6
Mayıs
2024
Pazertesi
İSTANBUL

İSTANBUL'UN GOTİK YÜZÜ...

Osmanlı Bankası Müzesi’nin düzenlediği Bizans Tarihi ve Arkeoloji Söyleşileri kapsamında Türkiye’nin ilk gotik kilisesi olarak inşa edilen ve zamanla değişikliğe uğratıldığı ileri sürülen Arap Camisi incelendi...

Şehrin gri köşeleri bazılarını daha fazla çeker. Bunlar mezarlıklar, yıkık dökük ahşap köşkler, terk edilmiş mahalleler, eski kuleler, çıkmaz sokaklar ve elbette kiliseler gibi çoktan yitip gitmiş, geriye sadece gölgeleri kalmış yerlerdir. Galata’daki Arap Camisi böylesine gri ve böylesine esrarengiz bir yer. Gece göğünde parıldayan çoktan yok olmuş bir yıldız gibi burada ışık, binanın kızıl taşlarını çoktan terk etmiş. Bir füzeyi andıran kare şeklindeki minaresi ise sanki uzayın sonsuz karanlığına doru fırlatılmayı bekliyor. 13’üncü yüzyılda Aziz Paulus Kilisesi olarak inşa edilen ve Türkiye’nin ilk gotik kilisesi olan yapı, İstanbul’un fethinin ardından camiye dönüştürülmüş. Şimdi de Osmanlı Bankası’nın düzenlediği Bizans Tarihi ve Arkeoloji Söyleşileri kapsamında bilinmeyene karşı aşırı ilgisi olanları ilgilendiren bir söyleşiyle sırlarını ortaya döktü.

Emeviler mi Cenevizliler mi?
Hırdavatçıların ve toptancıların kendine has bir jargonla konuştukları, simitçilerin ve turşucuların kaldırımlarını arşınladığı dar sokaklardan birini döner dönmez karşınıza çıkıyor Arap Camisi. Üç katlı bina kiremit renginde taşlardan yapılmış. Avluya giriş kapısının yanındaki minaresi ise tuhaf bir şekilde kare planlı. Efsaneye göre bu kutsal yapı 717 yılında İstanbul’u fethetmeye gelen Araplar tarafından yaptırılmış. Kapılarından birinde 0717 tarihi okunuyor ve burayı Emevi halifesi Süleyman İbni Abdülmelik’in kardeşi Mesleme’nin yaptırdığı yazıyor.

Mesleme’nin 717 yılında Cenevizlilerin yaşadığı Galata’ya kadar geldiği doğru. Ancak İstanbul’un karına kışına teslim olup şehri alamadan geri dönmek zorunda kalıyor. Bu yüzden vakit bulup böyle heybetli bir cami yaptırmış olmaları oldukça zor. Akla daha yakın gelen tez ise caminin bulunduğu yerde Aya İrene adında eski bir Bizans kilisesi olduğu ve 13’üncü yüzyıldaki Haçlı seferi sırasında İstanbul’u fetheden Latinlerin eski kilisenin temelleri üzerine yeni bir kilise inşa ettikleri yönünde. Bu dönemde Galata bölgesi Venediklilerin eline geçiyor ve Katolik dünyanın hükümdarlığına giriyor. 1299 yılında Dominiken’ler kilisenin yanına on iki keşişin ikamet edeceği bir manastır yapıyorlar. İşte bohem meleklerin yeryüzündeki evlerini hatırlatan çan kulesinden devşirilmiş minaresiyle bugünkü bina, bu kilise manastırın ta kendisi.

İstanbul’un fethinin ardından Fatih Sultan Mehmet kilisenin camiye dönüştürülmesi emrini veriyor. 15’inci yüzyılın sonlarına doğru II. Beyazıt, İspanyol Engizisyonundan kaçan Endülüslü Müslümanları camiye yerleştiriyor ve o günden sonra buranın adı Arap Camisi oluyor.

Cami birçok yangın ve deprem atlatıyor. Sonunda 1734 yılında I. Mahmud’un annesi Saliha Sultan binanın pencerelerini ve kapılarını onartıp gotik üsluptan çıkartıyor ve Osmanlı özelliklerine büründürüyor.

1913 ve 1919 yılları arasında Giritli Hasan Bey tarafından kilise restore ediliyor ve ahşap zeminin altında Cenevizlilere ait mezar taşları bulunuyor. 14’üncü yüzyılın ilk yarısından on beşinci yüzyılın ikinci yarısına kadar geçen süre içinde buraya gömülmüş Cenevizlilerin mezarları bugün Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Mesleme’nin mezarı ise söylendiği gibi Arap Camisi’nin içinde değil. Çünkü Suriye’de ölmüş ve orada gömülmüş.

Delal Aydın - Milliyet - Cadde
Yayın Tarihi : 2 Ocak 2010 Cumartesi 21:51:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?