3
Mayıs
2024
Cuma
ZONGULDAK

Hantavirüs'ten nasıl korunacaksınız?

Doç.Dr. Güven Çelebi,
hantavirüs hastalığının olgularını, hastalığın saptanma sürecini, korunma yöntemlerini anlattı.


Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları AD Öğretim Üyesi, Hastane Enfeksiyon Kontrol Komitesi Başkanı Doç.Dr. Güven Çelebi, Bartın ve Zonguldak'ta ortaya çıkan hantavirüs hastalığı hakkında bir basın toplantısı düzenledi.

ZKÜ Tıp Fakültesi Başhekimlik Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen toplantıya ZKÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Aydın Mungan da katıldı. Bartın ve Zonguldak'ta ortaya çıkan hastalık nedeniyle araştırmaların sürdürüldüğünü söyleyen Mungan, fakültenin konuyla ilgili gerekli donanıma sahip olduğunu söyledi. Mungan, hastalığın ortaya çıkmasını sağlayan Doç.Dr. Güven Çelebi'nin başarılı çalışmalar içerisinde olduğunu söyledi.


HASTALIĞI ANLATTI
Doç.Dr. Güven Çelebi de, hantavirüs hastalığının olgularını, hastalığın saptanma sürecini, korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi. Çelebi, vatandaşların korunma yöntemleri ile hastalıktan uzak durması gerektiğini söyledi.
Hastalığın saptanma süreci hakkında bilgi veren Çelebi, 20 Şubat 2009 tarihinde hastanenin acil servisine yüksek ateş, üşüme, titreme, karın ağrısı gibi şikayetlerle başvuran bir hastanın kan trombosit sayısında azalma ve böbrek işlevlerinde bozulma saptandığını hatırlatarak "Daha önce benzer nitelikte bir iki hastanın daha başvurduğu dikkatimizi çekmiş ve olası bir salgın hastalıktan şüphelenilmiştir" dedi.


Anabilim Dalı öğretim üyeleri tarafından hemen bu konuda bir araştırma başlatıldığını belirten Çelebi, sözlerine şöyle devam etti: "Öncelikle kendi hastane kayıtlarımızda geriye dönük olarak benzer vakaların varlığı araştırılmıştır. Diğer taraftan bu vakarın ortak özellikleri belirlenerek 'şüpheli olgu' tanımı yapılmış ve Bartın İl Sağlık Müdürlüğü ve Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü aracılığıyla bölgedeki sağlık kurumlarından 'şüpheli olgu' tanımına uyan hastaları bildirmeleri istenmiştir. Yeni olguların ortaya çıkması bir salgın hastalık şüphemizi desteklemiştir. Bu olgularda ön tanı olarak öncelikle hantavirüs enfeksiyonu düşünülmüştür. Hantavirüs bir 'kanamalı ateş' etkenidir ve ülkemizde bu virüse bağlı gelişen enfeksiyon hastalığı günümüze kadar bildirilmemiştir."


Sağlık Bakanlığı ve Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi'nin şüpheli olgular konusunda ivedilikle bilgilendirildiğini anlatan Çelebi, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ayrıca, ulusal düzeyde ilgili meslek grupları hastalık konusunda uyarılmış ve bilgi alış verişinde bulunulmuştur. Bu çerçevede, hastanemize başvuran hantavirüs şüpheli olguların kesin tanısına yönelik laboratuvar testleri Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Viroloji Laboratuvarı'nda ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Laboratuvarı'nda eş zamanlı olarak çalışılmaktadır."


Mart ayı başında Sağlık Bakanlığı tarafından bu amaçla oluşturulan bilim komisyonunun çalışmalara başladığını belirten Çelebi, şunları söyledi: "Diğer taraftan, ZKÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Sağlık Bakanlığı, RSHM, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü ve Bartın İl Sağlık Müdürlüğü hekimlerinden oluşan ekipler ile hem Zonguldak hem de Bartın illerinde inceleme ve araştırma yürütülmüştür. Bu konuda halen çok sayıda araştırma planlanmakta veya devam etmektedir."


TOPLAM OLGU SAYISI 16 KİŞİ
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Servisi'nde Şubat ayı ortasından itibaren hantavirüs şüphesi nedeniyle tedavisi sürdürülen olgu sayısının 16 olduğu belirtildi.
Çelebi, bu olgulardan 3'ünün laboratuvar testlerinin henüz sonuçlanmadığını ifade etti. Laboratuvar testlerinde sonuçlanan 13 olgudan 9'unda hantavirüse karşı oluşan antikorun pozitif olarak saptandığını açıklayan Güven Çelebi, şunları söyledi: "Hantavirüs karşı antikor testi pozitif olan bir olgu kaybedilmiştir. Halen serviste izlenen olgu sayısı beş. Diğer olgular şifa ile taburcu edilmiştir."
 

HANTAVİRÜS NEDİR?
Hantavirüs hakkında bilgi veren Doç.Dr. Güven Çelebi, virüsün doğada çok sayıda türü bulunduğunu bunlardan bir kısmının insanda hastalık oluşturduğunu söyledi.
Bölgede şu ana kadar saptanan olguların hastalık bulguları daha iyi seyirli olan 'böbrek yetmezliği ile seyreden kanamalı ateş' ile uyumlu olduğunu söyleyen Çelebi, sözlerine şöyle devam etti: "Hantaviruslar Bunyaviridae ailesinde yer almaktadır ve doğada çok sayıda tipi bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı insanda hastalık oluşturmaktadır. İnsanlarda oluşturduğu hastalık virüsün tipine bağlı olarak 'böbrek yetmezliği ile seyreden kanamalı ateş' veya 'Hantavirüs kalp-akciğer sendromu' adları verilen klinik tablolara neden olmaktadır. Bunlardan ikincisi daha ağır seyirlidir ve ölüm oranı yüksektir. Bölgemizde şu ana kadar saptanan olguların hastalık bulguları daha iyi seyirli olan 'böbrek yetmezliği ile seyreden kanamalı ateş' tablosu ile uyumludur. Hantavirusların doğadaki başlıca rezervuarı fare gibi çeşitli kemiricilerdir. Virüs bu kemiricilerin idrar ve dışkısıyla çevreye atılmaktadır."


Virüsün insanlara bulaşmasının genellikle iki yolla olduğunu anlatan Çelebi, şöyle konuştu: "Gıdalara bulaşmış virüsün ağız yoluyla alınması veya çevreye bulaşmış virüsün toz halinde havaya saçılması ve bu tozların solunum yoluyla vücuda alınması. Ayrıca virüsü taşıyan bir kemiricinin insanı ısırması sonucu da hastalık insana bulaşabilir. Bu nedenle farelerle temas olasılığı daha yüksek olan çiftçiler, hayvancılıkla uğraşanlar, liman işçileri gibi meslek grupları daha çok risk altındadır. Hastalığın kuluçka süresi 1-3 hafta arasındadır. Kuluçka süresinin sonunda ani başlayan yüksek ateş, üşüme tireme, halsizlik, yaygın adale ağrıları, baş ağrısı, karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal gibi şikayetler ortaya çıkmaktadır. Bu şikayetlerin başlamasından kısa bir süre sonra kan trombosit sayısında azalma ve böbrek işlevlerinde bozulma görülmektedir. Hastalık çok hafif şikayetlerle seyredip kendiliğinden iyileşeceği gibi diyaliz gerektiren ciddi böbrek yetmezliğine de sebep olabilir."


Hastalığın insandan insana direkt yolla bulaştığına dair bir veri bulunmadığını anlatan Çelebi, şunları söyledi: "Bu nedenle hastaların karantinaya alınması gibi önlemlere gerek yok. Ancak hantavirüs ile enfekte bir hastanın kan, idrar gibi çıkartılarının doğrudan mukozalara teması ile hastalık bulaşabilir. Bu nedenle bu hastalara bakım veren sağlık personelinin standart korunma önlemelerine uyması önerilmektedir. Hastalığın tanısı genellikle hastaların kanında hantavirüse karşı oluşan antikorların gösterilmesi ile doğrulanmaktadır. Diğer taraftan hastanın idrar, kan gibi örneklerinde virüse ait genetik materyal polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) yöntemiyle gösterilebilir."


KORUNMA YÖNTEMLERİ
Hastalığı önlemeye yönelik halen etkili bir aşı olmadığını söyleyen Güven Çelebi korunma yöntemlerini sıraladı. Ölü bir kemiriciye çıplak elle temas etmenin uygun olmadığını açıklayan Güven, ölü kemiricilerin ortalıkta bırakılmamasını, derince açılmış bir çukura gömülmesi gerektiğini söyledi.


Güven Çelebi, hastalıktan korunma yöntemleri hakkında şu bilgileri verdi: "Hastalığı önlemeye yönelik halen etkili bir aşı yok. Korunmada en önemli unsur, insanların ev, iş yeri gibi yaşam alanlarında kemirici kontrolünün sağlanmasıdır. Bu amaçla konunun uzmanları tarafından önerilen mücadele yöntemleri kullanılmalı. Kemiricileri kesinlikle canlı olarak yakalamaya çalışmamalıdır. Çünkü kemiricinin ısırması veya tırmalaması yoluyla hastalık bulaşabilir. Ölü bir kemiriciye çıplak elle temas etmek uygun
değil. Mutlaka eldiven giyilmeli veya maşa gibi bir araç kullanmalıdır. Ölü kemiriciler ortalıkta bırakılmamalı, derince açılmış bir çukura gömülmelidir. Bu işlemlerden sonra eller mutlaka su ve sabunla yıkanmalıdır. Yiyecek ve içecekler mutlaka kemiricinin giremeyeceği kapalı dolaplarda saklanmalıdır. Yiyecek içecek kaplarının ağzı kapalı bırakılmalıdır. Kemiricinin idrar ve dışkısı ile kirlenmiş yüzeyler yüzde 10'luk çamaşır suyu kullanılarak silinmelidir. Kemiricilerin idrar ve dışkısıyla kirlenmiş yüzeylerden havalanan tozların solunum yoluyla alınmasıyla insanlara hastalık bulaşabilir. Bu nedenle fare idrar veya dışkısıyla kirlenmiş riski alanların temizliği yapılırken süpürge, elektrik süpürgesi gibi toz kaldıran temizlik yöntemlerinden kaçınılmalıdır. Bu tür riskli alanlar öncelikli olarak yüzde 10'luk çamaşır suyu ile nemlendirilmeli ve sonrasında silme yıkama gibi yöntem kullanılmalıdır. Genel olarak el temizliğine dikkat edilmeli, riskli yerlere temas sonrasında eller su ve sabunla
yıkanmalıdır."

İha
Yayın Tarihi : 15 Nisan 2009 Çarşamba 16:30:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?