18
Mayıs
2024
Cumartesi
BEYŞEHİR - KONYA

Basında Beyşehir

Beyşehir’de rastladığım, bisikletli Rus turistlerle konuşurken, esnaftan birinin ‘’yollarını şaşırmış olmalılar’’ dediğini duydum. Birçok turistik güzergahtan uzak kalması, Beyşehir’i büyük ölçüde turizmden mahrum etti. Böyle olunca da Konya ve Isparta sınırları içindeki, Türkiye’nin bu üçüncü büyük gölü ve aynı zamanda en önemli tatlı su kaynağı, ne tarihini, ne de gurur duyduğu dünya çapındaki günbatımını, başkalarıyla pek paylaşamadı.

Turizm gelişmeyince, konaklama imkanları da zayıf kaldı. Turizmin henüz emeklediği bir yerde gezmek bazen bir zorluk bazen de bir avantaj olabilir. Bu el değmemişlik bazı turistlere cazip de gelebilir.

1993 yılında Milli Park ilan edilen göl, 650 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. Bu tektonik çöküntü gölünün en derin yeri, 10 metre. Üzerinde, irili ufaklı 33 ada bulunuyor. Ancak suyun derinliğindeki değişimlere bağlı olarak, adaların bazıları görünüp kayboluyor ve bu sayı üzerinde tartışmalar sürüyor. İsimlendirilmiş olan ve üzerinde çoğunlukla Bizans manastırlarının bulunduğu yaklaşık 20 ada var. Kızıl Ada, Hacı Akif Adası, Çeçen Adası, Akburun Adası ve Kirse Adası kalıntıların bulunduğu adalardan bazıları. Sular çekildiğinde görülen Kuş Kondu Adası da bir mezar höyük. Adaların arasında, sadece en büyüğü olan Mada Adası’nda köy yaşamı sürüyor. Diğer adalarsa, kuşlar için önemli kışlama ve kuluçkalanma yerleri.

Gölün kıyısında ilerlerken, zirvesi her mevsim karlı Anamas Dağı ile göl, bu coğrafyanın en çarpıcı manzaralarını veriyor. Gölün etrafı 154 kilometre. Göl kıyısını ve adaları gezmek için, tekne kiralamak ve gölde yüzmek mümkün. Beyşehir’in çok bilinmeyen ancak özellikle yabancı turistlerin ilgi gösterdiği özelliklerinden biri, burada domuz avcılığı yapılıyor olması. Ünlü Huğlu Av Tüfekleri fabrikası burada.

Beyşehir Gölü ve kıyısındaki aynı adlı yerleşimin bulunduğu bölgede ortaya çıkarılan Neolitik kalıntılar, burada M.Ö. 6- 7 bin yıllarında yaşam olduğunu gösteriyor. Ayrıca göl etrafında, eskiden burada yaygın bir Hitit yerleşimi olduğuna dair buluntular da var. Burasının, adı Karallia olan bir Bizans kenti olduğu da biliniyor. 1071 Malazgirt seferinden sonra, Selçuklu Türkleri’nin yönetimine geçen ve Anadolu Selçuklu devletinin yazlık başkenti olan Beyşehir, gerçek karakterini bu devirde kazanmış.

Göller Bölgesi’nin önemli gölleri, Eğirdir ve Beyşehir, birbirine iki farklı yolla bağlı. Eğirdir’den Beyşehir’e giderken, Yenişarbademli üzerinden devam eden yol, köylerin içinden, Zindan ve Pınargözü mağaralarıyla Gölyaka’daki Kubadábád Sarayı’ndan geçiyor. Bu virajlı ve yavaş ilerleyen yol, yaklaşık 180 kilometre. Aynı uzunluktaki diğer yolsa, Konya istikametinde ve çok daha rahat. Zindan Mağarası ile 12 kilometre uzunluğundaki, Türkiye’nin en uzun mağarası Pınargözü’ne uğramak isteyenler, ilk yolu, yani Gölyaka orman yolunu tercih etmeliler. Yenişarbademli’nin 11 kilometre batısında, Çaydere ormanlarının içinde bulunan Pınargözü Mağarası’nda ilerlemenin çok zor olduğu, girişindeki, hızı saatte 150- 160 kilometreye ulaşan şiddetli ve soğuk rüzgarın bunu engellediği anlatılıyor. Zindan Mağarası ise turizme açık.

EN GÜZEL YAPILAR GÖLÜN KIYISINDA

Beyşehir’in en önemli ve güzel yapıları, gölün kıyısında. Bunların içinde, 1297- 1299 yıllarında, Süleymaniye’nin (Beyşehir) kurucusu Eşrefoğlu Seyfeddin Süleyman Bey tarafından yaptırılmış olan Eşrefoğlu Camii, Anadolu’nun ağaç çatı ve direkli, düz tavanlı ulu camilerinin en büyüğü ve en özgün kalabilmiş olanı. Her gün, 08.30- 21.00 arası açık. Beyşehir’in merkezindeki en güzel mola yerlerinden biri, Beyaz Park Motel’in çay bahçesi. Özellikle buradan, günbatımında siluete dönüşen Beyşehir Regülatörü Köprüsü’nü seyretmek Beyşehir Gölü kıyısında olduğunuzu hissetmek için, yapılması gereken birkaç önemli aktiviteden biri. Köprü, bugün trafiğe katkısından çok, estetik görüntüsüyle, halkın sık kullandığı, hareketli bir geçiş noktası. Gölün etrafını arabayla dolaşmak yorucu olduğu kadar keyifli. Virajlı olduğundan, çoğunlukla tercih edilmeyen batı kıyısı, manzara düşkünleri için kaçırılmaz bir güzergah. Bu kıyıdaki köylerden biri olan ve Yenişarbademli üzerinden varılan Gölyaka’da, kazıları 1981’den beri devam etmekte olan, dillere destan Kubadábád kentinin sarayı var. Bugün bir kısmı Konya Karatay Medresesi’nde sergilenen, oldukça tahrip olmuş bu duvar çinileri, kaynaklara göre, Türk sanatının en zengin çini eserleri. Kubadábád’ın 3 kilometre kuzeydoğusunda, küçük bir adanın üzerinde, Kubadábád Sarayı’nın haremliği ve tersanesi olan Kız Kalesi var. Sadece tekneyle gidilebilen bu adada yıkık duvarlar, sur ve saray kalıntıları kalmış.

BEYŞEHİR CİVARI

Yeşildağ, gölün 30 kilometre güneyinde, taş evleri, kırmızı, pembe ve sarı renklerde yetiştirilerek ihraç edilen laleleriyle ünlenmiş, sakin bir balıkçı köyü. Burası, gölün en büyük adalarından biri olan Hacı Akif Adası’na geçmek ve buradaki Roma devri tapınak kalıntılarıyla, sarkıt ve dikitlerin bulunduğu mağarayı görmek için uygun bir nokta. Ancak mağara henüz turizme açılmadığından ve ışıklandırılmadığından, donanımlı gitmekte yarar var. Beyşehir’e 22 kilometre mesafede, Sadıkhacı Köyü yakınlarında, Eflatunpınar Anıtı bulunuyor. M.Ö. 1300 yıllarından kalma bu kutsal Hitit anıtı, üst üste ve yan yana yerleştirilen 14 kesme taş bloktan oluşuyor. Beyşehir’den Seydişehir yoluna sapıp, 15 kilometre gidince, Fasıllar Köyü tabelasını göreceksiniz. Bugün burada bulunan Fasıllar Köyü’nün yerinde bir zamanlar, Hitit kenti Mistia varmış. Tabeladan hemen önce sola, yukarıya kıvrılan, dar, toprak yol 2 kilometre sonra iki ilginç kaya anıtına varır: Kurtbeşiği Anıtı ve Atlıkaya Kabartması.

REYAN TUVİ - HÜRRİYET GAZETESİ
Yayın Tarihi : 18 Mayıs 2004 Salı 23:59:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?