Meğer Nuri Kino gazeteci doğmuş da haberi yokmuş. Bilseydi, liseden sonra doktor sekreterliği eğitimine gideceğine gazetecilik okuluna gider mesleğe daha erken başlardı. Ama kısmet derler ya, Nuri Kinonun yaşam yolu da biraz raslantı biraz kısmetlerle örülmüş. Tabii her şeyden önce zeka ve yetenek. Yoksa raslantılara kalsaydı bugün İsveçin ödül rekortmeni gazetecisi nasıl olabilirdi?
4 yaşında Midyattan ayrılan Nuri Kinonun, gazeteciliğe Marmara depremiyle başlaması da sanki biraz kaderin cilvesi. Birkaç yılda bir ziyaret ettiği memleketinde Marmara depremini yaşasın ve yaşadıklarını, gördüklerini yazarak birden İsveçte, Almanyada haberleri manşet olsun.
Nuri, deprem haberlerinden bu yana zaten manşete çıkmayacak haber peşinde koşmuyor. Araştırmacı gazeteci olarak serbest çalışıyor. Altın Kürekte ifadesini bulan araştırmacılığıyla pislikleri kazıp altındaki pislikleri ortaya çıkarıyor ve skandalları bazen radyoda patlatıyor bazen gazetelerde.
Nuriyi tanımadan önce adını duymuştum. Deprem haberlerini Afonbladet gazetesine geçmiş, radyo ve TVde de canlı yayınlarda gözlemlerini aktarmıştı. Daha sonra radyoevinde tanıştık. Koridorlardan fırtına gibi geçer. Telefonu durmadan çalar. İsveçin her tarafından yolsuzluk haberleri gelir. Mağdur durumda kalanlar ilgi bekler. Yetkililerden, kurumlardan hesap sorulmasını için olayın üstüne gidilmesini isterler.
Arayan İsveçten değilse, ya Almanyadan ya da ABDdendir. Oralardan arayanlar da gazetecilerdir. Kulaklarına çalınan skandal haberler hakkında Nuriden daha geniş bilgi almak isterler. Makale ısmarlarlar.
KİMDİR BU MARİFETLİ GAZETECİ?
Nuri, 1966da Midyatta doğdu. 4 yaşında Almanyaya gitti. 8 yaşındayken de ailesi İsveçe göç etti. Süryanilerin Mardin bölgesinden topluca Batıya göç ettikleri yıllar yani. Nurinin ailesi Stockholmün 40 kilometre güneyinde tam bir Süryani mahallesi haline gelmiş olan Södertaljeye yerleşti.
Psikoloji okumak isitiyordu ama doktor sekreteri oldu. Södertaljede çalıştığı klinik organizasyon bozukluğundan hastalar için cehennem haline gelmişti. Doktor sekreteri Nuri, kısa sürede burayı tıkır tıkır işler hale getirdi.
Genç yaştaki ilk deneyiminden sonra bar-restoran açtı. Çok para kazandı, bir tane daha açtı. İşlettiği barlarda yarattığı müşteriler arasında dostluk ilişkilerinin gelişmesini sağlayan farklı bir atmosfer yarattı. Müşterilerden biri hasta oldu mu Nurinun organizasyonuyla gruplar halinde hasta ziyaretine bile gidilir oldu. İşletmecilikte gösterdiği farklı anlayış ve başarıyla yılın restorancısı seçildi.
1988de otomobil kazası geçirdi. Ölümden döndüğü kazadan sonra uzun bir süre tekerlekli sandalyede kaldı. Bu arada lisedeki hocalarından biri gazetecilik okuluna gitmesini önerdi. 12 yaşındayken okulda müsamere için yazmış olduğu Cennet İsveç adlı piyesi unutmayan hoca, Nuriyi gazeteci olması yolunda ikna etmeyi başardı. Nuri okula gitti ama, yıllarca bu eğitime devam etmesinin gereksiz olduğunu düşündü. Meraklı karakteri, azmi ve zekasıyla gazeteci olabileceğine karar verdi. O sırada akrabalarını ziyaret için İstanbula gezmeye gitti. Ve büyük depremin içine düştü.
İstanbulda yıkık bir binadan abey abey, diye inilti halinde bir ses geliyordu. Döndüm baktım. 13-14 yaşlarında bir çocuk. Yedi kat binanın altında kalmış; kafası dışardaydı. Çocuğu görünce şoke oldum. Kurtulmasına imkan yoktu. Sigara istedi. Bunu son arzusu kabul ettim. Bir sigara yakıp ağzına tutuşturdum. Zar zor iki nefes çekti. O arada çocukluğumdan beri konuşmadığım Türkçe birden kopup geliverdi. Çocukla Türkçe konuştum.
Gözlerinin önünde çocuğun ölümü Nuriyi şoka uğrattı. Şoku atlatınca kolları sıvayıp yardım ekiplerine katıldı. Aynı zamanda Aftonbladet gazetesini arayarak deprem haberini geçti. Küçüklüğünde Almancayı öğrendiğinden Alman gazeteleriyle de temasa geçti. Bir hafta boyunca bütün deprem bölgesini gezdi. Hem yardım çalışmalarına katıldı hem gazetecilik yaptı. Böylece mesleğe de adımını atmış oldu.
ÖDÜLLER
Nuri Kinonun karakteri masabaşı gazeteciliği yapmaya uygun değil. İsveçi ve İsveçlileri çok iyi tanıdığından dönen dolapları da biliyor. Hümanist ruhu da onu aktif çalışmaya zorluyor. Haksızlığa karşı mücadele, mağdurlara sahip çıkmak asli görevi.
Deprem haberlerinden sonra İsveçe gelince uzun süre mülteci kaçakçılığı üzerine çalıştı. Ortadoğuya gidip kaçakçılarla kaçış için pazarlıklar yaptı. Tehlikeli olaylar yaşadı. Sonunda insan kaçakçılığının bütün mekanizmasını sergileyen röportaj dizisi patlattı. Bu dizisiyle 2001 yılının Altın Kürek ödülünü kazandı.
Mülteci kaçakçılığıyla ilgilenirken çocuk mültecilerin dramını gördü. Özellikle yalnız başına iltica eden çocukların seks tacirlerinin elinde fuhuş piyasasına sürüldüklerini saptadı.
Gene uzun incelemeler, röportajlar ve 2003te bir Altın Kürek daha. Bu röportaj dizisinde çocukları hem kendi amaçları için kullanan hem de fuhuş piyasasına sürenler arasında yetkililerin de bulunduğunu ortaya çıkarması İsveçi sarstı.
Özelleştirme histerisine tutulan İsveçte tercümanlık hizmetlerinin nasıl laçkalaştığı, hastanelerde, mahkeme salonlarında ne trajideler yaşandığını İsveç halkı radyodan, Nuri Kinonun sesinden ve röportajlarından öğrendiler. Tercümanın yanlış tercümesi yüzünden yumurtalığı alınan kadınlardan, söylemediği şeyleri söylemiş gibi anlatan tercüman yüzünden hapse giden yabancıların dramı halkı sarstığı gibi, istatistik bürosunun bültenlerini haber yapmaya alışmış İsveçli gazetecileri de şaşırttı. Nuri Kino, bu röportajlarıyla da 2004ün Altın Kürekini aldı.
2004 yılında ödül aldıktan sonra neler mi yaptı?
Saddamın ajanlarını ortaya çıkardı. Hem İsveçte hem ABDde. Ailelerinden alınıp bakımevlerine yerleştirilen çocukların, eğitimsiz personellerin elinde nasıl perişan olduğunu ortaya çıkardı. Gene özelleştirme histerisiyle özel sektöre devredilen bakımevlerinin, hizmet anlayışından çok uzak, fazla kar etme amacıyla kaçak ve eğitimsiz personel çalıştırdığının ortaya çıkması üzerine hükümet de harekete geçti.
Nuri şu sıralarda ortalıkta yok. Belki herhangi bir Avrupa ülkesinde gazetecilik okulunda konferans veriyordur. Belki de bakımevinde ırzına geçilen ama yetkililerin örtbas etmeye çalıştığı 14 yaşındaki Türk kızının durumuyla ilgileniyordur. Boş vakti olmadığından cebindeki CD çalardan yollarda Barış Manço ya da Orhan Gencebay, dinliyordur.