30
Nisan
2024
Salı
İSTANBUL

NASIL YAŞIYORSAK ÖYLE SÖYLÜYORUZ!

Dinler arası diyalog ve hoşgörü senelerdir Türkiye gündeminden düşmedi. Kimileri bunun çok doğal olduğunu söylerken bazı çevreler kesinlikle karşı çıktı. Oysa o karşı çıkanlar bilmiyordu ki bu şehirde, medeniyetlerin beşiği olarak anlatılan İstanbul'da senelerdir farklı dine mensup insanlar bir arada mutlu bir yaşam sürdüler. İstanbul bir yana dursun, Antakya'da da farklı dini inançlara sahip insanlar senelerdir aynı havayı soluyup, aynı acı ve sevinci paylaşıyorlar. Ve bu ortamın tüm dünyaya örnek olmasını istiyorlar. İşte bu gayeyle yola çıkmış Antakya Medeniyet Korosu. 2007 yılında Turizm Haftası nedeniyle bir araya gelen koro o zamandan sonra bir daha ayrılmamış ve 2008 yılında dernekleşme kararı almışlar. Koroda üç farklı dinin temsilcileri ve altı farklı medeniyetten insanlar bulunuyor ve barış adına birbirlerinin inançlarına ait ilahileri ve halk şarkılarını seslendiriyorlar.

Alevi, Sünni, Ortodoks, Katolik, Yahudi, Ermenilerden oluşan koro yetmiş beş kişilik. Daha önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'de bulunan büyükelçiler için verdiği iftar yemeğine katılan koro, perşembe Kültür A.Ş.'nin Mistik Sanat Festivali kapsamında İstanbul'a geldi. Koronun en yaşlısı 1934 doğumlu Musevi Jack Amca. Herkes ondan koronun ağabeyi diye bahsediyor.

SELAMSIZ BANDOSU'NDAN ETKİLENİLDİ

Koronun fikir babası Yılmaz Özfırat kuruluş öykülerini şöyle anlatıyor: “Koromuz Hatay'ın hoşgörüsünü markalaştırmak için yola çıktı. Selamsız Bandosu'ndan etkilenerek bu fikri ortaya attım. Şefimiz Şeyda Akgöl Koyaş'la görüşmeler yaptık ve akabinde Hatay'da bulunan cemaatlerle konuştuk. Bir buçuk ayda her akşam bir dinin temsilcisini ziyaret ederek koroyu toparladık”. Koronun konserleri iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde herkes kendi ilahisini istediği şekilde söylüyor. İkinci bölümünde ise herkes birbirinin ilahisini söylüyor. Özfırat “Bu koro yaşayan bir koro” diyor ve ekliyor: “Türkiye'nin herhangi bir yerinde böyle çalışma yapsanız insanlar bir araya gelmekte tereddüt yaşayabilirdi ama Hatay'da bu mümkün değil. Korodaki insanlar sipariş üzerine getirilmedi. Onlardan sadece gündüz yaşamlarındakileri akşam koroya aktarmalarını istedik”. Koronun repertuarında İbranice, Latince, Arapça, Türkçe ve Ermenice parçalar yer alıyor. Şef Şeyda Akgöl Koyaş repertuar seçiminde dikkatli olduklarını vurguluyor. “Dini anlatan parçalar olduğu için yoruma açık olabiliyor. Bu noktada din adamlarımızdan yardım aldık. Birinci öncelik anlamları oldu. Hiç kimseyi rahatsız etmeyecek parçalar seçtik. Süreleri birbirine denk tutmaya çalışıyoruz. Konser sonunda ya bir halk parçası seçiyoruz ya da Memleketim şarkısını söylüyoruz. Aslında bu kendi içimizde bir sorun değil ama dinleyici kitlesinde sıkıntı yaratmasın diye dikkat ediyoruz” diyen Koyaş “İnsanlar konserlerde Antakya'daki yaşayışı gördüler. Biz amatör bir grubuz ve ben diyorum ki nasıl yaşıyorsak öyle söylüyoruz. Bu sıcaklığı gördü insanlar” diye devam ediyor sözlerine. Koroda en çok merak edilen nokta ise bu kadar farklı insanın nasıl bir arada mutlu bir şekilde çalıştıkları. Koro bu noktada toplu bir açıklama yapıyor: “Bize soruyorlar ki siz nasıl beraber yaşıyorsunuz diye. Bizim doğal yaşamımız bu. Biz de onlara soruyoruz: Siz neden bizim gibi yaşamıyorsunuz”.

İşte Antakya bu

Hazır Antakya Medeniyet Korosu'na mensup farklı dinlerden insanlar bir araya gelmişken onlardan koroya katılış öykülerini ve Antakya'da yaşadıkları hoşgörü ortamını anlatmalarını istedik. Bakın koro üyeleri tüm dünyaya örnek gösterilecek olan neler söylediler:

ŞEFİK KAZAR (Alevi Şeyhi):

Müslüman'ım elhamdülillah. Bunu gururla söylüyorum. Biz Antakya'da Alevi'si, Sünni'si, Yahudi'si, Ermeni'si kardeş gibi yaşıyoruz. Esnaf iç içedir. Asla anlaşmazlıklar olmaz. Armutlu Mahallesi Alevi mahallesidir ama bizim camimizdeki imamla her gün iç içeyiz.Her gün birbirimizi görüyoruz. Zevkle bu koroya katıldım. Bundan büyük haz duyuyorum. Bütün dünyaya örnek olmak istiyoruz. Zira insanlar zaten birdir, yaradan Allah tektir. Paylaşamayacak hiçbir şey yoktur bu dünyada.

EDA KISADUR (Ermeni Cemaati):

Çok büyük bir güzelliği yaşıyoruz biz Antakya'da. Bu koro da o güzelliğin bir aynasıdır. Ben Türkiye'nin tek Ermeni köyü olan Vakıflı köyünde halen yaşamaktayım. Kilisemiz hemen yanımızda. En güzeli Türkiye'mizde mutlu bir hayat yaşıyor olmamız. Bayramlarda, cenazelerde hep bir aradayız. Böyle güzel bir hayatımız var Hatay'da. Biz bunu müzik diliyle tüm dünyaya duyurmak istiyoruz. Bana teklif geldiğinde müzikle alakalı bir insan olmamama rağmen fikir hoşuma gittiği için kendimi koronun içerisinde buldum. Eğer güzel söylüyorsak bu içimizdeki duyguların güzelliğindendir.

AHMET GÜRBÜZ (Sünni Din Adamı):

Ben Antakya Merkez Armutlu Camii'nin imam hatibiyim. Müftü Bey beni tavsiye ettiği için ben bu koroya dahil oldum. Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz düsturuyla yola çıkalım sonu iyi olacaktır. Bizim komşularımız Hristiyan ve Alevi'ydi. Ama biz o ayrımı hiç görmedik. Antakya Lisesi'ndeki sınıf arkadaşımla bu koroda buluştuk mesela. Cenazeler olduğunda bir aradayız. Örneğin geçen Jak amcanın ağabeyi öldü. Ben hem din adamı hem de arkadaşı sıfatıyla gittik. Acılarımızı paylaştık.

JAN DELLÜLER (Antakya Ortodoks Rum Cemaati Ruhani Lideri):

Ben emekli devlet memuruyum. Bu koro fikri ortaya çıktığında herkes taşın altına elini koydu. Şeyda Hoca bu koroda herkesin sesini ortak bir sese dönüştürdü. Biz ilahileri söylerken bu benim ya da değil diye ayırt etmiyoruz. Bakın burada hepimiz farklı dinlerden geldik ama oturup sizinle sohbet ediyoruz rahatlıkla. İşte Antakya da budur. Bunu göstermeye çalışıyoruz.

JAK CEMAL (Musevi Cemaati):

Bu koro için teklif geldiğinde seve seve kabul ettik. Birbirimizden çok memnunuz. Bizim mahallemiz evvelden Musevi mahallesiydi. Komşularımız hep ziyaret ederlerdi, zor anlarımızda bizleri hiç yalnız bırakmazlardı. Çok mutlu yaşadık Allah'a şükür. Gazze'de savaşın var olduğu şu günlerde bize kimse kötü davranmıyor. Bugüne dek kimse tırnağımıza bile zarar vermedi. Bir işimiz varsa seve seve yardım ederler. Çekinme yok birbirimizden.

BARBARA KALLASCH (Katolik Rahibe):

32 seneden beri Antakya'da gönüllü rahibe olarak çalışıyorum. Koro oluşturulduğunda aranan ilk kişilerden biriydim. Bana göre dünya bir senfonidir. Bu senfoniyi ancak farklı sesleri, insanları, renkleri bir araya getirerek oluşturabiliriz. Antakya'da bunu her gün yaşıyoruz. Farklı dinlerin, görüşlerin bir arada oluşuyla da bu senfoniyi ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Caminin, havranın, kilisenin yan yana gelmesi sebebiyle çok önemli bir konumdayız, . Ama en önemli şey insan olmamız. İnsan olduktan sonra tüm farklar kalkar aradan.

AYSEL YAŞA-YENİŞAFAK
Yayın Tarihi : 15 Şubat 2009 Pazar 04:09:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?