2
Mayıs
2024
Perşembe
MERKEZ - DİYARBAKIR
Belediye Sayfaları
Nufus
1.460.714
Yüz Ölçümü
15.355
İlçe Sayısı
18
Vali
Nufus
826.414
Yüz Ölçümü
0
Belediye Sayısı
143
Köy Sayısı
0
Kaymakam

Amida (Diyarbakır)


Dicle Nehri’nin yukarı havzasında, Anadolu, İran ve Mezopotamya’dan gelen tarihi ticaret yollarının kavşak noktasında yer alan kent, çok eski çağlardan beri surlarla çevrili önemli bir yerleşim yeridir.

M.Ö. 3.000'de kente, Hurri-Mitaniler’in egemen oldukları görülmektedir.

M.Ö. 1260’a kadar egemenliklerini sürdüren Hurri-Mitaniler’den sonra sırasıyla Asurlular, Aramiler, Urartular, İskitler, Medler, Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Büyük Tigran İdaresi, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları, Hamdaniler, Mervaniler, Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, Moğollar, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar Diyarbakır’a egemen olmuşlardır.

Diyarbakır, Eski ve Yeni Kent olmak üzere iki kesimden oluşmaktadır. Eski Diyarbakır surlarla kuşatılmış olup, dört kapılı bu surlar Anadolu’da ayakta kalan benzer yapıların en büyüğü ve en sağlamıdır. Kentin önemli tarihi yapıları bu surlar içindedir.

Diyarbakır ve çevresi, tarih öncesi dönemlerden itibaren her devirde önemini korumuş, Anadolu ile Mezopotamya, Avrupa ile Asya arasında doğal bir geçiş yolu, bir köprü görevini üstlenmiştir.

Tarihinde, Amida, Amid, Kara-Amid, Diyar-Bekr, Diyarbekir, Diyarbakır adlarını alan kentte, Kalkolitik ve Tunç Çağı’nda, yerleşimin olduğu, bölgede yapılan arkeolojik araştırmalardan anlaşılmıştır. Eğil-Silvan yakınlarındaki Hassun, Dicle Nehri ve kolları üzerinde Ergani yakınlarında Hilar mağaralarında bu dönemden kalma kalıntılarla karşılaşılmıştır.

Ergani yakınlarındaki Grikihaciyan Tepesi’nde M.Ö. 5.000 yılları başına tarihlenen "Gelişkin Köy Evresi" ya da Kalkolitik Çağ olarak adlandırılan Halaf Kültürünün sonlarına tarihlenen tek bir kültür evresi görülmüştür. Halaf Kültürü, Kuzey Irak, Suriye ve Güneydoğu Anadolu’da görülen yuvarlak planlı kubbeli evleri zengin boya bezeli çanak-çömleği ile ünlüdür.

Diyarbakır’ın Bismil İlçesi yakınlarındaki Üçtepe Höyük’te yapılan ve henüz bitirilmemiş olan kazı çalışmalarında ise 2. Bin, Yeni Asur, Helenistik ve Roma İmparatorluk dönemine tarihlenen önemli bir merkez ortaya çıkarılmıştır.
Lice yakınlarındaki Birkleyn mağaraları ve Eğil’deki Eğil Kalesi ve kayalardaki kitabeler Asurlardan kalan önemli eserler bulunmuştur. 



Diyarbakır Kalesi ve Surları 

Kalenin, Dicle yatağından 100 metre yükseklikte bulunan "Fis Kayası" adlı kayalığın İçkale kesiminin buranın ilk yerleşim yeri olduğu ve küçük çapta bir kalenin Hurriler zamanında inşa edildiği sanılmaktadır.

İçkale’de kubbeli bir bazilika (Nesturi Kilisesi, 6.yüzyıl), Kale Camisi, Sahabeler Türbesi, Artuklu Sarayı ve resmi binalar bulunmaktadır.

Diyarbakır şehrini baştan başa kuşatan surlar, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surlarıdır. Yapısı, sağlamlığı, taşıdığı yazıtlar, kabartmalar ve şekillerle surlarda 12 uygarlığın kitabelerini okumak mümkündür. Kalenin ilk yapılış tarihi bilinmemektedir. M.S. 349 yılında Roma İmparatoru Konstantininus tarafından genişletilerek bazı kısımları onarılmıştır. Kalede bulunan dört kapı dört ana yöne açılmaktadır. 5 km uzunluğundaki surların, duvar yüksekliği 12 metre, genişliği 3-5 metre olup 82 adet burcu vardır.

Dışkale 

Hangi tarihte ve kimler tarafından yapıldığı bilinmeyen Dışkale, M.S. 349 yılında Roma İmparatoru II. Constantius zamanında kalesi yeni baştan onarılıp, güçlendirilerek etrafı surlarla çevrilmiştir. Böylece genel şeklini alan Diyarbakır Kalesi daha sonra kente egemen olan uygarlıklar tarafından yapılan eklenti ve onarımlarla günümüze kadar gelebilmiştir.

Kuşbakışı görüntüsü ile kenti çevreleyen surların üzeri, kente egemen olan otuza yakın uygarlığın izlerini taşıyan oyma ve kabartma motiflerin yanı sıra onu bir kuşak gibi çevreleyen yazıtlarla bezelidir.

Bu nedenle A. Gabriel tarafından "Açık Hava Yazıtlar Müzesi" olarak nitelendirilmiştir. 5 Km. uzunluğundadır. Yüksekliği 10-12 m., Kalınlıkları 3-5 m. Arasında değişmektedir. Kare, çokgen ve yuvarlak planlı olup, toplam 82 burcu bulunmaktadır.

Bunlardan en önemlileri; Keçi Burcu, Yedi Kardeş Burcu, Ben-u Sen Burcu, Nur Burcudur.

Dışkalenin dört yöne açılan, mimarlık tarihi açısından birbirinden önemli dört kapısı vardır. Kuzeyde Dağ Kapı (Harput Kapısı), Batıda Urfa Kapı (Rum Kapısı), Güneyde Mardin Kapı (Tel Kapısı), Doğuda Yeni Kapı (Dicle veya Su Kapısı) yer almaktadır.

Bugünkü Dışkale surlarının dışında ikinci bir sur daha bulunmaktaydı. Ancak 1232 yılında kente egemen olan Eyyubi hükümdarı Melik Kamil tarafından yıktırılarak taşları bugünkü surların onarımda kullanılmıştır.

Günümüzde kalıntıları, Mardin Kapı ve Ben-u Sen taraflarında görülebilmektedir.
 

İçkale 

Dışkalenin Kuzeydoğusunda yer almaktadır.

Dışkale’den surlarla ayrılmaktadır. İçkale’de yer alan Viran Tepe kentin ilk yerleşme noktasıdır ve bu tepenin etrafı da surlarla çevrilidir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1524-1526 yapılan surlarla genişletilmiştir. 16 burçlu İçkale’ninde dört kapısı bulunmaktadır. Fetih ve Oğrun Kapıları dışa, Saray ve Küpeli kapıları da kente açılmaktadır.

Diyarbakır surları; volkanik Karacadağ’dan çıkan bazalt taşlar ile yapıldığı için hala önemli derecede bozulmadan günümüze kadar gelebilmiş, taşlar üzerindeki işlemelerde zarar görmeden günümüze kadar gelebilmiştir.

Diyarbakır surları 20. yy.a kadar mimari bütünlüğünü ve fonksiyonunu korumuştur. Diyarbakır surlarının kuzeydoğusundaki İçkale’nin tarihi büyük bir olasılıkla bu bölgenin ilk yerleşik halkı olan Hurri-Mitaniler (M.Ö. 4-3 bin) dönemine kadar iner.

İç Kale, Romalılar tarafından bugünkü şehir surlarının yapılması ile özel bir önem kazanmış ve her devirde yönetim merkezi olmuştur. İç Kaleyi saran ve şimdiki Artuklu Kemeri’nden geçen ilk surlar daha sonra yıkılmış, Kanuni Sultan Süleyman zamanında (1521-1527) şimdiki 16 burç ve surlar yapılmıştır. İç Kalenin Saray Kapı, Küpeli Kapısı, Fetih ve Oğran Kapıları bulunmaktadır. İç Kale’de çok değerli yapılar bulunmaktadır.

Saint George 

İçkale’nin Kuzeydoğu köşesinde yer alır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, yapım, mimari tarzı ve yapıda kullanılan malzemeden dolayı Roma dönemine M.S. 2. yy.a ait olduğu düşünülen kilise, Artuklular döneminde sarayın hamamı olarak kullanılmıştır.

Virantepe Höyüğü ve Artuklu Sarayı 

Diyarbakır surlarının kuzey doğusunda, İçkale’nin sur duvarları içerisinde yer alan Artuklu Sarayını Prof. Dr. Oktay Aslanapa l96l-l962 yıllarında burada yapmış olduğu kazılarda ortaya çıkarmıştır. Bu sarayın Artukoğullarından Nasirüddin Salih bin Muhammed tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Sarayın mimari kesin olmamakla beraber İbrahim bin Cafer ile oğlu Yahya İbrahim ve Cafer bin Mahmut olmalıdır. Ayrıca sarayın yapım çalışmalarını büyük olasılıkla Nasirüddin Salih Mahmut yönetmiştir.

Diyarbakır Viran Tepe’de (Top Tepe) iki yıl üst üste yapılan kazılar sonunda bu sarayın, XIII. yüzyıla ait bir Artuklu Sarayı olduğu anlaşılmıştır. Burada bulunan çift başlı siyah kartal figürünün benzeri Artuklu Meliki Mahmut’un h.614 (1221) ve h.617 (1220) tarihli sikkelerinde görülmektedir. Bu benzerlik de sarayın tarihlendirilmesinde büyük rol oynamıştır.Böylece sarayın mimari yapısının yanı sıra bu kartal figürüne dayanılarak XIII,yüzyılın ilk yarısına ait olduğu kesinleşmiştir.

Kazılarda sarayın divanhane bölümünün haçvari düzende, dört eyvanlı bir plan şemasında yapıldığı da anlaşılmıştır. Eyvanların birleştiği kare planlı bölümde bir de fıskiyeli bir havuz ortaya çıkmıştır. Bu bölümün sarayın en görkemli yeri olduğu ilerleyen kazılar sonunda anlaşılmıştır. Ortaya çıkan ilginç bir nokta da havuzun zemininde cam bir mozaik süslemenin oluşudur. Anadolu’da benzeri örneklerde bu tür süsleme ile karşılaşılmamıştır. Buradaki şekillerde ördek, balık gibi suyla ilgili hayvanlar kullanılış, diğer bezemeler de onları tamamlamıştır.

Sarayın üst örtüsü ile ilgili olarak yeterli bilgiler kazı sırasında edinilememiştir. Havuzun bulunduğu yerin üzerinin açık, diğer bölümlerinin ise tuğla kalıntılarına dayanılarak tonoz ile örtülü olduğu sanılmaktadır. Saray duvarlarının büyük bir bölümünün çinili olduğu da duvar kalıntılarından anlaşılmaktadır. Sarayın bulunduğu yerde, sonraki yıllarda yapılan iki büyük su deposu divanhane bölümüne büyük ölçüde zarar vermiştir. Yapının temelleri düzgün muntazam taşlardan yapılmıştır.

Güney eyvanında yaklaşık 30 cm yüksekliğinde çini kaplı bir kerevet ve onun önünde de fıskiyeli bir havuz bulunmaktadır. Sarayın duvarlarındaki ve buradaki kerevetteki çiniler renkli sır tekniğinde yapılmış olup bunlar Selçuklu çinileri ile tam bir benzerlik göstermektedir. Sarayın batıya ve doğuya açılan yan eyvan kollarının iki yanından yan mekanlara geçişler bulunmaktadır.

Diyarbakır’da Artuklu devrinden kalan bu Saray Anadolu’daki diğer saraylar arasında ayrı bir yeri vardır. Kalan izlere dayanılarak sarayın surlarla çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Aynı zamanda bu saray Karahanlılar, Gazneliler, Anadolu Selçuklulardan beri gelişen tüm özellikleri burada bütünleştirmiştir. 

Yayın Tarihi : 7 Kasım 2004 Pazar 13:20:43
Güncelleme :22 Temmuz 2008 Salı 15:16:26

Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
İLGİLİ SAYFALAR