6
Mayıs
2024
Pazertesi
ORDU

Global krizlerin global aktörleri

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Rektör Başdanışmanı Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu, global krizlerin ancak global aktörler tarafından çıkarılabileceğinin çok iyi bilinmesi gerektiğini söyledi.


Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu, dünyayı saran küresel krizin kimler tarafından çıkarıldığı, çapı, alınacak önlemler, dövizin durdurulamaz yükselişinin sebepleri, Türkiye'nin küresel krizin neresinde olduğu gibi önemli konularda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Dünya'da 1929 yılından bu yana derinlik ve yayınlık açısından bugüne kadar böyle bir kriz yaşanmadığını belirten Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu, en önemli sebebinin 1990 yılından bu yana yangınlaşan globalleşme olduğu kaydetti.


Amerika'da başlayan ve dünyanı saran küresel krizin global aktörler tarafından çıkarıldığını, ABD'nin Ortadoğu'da yeni bir dünya düzeni kurmak amacıyla yaptığı askeri müdahalenin, bütçesinde meydana getirdiği cari açığında bunu desteklediğini ifade eden Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu, "Amerika'daki basılan her 100 dolardan 20 doları Amerika'da kalır. 80 doları diğer ülkelere yayılır. ABD ekonomisi dünyanın en büyük cari açık veren ekonomisidir. ABD sattığından çok satın alan bir ekonomidir. Yeni bir dünya düzenine soyunduğu Ortadoğu nedeniyle çok büyük cari açıklar vermektedir. Bu nedenle ABD dışında kalan diğer ülkelerde çok büyük oranda dolar toplanmıştır. 1,5 trilyon dolarla bunun başını Çin, Hindistan, İran, Rusya, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar çekmektedir. Bu ülkeler ellerinde bulunan bu dolar fazlalığını emin limanlarda değerlendirmek istemektedirler. Bu emin limanda yine ABD'dir. Dolayısıyla hem dışarıya dolar göndermekte yine değerlendirilmesi için ABD'ye geri dönmektedir.

Eğer bankaların kredi imkanları dar ise kime kredi vereceğini çok iyi değerlendirebilir. Ama çok ise seçim esnafında çok titiz davranmayabilir. ABD bu nedenle ülke içerisinde önemli bir yer tutan Hispanikler ve zenci kökenli ABD'lilere arkasını çok da incelemeden büyük miktarda konut kredileri verdi. Bu kredileri alanlar ihtiyaçlarından almadılar. 100 bin dolara aldıkları evleri birkaç ay sonra 110 bin dolara sattılar. Dolayısıyla zenci ve Hispaniklere bir gelir kapısı açıldı. Bu işler devam ederken ve çekler ödenirken ABD'nde tam olarak bilmediği bir nedenden dolayı konutlar satılmamaya başladı. 110 bin dolara satılan ve bankaların finansal enstrüman olarak gösterdiği konutlar 30 bin dolara satılmamaya başladı ve bankalar ödeme sıkıntısı içerisine düştüler. Globalleşme ile birbirine çok sıkı bağlanan bu ülkeler başta İngiltere, Almanya ve İspanya ülkeleri bundan etkilendi" diye konuştu.


Global bir krizin ancak global aktörlerin bir araya gelmesiyle çözülebileceğini, krizin yaygınlığı ve çapı hakkında kimsenin fazla bilgilere sahip olmadığını ve krizle beraber ABD hakkındaki yaygın inanışların değiştiğini belirten Prof. Dr. Ercan Bocutoğlu şöyle konuştu:


"Önceden yaygın bir inanış vardı. ABD'liler bir karar alıyorsa kesinlikle bir bildikleri vardır. Ama öğrendik ki, kendi kurumlarını denetleyemiyor ve kurumları teker teker çöküyor. Ancak bu tamamen çökeceği anlamına gelmez. 1929 yılında ABD kendi ekonomisini tamir ettiği gibi yine tamir edecek ve kapitalizmi ayağa kaldıracaktır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya ekonomisine şekil vermek maksadıyla IMF ve Dünya Bankası kurulmuştur. IMF'nin görevi herhangi bir ülke kısa dönemli ödeme sıkıntısı yaşarsa devreye girecek, açıklar daha büyük oranda olursa o zaman Dünya Bankası devreye girecekti. Ancak daha sonra görüldü ki bu yapılanmalar dünyanın ihtiyacına cevap verememiştir. Yeni bir oluşum için kollar sıvanmıştır. Çünkü G-7 adını verdiğimiz ülkelerinin bir araya gelerek fikir üretmelerinin yetmeyeceği ortaya çıkmıştır. Arkadan gelen diğer Türkiye, Rusya Çin ve Hindistan'ın içinde bulunduğu ikinci bir 7 ülkenin fikrinin alınmasına gerek duyulmuştur. Türk ekonomisi dünyanın söz sahibi 14 ekonomisine girecek kadar iyi bir durumda iken bazı sıkıntılar vardır. Bunların başında işsizlik oranlarımız dünya rakamlarının üzerindedir. Cari açıklarımız problem meydana getirmektedir. En önemlisi toplumun birlik ve dirliğini tehdit eden gelir dağılımı adaletsizliği söz konusudur. Yapılan gelişmeler zengini daha zengin fakirleri daha fakir yapmaktadır. 200 dünya ülkesi arasında gelir dağlımı en bozuk ülke Meksika'dır. İkincisi maalesef Türkiye'dir"

Türkiye'nin mutlaka krizden etkileneceğini ancak geçmişte yapılan yanlışların görülmesi açısından da ayakları yere basın bir ekonomik politika uygulaması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu,"ABD'liler bize hep şu akılı vermektedirler. Ekonomiyi piyasa şartlarına bağlayın. Devlet müdahalesini de bunun dışında tutun. Türkiye krizleri aşmada bu yola başvurdu ve büyük kayıplarla karşı karşıya geldi. Ama ABD kendi ekonomileri söz konusu olduğunda toplam 1.5 trilyona varan tutarları kendi ekonomik sistemlerini kurtarılması için kullanıyorlar. Türkiye ekonomisi de bu krizden mutlak etkilenecektir. Türkiye'nin dış ticaretinde yüzde 62'lik pay oluşturan Avrupa Birliği ve Rusya üzerinden Türkiye'yi vuracaktır. ABD krizi Avrupa'yı ve Rusya'yı vurup fakirleştirdiğinde onlara satacak mallarımızın miktarında ve değerinde bir düşüş yaşanacaktır. İkinci kanal turizm üzerinden gelecektir. 2009 yaz sezonu için şuan rezervasyonlar yapılmaktadır. Ancak şuan Türkiye'ye turist getiren en büyük Rus turizm şirket iflas etmiştir. Buda gösteriyor ki gelecek yıl Almanya ve Rusya'dan gelecek turistlerin sayısında azalma beklenmektedir" şeklinde konuştu.


Türkiye'nin dövize yüksek faiz vermesinden dolayı işin abartılarak Japon ev hanımlarının tasarruflarını değerlendirebileceği istikrarlı bir körfez haline kadar geldi dolara satılmamaya başladı ve bankalar ödeme sıkğini dile getiren Prof. Bocutoğlu,"Türkiye'de kredi faizleri fazladır. Çünkü banka faizleri yüksektir. Türkiye vermiş olduğu cari açıkları finansmanla kapatabilmek için dövize yüksek faiz vermektedir. Bu bizim resmi politikamızdır. Bu yüzden ülkemize döviz girdisi olmaktadır. Halbuki aynı kredileri başka ülkelerden almak daha ucuzdur. Hatta iş öyle bir duruma geldi ki, Türkiye istikrarlı bir körfez durumuna geldiğinden, Japon ev hanımlarının tasarrufu değerlendirdiği bir yer haline gelmiştir. Dolayısıyla özel sektörün büyük bir dış borcu bulunmaktadır. Kamu sektörümüzün dış borcu çok fazla değildir. Avrupa'nın en sağlam kamu borçlanması yapan ülkelerinden bir tanesiyiz. Türk banklarının hiç biri ABD'yi mahveden ve toksit finansman araçlarına yönelmemiştir" ifadelerini kullandı.


Türkiye'de doların ani yükselişini, küçük ve orta ölçekli işletmelerin krizden en az nasıl etki ile nasıl çıkabileceğinden ve krizin Türkiye'deki boyutları hakkında önemli açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Bocutoğlu sözlerine şöyle devam etti:"Türkiye'de bir özel sektör kuruluşu yurtdışındaki bir bankadan faiz oranları düşük olan kredi alıyor. Ancak bankalar tarafından sözleşmeler yapılırken 'Sizin ülkenizi yada sizin firmanızı krizde görürsek kredilerimizi geri çağırırız' deniyor.

Şuan kredileri geri çağırma süreci yaşıyoruz. Bu durum karşısındaki Türk firmaları ellerlindeki paraları dolara çeviriyorlar ve dolarla borçlarını ödüyorlar. Şuan dolardaki patlamanın temel sebebi budur. Kriz üzerinde çok konuşuluyor. Kriz üzerinde bu kadar konuşursak halkın dolar üzerindeki talebi artarak kurun daha da yükselmesine neden olacaktır. Türk finansal sistemi sağlam görülmektedir. Panik edilecek bir durum yoktur. Ancak Türkiye global krizden etkilenmesi iki aşamada ele alınmalıdır. Büyük işletmeler Türkiye ekonomisinin yüzde 5'ini oluşturuyor. Yüzde 95'ini küçük ve orta ölçekli işletmeler oluşturuyor. Biz bunlara kabaca KOBİ diyoruz. Bunların arasındaki en önemli fark şudur. Büyük işletmeler sahiplidir. Küçük işletmeler kesinlikle sahipsizdir. Büyük işletmeleri hepimiz biliyoruz. Çıkıp bağırıyorlar 'Batıyoruz'. Battıkları falan yok. Fakat batıyoruz haykırışı ile hükümet üstünde kati bir hakimiyet getirmeye çalışıyorlar. Bunların ortaya çıkardığı iki büyük sorun var. Finansal güçleri ve basın üzerindeki etkilerinden dolayı seslerini yüksek duyuruyorlar. Hükümetlerde kendilerini mutlaka ciddiye almak mecburiyetinde hissediyorlar. Büyük işletmeler batıyoruz diye bağırdıklarında ara girdikleri aldıkları küçük işletmelerin ödemelerini aksatıyorlar. Bu nedenle küçük ve orta ölçekli işletmeler üst çatı organizasyonları altında birleşmelidir. Örgütlenerek seslerini hükümet neslinde duyuracak güce kavuşmalıdırlar. Horan tek oynanmaz. Küçük ve orta işletmeler bu durumda tek başına çifte telli oynama lüksüne sahip
değil. Bu nedenle iç piyasada gıda ve tekstil alanında faaliyet gösteren işletmeler bu daralmadan nasibini alacaktır. Ancak yaklaşık 1 yıllık dönem içerisinde bu krizden toparlanarak çıkacağımızı düşünüyorum. Bu noktada dişimizi sıkmak varsa birikimlerimizi eritmeyi tavsiye ediyorum. İhracat yapan küçük ve orta ölçekli işletmeler için AB ve Rusya ana pazarları daralmıştır. Bu nedenle mutlak suretle yeni Pazar arayışları içerisine girilmelidir. Kriz zannedildiği ölçeklikle büyük değildir. Çok paniklik bir durum yok. Bizde ülke olarak bir sorun var. Her türlü problemimizi iç politik malzeme yapıyoruz. Böyle yaparsak problemleri çözemeyiz. Üstümüze gelen global krizin global aktörler tarafından çıkarıldığını bunda iç aktörlerin payının olmadığının bilinmesini istiyorum"

İHA
Yayın Tarihi : 25 Ekim 2008 Cumartesi 15:43:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?