30
Nisan
2024
Salı
İSTANBUL

Başkan Aydın'dan gözaltı tepkisi

İstanbul Barosu Başkanı Avukat Muammer Aydın, Ergenekon soruşturması kapsamında dün yapılan gözaltıları eleştirerek, "Eğer bu ülkede herkese bulaşabiliriz düşüncesini topluma kabul ettirmek istiyorlarsa, bunun için de yargıyı kullanıyorlarsa kesinlikle bu bir gün döner bumerang gibi kendilerini de bulur. Hesap sorma, rövanş alma anlamına gelebilecek şekilde sürdürülen soruşturma bizleri endişeye sevk etmektedir" dedi.

Toplum üstünde korku ve sindirme politikaları oluşturulmak istendiğini savunan Aydın, "Birbiriyle ilişkisi olmayan sanıkların bir araya toplanarak tek bir davada çözüme gidilmek istenmesi adil yargılanma hakkına aykırılık oluşturmaktadır, şüpheli ve sanıklar ile ailelerinin bu konuda AİHM'e yapacakları başvuru sonunda ülkemiz ciddi sıkıntılar yaşayabilir" dedi.

Avukat Aydın, İstanbul Barosu'nda Ergenekon soruşturması kapsamında dün gerçekleştirilen yeni yakalama ve gözaltılara ilişkin basın toplantısı düzenledi. TSK'nın üst düzeyinin hedeflenmesinin dikkat çekici olduğunu belirten Aydın, zanlıların gözaltına alınış şeklini eleştirdi.

Aydın, "İfadesi alınacak kişi davetiyeyle çağırılır, gelmezse zorla getirileceği belirtilir. Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında yakalama emri düzenlenebileceği belirtilmektedir. Kanunda doğrudan gözaltı emri ya da kararı şekilde bir müessese bulunmuyor, gözaltı yakalamaya bağlı olarak devreye girecek bir müessesedir. Yakalanan kişi cumhuriyet savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir şeklideki hüküm de bunu doğrulamaktadır. Kemal Gürüz'ün kafasının bastırılması tamamen insan haklarına aykırı ve nezaket dışıdır. Sabih Kanadoğlu'nun açıklamalarına aynen katılıyorum" dedi.

Yakalamada hemen ve doğrudan başvurulacak bir tedbir olmayıp, bunun için öncelikle kişinin ifade için çağrılması, gelmemesi ya da çağrılabilme imkanının bulunmaması gerektiğini belirten Muammer Aydın, hukuki durum bu denli açıkken, yapılan soruşturmada önceki gözaltılarda olduğu gibi kurallara uyulmadığını, ilgili yasal düzenlemelere aykırı hareket edildiğini söyledi. Aydın, "Dün gözaltına alınan kişilerin çoğu belirli bir mevki ve konumda olup, belirli ikametgahları bulunan kişiler olduğu halde, doğrudan yakalama kararı çıkarılmış ve gözaltına alınmışlardı.
Hesap sorma, rövanş alma anlamına gelebilecek şekilde sürdürülen soruşturma bizleri endişeye sevk etmektedir. Dün gözaltına alınanlar davetiyeyle çağırılabilirdi. Yakalamanın bazı şartları var" diye konuştu.

İstanbul Barosu Başkanı Avukat Muammer Aydın, Ergenekon davası için hazırlanan 2 bin 500 sayfalık iddianameyi de eleştirdi. Bu kadar uzun bir iddianame düzenlenmesinin savunma hakkını zedelediğini belirten Aydın, "Birbiriyle ilişkisi olmayan sanıkların bir araya toplanarak tek bir davada çözüme gidilmek istenmesi adil yargılanma hakkına aykırılık oluşturmaktadır. Yargılamayı yapan mahkeme eski DGM'lerin bir uzantısıdır ve bu durum bağımsız yargı ilkesini de zedelemektedir. Cezaevinde duruşma salonu kurulması olağan yargılama yöntemlerinden sayılamaz. Sanıkların savunma ve adil yargılanma hakkını zedelemektedir. Bağımsız yargı ilkesi zedelenmektedir. Toplum üstünde korku ve sindirme politikaları yaratılmaktadır. Yakalanan, gözaltına alınan ve tutuklananlarla ilgili uzun süre iddianame hazırlanmaması, kişilerin neyle suçlandıklarını bilmemeleri, kanıtlardan habersiz olmaları da anayasaya aykırılık oluşturmaktadır" açıklamasında bulundu.
Aydın, şüpheli ve sanıklar ile ailelerinin bu konuda AİHM'e yapacakları başvuru sonunda Türkiye'nin ciddi sıkıntılar yaşayabileceğini söyledi. Soruşturmanın, toplumdaki adalet duygusunu zedelediğini belirten Aydın, "Ne zaman sonlanacağı bilinmeyen gözaltılarla toplumda bir korku atmosferi yaratılmak, toplum sindirilmek, anayasal rejim değişikliklerine yönelik girişimler karşısında tepki veremez hale getirilmek istenmektedir. Kimsenin dokunulmaz ve denetim dışı olmadığı, planlı bir şekilde hukuksuzluk yapanların da bir gün mutlaka hukuka hesap verecekleri gerçeğinin altını çizmek isteriz" dedi.

Avukat Muammer Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tuncay Güney'in kafa karıştıran bir sürü açıklamaları var. Güney sanık değil. Net olarak ifade edilmemekle beraber, hakkında bir yakalama kararı olduğu söylense de böyle bir kararın varlığı netleşmiş değil. 37 soru karşısında Güney'in söylemlerindeki çelişki bu davayı daha da karıştırabilir. Biz devam eden bir yargılamada açıklama yapmak ve yargılamaya karışmak anlamında hiçbir zaman fikir beyan etmek istemiyoruz. Bir soruşturmanın ucu açık olarak bu kadar uzun süre devam ettirilmesi insanlar üstünde son derece tedirginlik yaratmakta, toplumda bir polis devleti anlayışını doğurmaktadır. Bir an evvel bu soruşturmaların hem makul sürede, hem de olması gerektiği gibi sonuçlandırılması şart. Sanıkların birlikte yargılanmaları, mahkemeyle ve birbirleriyle yüzyüzelik ilkesini gerçekleştirmeleri gerekiyor. Soruşturmaların gösterdiği sonuç; eğer bu ülkede herkese bulaşabiliriz düşüncesini topluma kabul ettirmek istiyorlarsa, bunun için de yargıyı kullanıyorlarsa kesinlikle bu bir gün döner bumera-da çağrılabilme imkanının bulunmaması gerekting gibi kendilerini de bulur. Ek iddianameyle açılıp birleştirme kararı verilecek. Usül hükümleri açısından bir yargılamada önce yapılan işlemler sonraki sanıklara da aynı şekilde bildirilmek zorundadır. 2 bin 500 sayfalık iddianamenin okunması, ifadelerin alınması, kimlik tespiti, tanık dinlenilmesi, bütün bunlar düşünüldüğünde bizim söylediğimiz sıkıntıya getiriyor meseleyi."

Avukat Aydın, bir davada birlikte yargılanması gereken sanıkların ayrı ayrı zaman dilimleri içerisinde yargılanmalarının, onların adil yargılanma ilkeleri ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi maddelerine aykırı olduğunu söyledi. Savcıların görevinin sadece aleyhte olan delilleri toplamak değil, sanıkların lehine olan delillerin de toplanması olduğunu belirten Aydın, "Bunların hiçbirisi bugüne kadar gerçekleştirilmiş değil. Savcıların görevi savmak değil. Savcıların görevi bu görevin gereğini yerine getirerek, kişilerin lehine ve aleyhine olan delilleri de ortaya koymak. Bir kişinin ifadesinden bahsediliyor bugüne kadar ortaya gelmedi, bir şemadan bahsediliyor ortaya gelmedi. Bahsedilen şemayla suçlanan kişilere baktığınız zaman; ülkesiyle ilgili bugüne kadar her türlü duyarlılığı göstermiş insanlar bir örgüt adı altında bir soruşturmaya dahil edilmek isteniyor. Bunun ne kadar doğru olmadığını ifade etsek de, halkımız da kafaları karışık bile olsa kafalarında bir ayırıma gitmek istediklerini, bu dava üstünden rejim kavgası yaratıldığını kimsenin görmezden geleceğini düşünmüyorum. Bu dava biz ne kadar zamanında bitirilsin diye gayret sarf etsek, davada görev alan yargıçlar ellerinden geleni sonuna kadar yapsalar da bitirilmemesi için her türlü gayret gösteriliyor. Başka davalar da birleştirilerek dava içinden çıkılmaz hale getirilecek. Ne bu soruşturma sonuçlanacak, ne de o dava kısa sürede sonuçlanacak gibi gözükmüyor" dedi.

İHA
Yayın Tarihi : 8 Ocak 2009 Perşembe 13:00:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?