5
Mayıs
2024
Pazar
ORDU

Mesudiyeliler: Affet bizi Karaoğlan

Köykent projesi, Bülent Ecevit’in en büyük hayaliydi. Demokratik Sol Parti (DSP) iktidardayken, altı yıl önce altı bölgede başlatılması için harekete geçildi. Ordu Mesudiye’ye bağlı 9 köy de bunlar arasındaydı. biriydi. 3 Kasım 2002 seçimlerinde DSP bölgede beklenin altında oy alarak âdeta tabana vurunca gözler Mesudiye’deki köykente çevrildi. Ancak burada da durum farksızdı. Mesudiye’de beşinci parti olan DSP, buradaki köykentte 82 oy alabilmişti. 

Üstelik köylerden birinde 4, bir başkasında ise sadece bir oy alarak tabana vurmuştu. Medyada o dönemde çıkan “15 trilyonluk yatırıma rağmen Karaoğlan’a ihanet ettiler.” haberlerine karşı köylüler kendilerini “iki açıdan” savunuyor: Bir, başka partiden aday olan hemşehrimize oy verdik; ayrıca DSP’nin barajı aşamayacağı görülüyordu.

NİYE MESUDİYE?

Bu ‘ihanet’ imajının verdiği ezikliği 4 senedir üzerlerinden atamayan Mesudiye’nin köykentlileri, 5 Kasım’da vefat eden Ecevit’in hakkını ödemeyecekleri görüşünde. “DSP’ye vefa borcumuz var.” diyen 9 köyün sakinleri, Ecevit’in hatırasına hürmeten 2002’den bu yana duran köykent çalışmalarının bir an önce bitirilmesini, proje kapsamında kurulan kereste fabrikasının da atıl halden kurtarılmasını istiyor.

Türk siyasetine ömrünün 51 senesini veren Bülent Ecevit, köyden kente göçün önüne geçmek için 1970’lerde dillendirmeye başlamıştı köykenti. CHP lideriyken planlarını yapmaya başladığı hayali ancak 1999 seçimleri sonrasında kurduğu hükümet döneminde gerçekleşecekti. Köy-kent dengesi için Ecevit’in ‘olmazsa olmaz’ projesi çerçevesinde Türkiye genelinde 6 farklı bölge tespit edildi: Ordu Mesudiye, Van Özalp, Düzce Kaynaşlı, Kastamonu Daday, Niğde Çiftlik ve Mersin Tarsus. Proje için Dünya Bankası’ndan kredi talep edildi. Ordu Mesudiye’de çalışmalar daha hızlı yürütüldüğü için proje bu bölgede başladı. Diğer yerlerde ise özellikle 2002 seçimlerinin ardından proje uygulamadan kaldırıldı.

DSP Ordu İl Başkanı Murat Temel, projeyle ilgili pilot bölgelerin “köyden kente göçün önlenmesi ve tersine göç” kriterine göre seçildiğini söylüyor. Özelikle Mesudiye’nin, başta İstanbul olmak üzere dışarıya çok göç verdiğine dikkat çekerek, “Buralarda başlayacak köye geri dönüşüm diğer yerlere de örnek olacak.” diyor. DSP İl Başkanı Temel, konunun ‘esasına’ temas etse de Hürriyet Gazetesi Başyazarı ve Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi’nin Mesudiyeli olmasında hikmet arayanlar da var. Ekşi ile merhum Ecevit’in samimiyetine işaret eden Mesudiyeliler, bu diyalogun pilot bölge seçimindeki etkisini de hesaba katmadan edemiyor.

Ecevit’in projesine göre 5’ten az, 10’dan fazla olmamak şartıyla bilhassa birbirine yakın köylerin bazı ihtiyaçlar baz alınarak ‘birleştirilmesi’ hedeflendi. Bu amaçla Mesudiye’de Çavdar merkez olmak üzere Çardaklı, Dayılı, Esatlı, Göçbey, Ilışar, Kışlacık, Türkköy ve Yuvalı köyleri ‘pilot köykent’ seçiliyor.

‘ÖNCE İNANMADIK, SONRA CİDDİYE BİNDİ’

Çavdar’ın 25 yıllık muhtarı İbrahim Ünver o dönemi şöyle anlatıyor: “Muhtarları topladılar kaymakamlıkta. Dediler ki, ‘Köykent projesi kapsamında eksikleriniz tamamlanacak, noksanlarınızı ve yapılmasını arzuladığınız şeyleri bize bildirin.’ Tabii daha önce de bu tür şeyler hep söylenegelmiş. Baştan olacağına ihtimal vermedik; ancak sonraları işler ciddiye bindi.”

Evvela yoldan başlanır. Mesudiye merkez ile proje kapsamındaki köylerin arasındaki güzergâh asfaltlanır. Yazın bile yolda zorlanan araçlar, artık en kötü hava şartlarında bile rahatça yol almaya başlamıştır. Su ve elektrik için gerekli altyapı tamamlanır, ardından her ne kadar bazı köylerde nüfus kışın 15-20 haneye düşse de herkesin bir araya geleceği köy konaklarının inşaatına başlanır. Türkköy’de bir ilköğretim okulu açılır. Hayvancılıkla geçinen yöre insanına ‘koyun yardımı’ yapılır. Koyun alanlardan biri de Esatlı Muhtarı Mesut Mert. “Bunlar bizim için iyi oldu. Devamı gelse de iş yapmayı sürdürsek.” diyor muhtar.

Köykentliler, yıllardır gelmeyen hizmetlerin kısa sürede başlayarak çalışmaların hızla ilerlemesine hayret eder. Bu arada Mesudiye dışındakiler de köylerinde olup bitenden haberdardır. Daha önce sadece yazları kısa süreliğine gelenler artık yerleşmeye niyetlidir. Bu amaçla birçok kişi ya eski evlerini onarır ya da yeni inşaatlara başlar. Köykent’in Sivaslı damadı Salih Kalaycı da projeyi duyunca kendi memleketine değil de eşinin köyüne, Türkköy’e ev yapmış. Yeni ev için ilk temeli atan isim ise Türkköylü İsmail Akbulut. Çocuklarının da yardımıyla bahçeli bir ev yapar Akbulut: “25 bin YTL masraf ettik. Proje olmasa ev inşaatına da başlamazdık. Ama şimdi birçok şey eksik kaldı.”

Köykente güvenip ev inşaatına başlayanlar sadece Türkköy ile sınırlı değil. Esatlı köyü muhtarı Mesut Mert, köykent merkezi Çavdar’da 20 inşaat bulunduğunu söylüyor. Köyle aynı adı taşıyan yaylaya bile çoktan ev yapılmaya başlanmış.

Köykentin en önemli atılımlarından biri de Dayılı’da kurulan kereste fabrikasıydı. Köykenti kalkındırmak için 650 bin YTL krediyle kurulan kereste fabrikasında 2 vardiya ile 39 kişi çalışabiliyordu. Böyle bir müessesenin açılacağını duyan İstanbul’daki Mesudiyeliler de yardım toplamışlardı fabrika için. Bülent Ecevit, açılışa gelmeden önce de 60 ilkokul sırası yapılmıştır ‘ilk ürün’ niyetine.

ECEVİT, ÇOCUKLAR GİBİ ŞENDİ; AMA…

Eylül 2001’deki fabrika açılışına katılan Başbakan Ecevit’in o günkü “heyecanlı mutluluğunu” fabrika müdürü Sadettin Akkaya şöyle tasvir ediyor: “Neticede Sayın Ecevit’in hayaliydi köykent. Hele fabrikanın açıldığını görünce sevinci katlanmıştı sanki. Yüzünde devamlı bir tebessüm vardı. Açılış günü bu fabrikada yapılan sıralardan birine oturmuştu merhum başbakan. Sonra birisi sıraların köykent fabrikasında yapıldığını söyledi kendisine. O kadar çok sevindi ki, sevincini belli eden ‘oh’lar çekti birbiri ardına.”

Başbakan, çalışmalardan memnun kalmakla yetinmez, fabrikaya iş verilmesini sağlayacağını da söyler. Ardından Milli Eğitim ve diğer kurumlardan o kadar çok sipariş gelmeye başlar ki yetiştirememe tehlikesi baş gösterir ve ciddi sıkıntı yaşanır. Türkköy muhtarı Hüseyin Erdem’e göre bu sıkıntılar düzensizlikten kaynaklanmıştır: “Yönetim kurulundakiler hep bizim arkadaşlarımız ama aramızda işletmeden, ticaretten anlayan adam yok. Stoklarımız yetersizdi, sermaye sınırlıydı. Bu yüzden bir süre sonra problem yaşadık.”

Devletten alınan kredinin ödeme zamanı gelince dertler başlar. Borç giderek faize biner. Devletin alacağı üç kat artarak 1 milyon 800 bin YTL’ye kadar çıkınca, borç yapılandırmasına gidilir. Buna göre ödemeler 11 yıla yayılır ve borç 800 bin YTL’ye düşürülür. Muhtar Hüseyin Erdem, yeterince sahip çıkılmadığı için bu borcun da faize bindiğini ifade ediyor. Kefalet konusu ise başlıbaşına ayrı bir problemdir. İsmet Ertürk gibi birçok ‘köykentli’ kredi alınırken kefil yapılmıştır. Halihazırda çalışmayan Ertürk, borcu ne yapacağını kara kara düşünüyor: “Bize denildi ki gelin kefil olun, problem çıkmaz. Biz de memleketimiz kalkınsın diye kefil olduk. Ama ne bilelim bu hale geleceğini. Durduk yere devlete borçluyuz. Üstüne bir de bu borç sebebiyle icralığız.”

Köykentin sembol fabrikası şimdilerde ipotek altında ve atıl vaziyette. Çavdar köyü muhtarı İbrahim Ünver’in söyledikleri ise meseleyi özetler mahiyette: “Bizim neyimize gerekti fabrika yönetmek, ne anlarız bunlardan.” Belli ki köykentlilere balık tutmak öğretilmiş; ama balığı nasıl satacağı tam olarak öğretilmemişti.

PROJE DURUNCA ELDEKİLER DE GİDER

Çavdar’ın merkez köy olması hasebiyle birçok merkezî bina buraya yapılmış. Daha önce var olan; ancak kapanan jandarma karakolu yeniden açılmış, sağlık ocağı genişletilerek doktor, hemşire gelmiş. Eski ilköğretim okulu elden geçirilerek kültür evi yapılmış, futbol ve basketbol sahası inşa edilmiş. Hatta şimdilerde ineklerin otladığı yüzme havuzu bile düşünülmüş.

Ancak proje sekteye uğrayınca eldeki imkânlar da kaybedilmiş. Çavdar’dan önce doktor ve hemşire ayrılmış, sonrasında da ambulans alınmış. Belki de en acısı köykente ait itfaiye aracının buradan gidişi. Projenin ilk yıllarında köyde çıkan bir yangın sonrası alınan itfaiye aracı şimdi Mesudiye merkezde. Muhtar İbrahim Ünver en çok da buna üzülüyor: “Aracı kendi imkânlarımızla aldık. Ama dediler ki buna 24 saat bekleyecek şoför lazım. Nereden bulalım. Bir müddet kendi imkânlarımızla karşıladık; dayanamayınca da ilçeye gönderdik aracı.” Ünver, itfaiye aracı için yaptıkları garaja baktıkça o günleri yad ederek derin bir ‘of’ çekiyor.

Köykentteki eksilmeler ve eksiklikler tabii ki Çavdar ile sınırlı değil. Mesela Esatlı’nın köy konağı hâlâ tamamlanmayı bekliyor. Karla kaplı oyun parkı ise belli ki çocuklara hasret. Türkköylünün en büyük derdi ise su. Şebeke tam oluşturulamadığı için birçok hane, suyu kendi imkânlarıyla evlerine almak zorunda kalmış. Göllü Yayla’ya elektrik gelmesine ne kadar sevinse de Türkköy halkı susuzluk konusunun çözülmemesine o kadar eleştiriyle yaklaşıyor.

ECEVİT, ERDOĞAN’A RİCA ETMİŞ

Köykentin yine de prestij vesilesi olduğu açık. Diğer köylerin kendilerini kıskandığını düşünen Esatlı Muhtarı Mesut Mert, insanların şaka yollu da olsa bakışlarının değiştiğini söylüyor. Yeni yardımlar gündeme geldiğinde diğer köyler, “Siz köykent projesiyle alacağınızı aldınız, bırakın da biraz da biz kalkınalım.” diyormuş. Ancak tüm bunlara rağmen Türkköy Muhtarı Hüseyin Erdem köykent projesinin öksüz bırakıldığı kanaatinde. Şimdiki hükümetin en azından eksikleri giderme adına çalışmaları tamamlamasını arzulayan Erdem, “Hatta merhum Ecevit bunu başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a da söylemiş. Yeni şeyler değil; sadece daha önce başlananların bitmesini talep ediyoruz.” diyor.

3 Kasım 2002 seçimlerinde “DSP’ye ihanet etmekle” suçlanan köykentliler bu eleştirilere katılmıyor. 1050 seçmenden sadece 4 kişinin DSP’ye oy verdiği ‘köykent merkezi’ Çavdar köyünün muhtarı İbrahim Ünver, durumu şöyle izah ediyor: “O yıl amcam Fadıl Ünver başka bir partiden milletvekili adayı oldu. Biz de o seçimde siyasî kimliğimizi palto gibi çıkartıp astık. Hemşehricilik ve akrabacılık baskın geldi. Ama diğer birçok köyde DSP’ye yüzde 50’yi aşan oy çıktı. Bizim merhum Ecevit’e ve köykent projesine kaşı olmamız söz konusu değil. Şimdi bakıyorum da köykent için yapılanları değil bir, iki-üç vekil dahi yapamazdı.” Ünver’in söylediklerini Türkköyü muhtarı Hüseyin Erdem tasdikliyor. Kendi köyünde 58 seçmenden 39’unun oyunu DSP’ye verdiğine işaret eden Erdem, bu anlamda Türkköy’ün yüzünün ak olduğunu ifade ediyor.

OY AZLIĞINA DEĞİL, KÖYKENTE ÜZÜLDÜ

Köylülerin görüşlerine katılan DSP Ordu İl Başkanı Murat Temel, Ecevit’in bu projeyi oy kaygısıyla başlatmadığını kaydediyor. Hatta az oy çıkmasının Bülent Ecevit’i üzmediğini söylüyor. DSP’ye 9 köyden sadece 82 oy, Yuvalı’da ise tek oy çıkmasında partinin barajı geçemeyeceği endişesi de etkili olmuş. Oy konusunda pişmanlık yaşayanlar da var. Esatlı köyünden Nejat Türkcan bunlardan biri. Son seçimde DSP’ye oy vermediğini söyleyen Türkcan, “Aslında yaşı ilerledi diye birçok kimse reyini vermedi. Niye yalan söyleyeyim ben de vermedim. Yine de şimdi düşününce diyorum ki keşke barajın altında kalsa da oyumu DSP’ye verseydim.”

Her şeye rağmen tüm köykentliler Ecevit’in vefatının ardından hüzün ve mahcubiyeti birlikte yaşıyor. Ordu’dan cenazeye katılmak için, köykent toprağıyla birlikte yola çıkan 20 otobüslük konvoy ve geride kalanların okuttuğu mevlitler bunun göstergesi.


Aksiyon
Yayın Tarihi : 19 Kasım 2006 Pazar 23:35:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?