20
Nisan
2024
Cumartesi
ŞİRAN - GÜMÜŞHANE

Şiranlı Mustafa Efendi (Şeyh-i Şeyrani)

(1839-1919)

Ünü dillerde dolaşan ve Şiran topraklarında yetişen Hacı Mustafa Efendi, tüm il ve ilçelerde saygın kişiliği ve ilmi ile birçok insanın gönlünde taht kurmuş evliyalarımızdan birisidir.

Hayatı ve yaşantısı hakkında pek kaynak bulunmasa da eldeki bilgilere göre yinede çok şey yazmak mümkün.

Hacı Mustafa Efendi Boğazyayla Köyü’nün yaylasında Cıngırlık denen mevkide doğmuştur ki bu rivayet değil kesindir. Şeyrani’nin doğduğu yer bugün yıllar önce taşlarla çevrilerek günümüze kadar muhafaza edilmiştir.

Yaylada doğum sebebi Rusların Bayburt yörelerine kadar gelmeleri ile ki bu tarih 1827–1828 yılına tekabül eder. İlçedeki insanlar dağlık alanlara giderler, Sarıca köylüleri de Boğazyayla Köyü’nün yaylasındaki Cıngırlık denen mevkide çadır kurarak geceleri yaylada kalır gündüzleri gelir tarlalardan ekin biçip götürüp yaylada yerlermiş. İşte böyle bir hasat zamanı Şeyrani yaylada yağmurlu bir gecede dünyaya gelir.

Şeyrani’nin babası Sarıca Köyünden Ömer Efendidir, Annesi Babacan Köyünden Nasuh oğullarından Havva Hatundur.

Amca zadelerinden Hacı Ahmet’in anlattığına göre; Şeyrani’nin çocukluğu diğer akran çocuklardan çok farklı imiş sık, sık evden çıkarak köyün başındaki evliyada ibadet yaparmış, Hatta bugün bile köyün yanındaki tarlada taşlardan yapılmış namazgâhı bulunmaktadır.

İlk tahsilini Şiran’da yapan Şeyrani, Medrese tahsilini yapmak üzere ömür boyu kendisine kader arkadaşı seçtiği amcasının oğlu Ahmet Efendi’yi yanına alarak onunla birlikte Trabzon’a gider. Trabzon’da kayıt yaptırmak için medreseye başvururlar ve kayıtları yapılır. Ancak Taşradan gelme olmaları hesabıyla medresenin en kötü odalarından biri Şeyrani’ye verilir ve denilir ki “bu odada durursanız kaydınız yapılacak”. Bunun üzerine kapalı bir çevrede ilime, irfana susamış olan Şeyrani “yeter ki siz kaydımızı yapın biz her şeye razıyız” der ve kayıtları yapılır. Aradan fazla zaman geçmeden medrese görevlileri Şeyrani’nin engin kişiliğini ve başarısını görerek bunları medresenin en güzel odalarından birisine yerleştirirler.

Şeyrani medreseden icazet aldıktan sonra ilçeye kapanıp kalmamış sürekli evden kaçarak çeşitli bölgelere giderek yeni insanlarla, yeni ilim adamları ile tanışır, gittiği yerlerde saygı ve sevgi ile karşılanırmış. Hatta yine bir gün evden ayrılarak Uşak’ta bir dergâhta kalırken kader arkadaşı amcaoğlu Ahmet Şeyrani’yi getirmeye gider Ahmet dergâhın kapısına yaklaşınca içeriden bağırır: “Bu koku Ahmed’in kokusu, geldiğin yollara kurban olurum” demiş.

Şeyrani Uşak’tan döndükten sonra İlçede Tekke kurma çalışmalarına başlamış ve 1915–1920 yılları arasında hastane olarak kullanılan tekkenin temelleri Şeyrani tarafından atılmış. İlmini daha geniş kitlelere yayma arzusunda olan Şeyrani bu sıra köyde Telli sülalesinden Ali çavuşla arası açılır zaten gözü daha büyük topluluklar içinde olan Şeyrani göçünü Kağnı arabasına yükleyerek Çorum’a yerleşmek üzere, Evliyalar yatağı babamın toprağı dediği Şiran İlçesini terk eder ve bir daha da geri dönmez.

Çorum’a yerleşen Şeyrani, İlmi ahlakı bilgisi ile çevre il ve ilçelerinin saygısını ve güvenini kazanır ve yaşadığı yeri bir tekke haline getirerek kütüphanesini, aş evini kurup çalışmalarına devam eder. Günümüzde Şeyrani’nin aş evi ve kitaplığının 1977 yıllarında Çorum’da ayakta olduğu biliniyor.

Şeyrani’nin yazılı eserine bugüne kadar rastlanmamıştır. İlçeyi terk etmeden önce gençlik yıllarında Dilistan, Bedenistan, Gülistan isminde üç eserinin olduğu söylenir. Bunların da Cumhuriyetin ilk yıllarında yasak yayın diye bir kıl çuval içine konularak samanlığa gömüldüğü anlatılmakta, fakat samanlık defalarca yıkılıp yapıldığından yeri tespit edilememekte.

Şeyrani Şiranlı olmasına rağmen sevenleri onu Çorum şeyhi olarak adlandırmışlardır. Çorum’da sayısız öğrenci yetiştiren Şeyrani’nin ismine Türkiye Gazetesinin yayınlamış olduğu Ansiklopedilerde rastlamaktayız. Bunlarda başka kaynaklardan alıntı yapılarak şöyle denilmekte. 1920 yılında vefat eden Mustafa Haki Efendi, ilmi, ahlakı, tevazuu Tokat, Çorum, Sivas, Amasya ve Yozgat’ta dilden dile anlatılmaktadır.

Mustafa Hâki Efendi ilk tahsilini Tokat’ta yaptıktan sonra Çorum Şeyh-i Şiranlı Mustafa Efendiye talebe olup icazet aldı. Yine aynı kaynakta, Mustafa Haki Efendinin talebesi Sivaslı Mustafa Taki Efendi de vefat edince bazıları ilim bu üç Mustafa ile gitti, bunlar Çorum Şeyh-i Mustafa, Tokatlı Mustafa Haki, Sivaslı Mustafa Taki’dir demişler diye yazılıdır.

Uzun yıllar Çorum ili ve Çevre illerin saygı ve sevgisiyle yaşayan Şeyrani’nin on iki kere Hacca gittiği söylenir. 1888–1889 yıllarında yine amcaoğlu kader arkadaşı Ahmet Efendiyi bir de Tokat ili Niksar ilçesinden bir müridini yanına alarak hacca gitmek için İstanbul’a doğru yola çıkarlar. Yolda kendilerine bir de yol arkadaşı alırlar onun adını da yolcu koyduktan sonra İstanbul’a varırlar. Yanındakiler o dönem Hacca gidenlere Padişah tarafından verilen yardımı almak için Şeyrani’den izin isteler fakat Şeyrani bu yardımı almayın uyarısı yapınca yanındakiler nedenini sorar ve Şeyrani şöyle der: “Yolcu yolda kalsa gerek, Niksarlı deryada kalsa gerek Şiranlı da çölde kalsa gerek” der. Gerçekten yolcu adını koydukları mürid daha gemiye binmeden ölür, Niksarlı da gemide giderken ölür.

Amcaoğlu ile yola devam eden Şeyrani Hac vazifesini tamamladıktan sonra, elindeki bastonunu amcaoğluna vererek, “haydi sen git ben burada kalıp Peygamber efendimize hizmet edeceğim” der. Ve o hac döneminde 1828 yılında dünyaya gelen Hacı Mustafa Efendi 1898 yılında 71 yaşında Mekke de vefat etmiştir. Mezarının Cennetül Bakide olduğu söylenir. Hacı Mustafa Efendinin Ömer Efendinin aslen Konaklı Köyünden gelerek sarıca köyüne yerleştiği söylenmektedir.

Hacı Mustafa Efendi ilk haccında Mekke’den dönünce köyüne uğramış. Köyde iken babasının nişanlamak istediği Güllü Hanımla evlenmiş bu evlilikten Hacı Abdullah Efendi ile Hafız Efendi dünyaya gelmiş.

Şeyran-i Şiran’dan ayrıldıktan sonra İskilip’li Emine Hanımla evlenir. Bu evlilikten Hacı Hilmi Efendi ile Hacı Faik Efendi dünyaya gelmiştir.

Hacı Mustafa Efendi yine Tokat’da çok zengin bir hanımla evlenmiştir. Bu hanımın tüm servetini de ilim ve irşad üzerine harcadığı söylenmektedir.
Hacı Mustafa Efendi Tokat’dan Afyon’a kadar geniş bir coğrafya üzerinde ilim ve irşad görevini en iyi bir şekilde yürütmüştür.

Hacı Mustafa Efendi hakkında yakın zamana kadar elimizde bir kaynak bulunmamakta idi. Son yıllarda kendisi hakkında yapılan araştırmalara rastlamaktayız, bu araştırmalarda gerçek dışı bilgilerin çoğunluğu dikkat çekmektedir ki; bunların başında tarafımdan Osmanlıcadan Türkçeye çevrilen AHMET ŞEYRANİ’NİN Şiirleri gelmektedir. Üzülerek görmekteyim ki bu şiirler çok kaynakta Hacı Mustafa Efendi'ye mal edilmiştir. Yaptığım araştırmalara göre bu güne kadar Hacı Mustafa Efendi ile ilgili yazılı bir esere rastlanmamıştır. Her hangi bir şiiri de yoktur.

Kaynak: Bekir Celep

Vekilinize soru sormak/sorununuzu iletmek ister misiniz?
Sorular/Cevaplar