31
Mayıs
2024
Cuma
BUCA - İZMİR

Cinsel istismarcı amcaya 27 yıl ceza

Mahkeme, Adli Tıp'ın ‘Ruh ve beden sağlığı bozulmadı’ raporunu dinlemedi, cinsel istismarcı amcaya 27 yıl hapis cezası verdi.

Verdiği raporla Vakit Gazetesi eski yazarı Hüseyin Üzmez'in cezaevinden çıkmasını sağlayan İstanbul Adli Tıp Kurumu 6'ncı İhtisas Dairesi'nin, babası ölünce annesiyle evlenen amcası tarafından defalarca tecavüze uğrayan küçük bir kız için de verdiği ‘Ruh ve beden sağlığı bozulmamıştır’ raporu mahkemece dikkate alınmadı. İlgili davada mahkeme heyeti, bu rapora rağmen indirime gitmeyip, sanığı 27 yıl hapis cezasına çarptırdı.

Balıkesir'de oturan 3 çocuk annesi G.I. (38) ölen eşi A.I.'nın erkek kardeşi M.I. ile evlendi. İddiya göre, M.I. (35) 2005 yılında, evde kimse yokken o zaman 12 şimdi 15 yaşında olan yeğeni ve üvey kızı C.I.'ya tuvaleti temizlerken tecavüz etti. İddiaya göre C.I., bir yıl içerisinde tecavüzü 4 kez tekrarladı. 2006 yılında, aile İzmir Buca'ya taşındı. Eşinin memlekete gitmesini fırsat bilen M.I., küçük kıza yine tecavüz etti. Kızın çığlıklarını duyan komşuları durumu polise bildirdi. Behçet Uz Çocuk Hastanesi'ne götürülen C.I. tedavi altına alındı. Gözaltına alınan M.I., ise “Sarhoştum, eşim zannedip, yatağa götürüp, elbiselerini çıkarıp cinsel ilişkiye girdik” dedi. Zanlı amca, çıkartıldığı mahkemece tutuklandı.

‘BÖYLE BİR AMCAM HİÇ OLMASAYDI’

Olayı soruşturan savcı, amca M.I., hakkında ‘Çocuğun cinsel istismarı’ suçundan dava açtı. İzmir 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada psikolog gözetiminde ifade veren ve olayın ardından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) ait bir yurtta korumaya alınan C.I. şunları anlattı:
“Balıkesir'de evde kimse yokken babam olarak bildiğim amcam tuvaleti temizlememi istedi. Arkamdan gelip, üzerimdeki elbiseleri çıkartıp tecavüz etti. Canım yandığı için bağırıp yardım istedim, ama sesimi kimseye duyuramadım. Anneme olayı anlattım, ama bana inanmadı. Balıkesir'de defalarca tecavüze uğradım. Karşı gelince beni dövüyordu. İzmir'e taşınınca da devam etti. Son olayda komşular bağırmamı duyup, polis çağırdı. Tecavüzleri hep evde kimse yokken yapıyordu. Artık yaşamak bile istemiyorum. Böyle bir amcam hiç olmasayadı keşke. Psikolojik tedavi görüyorum. Kendisinden şikayetçiyim.”

‘EŞİM ZANNETTİM’

M.I. ise suçlamaları kabul etmedi, “Ağabeyim ölünce yengem ile evlendim. Olay tarihinde aşırı derecede alkol aldım. Eve gittiğimde kapıda duran yeğenimi bir an eşim zannettim. Kendisine ‘seni çok özledim, sevişelim’ dedim. Kendisi de itiraz etmedi. İlişkiye girdik. İlişki sonrasında üvey kızım olduğunu anladım. İlişki sırasında hiç tepki vermedi. Bir defa kendisiyle birlikte oldum. İddia edildiği gibi üç yıldır cinsel tacizde bulunmadım” dedi.

Küçük kız için İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi'nden gelen ‘Anksiyete ve korkusu nedeniyle konuşma miktarının azaldığı, cinsel travma nedeniyle depresyon, anksiyete bozukluğu oluştuğu, beden ve ruh sağlığının bozulduğu’ yolundaki rapor dosyaya konuldu. Mahkeme heyeti bu raporla birlikte dosyayı İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan yeni bir rapor alınması için gönderdi. Dosyayı inceleyen İstanbul Adli Tıp Kurumu 6'nhcı İhtisas Dairesi 29 Ocak 2007 tarihindeki raporunda, mağdura ilk raporu veren hastanenin evrağının kaybolduğunu belirterek, yapılan muayenede ‘Ruh ve beden sağlığının bozulmadığının’ anlaşıldığını kaydetti.

MAHKEME, ADLİ TIP RAPORUNU DİKKATE ALMADI

Yapılan son duruşmada mütalaasını veren Savcı Berkant Karakaya, sanığın mağdureye defalarca cinsel istismarda bulunduğunu belirterek şunları söyledi:
“Bunlar kendi anlatımı ve tanık ifadeleri ile sabittir. Sanığın suçu işleyiş şekli, suç işleme kastının yoğunluğu, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı ortada. Mağdurenin olay tarihinde henüz 12 yaşında olması bundan sonraki hayatını tümüyle etkileyecek.

Her ne kadar Adli Tıp Kurumu raporuna göre beden ve ruh sağlığının bozulmadığı belirtiliyor ise de, toplumun örf ve adetleri nedeniyle, yaşamının hiçbir döneminde artık kendisine normal yaşıtları gibi bakılmayacak. Olay hayatında maddi ve manevi izler bırakacak. Sanık yasa gereği 18 yıl hapis ile cezalandırılması gerekirken, suçu defalarca işlediği ve pişmanlıkta bulunmadığından, TCK'nın 43/1 maddesine göre cezası 2/4 oranında artırılıp 27 yılla cezalandırılmalı. Sanık, mahkemeye yansıyan tutum ve davranışları itibarıyle de suçtan sonraki hal ve hareketleri, sosyal ilişkileri, diğer aile bireylerine karşı da aynı eylemi gerçekleştireceği tehditinde bulunmuştur. Adli Tıp Kurumu raporunda mağdurenin ruh ve beden sağlığının bozulmadığının tespit edilmesine rağmen, sanık hakkında uygulanması gereken ceza indiriminin uygulanmamasına karar vermek gerekir.”

Mahkeme heyeti de, Adli Tıp Kurumu 6'ncı İhtisas Dairesi'nin verdiği ‘Ruh ve beden salığı bozulmamıştır’ raporuna rağmen, savcının talebine aynen uyup sanığı 27 yıl hapis cezasına çarptırdı.

Hürriyet
Yayın Tarihi : 21 Aralık 2008 Pazar 12:36:48
Güncelleme :21 Aralık 2008 Pazar 12:42:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?