www.haber7.com haber sitesi Genel Yayın Yönetmeni Ünal Tanıkın bu haber sitesinde "Adaletten hortumcu kurtarma görevi" başlıklı bir yazısı var. İsterseniz aşağıda vereceğim linki tıklayarak önce bu yazıyı okuyun, sonra da yazı üzerindeki -söz konusu sayfada yorumum ekli ama- bu yorumu bir de bu sayfaya aktarmış olalım. Okuyacağınız yazının linki şöyle: http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=131223
* * *
Hortumcu hâmisi köşe yazarları!..
Ünal Tanıkın bu yazısı için öncelikle kendisine teşekkür ediyorum.
Sayın Tanık, Böyyük medya tarafından köşe edilmiş köşeli yazarların neden ve nasıl köşe olup, köşeyi döndüklerini anlatıyor bir bakıma.
Ben bu yazıdan bir de şu sonucu çıkarıyorum, şayet yanılmıyorsam
Kartel medyasının boyunu -bugün değilse de yarın- bu internet medyası devirecek galiba
Bu kartel medyası bu halkı bunu söylemekten hicap duyuyorum- boynuna ip takıp istediği yöne çekti. Çekmeye çalıştı demiyorum, evet çekti! Çekmeye de devam ediyor. Yalnız halkı mı, hükümetlere de hükmetmeye çalışıyor. Ve çoğu zaman hükmediyor da!...
Ama, öyle görünüyor ki, internet medyası işi sağlam tutarsa, kartel medyasının ya sonunu getirir, ya da onları yola getirir.
O zaman görelim kartel medyası ile bu medya sayesinde köşe olmuş hortumcu hâmisi köşeli yazarların forsunu...
[28 Aralık 2004]
Partilerin il ve ilçe teşkilâtları kapatılsın önerisi...
Kırşehir Çiğdemin sahibi Şevket Güner gazetesinde, Bu anlayıştan nedense bir türlü kurtulamıyoruz başlıklı yazısında, aynı tarihlerde Hacıbektaşa açılan yüksek okulla, Mucura açılan yüksek okul arasında bir kıyaslama yaparak Hacıbektaş Meslek Yüksekokulunun daha modern ve daha fazla imkânlara sahip olduğunu ileri sürüyor. Mucur Meslek Yüksek Okulunun 300e yakın öğrencisiyle birçok sorunla yaşadığını ve devletin oldukça üst kademesinde bulunan Mucurlu bürokratların bir telefonla aşabileceği bu sorunlarla pek ilgilenmedikleri iddiasında bulunuyor.
Öte yandan, Kırşehirli siyasîlerin birbirlerine ve çevresine karşı olan davranışlarına da değinen Şevket Güner, iktidar partisinden olan iki milletvekilinin de bir araya gelmediklerinden yakınarak milletvekillerinin ayrı kulvarlarda koştuklarını, birisinin Vali ile, diğerinin de belediye başkanıyla hareket ettiklerini iddia ederek diğer AKPlilerin de buna çanak tuttuklarından şikâyetle, özellikle siyasîlerin, bürokratları kendilerine âlet ettiklerini ve bunun zararının da Kırşehire olduğunu söylüyor.
. . . . . . . . . . . . .
Şimdi bu görüşlere kıyasla, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, bu yanlış ve hatalı tutum ve davranışları ortadan kaldırmak için radikal bir öneride bulunarak hizmete aracılık yapması gereken teşkilâtların kişisel taleplerle ilgilenmemesi gerektiğini, bakanların bile seçmenlerden çok parti teşkilâtlarının sorunlarıyla uğraştıklarını ileri sürerek parti teşkilâtlarının kapatılması gerektiğini söyledi. Gedikli, Siyaseti geçim kapısı olarak gören, bu işin esnaflığını yapanlar var. dedi. Çarpıcı açıklamalarda bulunan Bülent Gedikli, nasıl ki kurum ve kuruluşlar AB normlarına uydurulmaya çalışılıyorsa, siyasî partilerin de yeniden yapılandırılarak Amerikan sistemine uyarlanmasını istiyor. ABDde seçim öncesi 3 aylığına seçim kampanyası yürütülmek üzere teşkilatlar kuruluyor ve bu teşkilâtların seçim sonrasında görevleri de sona eriyor. Bülent Gedikli, partisinin hazineden 52 trilyon lira yardım aldığını ve bu paranın üçte birinin teşkilatlara gönderildiğini belirterek Türkiyenin yanlış politikalarla İMFye muhtaç hale getirildiğini, bunu içine sindiremediğini ve büyük üzüntü duyduğunu söylüyor.
Evet, Bülent Gedikli, bu çarpıcı iddiaları ileri sürerek radikal önerilerde bulunmuş ama, Gediklinin bu görüş ve düşünceleri yankı buldu mu? Bulmaz, çünkü doğru söyleyene ve doğru davranana prim vermemek, ilgisiz davranmak, önemsememek bize has! Çünkü biz, işimize geleni savunur, umumun ve ülkeninin yararını pek düşünmez ve önemsemeyiz! Şahsî menfaatlerimizi hep ön plânda düşündüğümüz için de hep yanılırız. Yanıldığımızın farkına bile varmayız ama, şahsiyetimiz ağır bastığı için bundan da pek ders almayız
. . . . . . . . . . . . .
Yukarda bahsi geçen konu yalnız Kırşehir örneğinde değil, Türkiye örneğinde bunu, yâni Bülent Gediklinin şikâyet ettiği konuları görebilirsiniz. Kırşehir de Türkiyenin bir parçası değil mi!
[22 Aralık 2004]
Yere tükürerek mi ABye gireceğiz?!
Kendisini şahsen tanıyorum, ancak adını bilmiyorum.
Karşımdan geliyor.
Birkaç metre kala hafifçe eğildi, kaldırıma okkalı bir tükürük savurdu.
Yanına biraz daha yaklaştığımda dayanamadım, "Yaptığını beğendin mi?" dedim. O şahıs, kendine söylendiğini bile bile hiç aldırmadan yanımdan geçti gitti.
Bu tür çirkinliklere sık sık rastlıyoruz. İnsanlarımız bu tür terbiyesizlikleri/çirkin davranışları maalesef yapıyor.
Acaba diyorum, Avrupa Birliğine adım attığımız şu sıralarda insanlarımız cemiyet/toplum içerisinde nasıl davranılacağını, nasıl hareket edileceğini öğrenecek mi ve ne zaman?
Merak ediyorum doğrusu... [18/12/2004]
Susturun şu basını!...
Kırşehirde yayınlanan Kırşehir Kervansaray gazetesinin bir rahatsızlığı var. Söz konusu bu gazetenin isim vermeden eleştirdiği bir partinin yönetim kurulu üyesi bir kişi, diyesiymiş ki, Bizi niye eleştirip duruyorlar. Paraysa para, reklamsa reklam, ihaleyse ihale; ne gerekiyorsa verelim de susturalım şunları..
Kırşehir Kervansarayın, ilerleyen satırlarında bu sözü söyleyen kişinin bir iş adamı olduğu anlaşılıyor. Bu iş adamının da bir müteahhit/inşaatçı olduğu şu satırlardan anlaşılıyor
Sadece bir yerde değil, sadece uluorta herkesin duyduğu, öğrendiği böyle bir hareketi basın kuruluşları kolayca sineye çekemez ve bunun hesabını sorar bay anti-gece, bay toraman. Siz de kimin satın alınacağını, kimin alınamayacağını öğrenirsiniz.
Ama, biraz pahalıya malolur, bunu kafanıza iyi sokun.. 1 metre çıkmalar, komşunun malına ve yola tecavüzler, sigortalar
Durumdan vazife çıkaracağınıza, çatıdan kat çıkarmalara devam edin.
Susturalım şu basını diyen, hem yersiz, hem de gereksiz bir laf etmiş dersek belki biraz hatalı ve yanlış ifade kullanmış oluruz. Adamın bildikleri var ki böyle bir laf etmiş!.. Kırşehir Kervansarayın çıkışları ise, kendine göre, yerinde ve haklı. Kendine göre diyorum
Çünkü bu işadamının söyledikleri, her yerel medyayı bağlamaz. Sus! deyince susacaklar da vardır!.. Yaptıkları ise, -yâni, inşaatta fazla kat çıkmalar vs.- gazetenin ifadesine göre, doğru olabilir.. K. Kervansaray gazetesinin de bildikleri var ki, -üstü kapalı da olsa- böyle bir açıklamada bulunuyor. Kervansaray, her kuşun eti yenmez demek istiyor. Ama bu basın camiasında, elinden gelse, her kuşun etini yemek isteyenler de yok değil hani
Cinsi ne olursa olsun, murdar olsun, çiğ pişmiş farketmez! Yeter ki kuş olsun
Yerel basının toplum, kamu, sivil toplum kuruluşları vs. üzerindeki etkisine gelince
Eh, ateş olsa cürmü kadar yer yakıyor işte
Bunun nedeni de, çekicin bir ve aynı yere vurulamaması, birlik-beraberliğin sağlanamaması
Ekonomik sıkıntılar nedeniyle yeterli ve az da olsa- kalem erbabı yetiştirilememesi ve bulundurulamaması
Hasbelkader gazetecilik mesleğine girmiş olmak
Bazı çevrelerden gelen çeşitli baskılar. Vs. Böyle olunca etkisi de bu kadar olabiliyor
[29/11/2004]