamandır. Buradan hareketle 20 – 40 yaş arasını genç nüfus sayacak olursak; Türkiye bu yönüyle Avrupa ve diğer Dünya devletleri için potansiyel bir tehlikedir. Çünkü yukarıda belirttiğimiz yaş aralığında Türkiye’nin 35 milyon nüfusu vardır.
Bizim de bütün derdimiz kemiyet olarak çoğu Avrupa ülkesinin nüfusundan çok olan bu gençlik potansiyelini kemiyetten keyfiyete taşımak olmalıdır.
Gençliğimizin kimliğini bulmasında en önemli unsurlardan biride geçmiş tarihinde ki milli ve manevi liderlerini hatırlaması ve gözünde ulaşılması gereken protatifler olarak belirlemesidir. Bu anlam da genç dimağlara hatırlatma olsun diye şan ve şerefle dolu tarihimizden birkaç misal arz edelim.
Mekke’nin en zengin ailesinin oğlu olmasına rağmen bütün dünyevi nimetleri inançları uğruna feda eden ve Uhud savaşında şehit olduğunda defnetmek için kefen bulunamayan Mus’ab bin Umeyr,
Akşam evlenip; gerdeğe giren sabah münadinin nidasıyla uhud savaşına çağrılan ve gusül abdesti alırsam ordunun gerisinde kalırım düşüncesiyle hızla orduya katılıp; Uhud da şehit düşen Hanzala,
Misafir kaldığı evde gece sabahlara kadar oturup; yatmayan Cihan Devleti”nin kurucusu Osman Gazi’ye sebebi sorulduğunda “Biz Kur’an-ın bulunduğu odada ayaklarımızı uzatıp yatmaktan hayâ ederiz “ diyen Osman Gazi,
Allah Resulünün müjdesine nail olmak için, küfrün doğu kalesi, İstanbul’u fethederek İslam’a teslim eden ve bu zaferle yeni bir çağ açan Fatih’ler,
 Dünyayı Müslümanlardan başkasına dar gören Yavuz’lar,
 Karaların hâkimi, denizlerin sultanı Kanuni’ler, İstanbul’da okumaya başladığı Ezanı Muhammediyi Çaldıran Ovalarında bitiren, Tuna’da aldığı abdestin namazını Afrika çöllerinde kılan, Hazar kıyılarında getirdiği tekbir seslerinin yankılarını Viyana kapılarında duyan kahramanlar, Hakanlar,
Moskof sürülerine, Ermenilere, Yunan ve Bulgar kopillerine, Fransız, İngiliz, Alman, Avusturya, İtalyan gâvurlarına karşı İstiklal Savaşı vererek müstevlileri vatanından kovmuş, Anadolu sathında şehitlerden tümsekler meydana getirmiş, Çanakkale’de Kop geçidinde, Allahü Ekber ve Soğanlı dağlarında, Doğu-Batı-Güney-Kuzey cephelerinde yüz binlerce şehit vermiş, iman ve azim sayesinde destanlar yazan tarihe geçmiş bir millet.
Bu ve benzeri tarihin şeref levhalarına altın harflerle yazılmış ciltler dolusu olay ve binlerce kahramandan bahsetmek mümkündür. Bunların hepsi bu günkü ve gelecek olan neslimize örnek şahsiyet olarak yeterli değil midir?
Gençliğimizin, yukarı da ifade ettiğimiz değerlerine sahip olması açısından bugün bizim gençlikle ilgili en büyük meselemiz Milli Eğitimdir... Sağlıklı bir dille örülmüş şuurlu ve inançlı eğitim anlayışının ıslarla uygulanması vazgeçilmez bir zarurettir. Çünkü milli ve manevi değerlerinden habersiz, kimliğini bulamamış ve tarihiyle bağlarını kuramamış bir gençlikle Avrupa Birliğine girmemiz keyfiyetini oluşturamadığımız gençliğimizin kemiyetini kaybetmek olacaktır.  Aksi halde batı hayranlığı, taklitçi ve maymun iştahlı gençlik, geleceğin yeniden Büyük Türkiye’sini meydana getiremeyecektir.
Yukarıdaki değerler doğrultusunda yetişmiş, geleceğin Büyük Türkiye’sini kuracak bu büyük neslin, beklentilerimize cevap verecek şekilde; içeriği, asrımızın teknolojik ve bilimsel değerlerin milli ve manevi kıymetlerle örülmüş şuurlu bir Milli Eğitim müfredatıyla bu şerefli neslin kazanacağı vasıflar şöyle olacaktır:
·       Aile köklerine bağlı olacak;
·       Kültürel değerlerine saygılı ve sahip çıkacak;
·       Milletini sevecek
·       Taklitçi olmayıp; milli ve manevi değerlerinden hareketle kimliğini ortaya koyacak;
·       Doğru düşündüğünü söylemekten çekinmeyecek;
·       Eleştirecek; fakat yıkıcı olmayacak;
·       Tenkit ederken;aynı zaman da üretecek
·       Tarihini iyi tahlil ederek; ve çağına uyarlayabilecek ilmi doygunluğa ulaşacak;
·       Tarihini eleştirirken; tarihi tekerrür ettirmemesi açısından tedbirli olacak;
·       Kutsal değerlerinin itici gücüne sahip olup; pozitif ilimlere vakıf olacak;
·       Duygusal olgunluğunu tamamlayıp; ülkemizin kültürel mozaiğini hazmedecek tahammülü gösterecek;
·       Ayaklarını yere sağlam basarken; düşünce ufkunun önüne engel koymayacak;
·       Kutsalları hususunda hassas olacak;
·       Milletine Yunus kadar şefkatli, Milli ve Manevi değerlerine saldırana da Ömer kadar şiddetli bir gençlik olacak;
Yukarıda ki vasıfları kimliğinin alt başlıkları olarak belirleyecek olan bu neslin dünya da ve ukba da başaramayacağı iş ve aşamayacağı hiçbir engel kalmayacaktır.
Geleceğe hükmedecek olan özlenen gençlik!
Şanlı maziden ümit dolu istikbale köprü kuran bu makaleyi okuduğunuzda “sen kimsin?” sorusuna cevap bulacaksınız. ve kendinizi daha kuvvetli ve daha üstün hissedeceksiniz... Vesselam
Nizamettin ALAYOĞLU - Hakikat Gazetesi / ERZURUM
Yayın Tarihi : 9 Ocak 2005 Pazar 21:06:08
Güncelleme :9 Ocak 2005 Pazar 23:11:26


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?