5
Mayıs
2024
Pazar
ORDU

Yazıcıoğlu: İdamdan yanayım

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, suçlulara verilen cezaların vicdanları rahatlatmadığını savunarak, "Ben kesin söylüyorum idamdan yanayım" dedi. 

Parti çalışmaları kapsamında Samsun'un ardından Ordu'nun Ünye İlçesi'ne gelerek bir gece konaklayan BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, partililerle konakladığı otelde düzenlenen yemekte biraraya geldi. Yemekte parti çalışmalarının yanı sıra ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yazıcıoğlu, "Ne iğrençlik" diye yorumladığı tecavüz olaylarından biri olan Şırnak'ta tecavüz ettiği 2 kız çocuğunu öldürdüğü ve 6 kız çocuğuna tacizde bulunduğu gerekçesiyle tutuklanan A.B.'nin Devlet Hastanesi'ne getirilmesinin ardından yaşanan linç girişimi olayına değindi.

Polisin tutukluyu linçten zor kurtardığına işaret eden Yazıcıoğlu, "Halk linç edecekti. Çünkü vicdanı rahatlatmıyor ona verilen ceza. 17 aylık bir çocuğa bile tecavüze kalkışmışlar. Onu kirletecek, sonra da boğazını sıkacak öldürüp kör kuyuya atacak, sonra da birkaç yıl yatıp çıkacak. Ben kesin söylüyorum, ben idamdan yanayım, ben idamdan tarafım. Çünkü suç ve ceza eşit olmadığı zaman adalet olmaz. Ne kadar suçsa o kadar cezadır. Belki kimileriniz beni çok katı bulabilirler. Ama bu katı katılık değil. Siz eğer adaleti sağlamazsanız, vicdanlar rahat etmezse; ondan sonra kan davaları devam eder, işte linçler devam eder ve bu ülkede huzur, bereket ve asayiş kalmaz" dedi. 

Kapkaç olaylarına da dikkat çeken Muhsin Yazıcıoğlu, "Eskiden dağ başları güvensizdi, şimdi şehirler güvensiz hale geldi" diye konuştu. Parti olarak temel sorunları çözme kararlılığı içerisinde olacaklarını, öncelikle bir adli reformun üstüne ciddi bir hukuk gerçekleştirileceği, devletin yeniden yapılandırılmasının sağlanacağını ifade eden Yazıcıoğlu, "Yargı, yürütme, yasama erkleri hem birbirinden ayrı olacak hem de birbirlerini denetleyecek. Böylece devlet bir sac ayağının üzerine oturmuş olacak. Siyasi partiler yasası demokratikleştirilecek. TBMM'yi doğrudan vatandaşımızın seçebileceği adaletli bir seçim kanunu çıkarılacak. Meclis gerçek anlamda denetim yapacak. Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilecek" şeklinde konuştu. 

Yazıcıoğlu, hükümetin Meclis dışından oluşturulmasına imkan verilmesi gerektiğini savunarak şunları söyledi: "İcrada bulunan ile denetim yapan aynı olamaz. Yani ben hem icra makamında olacağım hem de kendimi denetleyeceğim. Güçlü olan ihlal yapıyor, ihlal eden güç kendi kendisini denetleyecek. Hiçbir siyasi iktidar iş başında iken kendi bakanını Yüce Divan'a sevk etmemiştir. Bir tane Özal döneminde var. İş başından uzaklaştıktan sonra yeni bir hükümet gelecek, ondan sonra eski dönemin defterini açacaklar. Onunla ilgili ihtiyaç varsa Yüce Divan'a gönderilecek. Yüce Divan'da mahkeme sonuçlanma noktasına geldiğinde diyecekler ki: 'Karar veremiyoruz. Çünkü zaman aşımına uğradı'. Ne ala bir memleket değil mi? Meclis kendi çoğunluğuyla oluşturduğu iktidarı denetlemiyor. Yanlış bir mekanizma. İşte bundan dolayı Türkiye'de yolsuzluklar önlenemiyor ve milletin hakkı, hukuku korunamıyor. Dokunulmazlık ancak kürsüde olur. Ama suç işlemişsem yakama yapışılmalı. Trafik suçu işleyecek, cinayet var arada, adamın dokunulmazlığı var. İhale yolsuzluğuna karışmış ama yargılayamıyorsun. Ondan sonra o partiden o partiye atlaya atlaya gidiyor. Olur mu böyle bir şey? Bunları kaldırmamız lazım."
Kürt-Türkmen, Alevi-Sünni şeklinde bölücülük yapılmaya çalışıldığını ileri süren Muhsin Yazıcıoğlu, "Kürt-Türk, Alevi-Sünni, Laz-Çerkez, Boşnak bunlar yapay ayrımlardır. Ben alt kimlik, üst kimlik diye bir şey tanımıyorum. Alt kimlik toprak, üst kimlik bayrak. Toprağımızla bayrağımız altında hepimiz biriz, bir milletiz. Kız aldık kız verdik. Kanımız kanımıza, soyumuz soyumuza karıştı. Asırlardır Anadolu kazanında kaynıyoruz. Mevlana hoşgörüsü ile Yunus'un sevgi anlayışı ile. Bu kadar birliği olan bir milleti bölmek isteyenler hainlerdir. Alçaklardır. Bu hainler ve alçaklara da inşallah geçiş vermeyeceğiz. Ben şahsen PKK'yı Kürt'ten kesinlikle ayırıyorum. Çünkü Kürt kardeşim, ama PKK düşmanımdır" ifadelerini kullandı. 

Terör konusuna da değinen Yazıcıoğlu, şöyle devam etti: "PKK düşmanımsa, düşmanımın dostu da düşmanımdır. Onlara destek sağlayan uluslararası hangi güçler varsa ona diyeceğim ki; 'Benim her gün canımı alan bir örgüt var. Sen buna destek veriyorsan onunla sen aynısın benim için, canına okurum'. Beka Vadisi'nde kamplar kuruldu. 15 yıl adam orada eğitti içeriye geldi, vurdu, bizde cenaze kaldırdık. En sonunda bir komutan gitti Suriye sınırına bir bağırdı Apo'yu hemen çıkardılar. Demek ki sadece bağırmak yetiyormuş. Ama böyle değil. İşin arkasında başka şey var. O zaman Apo'nun süresi dolmuştu. Kullanma süresi bittiği için onu çıkardılar, bizim kucağımıza vereceklerdi. Kucağımızda ateş topuydu. Yakmaması için ne lazım? Affedilmesi lazımdı, ölmemesi lazımdı. Onun için de hemen ona uygun siyasal bir yapı kuruldu. Türkiye'deki bütün tepkileri azaltacak bir metotla koruma altına alındı. Bu işler bilinçli yapılıyor. Ama arkadaşlarla Suriye'ye gittik geldik, akıllanmışlar. Kendi toprağınıza geldiniz diyorlar. İnşallah böyle gider. Terörü anladığı dille yok edeceğiz. Terörü kim destekliyorsa anladığı dille konuşacağız" diye konuştu. 

Yazıcıoğlu ayrıca, AB'nin Türkiye'de tarıma destek verilmesini istemediğini, bu konuda dayatması olduğunu ve "Nükleer enerji üretmeyeceksiniz" dediğini iddia etti.
iha
Yayın Tarihi : 19 Aralık 2006 Salı 12:32:13


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?