5
Mayıs
2024
Pazar
TRABZON

Şiddet görenlerin oranı % 97

Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği (HEGEM) Genel Başkanı Eğitimci Yazar Adem Solak, ülkemizde şiddet görenlerin oranının yüzde 97'ye ulaştığını söyledi.


Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nde bugün bir basın toplantısı düzenleyen Solak, Mardin'in Bilge köyünde yaşanan katliam sonrası incelemelerde bulunduklarını söyledi. Yapılan anketlere göre en fazla fiziksel şiddetin görüldüğü yerin Güneydoğu Anadolu Bölgesi olduğunu belirten Solak, Mardin'de meydana gelen toplu cinayet olayı ile ilgili rapor hazırladıklarını söyledi. Solak, bütün şiddet türleri hesaba katıldığında ülkemizdeki şiddet görenlerin oranının yüzde 97'ye ulaştığını ifade ederek şunları söyledi:


"Bir sosyal olay sonrası sosyal bilincilerin toplanıp alanda kapsamlı çalışmalar yapması, konuyla ilgili verileri tartışması ve kapsamlı sosyal bilim raporu hazırlaması şeklinde. Örneğin Mardin Bilge Köyü'ne olaydan 5 gün sonra ulaştık ve bir grup HEGEM üyesi bilim adamıyla orada çalışma başlattık, bu çalışmalar devam etmektedir. Muhtemelen önümüzdeki günlerde çok kapsamlı bilimsel rapor yayınlayacağız."


ÇOCUKLUĞUNDA ŞİDDET GÖRMEYENE RASTLAMADIK
Adana'daki olayla ilgili çalışma başlattıklarını da belirten Adem Solak, sözlerine şöyle devam etti: "Öncelikle işin temeli nedir, işin temeli son yıllarda gerek millet meclisi şiddet komisyonları adına yürüttüğümüz çalışmalarda gerek dernek olarak yürüttüğümüz çalışmalarda öncelikle her şeyin aileye dayandığını söylemek gerekiyor. Yani hiçbir fail yok ki çocukluğunda şiddet görmemiş olsun. Bu fiillerin içinde olan insanların ortak özelliği mutlaka ve mutlaka aile ortamlarında çocukluk dönemlerinde
şiddet görmüş olmalarıdır." Bunun istisnasına bugüne kadar rastlayamadıklarını anlatan Solak, şöyle konuştu: "İkinci faktör eğitimi görüyoruz. Ailede sıkıntılı büyüyen çocuklar eğitim sistemi içersinde rehabilite olacak imkanlara sahip olmadığı zaman iş daha da kötüleşiyor. Eğitim boyutuna baktığımız zaman özellikle okulların kalabalık olması, rehberlik hizmetlerinin yetersizliği, aile okul yakınlığının sağlanamamış olması risk altındaki çocukların ailede risk altında büyüyen çocukların giderek daha da şiddetli bir risk süreci içine girdiğini görüyoruz"


ÇOCUK KORUMA KANUNU TAM OLARAK İŞLETİLEMİYOR
Solak, 2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu çıkartıldığını hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Çocuk koruma kanunu İçişleri, Milli Eğitim, Sağlık, Adalet, Çalışma Bakanlığı ile yürüyen bir sistem. Aslında iyi düşünülmüş bir sistem ancak Çocuk Koruma Kanunu'nun işleyişine baktığımız zaman henüz çok az ilde işin gereği çalışmalar yapılabilmektedir. Bu kanun iyi işlerse bu 5 kurum bu kanuna göre kendini organize edebilirse yeni yetişen çocuklarla ilgili nesillerle ilgili daha ümitli, daha rahat  olabileceğiz. Komisyonlar, kişiler, kurumlar büyük bir olay olduğu zaman ortaya çıkan bir tablo sergiliyor, sonrasında yine her şey kendi haline bırakılıyor. Öncelikle tüm illerin ilçeler ve köyler dahil risk haritalarının çıkartılması gerekir. Bu henüz hiçbir ilde yapılmış değil."


Mardin'de böyle bir modeli başlattıklarını anlatan Solak, şunları söyledi: "12 bilim adamı uzmandan oluşan ekiple Mardin'in köylerine varıncaya kadar tüm kurumların raporları, verileri ve insanlarla iletişim kurarak bilgiler alma dahil kapsamlı bir risk haritasını hazırlıyoruz. Bu esasında çocuk koruma kanunu gereği tüm illerde yapılması gereken bir çalışmadır."  Bu çalışmaların yapılabilmesi için işin bir de üniversite boyutu olduğuna dikkatçeken Solak, sözlerine şöyle devam etti: "Güneydoğu'daki şiddetle ilgili son 30 senede 1 trilyon dolar harcandığı varsayılıyor ancak diğer şiddette hesaba katıldığında bu rakam 2 trilyon doların üzerindedir. Bu kadar sıkıntı olan konuyla ilgili doğru dürüst bilimsel araştırma bulamazsınız üniversitelerimizde. Sıkıntı çok yönlü olduğundan dolayı tek tek değinerek sonuca doğru gidersek öncelikle ülkemizde sosyal bilimler yönü
bütün bir üniversite kurulması lazım. Acilen her bölgede sosyal bilimler yönü güçlü üniversitelerin en azından fakültelerin kurulması lazım. Biz her konuyla ilgili ayrı ayrı rapor hazırlayıp ilgili tüm kurumlara gönderiyoruz. Mardin Raporu'nu da göndereceğiz. Yaklaşık 40-60 sayfa arası bir rapor olacak."
Ortaya çıkan bilimsel sonuçlara göre tedbirler alınmazsa çözüm üretilmezse bu raporların havada kalacağını anlatan Solak, şöyle konuştu: "Örneğin TBMM Şiddet Komisyonu raporlarının havada kaldığı gibi. Bütün şiddet türleri hesaba katıldığında ülkemizde şiddet görenlerin oranı yüzde 97'dir. Bu kadar şiddetle iç içe yaşarken acaba hangi ilde, hangi kurum hangi tedbirleri aldı. Cumhuriyet dönemimizin bir çocuk politikası hala yok, bir aile politikası hâla yok. Bunun olmamasında siyasilerin sorumluluğu kadar
elbette YÖK'ün, üniversitelerin sorumluluğu vardır."
BÖLGELERE GÖRE ŞİDDET ORANLARI
Bölgelere göre fiziksel şiddet anket sonuçlarıyla ilgili bilgi veren Solak, en fazla şiddete uğrayan bölgenin Güneydoğu Anadolu Bölgesi olduğunu söyledi.
Ege, İç Anadolu, Doğu Karadeniz ve Güneydoğu Bölgesi'nde yapılan fiziksel şiddetle ilgili anket sonuçlarını da açıklayan Adem Solak, şu bilgileri verdi: "Fiziksel şiddete uğrama oranı 0-6 yaş döneminde Ege Bölgesi'nde yüzde 71, İç Anadolu Bölgesi'nde yüzde 82, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yüzde 87, Güneydoğu'da yüzde 99.7.'dir. 12 yaş arası bu oranlara baktığımız zaman Ege Bölgesi'nde yüzde 60, İç Anadolu Bölgesi'nde bu oran yüzde 66, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yüzde 82, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde
95." Solak'ın verdiği bilgiye göre, kişiliğin temeli 0-6 yaş döneminde yüzde 70 oluşuyor, gerisi 12 yaşına kadar büyük ölçüde tamamlanıyor. Yani bu olayları açıklayabilmek için herkes genelde sonuca, polisiye yönünden bakıyor işe. Bu olayların temelini anlamak2'fein gereği çalışmala gerektiğini belirten
Solak, şunları söyledi: "Bu olayın temelinde ise insanların şiddetle büyümüş olması var. Bu rakamlara baktığımızda bu esnasında ürkütücüdür. Aynı insanlara okul hayatını sorduğunuzda yüzdeler çok farklı değil. Yani ailede şiddet var, okulda şiddet var. Eğer ailede şiddet varsa, okulda da şiddet varsa her yerde şiddet vardır. Siyasette vardır, ekonomide vardır, kurumlarda vardır, sokaklarda vardır, her yerde vardır. İşin daha zor bir tarafı ülkemiz açısından şiddeti tanımıyoruz. Neyin şiddet olup neyin olmadığını bu toplumda eğitim seviyesi düşük insanlar bile tam bilmiş anlamış değil. Sadece biz yaralama öldürme gibi ağır fiilleri şiddet sayıyoruz."


SÖZLÜ ŞİDDET
Solak, yapılan araştırmalarda sözel şiddetin fiziksel şiddetten daha çok çocukların dünyasını tahrip ettiğini ortaya koyduğunu söyledi.
Duygusal şiddetin de çok etkili olduğunu ortaya koyan Solak, sözlerini şöyle tamamladı: "Aile içi şiddete baktımız zaman manzara giderek korkunçlaşıyor. Bunların derinine indiğimizde bu gençlerin annelerinden büyük ölçüde duygusal, sözel ve fiziksel şiddet gördüğünü tespit ediyoruz. Bir araştırmaya göre duygusal ve sözel şiddeti de kattığımız zaman annelerin iki kat üç kat daha fazla şiddet uyguladığını görüyoruz. Anne çoğu zaman bunun farkında değil.

iha
Yayın Tarihi : 3 Haziran 2009 Çarşamba 17:50:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?