30
Nisan
2024
Salı
TRABZON

Trabzon'un havası değişti

Aksiyon dergisi son sayısında Trabzon'u masaya yatırdı. Hranrt Dink ve rahip Santora  cinayetiyle gündeme gelen Trabzon'da neler oluyor...  Derginin "Trabzon’u asalım mı?" başlıklı yazısını aynen alıntılayarak yayınlıyoruz...
 
Trabzon bu işte ne kadar suçlu? Ya da bu, doğru bir soru mu? Bu soru bizim haricimizde bir kere sorulmuş oldu, biz de niye Trabzon sorusunun peşine takıldık.

Hrant Dink cinayetini işleyenin kimliğinin ortaya çıkmasıyla birlikte faile ait görsel malzemenin medyaya düşmesi an meselesiydi. Ogün Samast’ın bir düğün gecesinde çekilmiş ‘herkes çıldırmış olmalı’ dedirten görüntüleri, bir televizyon tarafından aynen böyle yorumlanınca Trabzon’un en eski balıkçı mahallelerinden biri olan Faroz Mahallesi’nden itiraz geldi. Mahallenin adını taşıyan geleneksel oyunları için böyle bir niteleme yapılması onları üzmüştü. Cenaze töreninin ertesi günü bir basın toplantısı yaparak bu düşüncelerini kamuoyuyla paylaşmışlardı. Aslında herkes üzülmüştü ama Türkiye’yi sarsan bir cinayetle herkesin kurduğu ilinti bambaşkaydı şüphesiz. En büyük ateş Agos ailesine düşmüştü. Peki, Trabzon’da neler olmaktaydı?

SOVYETLER YIKILDI ŞEHRİN HAVASI DEĞİŞTİ

Ulus devletle birlikte küçülen coğrafya ve kültürel iklim her şehir gibi Trabzon için düşük vizyonlu bir seyir demekti artık. Bir zamanlar onlarca sefirliğe ve finans merkezine ev sahipliği yapan şehrin kültürel dokusu giderek zayıflayacak, Türkiye gündemine bir futbol takımıyla damgasını vuracaktır. Başarıda da başarısızlıkta da kendinden söz ettiren takım, adını temsil ettiği şehrin de arka planda kalmasına sebep olacak, her şeyi futbolla izah etmenin de yolunu açacaktır. Trabzon’da çanlar çalmaya başlayacaktır. Kimse bilemezdi, Sovyet lideri Mihail Gorbaçov’un Soğuk Savaşı bitiren cümlelerinin Trabzon’un üzerine kâbus gibi çökeceğini…

Trabzon’un hikayesi 1989’da Sovyet Bloku’nun yıkılması ve Sarp kapısının açılmasıyla değişmeye başlar. Önceleri şehir ucuz malla tanışır, ekonomi hareketlenir. Sovyetler’in yerini alan ve Bağımsız Devletler Topluluğu diye anılan ülkelerle geliştirilen ticarî münasebetler Rusya’nın büyük çöküşüyle birlikte alışverişin de münasebetin de rengini değiştirir. Bilimsel tezlere konu olan Nataşa gerçeği Doğu Karadeniz şehirlerini esir alır. Cafe, bar, otel üçgeninde 10 binden fazla yeni istihdam alanı açılır. “Bu tür yerlerde mafyamsı çeteleşme olayları üst düzeydeydi. Her bölgede çeteleşme oluştu, kuzeyden gelenler kesilince burada herşey duman oldu. Haraca, tatlı paraya yer kalmadı. Çalışanların kendi iç hesaplaşmaları oldu. Son 5-6 yılda onlarca cinayet işlendi. Para hareketi durunca, hepsi açıkta kaldı. Ne edecek bu adam?” diyor yerel Kuzey Ekspres Gazetesi’nin sahibi ve yazarı Hasan Kurt.

Çok uzak değil, Trabzon’un meşhur meydanından limana doğru indiğinizde son 20 yılın canlı şahidi Çömlekçi Mahallesi her şeyi özetliyor. Sıra sıra envai çeşit ürün satan dükkanlar, onların üstünde oteller, sahile indiğinizde kahvelerde oturan yerleşik turistler, arka sokaklarda oturan sakinler. Mahalle muhtarı Refik Günaydın’la kiliseden çevrilme binanın bir üst odasında konuşuyoruz. “Bizim bildiğimiz turistler para getirir, bunlar her ay 400 bin doları yurtdışına gönderiyor. Bu rakamları bütün yetkililere ilettim.” diyor. Limana, şehir merkezine, havaalanına, yani her yere yakın Trabzon’un en eski mahallesinde 1989 yılında yalnızca beş otel varken şimdi şimdi bu rakam 39’a yükselmiş ve bir o kadar da pansiyon eklenmiş. “Bugün Çömlekçi’de yerli halktan daha fazla Bağımsız Devletler Topululuğu’ndan insanlar var.” diyen Günaydın’a göre 1989 yılına kadar, Trabzon Türkiye’nin en sakin şehirlerinden biriydi.

Son olaylarla ilgili yapılan bir toplantıda şu uyarıda bulunmak zorunda kalmış. “ Ben anlamam psikolojiden, sosyolojiden, sen bu mahallede neler olup bittiğini biliyor musun, gece vakti benim kapımı kimler çalar bilir misin? Korunaklı dairelerde oturarak bu iş anlaşılmaz”

Trabzon’un çevresinde dolaşmaya devam edelim, zira son olayların ‘çevre’ ürünü olduğu kesin. Hesap kitapla ilişkisi “Bu cinayet bana 500 YTL’ye patladı” ile sınırlı kalan bir kesim söz konusu çünkü. 17 yaş, internet kafe, öldürülen kişilerin gayrimüslim oluşu, her ikisinin de arkadan vurulması, cinayeti işleyenlerin öncesinde çevresine ilgili kişileri öldüreceklerini söylemesi, her ikisinin de tetiği çektikten sonra zafer sloganı atması, her iki gencin anne babasının ayrı oluşu, iki siyasi cinayet arasındaki benzerliklerin bazıları.

Herkesin bir çırpıda saydığı işsizlik, 250 denetlenemeyen internet kafe, parçalanan aile, sahipsiz gençlik, mafyacılık oynayan mahalle çeteleri bulunmaz bir zemin sunuyor; ancak yukarıdaki ‘tesadüfleri’ açıklamakta yetersiz kalıyor. O kişiyi öldüreceğim dediği halde engel olunmaması bu tarz eylemlerin en azından o gençlik muhitinde taban bulduğunu işaret ediyor. O muhitin bir de üniversite boyutu var.

Azmettirici olarak içeriye alınan Erhan Tuncel’in halen okuduğu İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin en popüler kantinlerinden birine sahip. Fakültede hatırı sayılır oranda ikinci öğretim öğrencisi olduğunu fakültenin kantininde her an bir partiye katılacakmış havasında dolaşan öğrencilerden anlamak mümkün. Sonradan oranın Trabzon’da bile ünlenmiş bir kantin olduğunu öğreniyoruz. Üniversite çevresinden konuştuğumuz bir hoca, bir iktisadi ve idari bilimler öğrencisini panellerle, konferanslarla olgunlaştıracak bir çevrenin olmadığından dem vuruyor. Ne okuyorsa ne görüyorsa orasıdır, farklı siyasi oluşumlara kayması muhtemeldir her yerde olduğu gibi.

ÜNİVERSİTEDE EN ÇOK SATAN KİTAPLAR

Dekanlığın girişinde camekânlı büfede sergilenen üniversite öğretim görevlilerince yazıldığını düşündüğümüz bir yığın kitap dikkatimizi çekiyor. Günün hassasiyetinden olsa gerek az sayıda kitabın içinden Militan Demokrasi ile Uluslararası Terör konulu uzun başlıklı ders kitabı gözümüze çarpıyor. Fakültenin girişinde yer alan kitap standında en çok satanları ise artık bizi şaşırtmıyor: Soner Yalçın’ın Bay Pipo ve Efendileri, 28 Şubat komutanlarından Osman Pamukoğlu’nun bütün kitapları, “Derin Devlet”, “Şemdinli’de Sınır Aşmak”…

Eski ANAP’ın önemli isimlerinden, şimdilerde siyasi hayatını DYP’de sürdüren Eyüp Aşık, cinayet zanlısı Ogün Samast’ın babasını Pelitli Belediyesi’nde işe sokan kişi aynı zamanda. O, olayın sadece siyasi gerekçelere dayanmadığı görüşünde: “McDonalds’ın bombalanması oraya gidememek meselesidir aynı zamanda. Sadece Amerikan düşmanlığı olarak görmemek lazım. Pelitlispor’da bile oynamanın bir maliyeti var; ayakkabı alınacak, maçtan sonra gazoz içilecek… Halbuki, buna bile cevap veremeyen yapı söz konusu.” Eyüp Aşık, yasal düzenlemelerin güvenlik güçlerinin elini kolunu bağladığını söylüyor. Trabzon’da tasarruf gerekçesiyle iki karakolun kapandığını da hatırlatmadan edemiyor. Aşık, bu çocukların arkasında birilerinin olabileceğini düşünüyor; ama CIA ve MOSSAD gibi çok yukarılarda bir yerde aramamak lazım diyor. Ona göre cinayetin aydınlanması Türkiye’yi daha büyük bir sıkıntıdan kurtardı.

BU ŞEHİRDE GAYRİMÜSLİM VAR MI?

1961 yılından beri Trabzon’da çıkan Kıyı dergisinin sahibi Fethi Yılmaz, öldürülen Rahip Santaro’nun komşusu aynı zamanda. “Beraber çay içerdik. İtalya’dan gelmişti ama Türkçe biliyordu. Bizim dostumuzdu. Belki biz İtalya’daki arkadaşlarından daha fazla üzüldük. Yeni gelenin bir ürkekliği var haliyle.” diyor. Santaro’nun, memleketlerine gitmesi için Rus kadınlara yardım ettiği için öldürülmüş olabileceğini düşünüyor.

Trabzon’da kaç gayrimüslim yaşıyordu? Bu şehirde yaşanan olayları bir de gayrimüslim vatandaşımızın gözüyle değerlendirmek için bu soruyu soruyorduk. Trabzon’da yaşayan ideolojik, sosyolojik yelpazeden her insana gayrimüslim bir vatandaşla tanışmak istediğimizi söyledik. İçlerinde sivil toplum temsilcileri de, gazeteciler de, sol entelektüeller de, iş adamları da, diyalog taraftarları da diyalog karşıtları da vardı. Müslümanlığından şüphe duyulan(!) bir kişinin adı geçti sadece; hiç kimsenin aslında böyle bir tanıdığı bile yoktu. Bölgenin en üst mülki amirine göre 10 Katolik, bilemedin en iyimser rakamla 50 Gayr-i Müslim vardı Trabzon’da. Bazılarına göre taş çatlasa 150 kişi. Eski Trabzon Muhtarlar Derneği başkanı ise Trabzon’da yaşayan böyle birisini hatırlamıyordu bile. Eğer konu Trabzon’da bir karışıklık çıkartmaksa burada bunun bir karşılığı yoktu.

Hasan Kurt hayali bir düşman yaratılarak cepheleşmeye yol açıldığını düşünüyor; “Olayların tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Trabzon’da özellikle son 10 yıldır kimi Pontus’tan, kimi Ermeni’den, kimi misyonerlikten dem vurdu. Evim kilisenin yan tarafında. Birkaç kez bir iki bayanın geldiğine şahit oldum. Eskiden 20-30 kişi gelirdi. Yaygın medyada, bir misyonerlik olayı tutuşturuluyor ki ister istemez bir karşı cephe oluşuyor. İnanılmaz bir propaganda yapılıyor ama gelen giden yok.” Yerel gazetelerde özellikle ısrarla hayali korkular pompalandığını söylüyor. “Buradan daha fazla İzmir’de, Bursa’da Rum yaşıyor. O zaman diyorsunuz ki birileri burada belirli bir şeye karşı cephe oluşturuyor.”

EVLİYA ÇELEBİ’DEN BUGÜNE…

Trabzon Gazeteciler Cemiyet Başkanı Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu, “Bir hücre yapılanması olduğu görülüyor.” diyor. Ona göre tıpkı Diyarbakır gibi Trabzon’a da bir kimlik giydirilmeye çalışılıyor. “İki farklı kampın merkezi gibi göstermeye çalışıyorlar. Trabzon’un arka planında Kafkasya, Çeçenistan var. Bütün bu olup bitenlerin böyle bir arka planla ilgili olabileceğini düşünüyorum.” görüşünü atıyor ortaya.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Trabzon ahalisinden söz ederken “zevk ehli, gezip tozmayı, yiyip içmeyi seven, gamsız ve kayıtsız, zarif ve aşık kişilerdir. Kadınlarının her biri birer ay parçasıdır.” der. Halen bu özellikleri muhafaza etmekle birlikte gamsız ve kayıtsız insanlar olmadıkları herkesin malumu artık. Vatan, millet, bayrak, devlet kelimelerinin geçtiği her hadiseye sıcak cevap veren bir şehir Trabzon. PKK’nın sızma girişimlerinin taban bulamayışının en büyük sebebi değişen demografik yapısına rağmen Doğu Karadeniz insanının oluşan homojen nüfusunu halen korunmasından kaynaklanıyor. Her an alevlenmeye hazır insanların yaşadığı, tez canlı, namını her şeyin üstünde tutan, pire için yorgan yakan, kötü şehirleşmeyle birlikte eskisi kadar birbirini tanımayan insanların yaşadığı yer burası. Zaman zaman hapishanede konferans veren bir öğretmen “Hiç pişman olan mahkum görmedim, bir kahramanlık türküsü gibi anlatıyorlar herşeyi.” diyor. Bütün bunlar bir tarafa, bir bayanın güvenlik içinde bir şehirde geç vakitlere kadar sokakta kalabilmesi eğer bir güvenlik göstergesi ise Trabzon pek çok başka şehirden daha güvenli bir yer.

UZUN SOKAK’TA VOLTA ATAN İŞSİZ GENÇLER

Trabzon’un merkezi neredeyse iki uzun caddeden oluşuyor. Birisinin adı zaten Uzun Sokak. Burası geçtiğimiz yıllarda uyuşturucudan kaynaklı iki boğaz kesme vakasına sahne olan bir muhit. Öte yandan Lacost gibi ünlü markalara ait mağazaların süslediği, akşamüstleri kalabalıktan adeta bir toz bulutunun kapladığı, işsiz ama gururlu gençlerin volta attığı, İstanbul’da bile rastlanmayacak tematik cafelerin bulunduğu bir yer. Bombalanan McDonalds biraz ötede, TAYAD olayları biraz aşağıda, çete hesaplaşması sokağın tam ortasında gerçekleşmiş. Az sayıda ama hatırda kalan bütün bu olaylar genişliği 200, uzunluğu 500 metre olan bu alan içinde gerçekleşiyor. Genç bir bayanın geç vakte kadar dolaşabildiği, arkadaşlarıyla çay içebildiği merkez de burası.

Bir zamanlar üniversiteli öğrenciler bir protesto yürüyüşü yapmak isterler, çarşı esnafı, “Sizi anneniz babanız buraya ha böyle bağurup çağurasız diye mi gönderdi” diyerek kalabalığı dağıtır. Bu doğal ve tabii tavır son yıllarda ulusalcı söylemle farklı bir boyut kazanmış gözüküyor. Eyüp Aşık’ın anlatımıyla 30 yıl önce de Kıbrıs’a, Gökçeada’ya yerleştirilecek “devletine sadık Türk insanı” arandığında müracaat edilen yerlerden biridir Trabzon. Yakın zamanda KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat şehre davet edildiğinde bazı yerel medyada çıkan “Kıbrıs’ı Satan Adam” manşetleri nedeniyle Trabzon’da hiçbir otele rezarvasyon yapılamaz. Bilindiği gibi Patrik Barthalemeos da şehre sokulmaz. Bütün bunlarda yerel basının büyük bir rölü dikkat çekiyor. Üniversitenin sayısal cephesinden bir hoca, yerel basın için ‘ipten alır ipe götürür’ nitelemesi yapıyor. Trabzon’da yerel gazetelerin ve yerel televizyonların bolluğu yöre halkının yarışçı kimliğinin bir yansıması fakat bu halk nezdinde karşılık bulmadığı anlamına gelmiyor.

BÜYÜKŞEHİR OLURSAK…

Zannedilenin aksine aşırı sol tabir edilen TAYAD ve diğer gruplar Trabzon’da bir taban bulabilmiş değiller. Türkiye’nin Doğu’sundan ziyade diğer illerinden gelmiş gençlerden oluştukları dikkat çekiyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi kampüsünde son olaylarla ilgili ‘faşistlere hayır’lı sloganların atıldığı bildiri okuma eylemi ilginç bir sahne oluşturdu; öğrencilerle onları fotoğraflayan basın mensuplarının sayısı neredeyse aynıydı. Hrank Dink’in cenazesinin kaldırılmasından bir gün önce Trabzon Halkevleri’nce ‘meydan’a kurulan platformda Hrank Dink olayı protesto edildi. Sadece ilk gün bir tepki aldıklarını söylüyorlar. ‘Şiddet’le ilgili görüşlerini kağıda dökenlerin ortak ifadeleri ise şöyle. “Irkçılığa, şiddete karşıyız, tetikçi değiliz. Hepimiz Ermeni’yiz sözünden rahatsızız, yani hepimiz Ermeni değiliz.”

Televizyonda yapılan tartışmaların birinde cinayet konuşulurken Trabzon’un büyükşehir olmasını istiyoruz dedi birisi, karşı masadakiler bu hızlı önerinin şaşkınlığıyla gülümsediler. “Böyle bir günde…” Evet onca ününe, şanına rağmen Trabzon, büyükşehir belediyesi değil. 250 bin nüfuslu arazide, yüksek dağlar ve her an ‘çırpınan’ deniz arasında sıkışmış coğrafyanın belki de pek çok açıdan sıkışmış insanlarının yaşadığı bir kent Trabzon. Genel seçimlerde AK Parti’nin ezici üstünlüğüne rağmen belediye başkanlığını alan CHP’li belediye başkanı M. Volkan Canalioğlu, bu daralmanın son yıllarda daha da arttığı kanaatinde. “Son birkaç yıldır eskiden olduğu gibi dışarıya göç veremiyor tam tersine göç alıyor. Artık burada bir iş bulma zorunluluğu var.” Trabzon Belediye Başkanı’na göre şehirde 11 bin işsiz var. “3 bin tane benim defterimde kayıtlı benden is isteyen, işsizin isim var. İş bulamazlarsa yasadışı iş yapıyorlar, engelliyoruz, engellemeye çalıştığımız zaman da aç mı gezelim, hırsızlık mı yapalım diyorlar.” Hizmetlerle ilgili merkezi hükümetle iyi bir diyalog içinde olduklarını söylüyor Canalioğlu.

Son olarak şehirde tartışılan bir konu daha var. Daha çok uluslararası ilişkiler çerçevesinde gündeme gelse de yöre halkının gözü ve kulağı bu tür haberlerde. 1 Mart 2003 tarihinde TBMM tarafından reddedilen tezkere öncesi ABD tarafından dile getirilen bir konu bu. Trabzon’da kurulacak askerî üs meselesi Soğuk Savaş sonrası dönemde Karadeniz’in geçirdiği dönüşümle yakından ilgili. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra kapalı deniz olmaktan çıkan Karadeniz, sadece Sovyetler’in egemenliğinde olan bir havza değil artık. Dünyada ilgi odağı haline gelmesi ise yeni enerji hatlarının geçiş noktası olmasından kaynaklanıyor. Hem doğu-batı hem de kuzey-güney istikametinde bir geçiş noktası olması Karadeniz’in önemini artırıyor. Tabii Trabzon’un da…

Türkiye, Turgut Özal döneminde Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün kurulmasına önayak olarak Trabzon merkezli bir yapılanmanın temellerini atmıştı 1990’ların başında. Amaç Karadeniz ve çevresinde meydana gelen boşluğu doldurmaktı. Şimdi ABD’nin üs taleplerini yeniden gündeme getirmesi, hatta NATO üzerinden bazı girişimlerde bulunması yöre halkının dikkatini çekiyor haliyle. Sormadan edemiyorlar, bizim buralar neden bu kadar önemli olmaya başladı? Yoksa ABD İran’ı vurmak için Trabzon’u da üs olarak kullanmak mı istiyor?

Şüphesiz bu soruların cevabı şimdilik yok. Tıpkı, son bir yılda Trabzonlu gençlerin işlediği iki büyük cinayetin arkasında kim ya da kimler olduğu sorularının cevabının olmadığı gibi…



PELİTLİ’NİN NABZI

Pelitli, 1995’e kadar köy olan 30 bin nüfuslu bir kasaba. İlk büyük yerleşim yerlerini afetlerle birlikte inşa edilen afet evleri oluşturuyor. Grinin değişik tonları binaların dış yüzeylerinde hüküm sürdüğü, birbirinden bağımsız binaların yan yana gelişigüzel sıralandığı bir yer. Belediye Başkanı Ömer Kayıkçı her yıl bütçenin büyük bölümünün afet evlerine ayrıldığını söylüyor. Fakirliğin izlerini sokaklarda, apartmanların merdivenlerinde, işsiz gezen gençlerin yüz hatlarında bulmak mümkün. Bölgenin güvenliği bir jandarma otosuyla sağlanıyor. Sorumuz üzerine Ömer Kayıkçı bu olaylarla ilgili herhangi bir devlet biriminin kendisinin bilgisine başvurmadığını söylüyor. Kayıkçı internet kafeleri kumarhanelerden daha tehlikeli buluyor, zira internet kafeleri aynı zararı vermekle birlikte yetişkin sınırlaması yoktur.

Pelitli sakinleri işsizlik sorununun çözülmesini istiyor. 12 yıldır yaşadığı beldenin nüfusunun 30 binlere çıkmasına rağmen iş imkanlarının artmadığını söylüyor Abdulkadir Bıyık. Nüfusunun büyük kısmının köyden geldiğini anlatıyor ve ekliyor: “Daha iyi şartlarda yaşamak için köyden gelmiş ancak iş kuramamış liseyi bitiren gençlere tarlada çalış desen kabul etmez.” Abdulkadir Bıyık, Hrant Dink’in katilinin beldelerinden çıkmasını işsizliğe bağlamıyor ancak işsiz insanın daha kolay kandırıldığını ve yönlendirmeye müsait olduğunu düşünüyor: “Benim 6 çocuğum var. Pis bir işe bulaşmasın diye okuldan eve, evden okula gitmelerine izin veriyorum.”

Pelitli Beldesi’nde sosyal faaliyet alanı yok. Yerini ise ‘uyuşturucu ile eş tutulan’ internet kafeler alıyor. Bıyık’a göre önlem alınmazsa başka sorunlar baş gösterecek. Hrant Dink cinayetinde tetiği çeken Ogün Samats’ın mahalleden arkadaşları her ne kadar böyle bir eylem beklemediklerini söyleseler de cinayeti kolayca alaya alıyor, eğlenmeyi yeğliyorlar. Onlar bu cinayeti para sıkıntısına bağlıyor. Bahattin, Tuncay, Ali İhsan ve Cengiz lafı döndürüp dolaştırıp “Trabzon’u karalıyorlar. Doğuda şehit veriliyor kimse saygı duymuyor. Saddam’ı astılar kimse tepki vermedi. Öcalan’ı hâlâ besliyoruz.” diyor. Ne Hrant Dink’i tanıyorlar ne de Türklüğe hakaret edip etmediğini biliyorlar. Hepsi birden ‘Hepimiz Ermeniyiz’ sözüne karşı çıkıyor. Ogün Samast için ön planda olmayı seven, kolay gaza gelen, ‘bir şeyi yapamazsın’ deyince inadına yapmaya çalışan bir insan profili çiziyorlar. Yasin Hayal’i ise vatanı milleti için canını verecek bir ağabey diye tanıtıyorlar. Efsane olmuş Yasin Hayal’in adı mahallede yani.

Hrant Dink’in vurulmasından birkaç dakika sonra üzerine örtülü gazetenin altından sarkan yırtık ayakkabıları hafızalara kazındı. Katil Ogün Samast’ın annesi Havva Samast bu anı görünce ağlamış, kendini tutamamış. Salı günü cenaze töreninde eşi Rakel Dink’in sessiz kalabalığı duygusal haykırışına yine karşılıksız kalamayan Havva Hanım bayılmış. Kapısını çaldığımızda komşusu açıyor, ‘Bizden uzak durun’ diyor.

Cinayetle ilgili tutuklanan sanıklardan Ersin Yolcu’nun evi aynı mahallede; aralarında sadece 200 metre var. Annesi Nebahat Yolcu Ersin’i “Tavuğu kestiremezdik. O kadar merhametliydi.” diye tanımlıyor. Gece alışkanlıkları olmadığını, internete takılmadığını, saat en geç 8’de eve geldiğini anlatıyor. Ersin Yolcu, Ogün’ün mahalleden arkadaşı. Annesi “Bilseydim böyle olacağını ‘Merhaba’ demesine bile izin vermezdim.” diyor. 26 yaşındaki Ersin Yolcu, askerliğini yaptıktan sonra iş bulamamış, Pelitli’de amcasının kırtasiye dükkanına zaman zaman gidip ona yardım ediyor, sigara parasını çıkarıyormuş. Babası Tahsin Yücel de oğlunun niçin tutulduğunu bilmediklerini dile getiriyor. “Param yok ki İstanbul’a gideyim, oğluma bakayım. Gidecek gücüm yok.” Hrant Dink’in öldürüldüğü esnada Ersin’in evde olduğunu ve olaya hiç tepki vermediğini anlatıyor anne Nebahat Yolcu. “Hrant Dink’e yazık oldu. Ben de oğlum da onu tanımayız. Cumartesi günü aldı polis. O günden bu yana perişan olduk. Bugüne kadar hiç emniyete düşmemiştik.” Ogün ve Ersin Pelitli’nin yukarı mahallesinde oturuyor, olayın azmettiricisi Yasin Hayal ise aşağıda.

ROMANTİK BOMBACI

Bu ifade Trabzon’da bir yerel gazetenin Yasin Hayal için attığı manşet. Hayal, McDonalds’ı bombaladı, MHP’yi bombaladı, Başbakan’ın içinde bulunduğu uçağa bomba ihbarı yaptı, Hrank Dink cinayetinin kilit ismi. İnternetten öğrendiği bomba yapma tekniklerini Trabzonspor’un kazandığı maçlarda patlayan silahların gölgesinde dener.

Hayal, McDonalds’ı bombalamaktan yargılandığı esnada ‘onun üstündeki ağabey’ olarak öne çıkan Erhan Tuncel’in mahkeme salonunun yakınına geldiğini Yasin Hayal’in öz ağabeyi Osman anlatıyor: “Duruşma zamanında Erhan mahkemeye geliyormuş. Annem Erhan neden içeri gelmiyorsun diye sorduğunda hemen oradan uzaklaşıyormuş.”

Yasin Hayal’in Erhan Yolcu ile sık sık bir araya geldiği annesi ve babası tarafından da doğrulanmıştı. Şimdi akıllara Erhan herhangi bir örgüte üye mi? Bundan Yasin’in haberi var mı? Üye olduğu örgüt kim? Neden bu cinayeti işlediler? (İbrahim Doğan)

ESKİ TRABZON VALİSİ HÜSEYİN YAVUZDEMİR: OGÜN SAMAST BİR TANE DEĞİL!

Trabzon'la ilgili son görüşmelerimizden birinin kendisinin de son konuşması olacağını bilemezdik elbette. Zira, haberi yazdığımız esnada Trabzon Emniyet Müdürü ile Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir'in merkeze alındığı haberi geldi. Olayların en yoğun olduğu bir dönemde 2,5 yılını Trabzon valisi olarak geçiren bir üst düzey yetkilinin söyledikleri ve açıklamaları hâlâ önem arzediyor.

Vali Yavuzdemir'e göre son olaylarda kendilerinden kaynaklı herhangi bir istihbarat zaafiyeti yok. “Kişilerin takip edilmeleri mahkeme kararın a bağlıdır. Bir insanın peşine polisi taktığınız zaman şahsî şikâyeti olursa onu takip eden güvenlik görevlisi sorumlu duruma düşer. Mahkeme takip edilmesini gerektiren gerekçeleri ister. Mahkemeye de objektif gerekçe sunmadıkça bir kişinin takip edilmesi mümkün değil.” diyor. Yavuzdemir, internet kafelerin denetlenememesini de aynı sebebe bağlıyor.

Son olaylarda misyonerlik meselesinin ciddi bir propaganda unsuru olduğu görülüyor. Vali Yavuzdemir, Trabzon'da bulunduğu süre içinde zaman zaman bu konuda serzenişlerle karşılaştığını; ama Hıristiyanlığı kabul etmiş bir tek Müslüman tanımadığını ifade ediyor. Ona göre sorunu gençliğin yetiştirilmesinde, aile bağlarının zayıflamasında aramak gerekiyor. “Ogün Samast bir tane değil. O yapıda parçalanmış aile çocuğu çok fazla bulabilirsiniz.” Eski Trabzon Valisi'ne göre Trabzon'a asker müdahale etsin demek saçmalık olduğu kadar Trabzon halkına da büyük hakaret. “O şekilde söyleyen insana sorsanız belki kendisinin aydın ve devrimci bir insan olduğunu söyleyecektir.”

Trabzon'la ilgili karalama faaliyetinin PKK'nın bu bölgeye giremeyişinin bir parçası olabileceğini söylüyor. Kendisini en çok ruhsatlı silah vermekle eleştirenlere de “Yani benim vatandaşım belli bir meslek mensubuysa, işi gücü varsa ve silah taşımasında mevzuat açısından bir sakınca yoksa ben vatandaşa niye ruhsat vermeyeyim? Suç ilemedikçe silah ruhsatı vermeyi eleştirmenin bir mantığı yok bence. Şunu ifade edeyim ruhsatlı silahlarla işlenen suç oranı son derece düşük. Yani yüzde 1,5-2 düzeyinde. Burada silah sevgisi var, ruhsat vermesek de silah taşırlar.”

aksiyon
Yayın Tarihi : 31 Ocak 2007 Çarşamba 14:56:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
HÜSEYİN ÖRNEK IP: 85.104.187.xxx Tarih : 1.02.2007 16:54:25
trabzonu analiz etmek zor değil metropol değil sorunlara çare ysralara merhem olunmalı.gençlere ne oluyor sorusunu sormalı herkez kendine özelliklede trabzonun ileri gelenleri bürokratlar zenginleri bir çoğu ceblerine ne kadar daha para girecek bunların hesabını yapıyor komşum açmı açıktamı kimsenin umrunda değil.TRABZONUN EVLATLARINA HERKEZDEN ÖNCE TRABZON SAHİP ÇIKMALI ÇÜNKÜ ONLAR BİZİM ÇOCUKLARIMIZ SAHİP ÇIKMAZSAK BİRGÜN SENİN BENİM CANIM YANACAK

HÜSEYİN ÖRNEK IP: 85.104.187.xxx Tarih : 1.02.2007 17:01:16
BU YAZIMI SAYIN MİLLET VEKİLLERİMİZİN OKUMASINI ÇOK İSTİYORUM SİZ MİLLETİN VEKİLİSİNİZ SİZİN HÜKÜMETİNİZ TRABZONA SATILMIŞ MEDYA DEVLERİ İLE SALDIRIRKEN SİZ BÜYÜKLERİM SİZLER TRABZON GENÇLERİ İÇİN NE YAPIYORSUNUZ.BEN SÖYLEYİM NE YAPTIĞINIZI BAŞBAKANINIZIN GÖLGESİNDE AMAN SESİM ÇIKMASIN GENEL SEÇİM YAKLAŞIYOR BENİ LİSTEYE ALMAZLAR KORKUSU İLE SÜT DÖKMÜŞ KEDİ GİBİ TRABZON VE GENÇLİĞİNİN HAKARETLERE UĞRAMASINA SEYİRCİ OLUYORSUNUZ YAZIKLAR OLSUN BU MİLLET SİZE SEYİRCİ KALMAYACAK

Kaan Kiraz IP: 88.229.8.xxx Tarih : 12.01.2008 03:04:24

Ben özmü öz TRABZON çocuğuyum. Bu şehirde doğdum bu şehirde yaşadım büyüdüm Allah kısmet edersede bu şehirde öleceğim.Ben de uzun sokakta voltaladım ve bu şehrin düşük dar gelirli mahallelerinden birinde yaşıyorum. Ben öncelikle Milliyetçilikten taviz vermediği için sosyalistlerin pkk yandaşlarının ve ülkesi için oynanan oyunların ne olduğunu bilmeyen sadece gününü gün eden insanların sevmedği bir şehir bura. Oysa Trabzon halkı neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. Bu ülkenin bu şehirle iftihar etmesi gerekirken yani düşünsenize pkk nın giremediği koministlerin üreyemediği ender şehirlerden biri. Ülkemizi çok sevmemiz birilerini rahatsız ediyor bunu bilioz. Ama sanmasınlarki Trabzon sadece milliyetçi bir şehir deil. Herkes başını eğip düşünsün. Trabzon vatanına yanlışların affedilmediği bir şehir. Ve bir Trabzonlu olarak bende aynı düşüncelerdeyim . İşsizlik diyarbakır la hemen hemen aynıymış. Onlar vatan haini yetiştirirken biz onların karşısında duruyoruz ve bomba ihbarı içinse eğer bir gün olurda gerçekleşir ve bi kaç masum insanın yüreği ve canı yanarsa sizce bu şehirde kürt kökenliler birdaha dolaşabileceklerine inanıyormusunuz millliyetçik birden ırkçılığa yükselecek. Trabzon'u bizlere sorun istanbuldan medyalardan anlatmayın.