4
Mayıs
2024
Cumartesi
İSTANBUL

Beyoğlu'ndaki Işıklandırmanın zevksizliği

Atina'da yaşayan Türk dostu Gazeteci,Yorgo Kırbaki' İstiklal caddesi ile ilgili izlenimlerini bu günkü Hürriyet gazetesindeki köşesinde yazmış.  Beyoğlu için Çok güzel bir tesbitte bulunan Kırbaki'nin yazısını aynen yayınlıyoruz.

*************

Beyoğlu’nda yürüyorum akşam vakti. Binlerce insanın arasında, adımlarım ağır.

Dünyanın belki de en güzel caddelerinden birisi nasıl olur da bu kadar zevksiz ışıklandırılır, şahit oluyorum. Buram buram tarih kokan, her birinin ayrı bir öyküsü olan onca binanın nasıl karanlığa, kirliliğe terk edildiğine şaşıyorum.

O yılbaşındaki sokak süslemeleri ve bir GSM operatörünün reklamı ile Beyoğlu’nu ışıklandırmak bu caddenin şanlı geçmişine ihanettir.

Beyoğlu’nda yürüyorum akşam vakti. Vitrinlere takılıyor gözlerim. Kaliteli ürüne, kaliteli dükkana rastlamak güç. Adım başı lokanta, adım başı kafe, adım başı bar. Dürüm, mantı, gözleme, canlı müzik diye yazmışlar.

Sahi, Beyoğlu’nun çoğu zevksiz mekanlarla tuhaf bir "eğlence merkezi"ne dönüştürülmesi sayesinde (hatta şu eğlencenin bir de tanımını yapalım) "kurtarılacağını" kim düşündü? Eğer 1960-1970’lerdeki gibi kalsaydı, neyi yitirecekti Pera? Birbirinden ünlü dükkanları, seçkin lokantaları, sinema ve tiyatroları, hatta ara sokaklardaki pavyonları ile...

Bir cadde, bir sokak, bir mahalle çehresini değiştirmek, hatta kalkındırmak için eğlence merkezine dönüştürülür. Atina’da bunun pekçok örneği var. Beyoğlu’nun buna ihtiyacı mı var? Eski hali ve kalitesiyle korunabilse, bir değil, beş değil, yüz eğlence merkezi vız gelir Beyoğlu’na. Üstelik Tarlabaşı bir adım ötede. Hadi orayı eğlence merkezi yapıp kurtarsanıza. Apayrı iki dünyayı yan yana getirsenize.

Beyoğlu’nda yürüyorum akşam vakti. Balık Pazarı’na götürüyor adımlarım. Ve yine şaşıyorum çünkü balıkçı bulmakta güçlük çekiyorum. Kalkan, çinakop, karides, istavrit balıkçı tezahlarında değil, lokantaların vitrin dolaplarında. Tam kilosu kaça diye soracağım, adamlar "içeri buyurun mezelerimiz taze, fiyatlarımız uygun" diyorlar.

Az ilerde "tarihi Nevizade meyhaneleri"... Herhalde yanlış hatırlıyorum. O sokakta iki, bilemediniz üç meyhane vardı. Hatta konsomatristler de çalışırdı. Annem o sokağa girmemize pek izin vermezdi nedense. Demek orada "tarihi Nevizade meyhaneleri" varmış.

Elbet zamanlar değişti, elbet melodiler de. Elbet globalleşme gerçeği ve daha yüzlerce elbet... Ancak şairin de dediği gibi "O dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim ama, bu yürek o bu dilden anlamaz pek"...

Beyoğlu’nu sevin e mi...

Hürrüyet/yorgo Kırbaki
Yayın Tarihi : 2 Şubat 2008 Cumartesi 18:15:44
Güncelleme :2 Şubat 2008 Cumartesi 19:03:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?