3
Mayıs
2024
Cuma
ZONGULDAK

'Türkiye enerji politikasını netleştirmeli'

Enerji politikasının önemine değinen GMİS Genel Başkanı Ramazan Denizer, Türkiye’nin net bir enerji politikası bulunmadığını vurguladı.

Türkiye Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi 40. Dönem Olağan Genel Kurulu’nda bir konuşma yapan Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ramazan Denizer, dünyada hızlı bir değişim süreci yaşandığını, bu sürecin özellikle enerji kaynaklarının kontrolüne yönelik güçlü bir seyir izlediğini ancak Türkiye’nin net bir enerji politikası bulunmadığını belirterek, “Enerji sektörünün dünyanın geleceğine yön verdiği böyle bir ortamda eğer Türkiye’nin enerji politikası net olsa; komşularla ilişkiler, uluslararası ilişkiler ve çok uluslu şirketlerle kurulan ekonomik ilişkiler çok daha net olur. Ne yazıktır ki Türkiye’nin enerji politikası hala çizilemedi” dedi.

Taşkömürü üretiminde de projelerin açıklandığını ancak hedeflere ulaşılması için yapılması gerekenlerin yapılmadığını belirten Denizer, “Ülkemizi yönetenleri strateji üretmeye ve ülkemizin öz kaynaklarının kullanımı yönünde somut adımlar atmaya zorlamalıyız. Eğer, enerji politikalarımız net olursa bütün ilişkiler daha tutarlı bir biçimde yönlendirilmiş olacaktır” şeklinde konuştu.

Denizer, şöyle konuştu: “Dünyadaki ve bölgemizdeki olayları biraz dikkatle incelediğimizde, gerek uluslararası ilişkilerde, gerekse çok uluslu şirketlerin rekabetinde belirleyici olan etken, ekonomik ilişkiler ya da beklentilerdir. Bugün bu ekonomik ilişkilerin merkezinde ise enerji sektörü vardır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra oluşan yeni devletlerde ve o bölgede yaşananlar, Ortadoğu’daki gelişmeler bunun en açık göstergesidir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkeleri ile Rusya ve Çin gibi ülkeler arasında yaşanan rekabetin özü enerjiye odaklanmıştır. Doğalgaz, petrol ve kömür rezervlerinin bol olduğu bölgelerde hakimiyeti ele geçirebilmek için her yolu mubah sayıyorlar. Bazı ülkelerde darbeler ve siyasal çalkantılar yaşanırken, bazı ülkeler de askeri güçle işgal edilebiliyor. Yeni ekonomik politikaların getirdiği düzenlemelerle dünyanın dört bir yanındaki sermaye işgalleri de sürüyor.

Türkiye, bölgedeki gelişmeleri sadece izliyor. Türkiye, komşularına ve diğer ülkelere kendi politikalarını anlatmakta güçlük çekiyor. Çünkü Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde politikaları yeterince net değil. Doğal olarak güçlü ülkeler kendi politikaları doğrultusunda ülkemizi yönlendirmeye çalışıyorlar. Enerji sektörünün dünyanın geleceğine yön verdiği böyle bir ortamda eğer Türkiye’nin enerji politikası net olsa; komşularla ilişkiler, uluslararası ilişkiler ve çok uluslu şirketlerle kurulan ekonomik ilişkiler çok daha net olur.

Ne yazıktır ki Türkiye’nin enerji politikası hala çizilemedi. Türkiye, 35 milyar metreküpün üzerinde doğalgaz tüketiyor. Ve bunun ancak yaklaşık 1 milyar metreküpünü kendi üretiyor. Üstelik bu doğalgazın yüzde 70’i enerji sektöründe kullanılıyor. Dahası uluslararası sözleşmelerde nasıl bir düzenleme yapıldıysa doğalgazın gelip-gelmeyeceği onların iki dudağı arasına bırakılmış. Son günlerde İran’ın doğalgazı kesmesi ve birkaç gün sonra vereceğini söyleyip vermemesi ülkemiz adına kabul edilebilir bir durum değildir. Hal böyleyken her fırsatta boru hatlarından söz etmek, Avrupa’ya doğalgaz satmakla övünmek en basit deyimiyle bu toplumu hafife almak demektir. Yine aynı şekilde nükleer enerji politikalarının, ülkemizde elektrik kesintilerinin yaşandığı dönemlerde gündeme gelmesi de artık can sıkmaktadır. Politikasızlığımızın en net göstergesi bunlardır.”

“TTK DEVASA BİR KURUM AMA…”
Denizer ayrıca Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK)’na da değinerek, “Hala doğalgaza ve petrol tüketimine karşı alternatif politikalar üretmemek ve Türkiye’nin kömür rezervlerini, su kaynaklarını görmezden gelerek günü kurtarma politikaları izlemek ülkemize büyük zararlar vermektedir. Taşkömüründe izlenen politikaları hepiniz yakından biliyorsunuz. Aynı politikasızlık taşkömüründe de sürüyor. Türkiye’nin taşkömürü ihtiyacı yıllık yaklaşık 20 milyon ton, ama biz TTK gibi devasa kuruma sahip olmamıza rağmen yıllık 1.5 milyon ton civarında üretim yapıyoruz. Türkiye, dış ticaret açığı ve cari açık rekorları kırarken 1 milyar 700 milyon dolarımızı taşkömürü ithalatı için dışarıya akıtıyoruz. Sözde bölgeden yılda 10 milyon ton taşkömürü üretmenin projeleri açıklanıyor ama gerekenler yapılmıyor. Madencilik sektöründe, yeraltı işletmeciliğinde özel sektörün başarılı olamayacağı görülmesine rağmen 160 yıllık üretim kültürüne sahip olan TTK’ya sahip çıkılmıyor ve kapasitesinin 3’te 1’i kadar çalıştırılarak göz göre göre zarara sürükleniyor. Bugün yeraltında kazılmaya hazır kömürün yüzde 60’ını, üretim işçisi açığı nedeniyle kazamıyoruz. TTK yetkilileri acilen 1000 işçi istediği halde bu talep karşılanmıyor. Oysa biz biliyoruz ki bugün, gruplu olarak 4 bin işçinin çalışabileceği hazır üretim alanları var. Ve diğer sanatlar için de 500 işçiye ihtiyacımız var. Biz özellikle 1990 yılından itibaren çok iyi bildiğimiz taşkömürü politikasından, daha doğrusu politikasızlığından hareketle ülkemizi yönetenleri uyarıyoruz.

Bölge insanımızın dışında çok da başarılı olduğumuz söylenemez. Mücadelemiz direnmenin ötesine geçemedi. Ve bu dönemde bölgemiz ve ülkemiz zarar gördü. Bugünlerde yaşanan ve toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren doğalgaza bağlı elektrik kesintilerinden hareketle sesimizi yükseltmeli ve ülkemizi yönetenleri strateji üretmeye ve ülkemizin öz kaynaklarının kullanımı yönünde somut adımlar atmaya zorlamalıyız. Eğer, enerji politikalarımız net olursa bütün ilişkiler daha tutarlı bir biçimde yönlendirilmiş olacaktır” dedi.

iha
Yayın Tarihi : 26 Ocak 2008 Cumartesi 16:17:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?