5
Mayıs
2024
Pazar
KARS

Engelliler insanca yaşam istiyor

Kars Dolunay Eğitim Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı ve Engelliler Birimi Başkanı Faruk Ocak, toplumsal yaşama katılımda bireysel sorumluluk konusunda katılımın önündeki engellerin, büyük ölçüde iletişim sorunlarından kaynaklandığını söyledi.

'İnsanın toplumsal bir varlık olduğu' gerçeğinden yola çıkan Engelliler Birimi Başkanı Faruk Ocak, "İnsan, içinde yaşadığı topluma katılarak yaşar. Çünkü her insan toplumun bir parçasıdır. Burada üzerinde durulması gereken konu, katılmanın varlığı ya da gerekliliği değil, düzeyidir. Her insan içinde yaşadığı topluma çeşitli düzeylerde katılırken hem çevresel ve toplumsal etkenlerden hem de kişisel özelliklerden etkilenir. Bireyin toplumsal kimliği onun toplumda taşıdığı roller ve içinde bulunduğu
statüler aracılığıyla kazanıp yansıttığıdır. Başka bir ifadeyle bireyin toplumsal işlevselliği sahip olduğu toplumsal roller ve statülerden etkilenir.

Bilindiği gibi statü; bireyin içinde bulunduğu nesnel koşulların ve bu koşulların etkisiyle toplumsal çevrenin yaptığı değerlendirmelerin etkisi altındadır. Sahip olduğumuz roller de bu koşullar içinde kendimizi gerçekleştirmenin, ifade etmenin bir yolu olarak değerlendirilebilir. Yine bilindiği gibi, yaşam boyu birden çok toplumsal rol içinde kendimizi ifade ederiz. Bunlar cinsiyet, meslek, iş, eğitim durumu, yaş gibi değişkenler altında kazandığımız ve yerine getirmek durumunda olduğumuz rollerdir. Bu rolleri yerine getirerek topluma katılır, çevreyle ilişki kurarız. Bu rolleri başarıyla yerine getirmenin çevremizle etkili bir iletişim kurmada oldukça büyük bir etkisi vardır. Bu süreci çift yönlü algılamak gerekir. Daha açık bir ifadeyle taşıdığımız toplumsal roller çevreyle kurduğumuz iletişimin niteliğini, içinde yer aldığımız iletişim örüntüsü de toplumsal rollerimizi yerine getirmede gösterdiğimiz başarıyı etkiler" dedi.

Ocak, gerek toplumsal rolleri yerine getirirken gerekse çevreyle, toplumla iletişim kurarken çok sayıda bireysel, çevresel, sosyal köken, yaş, cinsiyet gibi toplumsal değişkenden etkilenildiğini ifade etti. Engelli olma halinin de bu değişkenler arasında sayılabileceğini vurgulayan Ocak, "Engelli bireyin toplumsal çevresiyle etkili bir iletişim kurma çabasının önünde kendi kişisel özelliklerinin yanı sıra içinde yaşadığı toplumsal-ekonomik koşullar, önyargılar, çevre kaynaklı engelleyici tutum ve davranışlar önem kazanmaktadır. Bu nedenle toplumun engellilere bakış açısı ve iletişim büyük bir önem taşımaktadır ki engelliler öz güveniyle birlikte toplumla yaşamaya başlasın. Engelliler birçok etkenden dolayı evlere hapsedilmektedir. Bu etkenlerin başında, toplumun engellileri dışlaması ortak yaşam alanlarındaki binaların veya ortak kullanım alanların imarında asla engellileri düşünülmeden yapılandırılması gelmektedir. Diğer bir nedense, engellilere yönelik eğitim ve iş olanaklarının yetersiz oluşudur" diye konuştu.

Toplumun engellileri dışlayıcı tutum ve davranışlarının ve de çevre imarındaki düzensizliklerin sokağa çıkan engellilerin ilk dikkat ettiği sorunlar olduğunu kaydeden Ocak, "Oysa toplumun engellilere karşı geliştirdiği iki farklı tutum var. Acımak veya dışlamak. Aslında her iki tutum da engelli bireylere zarar vermekte ve onları yaralamaktadır. İnsanların engellilere acıması iyi niyetten kaynaklanan bir duygudur. İnsanların birçoğu, bir engelliyle karşılaştığı zaman yardım etmek ister. Toplu ulaşım araçlarında yerini verir, kaldırıma çıkmasına yardım eder, karşıdan karşıya geçmesini sağlar. Eğer dileniyorsa bir miktar para verir. Çoğu zaman da 'Allah kimsenin başına vermesin' veya 'Allah yardım etsin' diye sessizce geçirir içinden. Peki, bunun dışında engellilere ne yapılır? Hiçbir şey. Kimi engelliyi de engel durumundan dolayı fark edemeyebiliriz. Çünkü otistik veya işitme engelli olabilir. Yaşadığımız sokakta, hatta oturduğumuz apartmanda bir veya daha fazla engelli yaşıyor olabilir. Ancak biz onların varlığından haberdar bile olamayabiliriz. Çünkü birçoğu evlere hapsedilmiş durumdalar. Engelli bireylerin bu denli çok olmasına karşın, bunlarla ilgili çalışmalar sınırlı kalmakta ve birçok ihtiyaçlarına cevap verilememektedir. Engellilere karşı toplumun daha fazla duyarlı olması gerekir. Fakat ne yazık ki, duyarlılık daha çok acıma düzeyinde ortaya çıkmaktadır" şeklinde konuştu.

Ocak, bazı insanların, engellilere karşı zalimce bir tutum geliştirip dışlamayı tercih ettiğine de değinerek, şöyle konuştu: "Bu insanlar, çoğu zaman vebalı veya canavar görmüş gibi engellilerden kaçarlar. Birçok anne baba, çocuklarına şöyle tembihte bulunur, 'Sakın o çocuğa yaklaşma. Çünkü o, delidir ve sana zarar verir' Engelli bir çocuk kendi çocuğunun sınıfına kaydedilirse, ortalığı ayağa kaldırır. Bu tutumdan dolayı otistik ve zihinsel engelli bireyler, birçok yerde deli muamelesi görmektedir. Engelli çocuğundan dolayı komşusuyla kavga etmeyen çok az aile vardır. Kavganın temel sebebi, genellikle çocuğun çıkarttığı gürültüdür, kimse bu çocuğun neden gürültü yaptığı gerçeğinin üzerinde durmaz. Engelli bireylere acımak veya onları dışlamak yerine daha farklı ve yapıcı bir tutum geliştirilebilir. Öncellikle engelli bireyleri anlamak gerekir. Anlamak için de onlar hakkında çok şey öğrenmek gerekir. Onlara acımak insani bir durumdur. Fakat bu acıma hissini onlara yansıtmamak ve belli etmemek gerekir. Bu acıma hissi, onların yaşam koşullarının düzeltilmesi yönünde eyleme dönüştürülmelidir.

Bazı insanlar ise bir engelli gördüklerinde, dönüp bakmadan edemezler. Bu durum, engelli birey için çok üzücü ve hatta aşağılayıcıdır. Eğer engelleriyle ilgilenilirse, dikkatlerini sürekli engel durumuna vermelerine ve böylece yaşam güçlerini tüketmelerine sebep olunur. Engel durumlarıyla veya yetersizlikleriyle ilgilenmek yerine başarabilecekleri konulara odaklanılırsa, onlar da kendilerini toplumdan biri gibi görecek ve sosyal hayata daha aktif olarak katılacaklar. Engelli bireyler toplumsal yaşamda birer asalak değiller. Eğer bazıları asalak gibi yaşatılıyorsa ve gelir elde etmek için kullanılıyorsalar bunun temel sebebi, sakat olan toplumsal tutumdur. Engelli bireyler bütünüyle yetersiz değildirler. Onların da yapabilecekleri birçok şey vardır. Eğer gerekli önem verilirse, engelliler içinde birçok alanda üstün yetenekli bireyler çıkacaktır. Nitekim kendi çabasıyla birçok başarıya imza atan engelliler de vardır"

Ocak, on olarak, bugün engelli bireylerin temel sorunlarından birinin de toplumun olumsuz tutumundan dolayı sosyal alanda yetersiz kalmaları ve duygusal olarak ciddi sıkıntılar yaşamaları olduğunun altını çizdi ve, "Engelli bireylere insanca bir yaşam sunmak ahlaki bir sorumluluktan öte zorunlu bir görevdir. Herkes gücü ve olanakları ölçüsünde engellilerin yaşamını kolaylaştırıcı bir şeyler yapmalıdır. Her şeyden önce, yanlış tutumlarla yıkılan duygu dünyaları onarılmalıdır" dedi.

iha
Yayın Tarihi : 14 Ekim 2008 Salı 14:45:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
devrim IP: 88.250.74.xxx Tarih : 16.10.2008 14:08:17

engelliler asla kendilerini toplumdan soyutlanmış bir şekilde görmemeleri lazım.onlarda diğer insanlar gibi eniyi şekilde yaşama hakkına sahiptirler .çünkü insanoğlunun nezaman ne olacağı belli değildir.bugün onlar yarın bizler.onlara her türlü yardım elini milletce uzatmak zorundayız.