5
Mayıs
2024
Pazar
TRABZON

BİR ÖMÜR BİR ŞEHİR...

Gazeteci Cevdet Alap aramızdan ayrılalı 56 yıl oldu. Trabzon basın tarihinde ayrıcalıklı bir yeri olan Cevdet Alap'ın yaşam öyküsü günümüz genç kuşak gazetecileri ile kimilerimize örnek olacak denli ilginçliklerle dolu.

1898'de Yılında Ordu'da doğmuş, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve İkinci dünya Savaşı'na katılıp ömrünün önemli bir bölümünü “Vatan Hizmeti”ne vermiş; kalan bölümünü ise “kalemini memleket menfaatine haşr ve tahsis etmiş, inkilâp gönüllüsü sıfatıyla şahsi menfaat gözetmeden karınca kaderince iyi hizmetlerde bulunmuş (…..) yazıcılık hayatında beliren şahsiyetini, hakikatperestlik, hasbilik, alayişsizlik, alçak gönüllülük vve halkçılık gibi vasıflarla hudutlandırmış (….)” bir kişilikti Cevdat Alap…

Trabzonlu gazeteci-yazar Cevdet Alap anılarını Yeniyol Gazetesi'nde 23 Ekim 1946 tarihinde yazmaya başladı. 74 yazı tutan anılar dizisi, yaşam öyküsü 26 Kasım 1947 tarihinde sona erdi. Cevdet Alap'ın yaşamı, insanlık tarihinin tragedyalarından geri kalmayacak özellikle taşıyor. Onun yaşamı, savaşın, açlığın, ölümlerin, göçlerin, evliliklerin, evlat acılarının, dostlukların, basın alanındaki sonsuz sevdaların içinden geçip Gazi Mustafa Kemal'le aynı toplantıda söyleşme olanağı bulan bir erdemle yoğrularak biçimlenen bir süreci kapsıyor. Bir Ömür Bir Şehir kitabının sayfalarında gezinip, satır aralarında konaklayarak bazı alıntılar yapıp tarihe not düşelim istedik:

ŞEYTAN ARABASI

…Bir gün öğle paydosunda dağılmıştık. Akçaabat'taki okulun alt kısmı iptidai (ilkokul), üstü rüştiye (ortaokul) idi. 1323 (1907) yılında okulumuzun önüne bir otomobil gelmişti. Sanıyorum bu “şeytan arabası”nı saatçı Hafız Abdullah Sezgin getirmişti. Bütün Pulathane halkı bu arabayı seyre doyamamıştı. Softalar, köylüler ve özellikle faytoncular homurdanıyor, “Bu Frenk icadını memlekete sokana….” diye sayıp döküyorlardı.

RUSLAR BOMBALADI, SELAMLAMA ZANNETTİK

Birinci Dünya Savaşı Avrupa'da insanları kırıp kavuruyor; şehirleri harabeye çeviriyordu. 1914 Temmuz'unda biz de bu müsibete katılmıştık. Genel seferberlik emri verilmiş, Trabzon sivil hayattan askeri hayata geçmişti. Kafile kafile asker şubeden çıkıp Güzelhisar'a akın ediyordu. Savaş korkusu içinde bir ana baba günü yaşayan Trabzon, güzel, güneşli bir günde Rus donanmasının ani baskınına uğradı.…

Batum, yönünden Trabzon'a doğru gelen gemileri seyredenler, onları Yavuz'a, Midilli'ye, Mesudiye'ye, Mecidiye'ye, Hamidiye'ye benzetenler, bu manzarayı seyrediyorlardı ki, kimse “Bunlar Rus gemisidir” diye aklının ucundan geçirmiyordu.Kalede topçular, gelenleri karşılamak için hazır duruma geçmiş, vali de motorla iskeleden donanmaya doğru ilerliyordu.…İzleyenleri şaşkına döndüren bir anda bordodan yaylım ateş başlayınca herkeste ürperme ile karışık bir alkış koptu. Türk donanması şehri ve valinin karşılayışını selamlıyor zannı veren bu salvo sonucunda; ilk mermi Cihan Oteli'ne isabet etti.

HİCRET GÜNLERİ…

…Artık Trabzon arkamızdaydı. Hele ay ışığında kayığımız yalı yalı Yoroz'u dönerken, kayıkçıların küreklerinin denizin göğsünde çıkardığı sesler eşliğinde bu şairane gece âleminde “Trabzon'dan çıktım başım selamet…” türküsünü söyledikleri an, gözyaşlarımız bir kat daha akıyor, akıyordu.… Şarlı'ya (Beşikdüzü) geldiğimiz gece hava fenalaştı. Kayığı karaya çektir. Şarlı'da barınacak yer bulmak için bir hayli zorluk çektik.…

Düşmanın Of'u geçip Sürmene'ye doğru, çetelerimizin ve halkın kahramanca direncini kırarak top ateşi altında çekilen çeteleri ve halkı takip ederek ilerlediğini, Trabzon'un da Bayburt'tan arkası kesilmek üzere olup, düşmesinin yakınlaştığını Görele'de işitince perişan olduk.…Tirebolu ve Giresun arasında Rus torpidolarının top ateşine tutulan birkaç kayıkla, birçok kimsenin mal ve can kaybından sonra sağ selamet Ordu'ya varabildik.

YENİDEN TRABZON…

… Vapurumuz Trabzon önlerinde… Savaşın yakıcı eli, araya taraya o kadar aralık arasında bizim evi de bulmuş. İlk acıyı bizim evi görünce duydum. Limanın şekli hayli değişikti.. Savaşın bir yığın enkazı yüzüstü göze çarpıyordu. Mendirek milyonlar değerinde malzeme ile dolu. İki tane upuzun vapur yana yatmış, mendirek içi de küçük büyük gemilerle dolu. Deniz kenarında yığın yığın enkaz görülüyor.

2 MİLYON STERLİN HAVAYA UÇTU

Trabzon 23 Nisan 1916'dan, 20 Nisan 1918'e kadar işgal altında kaldığı 2 yıl içinde yakılanın, yıkılanın yerine yollar, mendirek yapılmış, malzeme yığını kalmış… Mendirekteki malzemeye Amerikalı bir firmanın 2 milyon sterlik verdiğini, buna karşın satılmayıp elde kalarak heba edildiğini öğrenince öyle vahlandım ki..Çarlık Rusya'sının bıraktığı maddi servetle, köyleri şehre bağlayan örümcek ağı gibi geniş yolları yapmış ve bugüne kadar iyi kullanmış olsaymışız, bu vilayet hayli kazanç elde etmiş olurdu. Ne çare ki, yağmacılık, ilgisizlik bize hayli zarar vermiştir.

TÜRKLERE DOKUNANI YAKARIM

Rüştü Alemdar anlatıyor…“Ruslar Hos Gerasya sırtlarından, Değirmendere tarafından şehre girerken Trabzon tamamiyle boşalmıştı. Vali Cemal Azmi, çıkarken vekâletini Rum metropoliti Hırisantos'a bırakmıştı. Rus hükümeti Miltiyadi'nin Zeytinlik'teki evinde kurulmuş ve daha sonra da Boztepe'deki Nemlioğlu Kaptan'ın büyük bir evine yerleşmişti.

Yenişafak
Yayın Tarihi : 22 Şubat 2009 Pazar 16:09:13
Güncelleme :22 Şubat 2009 Pazar 17:10:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?