4
Mayıs
2024
Cumartesi
İSTANBUL

İDEALLERİ UĞRUNA, DOĞDUĞU YERE ADAY OLDU

Tüm Türkiye sathında olduğu gibi, İstanbul’un en büyük ilçelerinden biri olan ve bu seçimlerde Eminönü ile birleşen Fatih’te de, adaylık yarışı hızlandı.

Önce Fatih’in mevcut Belediye Başkanı Mustafa Demir’in ardından, ilçe ünvanı iptal edilip, Fatih’e bağlanan Nevzat Er’de resmi olarak adaylık başvurusunu yaptı.

Ama siz, İstanbul’un bu en eski ilçelerinden biri olan bölgede iktidar partisi AK Parti içinde sadece bu ikisinin mi yarıştığını sanıyorsunuz?

Hayır. Çünkü bu iki ismin dışında bir üçüncü isim var ki, onu şu ana kadar siyasetle ilgisi olmayanlar aslında tanımıyor. 

Hatta bu isim, Mustafa Demir ve Nevzat Er’in yaptığı gibi adaylık başvurusunu yaparken ne yanına gazetecileri alıp dilekçesini verdiği anın fotoğrafını çektirdi, ne de “Ben adayım diyerek ismini basına bildirdi.

O adayın adı Osman Albayrak. Fatih’te doğup büyüdü, o bölgede okudu ve kendi zamanının şartlarında üniversiteyi bitirip, siyasete atıldı, sonra da ideallerine bir ara verip, önce bir yönetici, sonra da Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını aşan bir işadamı oldu.

İşte o Osman Albayrak, uzun süre ara verdiği siyaset sahnesine yeniden dönmeye karar vererek, Fatih’ten belediye başkan adaylığını sessiz sedasız açıkladıktan sonra, ısrarlarımıza dayanamayarak, verdiği dilekçeden geçen uzun zaman aralığına rağmen, sadece Kenthaber’e konuştu. 

İyi ki de konuştu, çünkü biz de, bu yarışta hiçbir hırsı olmayan bir başkan adayıyla, kendi istediklerini dikte ettirmek değil, bizim sorduklarımıza cevap veren bir başkan adayıyla keyifli bir röportaj gerçekleştirmiş olduk.

- Öncelikli şunu bilmek istiyorum: Her şeyi olan bir işadamısınız ve bir keşmekeşin içine gireceksiniz değer mi?

Bunun maddi anlamdaki karşılığını düşünürseniz elbette değmez. Adaylık, her insanın gönlünde ve benimde. Doğduğum, büyüdüğüm yerlere hizmet edebilmeye talibim.

İşte bu manevi hazzın da en iyi araçlarından biri siyaset ve ben buraya ciddi bir hizmet yapabilirim düşüncesindeyim.

- O zaman daha net sorayım; nedir beklentiniz? 

Ben, siyasi arenadan maddi hiçbir beklentim yok. Çünkü ticari hayatımda gayet başarılı oldum ve başka herhangi bir şeye ihtiyacım olmadan, hayatımı idame ettirebilecek durumdayım.

Ama maddi birtakım şeyleri elde ettikten sonra, bu topraklara, ülkemin insanına birtakım görevlerim olduğunu düşünerek bu işe soyundum. Yaptığın bir işin karşılığını manevi olarak görebilmek mükemmel bir haz diye düşünüyorum. İşte benim talip olduğum şey bu duygu, bu haz.

- Peki aday adayı olduğunuz bölgede ne eksikte, siz onu yapmaya talipsiniz? 

Ben eksiklere değil, sisteme bakıyorum. Zaten bu işe gönüllü olmamın bir nedeni de bu. Türkiye’de artık belediyeciliğin klasik hizmetleri Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı olması ile kurumsallaştı. Beğenin, beğenmeyin, bunun bir ‘milat’ olduğunu kimse inkar edemez.

Yani bu iş onunla birlikte başlayan bir süreç ve çok sağlıklı bir şekilde oturdu, kurumlaştı. Şimdi artık seçilen kim olursa olsun, o klasik belediyeciliğin gerektirdiği her şeyi yapmak zorunda. Ha biz bunun dışında buna bir artı koymalıyız. Bu artı da şudur; Eminönü ile birleşmiş bir Fatih’in, İstanbul’un omurgasını temsil ettiği gerçeğini göz ardı etmemiz lazım. Bu tabi sadece tek başına bir Fatih değil, Eyüp, Üsküdar, Beyoğlu. vs. Ama bunların içinde Fatih’in yeri çok özel.

BU İLÇE, DÜNYAYA AÇILAN MARKA OLMALI

- Neden özel? 

Çünkü ben, İstanbul’un dünyaya açılan markasının Fatih olacağını düşünüyorum. Bir Ayasofya, Sultanahmet, Yerebatan Sarnıcı, Topkapı Sarayı, Beyazıt Camii ve bunun gibi değerler, kimseye nasip olmayacak gerçek hazinelerdir.Buraların, özellikle turizme sağlıklı bir şekilde açılması ve İstanbul’un temsilinin bu markalarla yapılması gerektiğine inanıyorum ki, bunu da gerçekleştirecek asıl birim belediyedir. Yani bu ilçede belediyecilik bu anlamda çok ama çok önemli.

- Sadece belediyeler midir bunları yapacak olan? 

Tek başına değil tabii. Benim kişisel kanaatim o ki, profesyonel bir ekiple, tarihçiler, arkeologlar, İstanbul’un kültür ve sanat haritası bilgisi olan bir ekiple önce buralar taranmalı ve buraların insanların görsel sunumuna aktarılması lazım. 

Mesela şu anda benim önümde bir belediye bütçesi yok ama, buna rağmen, mantıksal olarak bildiğim bir şey var ki, buralara ciddi bir kaynak akıtılarak, turizme geniş ölçüde kazandırılabilir.

Bunun dışında burada ikamet eden insanlar ve İstanbul halkı burada yaşamaktan büyük keyif alabilir. Ben dünya şehirlerini biraz gezip, dolaşmış biriyim ve dünyada öyle şehirler var ki, “Burada yaşamak bir zevk” dersiniz.

Yani o şehri turist olarak gezerken, orada yaşayanları kıskanabiliyorsunuz. Benim işte en fazla üzüldüğüm, biz İstanbul’da buna fazlasıyla sahibiz. Tabi çarpık kentleşme veya rant ekonomisinin getirdiği sıkıntılarla bu kadar doğal, bu kadar mükemmel bir güzelliği, sanki örtünün altında saklıyormuşuz gibi bir havamız var.

İşte biz bu örtüyü kaldırmalıyız. Bu ilçeye başkan olacak insanın, Büyükşehir Belediyesi ile birlikte koordineli olarak çalışıp, “Biz de yapılan iyi işlere ne katabiliriz?” düşüncesiyle hareket etmesi gerek.

- Peki siz bunları yapabilecek misiniz? 

Elbette. Biz bu inancı içimizde hissediyor ama, nasibe de itiraz etmiyoruz.

O ‘ALBAYRAKLAR’DAN MI?

- Sizin şu meşhur Albayraklar ile bir yakınlığınız var mı?

Hayır yok. Ben Rizeliyim. Genelde bilinenler ise Oflu. Ama sonuçta Albayrak soyadıyla gurur duyuyorum.

- Sizin aday olduğunuz ilçede 2 ünlü isim adaylık için kapışıyor. Bunlardan biri Eminönü’nün mevcut Belediye Başkanı Nevzat Er, diğeri ise, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir. Bunların arasında şansınızı yüzde kaç görüyorsunuz?

Hiçbir aday hakkında şu anda bir şey söylemek doğru değil, çünkü onların dışında da bir çok aday adayı arkadaşımız var. Şu ana kadar aday adayı sayısı 14 oldu. Eminim ki, bunların hepsinin bu ilçeye verebilecekleri bir şeyler var. Ancak şunu da biliyorum ki, mevcutların avantajları olduğu gibi mutlaka dezavantajları da var.

- Nedir bu dezavantajlar? 

Yaptıkları bir 5 yıl görev var. Bence, bir belediye başkanının görev süresi 5, bilemedin 10 yıldır ki, bence aslında 10 yıl da çok uzun bir süre. Ha tamam şunu diyebiliriz: Benim projelerimin tamamlanması belki 10 yıldır. Eğer 10 yıl sonunda aynı heves ve kararlılıkla olur mu olmaz mı, yaşamadan bilinmez. Ama eğer bugünkü kanaatimi sorarsanız, kadroların yeni insanlara açılması lazım.

Yani ben de burada 10 yıl belediye başkanlığı yapsam, ısrar etmemin çok fazla bir anlamı yok. Sebebi ise, arkadan yetişen çok pırıl pırıl bir kuşak var ve bizler onları gerçekten ciddiye almalıyız. Onların bu bayrağı alıp devam etmesini mantıklı görüyorum.

- Peki siz kendinizi hangi kuşak olarak görüyorsunuz?

Ben kendimi bir önceki kuşağın peşindeki kuşak olarak addediyorum ve bu göreve talibim. Ama tabi bunun kararı bende değil.

FARKLI İSTEKLERLE KİMSE KARŞIMA GELEMEZ!

- Bir şehre ya da ilçeye belediye başkan adayı olmak pahalı bir iş mi? 

Tabi bu kişiye göre değişir ama bir işadamının kaldıramayacağı bir maliyet değil bu. Zaten sizi seven ve destekleyenlerin de katkıları oluyor. Ama tek başınıza da olsanız, bu çok külfetli bir maliyet değil.Zaten ben, kamuya ait bir makama geçici süre olarak oturmanın, maddiyatla ölçülecek bir bedeli olduğuna inanmıyorum.

- Ama siz eğer başkan olursanız, sizden birçok talepler olacak. Yani eşinizi dostunuzu kırmak zorunda kalacaksınız. O koltuk buna değer mi?

Ben, kendi kalitemi bildiğim gibi, benimle gerçekten ‘dost’ olanların kalitesini de iyi bilen, bu zamana kadar ölçmüş biriyim. Ben, hayatta dost, arkadaş diye baktığım insanların, kaliteleri olduğunu düşünüyorum ve onlar istenecek şeyin ‘hak’ olup olmadığını iyi ayrıt edebilecek kişiler. Yani en azından beni tanıyan insanlar, farklı isteklerle benim karşıma gelemeyeceklerini bilirler. Ha yok eğer gelirlerse de, onlar için verecek cevabım, kendileri açısından sürpriz olmayacaktır.

- Neden AK Parti? 

Çünkü bu teşkilat, gerçekten bizi 21’inci Yüzyıl’a hazırlayan parti konumunda. Ben bunu politik açıdan söylemiyorum, gerçek bu.

Bu kadrolar, Türkiye’nin düzgün insanları. Ben onların birçoğunu tanıyorum ve insan olarak çoğunun kefiliyim. Ayrıca, böylesine kitlelere ulaşmış bir partiye yakışmayacak birinin hak etmediği makamlarda oturması da, sadece o partinin değil, sizin, benim, sokaktaki insanın yani hepimizin sorunudur ve toplumun her kesimi bununla ilgili yapabileceği her türlü şeyi yapmaya mecburdur.

Ama tabi ben şimdi o partinin aday adayıyım ve ‘taraf’ım ve taraf olarak da, bir şeyi çok methetmenin anlamı olmadığının bilincindeyim.

BAŞBAKAN’LA GÖRÜŞTÜ MÜ?

- Başbakan Erdoğan’la görüştünüz mü? 

Hayır hayır. Kesinlikle böyle bir görüşme yapmadım ama partinin gerekli organlarıyla temaslarım oldu ve onların değerlendirmeleri, kamuoyu yoklamaları, parti içi araştırmaları ve onunla ilgili raporlar, zaten kimin ne yapması ve kimlerle görüşmesi gerektiğini belirliyor.

İLK 3 İCRAAT  NE OLACAK?

- Eğer başkan adayı olup da seçilirseniz, ilk 3 icraatınız ne olacak? 

Ben Fatih’i çok iyi biliyorum ve Eminönü ile birleşmiş yeni Fatih’te, öncelikle ‘kentsel dönüşüm’ün buradaki birinci hedef olması gerektiği kanaatindeyim. Buralar artık yeni imara açılacak yerler değil. Artık buraları, üst yapısı tamamlanmış ve bundan sonra kentsel dönüşüme açılması, daha yaşanılası kılınması gereken bir bölge.

Tabi bunu yaparken, “Yabancılar gelsin bizden hoşlansın” diye değil, öncelikle burada yaşayan insanların burada yaşamaktan mutlu olabilecekleri “İyi ki ben burada yaşıyorum” diyebilecekleri bir bölge yaratmamız lazım. İşte benim en büyük hedefim bu. Zaten halkının mutlu olduğu yere gelen turist de, mutlu ayrılır. Bu dünyanın her yerinde de böyledir. Önce oranın halkı mutlu olmalı ki, gelen misafir de o mutluluğa ortak olsun.

İkincisi, bölgenin trafiği. Bununla ilgili mimar ve mühendislerden oluşan çok ciddi bir ekibim var. Onlar bölgenin sorunlarını tek tek tespit edip, ciddi bir rapor hazırlıyor. Biz şimdi “Fatih’e neyi yapabiliriz”i hazırlıyoruz.

Tabi hayal proje üretip, bunda ısrar etmenin bir anlamı yok. Çünkü kendi inanmadığın, ortak aklın kabul etmediği projeleri ortaya koymanın da hiçbir anlamı yok. İşte biz bu 3'üncü proje olarak, sadece yaya trafiğine açılacak alanları araştırıyoruz.

ARACI OLANA DA YAYAYA DA PROJELERİM VAR

- Yani Fatih’in birçok yerini araç trafiğine kapayacak mısınız?

Yaya trafiğine açmayı düşünüyoruz. Ama tabi bunun dışında aracıyla da burada bulunan insanları mağdur etmeden. 

- Nasıl olacak bu?

Örneğin, Sultanahmet’in bir kısmını trafiğe kapatılmasını düşünüyorum. Bu benim en büyük hayalim. Sultanahmet ile Beyazıt arasında bir ‘Kültür Parkı’ oluşturmaya mutlaka kafa yormalıyız. Ama toplumun bir kesimine bu açıdan bir rahatlık getirirken, diğerini de sıkıntıya sokmayacak yöntemler geliştirme arayışındayız. Yani araç da gidecek, insan da yürüyecek. İşte tüm bunların ortak bir noktasını bulma gayreti içindeyiz. Tabi bunda belediye olduğu kadar, akademisyenlere, üniversitelere, sivil toplum kuruluşlarına, arkeologlara, jeologlara ve hatta tarihçileri dahi büyük görevler düşüyor.

OSMAN ALBAYRAK KİMDİR? 

1964 yılında Fatih’te doğdu. Ali Kuşçu İlkokulu, Gelenbevi Ortaokulu ve Pertevniyal Lisesi’ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden 1986 yılında mezun oldu.

Askerlikten sonra yaklışık 5 yıl çeşitli şirketlerde profesyonel yönetici olarak çalıştı. 1992 yılında ticarete atıldı. Şu anda orman ürünleri sektöründe faaliyet gösteren ve yıllık cirosu 50 milyon dolar olan bir firmanın Yönetim Kurulu Başkanı ve Kurucu Ortağı. Albayrak bunun dışında, yurtdışında Tunus ve Sofya Havalimanı gibi büyük projelerin teknik işlerini yürüten bir firmanın da ortağı. Albayrak, evli ve 2 çocuk sahibi.

Volkan Özsoy - Kenthaber
Yayın Tarihi : 27 Aralık 2008 Cumartesi 13:05:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?