3
Mayıs
2024
Cuma
İSTANBUL

2006'da İstanbullu olmak

Kenthaber köşe yazarı Mehmet Aycan, bu yazısında İstanbul'da kimlerin nasıl yaşadığını, Türkiye'nin İstanbul'a niçin mahkum olduğunu, İstanbul'un bitmek bilmez sorunlarının arka planını  ironik bir dille anlatıyor... İlgiyle okuyucağınızı umarız...

2006'da İstanbullu olmak

Türkiye garip ülke...

Sanki koca bir ülke sadece üç kentle sınırlı.

İstanbul, Ankara, İzmir.

Birde yaz yalarında hatırladığımız Antalya ve Bodrum var.

Hatta bu üç ili tek indirmek mümkün...

Eğer İstanbul'da oturuyorsanız Türkiye'de oturuyor ve sayılabilirsiniz...

Sayılabilirsiniz diyorum, çünkü ortalama bir gelirin altıdaysanız bu kentte ancak sürünebilirsiniz...

Bu kent özgürlükler kentidir...

Otomobilinizle cadde ortasında durabilirsiniz... (minibüsler ve ÖHÖ zaten duruyor)

Kırmızı ışıkta geçmenizde bir sakınca yoktur...

Altınıza San Fransisko plakalı araç çekseniz ve direksiyonuna otursanız ve Şırmak'a gitseniz, sizi şipşak tanırlar...

İstanbullu şoför...

Çünkü İstanbullu şoför sinyal vermeyi bilmez... Sıkışık tarfikte azami 100 kilometre hızla gider...

İstanbul Türkiye'nin profilidir...

İstanbul, dünyanın en güzel coğrafyasındadır...

Ve çok ilginçtir...

Bu muhteşem çoğrafya İstanbullunun elinde "hiç" olmuştur...

Doğanın özene bezene oluşturduğu muhteşem yerlere bseton kazıklar dikmeyi bu kentin yöneticileri "şehircilik" sanır ve kendisinide "belediye başkanı" ilan eder...

"Seçmeseydin" deme lüksüne sahip değilsiniz...

Siz seçmeseniz size seçtirirler...

Tıpka genel seçimler gibi...

Türkiye'nin başbakanı seçzimden iki yıl önce nasıl belirleniyorsa, İstanbu'un belediye başkanı da iki yıl önceden bilirlenir..

Sizde "biz seçtik" diye dövünürsünüz...

Kendiniz yazık etmeyin; "siz seçmediniz, onlar seçtirdi"

Bu bir özgünven noksanlığı değil, bir durum tespiti...

bir yerde duydum, nükte şöyleydi;

En iyi sağcı, en sıkı solcudan çıkar...

En dindar kişi, en azılı ateistten oluşur..

En sıkı homo, en sert erkekten dönüştür...

Böyle uzayıp gidiyor...

Buna kimi değişim diyor, kimi döneklik...

Ben bir şey demiyorum...

Kimlik sorunu olanlar kimlik arayışları için fazlaca gezinirler...

İstanbullularda da benzeri bir sorun var...

Kendi kentlerinde başarısız olanlar İstanbul'a gelir...

Çünkü bu kentte hırsızlık, rüşvet, irtikap, darp, vergi kaçırmak, devlet malına el koymak serbesttir..

Eğer biraz yüz kızartıp bir gecekondu arsası çevirseniz ve orada da bir kaç yıl oturmak zahmetine katlanırsanız geleceğin zenginisiniz demektir..

İstanbul'da böyle zengin olmuş en 5 milyon insan var...

Yapma derseniz mahalle isimleri veririm, belki tandığınız o semttendir; bozulsanız veya siz de öylesiniz...

Hatta kendi adıma itiraf etmeliyim ki, böyle bir teklif geldiğinde "reddetme" onuru göstermiştim. Şimdi "doğru yapıp yapmadığımı" sorguluyorum...

O nedenle İstanbul Türkiye'dir...

Türkiye, kendini gelişmiş sanan geri kalmış bir ülkenin adıdır...

Zengini de fakiri de çoktur...

Eğer bir kentte zengin ve fakir çoksa, fakir daha daha çoksa o kentte bir garabet vardır...

İstanbul işte o garabet kentin adıdır...

Tüm bu olumsuzluklara rağmen İstanbul bir sanat kenti olmaya devam ediyor...

Her şeye rağmen İstanbul son kalan güzeliklerini dünyaya sunuyor..

Ve biz hala dünyanın bu güzel çoğrafyasında yaşıyoruz...

Hep beraber uğraşıyoruz ama hala bitiremedik..

Hal İstanbul'u yok edemedik..

Ama yakındır..
Kenthaber
Yayın Tarihi : 25 Ağustos 2006 Cuma 16:18:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?