18
Mayıs
2024
Cumartesi
MİDYAT - MARDİN

Midyatlı gazetecinin gurur veren başarısı

Meğer Nuri Kino gazeteci doğmuş da haberi yokmuş. Bilseydi, liseden sonra doktor sekreterliği eğitimine gideceğine gazetecilik okuluna gider mesleğe daha erken başlardı. Ama kısmet derler ya, Nuri Kino’nun yaşam yolu da biraz raslantı biraz kısmetlerle örülmüş. Tabii her şeyden önce zeka ve yetenek. Yoksa raslantılara kalsaydı bugün İsveç’in ödül rekortmeni gazetecisi nasıl olabilirdi?

4 yaşında Midyat’tan ayrılan Nuri Kino’nun, gazeteciliğe Marmara depremiyle başlaması da sanki biraz kaderin cilvesi. Birkaç yılda bir ziyaret ettiği memleketinde Marmara depremini yaşasın ve yaşadıklarını, gördüklerini yazarak birden İsveç’te, Almanya’da haberleri manşet olsun.
Nuri, deprem haberlerinden bu yana zaten manşete çıkmayacak haber peşinde koşmuyor. Araştırmacı gazeteci olarak serbest çalışıyor. “Altın Kürek”te ifadesini bulan araştırmacılığıyla pislikleri kazıp altındaki pislikleri ortaya çıkarıyor ve skandalları bazen radyoda patlatıyor bazen gazetelerde.

Nuri’yi tanımadan önce adını duymuştum. Deprem haberlerini Afonbladet gazetesine geçmiş, radyo ve TV’de de canlı yayınlarda gözlemlerini aktarmıştı. Daha sonra radyoevinde tanıştık. Koridorlardan fırtına gibi geçer. Telefonu durmadan çalar. İsveç’in her tarafından yolsuzluk haberleri gelir. Mağdur durumda kalanlar ilgi bekler. Yetkililerden, kurumlardan hesap sorulmasını için olayın üstüne gidilmesini isterler.
Arayan İsveç’ten değilse, ya Almanya’dan ya da ABD’dendir. Oralardan arayanlar da gazetecilerdir. Kulaklarına çalınan skandal haberler hakkında Nuri’den daha geniş bilgi almak isterler. Makale ısmarlarlar.

KİMDİR BU MARİFETLİ GAZETECİ?

Nuri, 1966’da Midyat’ta doğdu. 4 yaşında Almanya’ya gitti. 8 yaşındayken de ailesi İsveç’e göç etti. Süryanilerin Mardin bölgesinden topluca Batı’ya göç ettikleri yıllar yani. Nuri’nin ailesi Stockholm’ün 40 kilometre güneyinde tam bir Süryani mahallesi haline gelmiş olan Södertalje’ye yerleşti.

Psikoloji okumak isitiyordu ama doktor sekreteri oldu. Södertalje’de çalıştığı klinik organizasyon bozukluğundan hastalar için cehennem haline gelmişti. Doktor sekreteri Nuri, kısa sürede burayı tıkır tıkır işler hale getirdi.

Genç yaştaki ilk deneyiminden sonra bar-restoran açtı. Çok para kazandı, bir tane daha açtı. İşlettiği barlarda yarattığı müşteriler arasında dostluk ilişkilerinin gelişmesini sağlayan farklı bir atmosfer yarattı. Müşterilerden biri hasta oldu mu Nuri’nun organizasyonuyla gruplar halinde hasta ziyaretine bile gidilir oldu. İşletmecilikte gösterdiği farklı anlayış ve başarıyla yılın restorancısı seçildi.

1988’de otomobil kazası geçirdi. Ölümden döndüğü kazadan sonra uzun bir süre tekerlekli sandalyede kaldı. Bu arada lisedeki hocalarından biri gazetecilik okuluna gitmesini önerdi. 12 yaşındayken okulda müsamere için yazmış olduğu “Cennet İsveç” adlı piyesi unutmayan hoca, Nuri’yi gazeteci olması yolunda ikna etmeyi başardı. Nuri okula gitti ama, yıllarca bu eğitime devam etmesinin gereksiz olduğunu düşündü. Meraklı karakteri, azmi ve zekasıyla gazeteci olabileceğine karar verdi. O sırada akrabalarını ziyaret için İstanbul’a gezmeye gitti. Ve büyük depremin içine düştü.

“İstanbul’da yıkık bir binadan abey abey, diye inilti halinde bir ses geliyordu. Döndüm baktım. 13-14 yaşlarında bir çocuk. Yedi kat binanın altında kalmış; kafası dışardaydı. Çocuğu görünce şoke oldum. Kurtulmasına imkan yoktu. Sigara istedi. Bunu son arzusu kabul ettim. Bir sigara yakıp ağzına tutuşturdum. Zar zor iki nefes çekti. O arada çocukluğumdan beri konuşmadığım Türkçe birden kopup geliverdi. Çocukla Türkçe konuştum.”

Gözlerinin önünde çocuğun ölümü Nuri’yi şoka uğrattı. Şoku atlatınca kolları sıvayıp yardım ekiplerine katıldı. Aynı zamanda Aftonbladet gazetesini arayarak deprem haberini geçti. Küçüklüğünde Almanca’yı öğrendiğinden Alman gazeteleriyle de temasa geçti. Bir hafta boyunca bütün deprem bölgesini gezdi. Hem yardım çalışmalarına katıldı hem gazetecilik yaptı. Böylece mesleğe de adımını atmış oldu.

ÖDÜLLER

Nuri Kino’nun karakteri masabaşı gazeteciliği yapmaya uygun değil. İsveç’i ve İsveçlileri çok iyi tanıdığından dönen dolapları da biliyor. Hümanist ruhu da onu aktif çalışmaya zorluyor. Haksızlığa karşı mücadele, mağdurlara sahip çıkmak asli görevi.

Deprem haberlerinden sonra İsveç’e gelince uzun süre mülteci kaçakçılığı üzerine çalıştı. Ortadoğu’ya gidip kaçakçılarla kaçış için pazarlıklar yaptı. Tehlikeli olaylar yaşadı. Sonunda insan kaçakçılığının bütün mekanizmasını sergileyen röportaj dizisi patlattı. Bu dizisiyle 2001 yılının “Altın Kürek” ödülünü kazandı.

Mülteci kaçakçılığıyla ilgilenirken çocuk mültecilerin dramını gördü. Özellikle yalnız başına iltica eden çocukların seks tacirlerinin elinde fuhuş piyasasına sürüldüklerini saptadı.
Gene uzun incelemeler, röportajlar ve 2003’te bir “Altın Kürek” daha. Bu röportaj dizisinde çocukları hem kendi amaçları için kullanan hem de fuhuş piyasasına sürenler arasında yetkililerin de bulunduğunu ortaya çıkarması İsveç’i sarstı.

Özelleştirme histerisine tutulan İsveç’te tercümanlık hizmetlerinin nasıl laçkalaştığı, hastanelerde, mahkeme salonlarında ne trajideler yaşandığını İsveç halkı radyodan, Nuri Kino’nun sesinden ve röportajlarından öğrendiler. Tercümanın yanlış tercümesi yüzünden yumurtalığı alınan kadınlardan, söylemediği şeyleri söylemiş gibi anlatan tercüman yüzünden hapse giden yabancıların dramı halkı sarstığı gibi, istatistik bürosunun bültenlerini haber yapmaya alışmış İsveçli gazetecileri de şaşırttı. Nuri Kino, bu röportajlarıyla da 2004’ün “Altın Kürek”ini aldı.

2004 yılında ödül aldıktan sonra neler mi yaptı?

Saddam’ın ajanlarını ortaya çıkardı. Hem İsveç’te hem ABD’de. Ailelerinden alınıp bakımevlerine yerleştirilen çocukların, eğitimsiz personellerin elinde nasıl perişan olduğunu ortaya çıkardı. Gene özelleştirme histerisiyle özel sektöre devredilen bakımevlerinin, hizmet anlayışından çok uzak, fazla kar etme amacıyla kaçak ve eğitimsiz personel çalıştırdığının ortaya çıkması üzerine hükümet de harekete geçti.

Nuri şu sıralarda ortalıkta yok. Belki herhangi bir Avrupa ülkesinde gazetecilik okulunda konferans veriyordur. Belki de bakımevinde ırzına geçilen ama yetkililerin örtbas etmeye çalıştığı 14 yaşındaki Türk kızının durumuyla ilgileniyordur. Boş vakti olmadığından cebindeki CD çalardan yollarda Barış Manço ya da Orhan Gencebay, dinliyordur.

Mehmet HAlis İŞ - NTV-MSNBC
Yayın Tarihi : 25 Şubat 2005 Cuma 14:29:00
Güncelleme :2 Mart 2005 Çarşamba 13:49:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
süleyman arslan IP: 85.97.168.xxx Tarih : 1.03.2005 18:04:55
Asıl görevi gazetecilik olmadığı halde gazetecilik alanında ödül alması bence iyi bir gözlemci ve gözlemlediklerini iyi yorumlayan duyarlı bir kişiliğin dışa vurumudur.Toplumsal olarak yaşadığımız ortak olgular ve olaylar bize o kadar derinden yansıyor ki! bu bizi bir şairin bir yazarın bir ressamın duygularıyla gözlemleriyle ortak bir noktada buluşmamıza önayak olmuştur.yani bize yansıyanlar duyarlılık ve etkileşim bazında bizi bir şair bir yazar vede bir ressam yapması en doğal olgudur.Bu bağlamda sayın Nuri Kino yu kutluyorum.Midyattan süleyman