3
Mayıs
2024
Cuma
ZONGULDAK

'Üretim ekonomisine öncelik verilmeli'

Zonguldak Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenlenen Kamu-Sen'e bağlı sendikaların değerlendirme toplantısında bir konuşma yapan Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ramazan Denizer, demokrasinin en temel özelliğinin örgütlenme özgürlüğü olduğunu ve dünyada gelişmiş demokrasiye sahip ülkelerin hepsinde kamu çalışanlarının sendikal haklara sahip bulunduğunu söyledi.

1990 sonrası izlenen politikalara karşı verdikleri mücadeledeki haklılıklarının bugün herkes tarafından görüldüğünü belirten ve artık Türkiye’nin üretim ekonomisine dönerek kendi öz kaynaklarını değerlendirmesi gerektiğini vurgulayan Denizer, “Biz üretimi arttırarak yeni işçilerin alınması ve TTK’nın üretim seviyesinin yıllık üretim kapasitesi olan 5 milyon ton seviyesine çıkması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Biz istiyoruz ki, Türkiye, yıllık 20 milyon tonluk taşkömürü ihtiyacının tamamını bölgemizden üretsin ve dışarıya her yıl 2 milyar dolarımız gitmesin” dedi.

Denizer ayrıca şunları söyledi; “Türkiye gündemi; günlük olaylar ve siyasetçilerimizin polemikleri nedeniyle sık sık değişse de, aslında Türkiye’nin gerçek gündemi olan ekonomik ve sosyal sorunlar her zaman yerini koruyor. Türkiye uzun yıllardır işsizlikle, yoksullukla boğuşuyor. 1990 sonrasında uygulanan ekonomik politikalar nedeniyle, bu süreç daha da hızlandı. Ekonomide kamunun etkinliğinin azaltılması, yerli ve yabancı sermayenin önünün açılması için yapılan özelleştirmeler ve taşeronlaştırma uygulamaları ile hem işsiz sayısı arttı hem de çalışanların ücretleri düşürüldü. Bir yandan özelleştirme gelirleri, öte yandan yüksek faiz karşılığı ülkemize gelen yabancı paranın oluşturduğu rehavete kapılan siyasetçilerimiz, her türlü ithalatın önünü açarak, üretim ekonomisini tahrip ettiler. Bugün geldiğimiz noktada iç ve dış borçlarımız rekor kırıyor. İşin kötüsü, borçlarımız artmaya devam ediyor. Çünkü, dış ticaretimiz açık veriyor.”

HAKLILIĞIMIZ HERKES TARAFINDAN GÖRÜLDÜ
Denizer, yapılan mücadeleyi hatırlatarak, “Biz, kamu ekonomisinin ağırlıkta olduğu Zonguldak ve bölge insanları olarak bu sürece daha başında karşı çıktık.1990 Grevimiz ve Ankara Yürüyüşümüz, ardından 5 Nisan Kararlarına karşı maden işçileri ve bölge halkı olarak direnişimiz, demokrasi tarihinin sayfaları arasındaki yerini almıştır. Biz her fırsatta, üretim ekonomisinden söz ettik. Ülke ekonomisi için stratejik önemi olan sektörlerin altını çizdik. Ülkemizdeki özel sektörün, kamunun oluşturduğu boşluğu dolduramayacağını ve dolayısıyla bu stratejik sektörlerin uluslararası sermayenin, yani başka devletlerin eline geçeceğini ifade ettik. Bunları söylerken, her türlü saldırıyla karşı karşıya kaldık. Bugün herkes gördü ki, biz yanlış yapmamışız, biz, yanlış şeyler söylememişiz. Kamu ekonomisi küçüldükçe başlangıçta Zonguldak ve bölge insanının çektiği sıkıntıları, bugün Türkiye çekiyor. Türkiye, ekonomik sıkıntılar arttıkça sosyal sorunların da arttığı bir ülke oldu. Biz Zonguldak gerçeğini geç de olsa anlatmayı başardık. 2000 yılında 4 bin 12 işçi alımıyla Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun kapanmasını engellerken az da olsa üretim artışı sağladık. Ama emekliliklerin devam etmesiyle Kurum ve bölge halkı hep sıkıntı çekti. 2006 yılında 1200 yeni işçi alındı. Şimdi gruplu olarak 3 bin işçi daha alınacak. Biz üretimi arttırarak yeni işçilerin alınması ve TTK’nın üretim seviyesinin yıllık üretim kapasitesi olan 5 milyon ton seviyesine çıkması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.

ÜRETİM EKONOMİSİNE ÖNCELİK VERİLMELİ
GMİS Genel Başkanı Denizer, “Biz istiyoruz ki, Türkiye, yıllık 20 milyon tonluk taşkömürü ihtiyacının tamamını bölgemizden üretsin ve dışarıya her yıl 2 milyar dolarımız gitmesin. Bu üretimin kamu eliyle ya da özel sektör tarafından üretilmesi çok da önemli değildir. Biz, üretim ekonomisine öncelik verilmesini ve her alanda Türkiye’nin kendi kaynaklarını kullanması gerektiğini söylüyoruz. Bugün dünyada yaşanan enerji krizi bu gözle değerlendirilmeli ve Türkiye uzun vadede geleceğini planlamalıdır” diyerek üretim ekonomisinin altını çizdi.

SENDİKAL MÜCADELELERİNDE KAMU ÇALIŞANLARININ YANINDAYIZ
Sendikalaşmanın önemine de değinen Ramazan Denizer, “Bütün bu gelişmelerden kamu çalışanları da nasibini fazlasıyla aldı. Kamu çalışanları, açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasındaki bir ücret ile yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Biz, kamuda örgütlü işçi sendikası olarak, diğer kamu çalışanlarının sendikal mücadelesine her zaman sahip çıktık, imkanlarımız ölçüsünde onlara destek olduk ve olmaya devam ediyoruz. Demokrasinin en temel özelliği örgütlenme özgürlüğüdür.

Dünyada gelişmiş demokrasiye sahip ülkelerin hepsinde kamu çalışanları sendikal haklara sahiptir. Sendikalar, göstermelik kurumlar değildir. Kamu sendikalarının grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklara sahip olmasından korkulmamalıdır. Hepimiz vatanımıza ve milletimize gönülden bağlıyız. Hiç kimse ülkesine ve milletine zarar verecek bir davranış içinde bulunmaz. Herkes yaptığı işi savunabilecek durumda olursa hiç kimsenin bir başkasından korkmasına gerek kalmaz. Örgütlenme; açıklık, şeffaflık, demokratik katılımcılık demektir. Örgütlenme; kayıt dışı ekonominin önüne geçmek demektir. Örgütlenme; verimlilik demektir, birlik, beraberlik ve dayanışma demektir” dedi

iha
Yayın Tarihi : 1 Kasım 2008 Cumartesi 20:57:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?