Ben Menderes'in evladıyım!

DP eski Genel Başkanı Süleyman Soylu, 1961’de asılanın Menderes, Polatkan ve Zorlu’dan ziyade milli iradenin olduğunu iddia ederek, “1960’tan sonra Türkiye Anayasa ile değil Cumhuriyet Halk Partisi tüzüğü ile yönetilmiştir” dedi.

DP eski Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun yurt genelinde sürdürdüğü “Demokrasi Buluşmaları” gezilerinin son durağı Aydın oldu. Aydın Aydınlar Ocağı ve Aydın Demokratik Sivil Toplum Kuruluşları Platformu’nun (AYDEST) davetlisi olarak bu şehre gelen Soylu, 12 Eylül referandumunda neden ‘Evet’ denilmesi gerektiğini anlattı.

Aydın Kültür Merkezi’nde düzenlenen panele AK Parti Aydın Milletvekilleri Mehmet Erdem ve Ahmet Ertürk, AK Parti İl Başkanı Sadık Atay, Aydın Aydınlar Ocağı Başkanı Şevket Kaya ve Memur-Sen Aydın İl Temsilcisi Süleyman Alkoç ile çok sayıda davetli katıldı.

Panelin açılışında konuşan Aydın Aydınlar Ocağı Başkanı Şevket Kaya, davetlerini geri çevirmeyen Soylu’ya teşekkür ederek, “12 Eylül 2010 tarihi Türkiye için bir dönüm noktasıdır. Geçmiş dönemlerdeki darbeci zihniyet ile birlikte insanlarımız işkencelere maruz kalmıştır. ‘Evet’ diyerek bu dönenimi bitireceğiz. Aydınlar Ocağı olarak gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerimizde halkımız bize referandumun ‘aş ve işle’ ilgisi olup olmadığını soruyorlar. Evet, ilgisi var. Dünyada fakir bir demokratik ülke yok. Gerçek demokrasi olan ülkelerde fakirlik yok. Referandumda verilecek her ‘Evet’ oyu özgürlük ve hukuka davettir. Referandumda kazananın Türkiye olmasını ümit ediyoruz” diye konuştu.

“145. MADDEYE BİN KEZ ‘EVET’ DERİM”

Referandumun ardından Türkiye’nin zincirlerinden koparak hürriyetine kavuşacağını iddia eden Soylu da, Türkiye’nin aydınlık günlere çıkması için 12 Eylül’de herkesin tünelin sonunda gördüğü ışığa uzanması gerektiğini söyledi. Artık halkın Türkiye'nin değişimini en güzel şekilde algıladığını savunan Soylu, “İnsanlar tam demokrasi istiyor. 1960'da Türkiye ara rejime başladı. Bu ara rejimi ortadan kaldıracak ve ilk kez vesayet sistemini sakatlayacak, vesayet sistemini tasfiye edecek tünelin ucunda bir ışık görüyorum. 12 Eylül aslında Türkiye'de demokratların tünelin sonunda gördüğü ışıktır. Anayasa değişikliğindeki 26 maddesini önemsiyorum. Özellikle 145. maddeyi çok destekliyorum. Anayasa değişikliğinin sivil-asker ilişkilerini tanzim edeceğini düşünüyorum. Sadece 145. madde için bile bu halk oylamasına 1 milyon ‘Evet’ demeye hazırım” şeklinde konuştu.

“1961 MİLLİ İRADE ASILDI”

12 Eylül’den sonra kuralların yeniden yazılma aşamasına geleceğini kaydeden Soylu, şöyle konuştu: “Darbe anayasasına bu millet bir çentik atmak istiyor. Sivillerin de bir anayasa yapabileceğini göstermeliyiz. Referandumu Türkiye'nin vesayetten kurtulup milli iradeyle yeniden buluşması olarak değerlendiriyoruz. 1960'tan itibaren Türkiye'nin içinde bulunduğu ara rejimden çıkmak üzere ilk adım olarak nitelendiriyoruz. 1961 ve 1982 Anayasaları askeri bürokratik vesayeti içeriyor. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözü 1960’tan beri tutsaklık içerir. 1961’deasılan Menderes, Polatkan ve Zorlu değil; asılan milli iradedir. Türkiye’nin 1960’tan sonra Anayasası olmamıştır. Türkiye 1960’tan sonra Anayasa ile değil Cumhuriyet Halk Partisi tüzüğü ile yönetilmiştir. Ve halende CHP’nin tüzüğü ile yönetilmek istenmektedir”

“SİYASİ BİR BEKLENTİM YOK”

CHP’li Kasım Gülek’in porsukların barajın toprağını kazacağını ve Adana'nın sular altında kalacağını gerekçe göstererek yapılacak olan baraj projesine bile karşı çıktığını öne süren Soylu, Adana'nın yıllar geçmesine rağmen sular altında kalmadığına işaret ederek, “Kalbimden 1 gram siyaset geçirmeden sadece ülkeme olan borcumu vatanıma olan borcumu milletime olan borcumu Menderes misyonunun bana öğrettiklerini burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir Genelkurmay Başkanı genelkurmay karargahına elinde sefer tasıyla beraber gidiyor. Neden? Zehirlenirim diye. Bu ülkenin Cumhurbaşkanının eşi ‘Benim kocamı öldürdüler’ diye yıllardan beri bir büyük feryat içinde. Buna kimse ses çıkarmıyor. Bir başbakanın eşi kocasını yeniden sağlığına kavuşturmak için hastaneden kaçırmak zorunda kalıyor. Bir başbakana suikast yapılıyor. Böyle bir memlekette yaşıyoruz. Bu ülkenin Cumhurbaşkanına, Başbakanına, Genelkurmay Başkanına bir şekilde korku sindiren zihniyet 1960’ın 27 Mayıs’ında bir darbe yaptı. 1961’de de Menderes, Zorlu ve Polatkan gibi bu ülkenin hizmet eden evlatlarını hiç acımadan astılar. Ondan sonrada millete, ‘Eğer bizim dediklerimizden dışarı çıkarsanız sizi böyle yaparız’ diye korkutmaya, ürkütmeye ve sindirmeye çalıştılar. Buna itiraz ettiğim için bu ülkenin genç bir evladı olarak demokratikleşmenin sivilleşmenin özgürleşmenin bu ülkeyi zenginleştireceğine inanıyor ve bu ülkede tozdan devrin bitmesinin ve yeni iradenin hakim olmasının lazım geldiğine inandığım için bugün Aydın’dayım” ifadelerini kullandı.

“28 ŞUBAT’A İNAT 12 EYLÜL YAŞANACAK”

Sözlerinin arkasında olacağını ve kararından asla dönmeyeceğini savunan Soylu, konuşmasını şöyle tamamladı: “Dün yanlış dediğime bugün doğru demem. Ben Menderes'in evladıyım. Menderes'in misyonunun temsilcisiyim tek başıma kalsam da ömrüm boyunca bu Menderes mücadelesini sürdürmeye devam edeceğim. 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat'ı yaşayan misyonun temsilcileri olarak darbe dayatmaları ile oluşturulan bir anayasaya değil, TBMM çatısı altında hazırlanmış ve yepyeni bir anayasanın kapağını açacak bu anayasa değişikliğine ‘Evet’ demek ülkemizin geleceği olarak sorumluluğumuzdur. 28 Şubat bin yıl yaşayacak diyenlere inat, 12 Eylül yaşanacaktır”