18
Mayıs
2024
Cumartesi
ŞEBİNKARAHİSAR - GİRESUN
Belediye Sayfaları

Savaş, Ekonomi, ABD, Kim nerede?

Dünya siyasetindeki sistem şekillenmeleri tek kutuplu bir dünya düzenine kayarken, boş durmayan süper güçlerin oluşturdukları proje bazındaki aksiyonları geleceklerinin yeni dünya düzeninde istekleri doğrultusunda şekillenmesi yönünde.

İktisadi alanda dünya piyasaları güçlü sermayelerin insiyatifleri ile yönlendirilirken, yatırım kanallarının sevk ve idareside geleceğin karlılığına göre tayin edilmekte. Bu piyasalara hakim çevreler ülkelerin mevcut potansiyellerini değerlendirirken bir adımda önde gitmesi için karlılığını ön plana almakta. Kar olgusunun olmadığı ülkelerde büyük yatırımlar tamamen negatif değerlerde kalmakta. İstihdama katkı hiç yapılmazken, mevcut istihdamıda daraltmaktadır. Yerli sermaye tamamen dış sermayenin etkisi ile yine karlılığını belli noktalarda kursalarda, geleceğe dönük yatırımda da yine etkisiz kalmaya devam etmekte.

Devlet politikaları sürekli özelleştirme sendromu içinde kalarak yatırıma yönelmediği ve katkıyı hep özel sektörden beklediği içindir ki bu gün yoksulluk ve işsizlik bir dağ gibi büyümüştür. Borç batağının içerisine yıllarca sürüklenen devlet sermayesi sadece borcu borç ile ödemek, ötelemek yollarıyla kalkınmanın önünüde tıkar halede getirmiştir. Borç sarmalından kurtulmak için üretilen ekonomi çareleri yine bir yerlerde tıkanmaya yüz tutmuştur. Borç ödemenin yanısıra, gelişmekte olduğumuz ülkeler kategorisinde değerlendirildiğimiz üzere bunun gereği olan, sermayenin büyümesi için, kredi desteği verebilmek içinde yeni dış borçların altınada imza atmak kaçınılmaz olmakta. Üretim sektörü olmak yerine hizmet sektörü olunuz demelerinin altında yatan asıl gerçekte yine üretim mekanizmalarımızın zayıflatılması, dışa bağımlı ( tüketime) alımlara yönelinmesi, bu alımlarla dış ekonomi çevrelerinin ekmeğine yağ sürülmesinden başka bir şey olamamaktadır.

Kurtlar sofrasında çizilen ekonomi haritalarındaki yerimiz ise hiçde iç açıcı olmadığı gerçeğinide artık iyi anlamak gerekiyor. Geleceğin şekillenmesinde ekonomik unsurların önemi güngeçtikçe artmaya devam etmekte. Ya denileni yapmak arzularının gerçekleşmesi için direktifleri birebir uygulamak, Ortadoğuda ABD’nin prensliğine destek olmak, yoksa hazin sonunu hazırlayan Irak gibi rejim  bahanesi, yada silahsızlanma kisvesine sığınmak gibi nedenlerle, özgürleştirme tabirinide oturtarak yavaş yavaş çökertilme senaryolarına mahkum edilmek. Uluslararası bilinçle kastedilende aslında çıkar ve menfaatten alınacak payla orantılı, denge adı verilen staretejilere destek olmak. ABD’nin uzun yıllara yaydığı payda dan da nasibini alacağı söylenilen Ortadoğu komşularımızda yine tedirginlik içerisinde, çünkü onlar içinde hazırlanacak senaryolar konuşulmaya devam etmekte. Ateş olmayan yerden duman tütmez sözü boşa söylenmemiş olsa gerek.

Ülkeler borçlandırılmak suretiyle bağımlı hale getirilirken izlenen metodlar yine ekonomi üzerinden yapılmaya davetiye çıkarılmakta. Sanayinin gelişimindeki en temel girdiler üzerine etki kurarak bunu yasalar üzerinden etkin halede getirilmeye çalışılırak Elektrik, Akaryakıt, Doğalgaz, Haberleşme, vs. üzerinden maliyetler şişirilerek sanayinin çarkı yavaşlandırılmakta, dışa açılım bir takım birlikler kanalıyla çembere bir çember, halkaya bir halka daha eklenebilmekte. Elektriğin maliyetindeki artışı yıllara göre inceleyecek olursak, diğer dünya ülkelerinden onlarca katı bir artışla halkın hizmetine sunulduğu somut örnektir.

1954 yılında çıkarılan petrol yasaları yine bir çok engelleri açıkça anlatmakta. Yine büyük potansiyele sahip yer altı kaynakları yeterince işletilememekte, yasalar karşısında eli kolu bağlı kuruluşlar önünün açılmasını, engellerin kalkmasınıda beklemekte. Ancak ilerleme talimatlarının nereden, nasıl şekillendiği hiçbir zaman günışığına çıkarılamamakta. Bor’un işlenebilmesi ve uç ürünlere yönelinmesinin önündeki teknolojik yatırım eksikliği dikkati çekerken, en son Neptünyum elementinin çağa damgasını vuracak etkileride üstü kapalı tutulmakta..

ABD basınında da genişce bir yer tutan Büyük Ortadoğu projesinin içerisinde yer alan ülkeler üzerinede bir çok aksiyonlar üretilmekte. Ülkemizinde yer aldığı bu haritalar üzerinde Orta Asya ve kafkasya’ ya uzanan boyutuyla kilit görevimizde devam etmekte.

ABD’nin kurnazlığı Irak harekatından önceki üs taleblerinide akıllarda çağrıştırıyor. Türkiye haritasındaki askeri üs talebleri içerisinde Karadeniz sahilleri üzerindeki üs taleblerini hatırlayalım. Anlaşılan o ki Büyük Ortadoğu projesinin odak noktalarından en önemlilerinden bir ayakta kuzeydoğu Anadolu topraklarıdır.

Buradan kafkasya ya uzanacak büyük kolun oluşumuna alt zeminide yine güneydoğu odak noktası ile koordinasyona bağlı olarak gelişimini tamamlamaya hazırlanmakta. Yıllarca ihmal edilen güneydoğu ve feodal yapının getirdiği geri kalmış yöreler birdenbire gözlerin çevrildiği bir odak noktası olarak gündemlere oturmaya başladı. Yatırım öncelikleri ve teşviklerle bu bölgeler kalkındırılmaya davetiyeler hazırlandı. Davetiyelerin Ortadoğunun şekillenmesindeki payı gelecekte daha da netleşecek.

Geleceğin kaldırım taşlarını oluşturacak kuzeydoğu anadolu bölgeside yeni şekillenmelere göre sırasını beklemekte. Keza bu yörenin kaderide kendi haline terkedilmişlik içerisinde hızla göçün merkezi durumuna getirilmiştir. En fazla göçün yaşandığı bu yöreler, yer altı kaynakları bakımından en zengin bölgeler içerisinde yer almakta.

ABD “Us la akıllanmayanın sonu kötektir” mantığıyla ile Irak gibi ülkelerde yaptığı hareketların ticari boyutunuda çok iyi yaptığınıda hesaba katmak gerek. Savaş sektörü kendi içerisinde kendine göre çözümleri üretirken silah ticaretinede parmak attığını unutmamak gerek. Büyük silah üreticileri bu pazardan rantını kurmak üzere siyasi atakları içten içe tutuşturarak, yine kandırılmış hakları birbirine kırdırarak, horoz döğüşleri aksiyonları ile öpüştürdüğünüde iyi bilmekte lazım. Bilinçsiz halk kitleleri her ata binenin kılıç kuşananın peşinden kolayca kayabilmekte. Irak üzerinden dünyaya kendince çok iyi mesajlar verdiğini düşünen ABD yönetimi yine karşısında duran dünya uluslarına işkence görüntülerinin açığa çıkması sonucunda özür dilemeyide marifet kabul edebilmekte.

Kamuoyuna yansıyan haberlere bakılacak olursa; ABD halkı kendi içinde dahi Irak daki vahşet resimleri karşısında bir kamuoyu bile yaratmaktan acizken nasıl olacakti ki özgürlük nidaları atabilecek. Lüx hayatlarının devamı için kıyıma girenler katledilen sivil halkında insan hakları olduğunu unutacak bu kadarmı kopuk bir halklar topluluğu olacakti? Gelecekte de yine kendi mutlulukları uğruna başka devletlerin mutsuzlukları üzerine bir dünya şekillenmesine gidenlerin terörden korkarken nasıl olacakta dünya üzerindeki devletlerinde bu etki altından kurtarılabileceklerini taahhüt edebilecekler.

Halkı özgürleştirmenin kaynaklarını gasp ederek direktifleri altında kumanda altına alarakmı özgürleştirdiklerini düşünüyorlar? Yoksa terörden kurtulmak yerine bu kisve altında körüklemek ve silah ticaretini yaymak içinmi şekillenmelerine yön verebilmekteler. Dünya hep bu soruları kendine sora dursun, ancak dünyada her dakikada silahla onlarca insan ormanlar kadar yok olmakta. Dünya çölleşiyor, ülkeler kutuplaşıyor, Zenginler azalırken yoksulluk çoğalıyor. Afrika’nın yarısı açlıkla kıvranıyor, Asya ile topraklar çölleşiyor. Yatırımların finans kanalları bu yöne kayması gerekirken, yine silahlar konuşturuluyor, insan nesli üzerine ticari felsefeler ön planda, kapital hep bir adım önde belirli sınıflar için çabalıyor. Sonuçları ne olursa olsun kapital uğruna insanlar tüketiliyor. Yok oluşların kaçınılmaz sonuçlarına doğru ötelenmeye her gün bir önceki günü aratarak devam ediyor..

Nerelerdeyiz? sorusunu kendisine soranlar bile yanıt ararken hep mutlu hülyalar içerisinde sadece kendini değil, toplumlarıda uyutmaya yetebiliyorlar. Pembe gözlükleri daha çok takacak zamana ne kadar daha ihtiyacımız olacak? Egemenlik kavramınında AB’nin devletleştiğini de göreceğimiz güne kadarmı süreceğini düşüneceğiz? Yasalarımız üzerindeki değişimlerin çağa uygun olarak revizyonumuz olarakmı, yoksa revizyonumuzun AB entegrasyonundaki gelişime tamamlayıcı olarak değişim arayışımızmı olduğunu bileceğiz?

Hep ABD’nin dünya ülkeleri üzerine etkilerini tartışırken, şüpheci olmayıda paranoya olarak görmemektemi lazım? Eğer çok iyiydilerse neden geri kalmış ülkelere kalkınmada finans kaynağı yaratarak çözümler üretmediler? Ve neden terörden korktukları kadar daha az silah üretmediler?

Bir yanda taraf gördükleri ülkelere ses çıkartmazken, neden nükleer silah nidaları ile ülkeleri gasp ettiler? Toplumların feodal yapılarını hiçe sayarak din, dil, ırk gibi etnik yapılarını kullanarak parçalayıp sonra yönetimlerini kendilerine bağımlı hale getirmeye özen gösterdiler? Birbirine düşman hale getirilen toplumlarda silah ticaretine niye dur diyemediler? Yine ortak oldukları petrol şirketlerinin hatrına göz yumdukları paranın mutlu saltanatı gözlerinimi kör etti?

ABD kendi masumiyetini ispatlaması için üreteceği tezleri önüne koymalı ve iyi düşünmelidir.

Karşısına aldığı dünyada milyonlarca insan katlanarak artmaya devam etmekte. Sadece kendi halkını uyutabilmekte. Dünya uluslarını bu yönü ile artık kandıramıyor. Demokratikleşmenin çerçevesindeki kurdukları mantık dünya uluslarının fikirleri ile çakışmaya devam etmekte. Artık sosyal olguyuda dikkate almalı ve başta kendi içerisindeki gizlenen yoksul halkına dönüp bakarak, ulusların kalkınmasınada ön ayak olmalıdır.

Bunları yapmadığı müddetçe kendi elleriyle teröre davet çıkarmaya devam edecektir. Buradan da elde edeceği rant, ölen binlerce insanın kanına bedel olmamalıdır. Paralı orduların yarattığı dehşetin acı görüntülerinden artık ders almalıdır. Kapitalin geçmediği sosyal olgu gerçeğinide idrak ederek iyi sentezlere yönelmelidir. Tanrının insanlara bahşettiği en önemli vasfı aklı yine onlara hizmet amaçlı kullanmaya özen göstermelidir.

Tüm dünya halkları iyi biliyorlar ki hatalar;  tüm bu gerçeklerin ardındaki yönetimler ve yönetim şekillerindeki bozukluktan kaynaklanmaktadır. Sözün özü belgeler anlatmaktadır ki yönetimleri ve yöneticileri  anlatıldığı gibi demokratik değillerdir..

www.guvenin.bz.tc

www.guvenin.bz.tc
Yayın Tarihi : 9 Mayıs 2004 Pazar 00:17:27
Güncelleme :29 Eylül 2004 Çarşamba 14:45:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?