10
Mayıs
2025
Cumartesi
ERZURUM

Yine Ortadoğu

Muhterem okurlarım arşivinizi karıştırırsanız 21 Nisan 2003 tarihinde köşemizden ABD’nin Bağdat’ı alması ve Saddam’ı devirmesiyle işin bitmediğini ve Ortadoğu’da suların kolay kolay durulmayacağını ifade etmiştim. Hatırlamanız açısından yazımızın bir paragrafını tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum: ORTADOĞU’DA SULAR DURULMAYACAK “Ortadoğu’daki Baas Partisi’nin uzantısı olan Suriye’de sudan bahanelerle savaş gündemine sokulmaya çalışılıyor. Sırayı takip edersek; Suriye sonrasında İran gündeme alınacak. Barzani ve Talabani’nin hadsizliğiyle de son olarak sıra Türkiye’ye gelecek. Sözün kısası bu coğrafyada sular kolay kolay durulmayacak. Millet olarak o zor günlere hazırlanmamız gerekir...” Şimdi sizleri gıyabide olsa Erzurum Dedeman Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi son sınıf öğrencisi Gülşah Çiftçi adlı genç kızımızın hassas duygularıyla baş başa bırakıyorum: NE YAPSALAR BİZE YARIYOR “Biz kavramını sanki çok tutarlı bir kavrammış gibi kullanıyorsunuz. Sanki kimlik arayışı içinde olmayan bir insan topluluğundan bahseder gibisiniz. İnsanları biz, siz, onlar ya da toplum diye adlandırmak bana çok basit bir genelleme gibi geliyor.”diyor bir Iraklı haberci. Zihnindeki itirazı somutlaştıran örnek ise şöyle: “Eğer ben Iraklı isem falanca şahıs benimkinden farklı bir milliyete ait olmalı. Eğer filan filan kişiler aynı başlık altında nitelendirilecekse ben kimliğimi kaybettim.” Aslında bu sözleri Iraklı birinden duymak beni pek şaşırtmadı desem yalan da olmaz. Çünkü Irak’ta milleti teşkil eden fertler, cemiyet ve cemaat bağlarını inkar etmeden “Biz” zamirinin şemsiyesinin altında toplanamıyor. Bunu kabul edip bu kavramı benimseyen ve diğerleri gibi vatanlarının bağımsızlığını simgeleyen bayraklarını ve onları bu seviyeye bir çok zorluklarla getirmiş yöneticilerine ait resimleri yırtıp yakan insanlara benzemeyenler, bu kaos ortamında en çok zarar ve ziyan görenlerdir. Bunu yapanlara tek yorumum bunlar olsa olsa, ‘kabuktan çıkıp; kabuğuna tükürenler’ diye nitelendirebilirim. Ki bence en zalim Saddam bile Amerikalı Bush’tan daha merhametlidir. Iraklıların en çok da bir birlerine kenetlenmeleri gereken bu zamanda “Biz” hissine, o milli aidiyete bu ülkenin insanları ihtiyaç duymaz mı? Artık “Bu olmadı, baştan deneyelim.” diyecek halde değiller. Tüm bu olanlar bilinçsizce yapılan davranışların ceremesi değil midir? Irak ve orada yaşanılanlar mı? Evet... Bence bu gerçekten büyük bir kayıp. Son bir kaç ay içinde TV ve gazetelerde epey tuhaf şey gördüm. Örneğin; insanların yerle bir edilmiş ev veya bahçelerinde açlık savaşı vererek yiyecek bir şeyler bulmaya çalıştıklarını, hayatta kalmayı başaranlar deyim yerindeyse bir deri bir kemik kalmışlar. Tam tersi ise ölenlerin başına geliyor. Sokaklar şişmiş ve çürümeye yüz tutmuş cesetlerle dolu. Savaşçıların çoğu ya kaçtı ya da öldürüldü. Pek azı da bir ihtimal “yaşayabiliriz”diye direnmek için kalmayı seçti. Kan ve barut kokusunun eksik olmadığı ardı arkası kesilmeyen ve keskin ceset kokularıyla karıştığı bugünlerde, direnişin duracağı ve durdurulacağı işaretler ortaya çıkmadığı taktirde barış kavramının böylece giderek bir tür tehdit imgesi haline gelmesi hiç hayra alamet değil. Çünkü bu sağlıklı kalmayı beceremeyen bir toplumun göstergesidir... Kendi vatanlarını var güçleriyle korumaya çalışanlar en son ana kadar savaşıyorlar. Ölüyor ve destan yazıyorlar. Ayrıca bu insanlar bir nevi meşru müdafaa halindedirler. Hiçbir gerekçe ya da sebep olmaksızın dünyanın en büyük süper gücü son derece karanlık ve tehlikeli saiklerle gelmiş bu ülkeyi işgal etmiştir. Şehirler yerle bir olmuştur. Hastanaler, camiler, tarihi mekanlar, okullar ağır bombardıman altında... Siviller, hiçbir hak ve kural tanımadan öldürülüyor. Kur-an’ı Kerimler ayakları altına alınıyor, camilerde infazlar yapılıyor, kadınlara tecavüz ediliyor. Bugüne kadar 100 bin sivil kişinin hayatını kaybettiğini bizzat Amerikalılar söylüyor. Aslında Saddam Hüseyin’de sırf bir devlet kurmak için devletini en iyi şekilde yaşatabimek için zamanında bu tür şeyler yapmadı mı? Devleti ve bağımsızlığı için kendini ve milletini hiçbir yere bağımlı hissettirmemek, bu düzeni bir başka devletle paylaşmamak için çaba sarfetmedi mi..? Şimdi ise bir çok zorlukla kazanılmış bu Irak toprakları üzerinde yaşanılanlar sizce doğru mu? Bu Iraklı Amerikan yandaşları yaptıklarının kendileri için ne kadar yanlış olduğunu bütün toprakları alınıp din ve kültürleri ortadan kadırıldığı zaman anlayacaklar ama o sırada tüm bunları tekrar başa saralım diye bir lüksleri olmayacak. Çünkü ABD’nin albenisi gözlerini kamaştırmış, gerçekleri tam manasıyla göremiyorlar. ABD eşittir (özgürlük ve rahatlık ) ile eşdeğer kabul ediliyor. Bir büyük devlet, küçük bir devletin büyüklüğünü ilan etti; sonrada ezdi geçti. Yinede dünya çapındaki propagandaya isteyerek veya istemeyerek inananların çoğunluğu da görmezden gelemeyiz. Bu savaş bizden de maddi olduğu kadar manevi anlamda bir çok şey götürdü. Bu neden böyle? Cevabı çok yönlü olabilir ama bizce bu toplum çabuk inanan, çabuk unutan, ciddi ölçülerde pasifleştirilmiş ve hazıra dayanamayan bir toplum. Şimdi ABD yönetimindekilerin yüzünü düşünüyorum. Bu yalancı aktörlerin ve diğer yöneticilerin yüzünü... Biliyor musunuz hiç gülümseme yakışmıyor yüzlerine. İğreti, yapay, tatsız ve içtenliksiz gülüyorlar. Bana ferahlık vermiyor yüzleri ve gülmeleri... (Hiç gördünüz mü Bush’u ekranlarda?) Tersine yüreğimi karartıyor, kaygı veriyor...” Gülşah ÇİFTÇİ

Nizamettin Alayoğlu / Hakikat Gazetesi - Erzurum
Yayın Tarihi : 29 Kasım 2004 Pazartesi 08:13:58
Güncelleme :3 Temmuz 2008 Perşembe 11:59:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?