30
Nisan
2024
Salı
İSTANBUL

GALİP DEDE'NİN HAZİNELERİ...

İstanbul İstiklal Caddesi’nin bitiminde, Tünel Meydanı’ndan Kuledibi’ne inen yolun adı Galip Dede Caddesi. İsmi, Türk tasavvuf edebiyatının zirvesi olan Şeyh Galip’ten gelme. Çünkü Hüsn-ü Aşk’ın büyük yazarının mezarı, yolun girişinde solda bulunan Galata Mevleviha- nesi’nde yer alıyor. Yenikapı Mevlevihanesi’nde “Dedelik” mertebesine ulaşan Şeyh Galip, 1791-1799 yılları arasında Galata’nın postnişini olmuştu. O halde “Gâh kar yağıyordu, gâh karanlık” sözlerinin sahibi olan Şeyh Galip’ten, “Cânan mısın belâ mısın âşub-ı can mısın / Ey bi amân gayrı elinden aman senin” dizelerini terennüm ederek girelim Galip Dede Caddesi’ne...

Kuledibi’ne kadar inen, oradan Yüksekkaldırım’la birleşip Karaköy’e akan bu yol, İstanbul’un en güzel caddelerinden biri. Yolun şekillenmesi mevlevihane ile başlıyor. Kulekapı Mevlevihanesi veya halk arasında Galip Dede Dergâhı olarak da bilinen Galata Mevlevihanesi, İstanbul’daki ilk büyük Mevlevi kuruluşu olarak kabul ediliyor. II. Beyazıt dönemi vezirlerinden İskender Paşa’nın Galata sırtlarında bulunan av çiftliğinde 1491’de inşa ediliyor. O zamanlar burası Galata surlarının dışından Belgrat Ormanları’na kadar uzanan kırlık, bağlık, bahçelik alanın başlangıç noktasında yer alıyordu. Yani ne Beyoğlu vardı o zamanlar, ne Taksim, ne de Şişli. Şimdi bu semtlerin bulunduğu arazilerde apartman yerine çilek, üzüm, elma, ahududu bahçeleri bulunuyordu.

Galip Dede Caddesi 19. yüzyılın ortalarında şekillenmeye başlamış ve 20. yüzyılın başından bu yana da pek fazla değişmemiş. 19. yüzyıldan elimizde kalan Galata fotoğraflarında yolun iki yanında kitapçılar, kahvehaneler, pastaneler, antikacılar ve pulcuların olduğunu görüyoruz. Kafelerden ve pastanelerden geriye bir tane bile kalmamış ama 1950’lerde sayıları 35’e ulaşan pulculardan üçü hâlâ açık. Bir de 1920’den bu yana varlığını sürdüren sahaf kalmış geriye. Son 15-20 yıldır çok sayıda müzik aletleri satan dükkân açıldığı için burası İstanbul’un en büyük müzik marketi olmuş.

EN ESKİ DÜKKÂN DOKSAN YILLIK

En eski dükkân bir kitapçı. 8 numarada yer alan dükkânın adı Librairie de Pera. 1920’lerde Alman asıllı bir kitapçı olan Adolph Platner tarafından kurulmuş. Çeşitli Almanca kitapların ithalat ve satışı yanında bazı İstanbul rehberleri de yayınlamış olan Platner, daha sonra dükkânını Patriarchias isimli bir Rum aileye devretmiş. Devrinin romantik şairlerinden biri olan Patriarchias’ın basılı birçok şiir kitabı var. 1940’ta, dükkânı ünlü bir Bizans tarihçisi olan Miltiadis Nomidis’e devretmiş. Nomidis ölünce kızı Talya, Librairie de Pera’yı 1984’te dükkânının gedikli müşteri ve müdavimlerinden Uğur Güracar’a satmış. Bugün Librairie de Pera, nadir ve değerli kitaplar satışının yanı sıra kitap müzayedeleri yapıyor.

58 MADALYALI PUL KOLEKSİYONCUSU

Librairie de Pera’dan sonra caddenin en kıdemlileri pulcular. 1942’de Kamer Arıkan tarafından 51 numaralı binada kurulan Kamer Pul Evi’ni şimdi oğlu Arman Arıkan işletiyor. Türkiye’nin en büyük pul koleksiyoncularından da biri olan Arman Bey bu sayede 58 madalya kazanmış. 2007’den bu yana Pul Tüccarları Derneği’nin başkanlığını yapıyor. 37 numarada bulunan Erol Akkaya’ya ait Filateli Pul Galerisi’nin kuruluş tarihi ise 1944. Erol Bey de memleketimizde pul konusunda eksper olan birkaç kişiden biri.

MÜZİK MAĞAZALARI NE ZAMAN GELDİ

Yolun Tünel girişinde, meşhur Ferit Baba’ya ait Pathe Plak adında bir şirketi vardı. 1966’da kurulmuş olan bu dükkânda enstrümanlar da satılıyordu. Muhitin en eskilerinden biri olan baterist Adnan Sesigüzel, Ferit Baba sayesinde burada 1980’lerin başında birkaç müzik aletleri satıcısı açılmaya başladığını söylüyor. Şu anda sayıları 30’u aşmış olan bu dükkânlar Galip Dede’nin hem rengini hem de sesini güzelleştiriyor. 33 numarada bulunan Zuhal Müzik, 450 metrekareyi aşan alanıyla Türkiye’nin en büyük müzik dükkânı. Bu sokakta piyanodan klarnete, kemandan çelloya, neyden bağlamaya kadar ne ararsanız buluyorsunuz.

SOKAK ŞARKICILARI BELEDİYEDEN İZİNLİ

Belediye, Galip Dede Caddesi’nde çalmak isteyen sokak şarkıcılarına izin veriyor. İzinsiz olarak çalmaya kalkanlar ise zabıtalar tarafından engelleniyor.
61 numarada Home Spa adlı şirin bir yer var, içinde rengârenk sabunlar, ev kokuları, mumlar, banyo için tuzlar, kokular, esanslar bulunuyor.
Aynı sıradaki Crash, adını David Cronenberg’in yönettiği filmden alıyor. Kadın ve erkek kıyafetleri satan bu dükkânın kendine ait bir tarzı var.

SOKAĞIN EN İLGİNÇ İKİ KARAKTERİ

Galip Dede’de yaşayan insanlar arasında en ilginç ikisi yan yana. Biri ressam-yazar Habip Gerez, diğeri de botanikçi-kostümcü-müzisyen Fehmi Gören. Gerez ile Gören’in yerleri yan yana olmasına rağmen biri 126 numaralı binada görünüyor diğeri 66’da! 83 yaşında olan Habip Bey, 10 yıl kadar önce üç katlı binasını hem bir sanatevine hem de müzeye dönüştürdü. Bir Beyoğlu fenomeni olan Fehmi Gören ise ikinci el ve kostüm işiyle uğraşıyor. Dar bir aralıktan girilen dükkân, önünüzde perde perde açılarak dibindeki Ceneviz yapısına kadar uzanıyor. Fehmi Gören, Baba Zula’nın da ekibinde yer alıyor. Hem beste yapıyor hem de bazen Baba Zula ile sahneye çıkıyor.

DAMAT PAÇASI YEDİNİZ Mİ HİÇ

Caddenin en güzel yeri olan Tımarcı Sokak’a girelim. Sokağın hemen solunda “Damat Paçası” adında bir lokanta var. İlk okuyuşta paçacı, işkembeci dükkânı gibi algılanıyor ama alakası yok. Damat Paçası leziz mi leziz bir Rumeli yemeği. Burası da zaten bir Rumeli yemekleri lokantası. Tertemiz, pırıl pırıl, rengârenk bir mekân.
Tımarcı Sokak 6 numara Esra Şener’e ait. Daha çok yeni levantenlerin rağbet ettiği bir mekân. Adı Açık Mutfak. Şener burayı iki yıl önce açtı ve bu kadar kısa zamanda dünya çapında nam saldı. Çünkü bu incecik kız, çok güzel yemekler yapıyor. Dükkândaki her şey çok sahici ve samimi.
Açık Mutfak’ın hemen bitişiğinde adı “2. El” olan güzel bir dükkân var. Burada bin yıllık porselenler, cam eşyalar, elbiseler, ayakkabılar, dantelli çamaşırlar, biblolar bulabilirsiniz. Dört yıl önce, yeni bir hayat kurmak için İstanbul’a göç eden iki kız kardeşin yeri.

ORGANİKÇİLERE İKİ ADRES

Privato’nun ön tarafı sokağa, arkası Galata Kulesi’ne bakıyor. Tia Hanım’ın elleriyle yaptığı çok özel “privato böreği” ana spesiyal. Sahibi Hıdır Ekşi, organik beslenme konusunda çok hassas olduğu için pazar günleri açık büfe organik kahvaltı veriliyor. Mekânın sabit bir mönüsü yok, her gün değişen üç farklı yemek yapılıyor. Fiyatlar çok uygun. Burası hem restoran hem kafe. Müzik dinlenip, kitap okunacak bir yer. Necla Tepekule’nin katkılarıyla caz, flamenko, bossa nova müzik organizasyonları ile Çingene geceleri, partiler düzenleniyor.
Sokağın sürprizlerinden biri de organik manav. Yolun sonunda Şahkulu Sokak 5 numarada yer alan İmece Ekolojik Manavı’nda Anadolu’nun dört bir yanında organik tarım yapan sözleşmeli çiftçilerden gelen ürünler bulunuyor. Taze meyve ve sebzenin yanı sıra bakliyat, bal, bitkisel çaylar ve baharatlar da satılıyor.

Ersin Kalkan - Hürriyet
Yayın Tarihi : 24 Ekim 2009 Cumartesi 20:29:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?