Fikri Akyüz, kızı olursa ismini Zahide koyacak...

İnternethaber.com yazarlarından Fikri Akyüz, atv televizyonunda yayınlanan "Bir Yıldız Doğuyor" adlı programa yarışmacı olarak katılan "Zeynep" adlı yarışmacının söylediği "Zahidem" türküsünden oldukça fazla etkilendiği için kızı olunca ismini ’Zahide’ koyacağını belirtiyor. Fikri Akyüz, "İnternetHaber" web sitesinde yazdığı yazıda şunları da belirtiyor: Kültür ve Turizm Bakanı sayın Erkan Mumcu’dan da, Neşet Ertaş’ın ismini önemli bir yere vermesini istirham ediyorum..

Fikri Akyüz'ün "Bu yetenekli isimlere dikkat" başlıklı yazısını aşağıda okuyabilirsiniz...

--------------------------------------------------------------------------------
Bu yetenekli isimlere dikkat..
--------------------------------------------------------------------------------


Dün, arşivimdeki son iki aya ait yazılarıma baktım..

Göz gezdirdiğimde gördüm ki; 10 yazıdan 9’u iç ve dış siyaset; 1’i ise mizahi yazılardan oluşuyor..

Ve düşündüm ki; bu memlekette iyi siyaset yapan, iyi bürokrat olan insanlar yanında; iyi yazı yazan, iyi beste yapan, iyi karikatür çizen, iyi şarkı söyleyen, iyi program yapan insanlar da var..

Elbette, bu kanaatim yeni oluşmadı; ancak iyi şeyler üreten insanların varlığını hep görüyoruz da ne yazık ki iyi işler yapan bu insanları görmezden geliyoruz..

Geçen cumartesi günü atv’de yayınlanan “Anadolu Ateşi” isimli halk müziği yarışmasını izledim..

Yıllardır, Turhan Yükseler ismini bilirdim; özellikle Eurovizyon şarkı yarışmasında ağırlıklı olarak aranjör sıfatıyla çalışma yaptığını hatırlıyorum..

Ancak bu programı izlediğinizde yakından tanık olacaksınız ki, bir orkestra üstelik canlı yayında ancak bu kadar iyi yönetilir ve bir orkestra üyeleri ancak bu kadar iyi çalar..

Türkülerin otantik yapısını bozmadan, bir senfonik orkestra tadında, enstrümanlara raksettiren bir bileşime tanık oldum..

Aynı programda bir şeye daha tanık oldum; o da Zeynep isimli bir yarışmacının söylediği türkü idi..

“Bozkırın tezenesi”, bozlak diyarının samimi adamı Neşet Ertaş’a ait “Zahidem” isimli türküsünü, bir yarışmacı, gafımı düzeltiyorum, bir sanatçı bu kadar mı muhteşem yorumlar?

Türküyü eşimle beraber dinliyorduk; o kadar etkilendik ki tam on dakika sessizce koltuğumuzda oturduk ve kızımız olursa ismini Zahide koymayı kararlaştırdık..(Kültür ve Turizm Bakanı sayın Erkan Mumcu’dan da, Neşet Ertaş’ın ismini önemli bir yere vermesini istirham ediyorum..)

Bir parantez daha açayım; aynı programda jüri üyesi olarak bulunan Zülfü Livaneli söz alarak “bu Anadolu böyle bir yer işte..” dedi; siyasi fikirlerinin çoğuna katılmadığım Zülfü Livaneli, bu cümleyi söylerken o kadar samimi idi ki ben de içimden “bu müzik böyle bir şey işte, siyasal düşüncelerine katılmadığım bir insanla beni aynı paydada buluşturabiliyor..” dedim..

Söz müzikten açılmışken, 93.9 frekansından yayın yapan Medya FM’de (Medya TV ile bir organik bağı yok) hafta içi her akşam 20.00’de başlayan ve Murat isimli yetenekli bir sunucunun görev yaptığı “Kervan” isimli programı yaklaşık iki aydır dinliyorum ve büyük bir keyif alıyorum..

Müzikle ilgili son olarak sözünü etmek istediğim kişiler Kıraç ve Engin Özer..

Ayıptır söylemesi, Kıraç’ı ilk dinleyenlerden biriyim; yanılmıyorsam 6-7 yıl önce radyoda bir sunucunun “sevgili dinleyiciler radyolarda ilk kez dinleyeceğiniz bir sanatçı” diye takdim ettiği Kıraç’ın, “Talihim yok bahtım kara” isimli şarkısını dinledikten sonra kasetini almış ve “bu adamda iş var” demiştim..

İşte o adam şimdi muazzam bestelere imza atıyor; bu adama “iyi besteci” diyebilmek için “Zerda” ve “Aliye” gibi, insanın gönül telini titreten besteleri dinlemek sanıyorum yeterlidir..

Engin Özer’i ise, yeni çıkardığı “Dadaş” isimli albümünden tanıyorum; Erzurumlu olduğum için albümün ismi dikkatimi çekmişti, Anadolu-rock tarzındaki şarkıları dinleyince anılan albümü almakla iyi ettiğime karar verdim..

Evet, bu topraklarda yetenekli pek çok insan var; yeter ki önleri açılmış olsun..

Bu yetenekli insanlardan biri de, Milliyet ve Penguen dergisinde çıkan karikatürlerini “Karikatürler” adı altında toplayıp Doğan Kitap’tan yayımlayan Yiğit Özgür isimli zeki mizahçı..

Yer yer cinsel ve dinsel öğeleri (“İşin doğası budur” tartışması ayrı bir konudur) baz alarak mizah yapılmış olsa da çoğunlukla, muazzam bir gözlem yeteneği sonucu zekice yapılmış esprilerden oluşan kitabı almanızı tavsiye ederim..

Tabii, bir zamanlar çok popüler olan, şimdilerde ise medyada isimlerine rastlayamadığımız bazı yetenekli kişiler de var..

Örneğin, Star’ın ilk dönemlerinde Cem Özer’in “Laf Lafı Açıyor” isimli programına metin yazarlığı yapan ve espri kalitesi yüksek olan (en azından Okan Bayülgen’den daha kaliteli bir mizahi üsluba sahip olan) Muzaffer Abayhan vardı..

Yine, 90’lı yılların başında hem Erdal İnönü’ye hem rahmetli Turgut Özal’a danışmanlık yapan ve entelektüel seviyesi yüksek aydınlardan Prof. Hikmet Özdemir de ne yazık ki artık göremediğimiz isimlerden..

Değerli ve yetenekli insanların ideolojik altyapısı, düşünsel çerçevesi, zihni donanımı ne olursa olsun, onlardan istifade etmeyi sağlayacak altyapıya zemin hazırlanması elzem hale gelmiştir..

Örneğin; bugünlerde Peyami Safa’nın tüm roman ve denemelerini, Oğuz Atay’ın ironik yazılarını okumaktan, üslup ve içerik zenginliğinin ne olduğunu bizzat gözlemlemekten mutluluk duyuyorum..

İktisatçı Thomas Gresham’ın “kötü para iyi parayı kovar” demesi, anlaşılan o ki bilimsel bir gerçeğe dayanıyor..

Ama medyada, sanatta, edebiyatta, istisnalar olmakla birlikte “kötülerin iyileri kovması” “iktisat”a mı dayanıyor, bilemiyorum!.