Çubuk İlçesinde zihinsel engelli 63 çocuk, okulları ellerinden alındığı için tek odaya sıkıştırılmış durumda; aynı salonda oynuyor, aynı salonda yemeklerini yiyor ve aynı salonda eğitim görüyorlar
AKP, seçim kampanyasında engellilere yönelik güçlü bir kampanya başlatarak Türkiye nüfusunun yüzde 12sini oluşturan bu kesimden büyük ölçüde oy aldı. Meclise de iki engelli milletvekili taşıyan AKP, parti genel merkezinde "Özürlüler Koordinasyon Merkezi" oluşturdu: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan iki hafta önce AKPnin Meclis Grubu toplantısında, Almanya Başbakanı Gerhard Scröder tarafından verilen 25 bin Euro tutarındaki "Ouadriga" para ödülünü üstün zekalı çocuklar ile zihinsel engelli çocuklara bağışladı.
Bunlar madalyonun görünen yüzü, madalyonun diğer yüzüne bakıldığında manzara çok daha farklı. Engellilerin beklentilerini oya çevirmeyi başaran AKP, vitrine yönelik bazı uygulamalar dışında beklentileri karşılayacak köklü adımları henüz atmış değil. Başbakanın zihinsel engelli çocuklara ödül bağışladığına ilişkin haberler ekranlara yansırken, Ankaranın Çubuk ilçesinde ise zihinsel engelli 63 çocuk okulları ellerinden alındığı için tek bir odaya sıkıştırılmış durumda. Bakımları zaten zor olan çocuklar, aynı salonda oynuyor, aynı salonda yemeklerini yiyor ve aynı salonda eğitim görüyor, tabi buna eğitim denirse. Yeterli personel de olmadığı için çocuklarıyla okula giden ve her türlü bakımını yapan aileler çalmadık kapı bırakmadıkları halde dertlerine çözüm bulamamış.
Anneler de okulda
Çubuk Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi, 1985 yılında ilçeye 40 kilometre uzaklıktaki Sirkeli beldesinde faaliyete başlamış. Ancak çocukların okula gidip gelmesi her zaman büyük sorun olmuş, sara nöbeti geçiren çocukların tedavi göreceği sağlık birimi de olmadığı için 2002de ilçe merkezindeki Çıraklık-Mesleki Eğitim Merkezine taşınmış.
Okulun ilçe merkezine taşınmasıyla sorunların aşıldığı düşünülürken çocukların eğitim gördüğü bina Gazi Üniversitesi Meslek Yüksekokuluna tahsis edilmiş. Ailelerin itirazlarına rağmen "ilçeye üniversite gelecek" sloganı galip gelmiş ve engelli çocukların çileli yolculuğu da böylelikle başlamış. Okulun 63 öğrencisi, müdür dahil 8 öğretmen, çocuklarına bakmak için gelen veliler Halk Eğitim Merkezinin konferans salonuna taşınmış.
TEMPO ekibi olarak biraz sıkıntılı da olsa çocukların eğitim gördüğü şartları ailelerin desteğiyle görüntüleyebildik. Her biri özel bakım ve ilgi gerektiren okulun öğretmen kadrosunun normalde 22 kişi olması gerekirken 3ü zihinsel engelli branş öğretmeni olmak üzere 8 öğretmenle eğitim yapılmaya çalışılıyor. Yeterli personel bulunmadığı için anneler de çocuklarla birlikte okula geliyor. Çocukların tuvalet, yeme içme, temizlik gibi ihtiyaçlarını anneleri karşılıyor. Okulun yöneticileri bilgi vermekten kaçınırken, zihinsel engelli çocukların anneleri Hurisel At, Hacıkadın Kırcı, Aysun Demir, Şemsi Güneş, İkbal Balcı, Ümmühan Üzüm, Bedriye Yılmaz, Şaime Arslan çektikleri sıkıntıları şöyle anlatıyor:
"Okulumuz Sirkeli köyündeyken büyük sıkıntılar çektik, biz de servislerle her gün okula gidip geliyorduk. Okulumuz Çubuk merkeze taşınınca çok sevindik, ama yine zorluklar bizi bekliyormuş. Okul merkeze taşındı diye hiçbir hizmetli olmadığı için yemek ve temizliği kendimiz yaptık. Bu öğretim yılının başında okulda boya ve badana işleriyle karşılaştık ve okulun Gazi Üniversitesine verileceğini öğrendik. İlçe Milli Eğitim Müdürü, Kaymakam ve Belediye Başkanı ile görüştük. Hepsi, "size uygun bir bina yapılana kadar kimse buradan çıkaramaz" dedi. Bu kez bizi Aşağı Çavundu köyünde yıllardır terk edilmiş, harabe haline gelmiş, kalorifer tesisatı, uygun tuvaleti bile olmayan iki derslikli bir okula göndermek istediler. Biz zaten köyden geldiğimiz için yeniden bu okula gitmek istemedik.
MEB Özürlüler Dairesi yetkililerinden Murat Beybalta, milletvekilimiz Lokman Ayva, valilik ve bir çok yetkili ile görüştük. Hep aynı vaatte bulundular: Uygun bir yer olmadan kimse sizi çıkaramaz. Bize bu vaatler yapılırken bir hafta sonu Gazi Üniversitesinin yerleşeceği binadan boşaltılarak apar topar okulumuz Halk Eğitim Merkezinin konferans salonuna taşındı. Pazartesi günü eşyalarımızı salonun ortasına yığılmış olarak bulduk. Bütün anneler ağlayarak eşyalarımızı yerleştirirken bazı yetkililer, olay çıkarmayın sizi buradan da atarız tehdidinde bulundu.
Halk Eğitim Merkezinin personeli de buraya taşınmamızdan rahatsız olarak bize karşı tavır aldı. Sürekli bize ikinci sınıf insan muamelesi yapıldı. İki üç haftadır çocuklarımız bu salonda ders yapıyor. Yemek saatinde ders araçları kaldırılıp aynı sıralarda yemek yeniyor, teneffüsü çocuklar bu salonda yapmak zorunda kalıyor. Biz de akşama kadar çocuklarımızın bakımını yapıp, bulaşık yıkıyor ve temizlik yapıyoruz.
Çocuklarda gerileme başladı
Bizim beklememize rağmen Halk Eğitim Merkezinin girişindeki konferans salonundaki çocukları kontrol etmek mümkün olmuyor. Buraya taşındığımız son üç hafta içinde 5 çocuğumuz kayboldu, birkaç tanesini vatandaş karakola götürmüş, öyle bulabildik.
Amacımız, kendimizi acındırmak değil ama çocuklarımızın başına bir şey gelirse bunun sorumlusu kim olacak? Bu çocukların ayak altında değil, güvenlikli ve özellikleri olan bir binada eğitim alması gerekir.
Son haftalarda çocukların bir çoğunda gerileme gözlemeye başladık, çocuklar öğrendiklerini de unutmaya başladı. Küçük çocuklarımızı da mecburen yanımızda getiriyoruz, onlar da bu ortamda büyümek zorunda kalıyor. Çocuklarımız için gerekli binanın bir an önce yapılmasını istiyoruz.
Çubukta 150ye yakın zihinsel özürlü çocuk olduğunu duyuyoruz, aileler çocuklarını evlerinde saklıyorlar. İyi bir ortam olsa herkes çocuğunu getirir. Tayyip Erdoğan bey bizim sesimizi duysun, bizi sadece seçimlerde hatırlamasınlar. Melih Gökçek bir sürü kampanya düzenliyor, biz bunların hiçbirini görmüyoruz."
İlçe yöneticileri ise sorunun çözümü için çaba harcadıklarını söylemekle yetiniyor. Ancak yerel yönetimin bulabildiği çözümler de geçici. Okul yapımı için 10 dönümlük bir arazi ayrılmış, ancak yatırım programına alınmamış. Belediye ve kaymakamlık Düzceden prefabrik deprem konutları getirerek sorunu aşmaya çalışıyor. Aileler ise ısrarla okul inşaatına bir an önce başlanmasını isteyerek, "Yeter ki hükümet yatırıma başlasın. Biz gerekirse bağış kampanyaları yaparak okulun bir an önce tamamlanması için elimizden gelini yaparız. Bir iki yıl bu sefalete bile katlanmaya razıyız" diyor.
bende katılıyorum ama genel olarak dediğimizde .Yani bazı anneler hamileyken çocuklarını normal bir çocukmuş gibi beklerler dünyaya fakat çocuklarının özürlü olduğunu gören aileler şoka girerler sonradan alışmaya çalışırlar bakan aileler de var ama bakmayan aileler de var.