4
Mayıs
2024
Cumartesi
İSTANBUL

Derviş: 'Toplum piyasaları yönetmeli'

Devlet ve piyasa arasındaki doğru dengenin bulması gerektiğini ifade eden BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş, "Piyasalar toplumu değil, toplum piyasaları yönetmeli" dedi.


Derviş, CNN Türk'e yaptığı açıklamada, dünyayı etkisi altına alan küresel krize ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İçinde bulunulan ortamda 24 saatlik veya 48 saatlik öngörüler dahi yapmanın zor olduğunu ifade eden Kemal Derviş, Devlet ve piyasa arasındaki doğru dengenin bulması gerektiğini söyledi.


Piyasaların toplumu değil, toplumun piyasaları yönetmesi gerektiğini kaydeden Derviş, "Türkiye bu krizi yaratmadı, bu krizin kenarında duruyor ama gelişmiş ülkelerde kamu otoriteleri yeterli ölçüde hızlı hareket etmedi. Ve maalesef bir finans sektörü krizi olan sorunlar, artık bir reel sektör sorunu haline dönüştü. Şu an da sadece bir finans sektörü karmaşasıyla değil aynı zamanda bir reel sektör kriziyle karşı karşıyayız" diye konuştu.


Kimsenin geleceği tam olarak kesinlikle kestiremeyeceğini kaydeden Derviş, "Sanıyorum finans sektöründe kararlar nihayet verilebildi. İdeolojik bir takım kısıntılar bir kenara bırakıldı. Ancak biraz geç yapıldı bunlar. Dolayısıyla şu an da dünya çapında büyüme çok ciddi bir yavaşlama tehlikesi demeyeyim yavaşlama süreci içinde. Ne kadar sürer onu tartışabiliriz o belli değil. O tabii uygulanacak politikalara bağlı" dedi.


Merkez Bankası Başkanı Dursun Yılmaz'ın "Türkiye 2001 de zaten büyük bir krizi yaşadı. Ve ondan sonra gerekli reformları yaptı. Dolayısıyla bizim şu anda bir kurtarma paketine ihtiyacımız yok" görüşünü paylaşıp paylaşmadığının sorulması üzerine ise Derviş şu yanıtı verdi:"Türkiye'nin spesifik politikaları konusunda beyanda bulunamam. Konumum da müsait değil. Hiç kuşkusuz Türkiye sağlam bir finans sektörüne sahip. 2001 ve ondan sonra alınan önlemler bunu sağladı. Ama dediğim gibi artık sadece finans sektörü değil, reel sektör de söz konusu. İhracat talebi, büyüme, yatırımlar, dış yatırımlar, iç yatırımlar* Dolayısıyla reel sektöre dönük düşünce üretmek gerekiyor. Yani bu finans sektörü aşamasını geçirdik artık. Türkiye'de olağanüstü bir zorluk çıkmadı, olağanüstü bir sarsıntı olmadı finans sektöründe. Ama hiç kuşkusuz Türkiye'nin kısa ve uzun vadede büyümesini, reel sektörü düşünmesi gerekiyor."


Piyasaların daha güvenle bakabilmesi için kısa vadede alınması gereken önlemlere de değinen BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş, "Türkiye'deki politikalar konusunda beyanatta bulunamam ama Türkiye gibi ülkeler mutlaka reel sektörlerini düşünmeli. Bize benzeyen çok ülke var; Meksika, Brezilya gibi* Bu ülkelerde yeni durum karº?s?nda mutlaka yeni bir strateji, yeni önlemler düºünmeli. Ama her ülkenin durumu biraz farkl? tabii. Özellikle kamu yat?r?mlar?nda yavaºlamaya, büyümenin düºmesine karº? e?er
mali politika buna müsaade ediyorsa bu tür ülkeler kamu yat?r?mlar?n? belki biraz h?zland?rmak ve düºen ihracat talebini ve muhtemelen düºecek iç tüketim talebini bir ölçüde mali politikas?n?n s?n?rlar? içinde kamu yat?r?mlar?yla telafi etmeyi düºünebilirler" dedi.


Türkiye için öngörülen yüzde 3.5'lik büyüme rakam?n? nas?l de?erlendirdi?inin sorulmas? üzerine ise Derviº, "Dünya piyasa fiyatlar?yla yüzde 4'e yak?n bir h?zla büyüyordu. Amerika yüzde 3 h?zla, Avrupa yüzde 2'ye yak?n büyüyordu. Çin yüzde 11, Hindistan yüzde 8.5-9 bu geçmiºin tablosu, geçmiº 2-3 y?l?n. Önümüzdeki büyüme süreci farkl?. Bir düºüº olacak hiç kuºkusuz. Geliºmiº, zengin ülkeler belki de hiç büyümeyecek ama di?er taraftan en kötümser projeksiyonlar bile Çin'in en az yüzde 7 ile büyümeye devam edece?ini öngörüyor. Dolay?s?yla dünyada çok büyük bir fark var. Zengin ülkelerde s?f?ra yak?n bir büyüme h?z? ama Çin gibi bir ülkede iç tasarrufuna, yat?r?mlara dayal? tüm olumsuzluklara, dünya piyasas?ndaki talep düºüºlerine ra?men hala yüzde 7 gibi bir büyüme*"Bu yelpazenin içinde Türkiye'nin kısa vadeli tedbirlerin ötesinde kendi iç tasarrufunu arttırması gerektiğini kaydeden Derviş, "Cari dengenin fazla açık vermesi, bize bir kırılganlık, özel bir sorun yaratıyor. Yani bu kadar büyük bir cari açığı dışarıdan finanse etmemiz gerekiyor; bu da Türkiye'nin en büyük sorunu. Yani büyük bir cari açıkla yola devam etmek her zaman sakıncalıydı. 3 yıl önce de sakıncalıydı, bugün de sakıncalı. Kendi iç kaynağımızı artırmamız ve kendi iç dinamiklerimize özellikle iç tasarrufumuza dayalı bir büyüme modelini geliştirmemiz gerekiyor" şeklinde konuştu.


Türkiye'nin Körfez ülkelerindeki dikkat çeken birikimden kriz döneminden bir fırsat çıkarıp çıkaramayacağının sorulması üzerine de Kemal Derviş, "Umudumuzu tamamen dışarıya bağlamayalım; yani ne Avrupa sermayesine ne Amerikan sermayesine ne de körfez sermayesine. Türkiye ve Türkiye gibi ülkelerin önümüzdeki yıllarda bir miktar uzun vadeli dış yatırımlara ihtiyacı var ve bunu kendi üretimimize çekmemiz ve düşük olan Türkiye'deki iç tasarrufun arttırılması ve iç kaynağımıza daha fazla dayalı bir büyüme modelinin geliştirilmesi bence yararlı olur" yanıtını verdi.


Türkiye'nin AB'ye üyelik hedefini değerlendiren Derviş, bunun çok uzun vadeli bir hedef olduğunu hatırlatarak, "Bende bunun hala geçerli olduğu kanısındayım ama eşit haklar ve eşit şartlarla girmek kaydıyla. İkinci sınıf bir üyelik asla düşünülmemeli. Tabi şu anda AB karıştı, iç dinamikleri zor bir noktada. Bölgede Türkiye'nin önemi, Türkiye'nin gücü aslında arttı. Dolayısıyla Karadeniz bölgesindeki olaylar, enerji sorunları bence Türkiye'nin önemini arttırdı. Bundan yararlanmamızd tabi iyi olur ama Türkiye sadece hedefe değil, ilişkilere özellikle Doğu Asya'daki piyasalara önem vermeli. Çin'de Yüzde 7 büyüme var; bir tarafta yüzde 0 büyüyen bir piyasa diğer tarafta yüzde 7 büyüyen bir piyasa. Dolayısıyla dengeli bir strateji takip etmemiz ve tüm yükselen ülkeler gibi Türkiye de bir dünya ülkesi olmak durumunda" dedi.


Derviş, "Küresel bir dünyada hiç kuşkusuz Türkiye'ye yatırım gelecek. Türkiye'de dışarıdan gelen sermaye bazı sektörlerde alanını genişletecek. Ama aynı zamanda Türk şirketleri, belki Hindistan'da, Avrupa'da, Güney Amerika'da varlıklarını arttıracaklar. Yani hiç kuşkusuz hem Türkiye'nin dış yatırım yapması hem de Türkiye'ye dış yatırım gelmesi kaçınılmaz bir süreç ama burada da belki ölçüyü kaçırmamak kaydıyla. Nasıl piyasayla devlet arasında bir denge gerekiyorsa toplum piyasayı yönetmeliyse aynı zamanda dış sermayenin de belli bir denetim içinde belli ölçüler içinde abartmadan, ölçüyü kaçırmadan ama Türkiye'ye yararlı biçimde veya Brezilya'ya Meksika'ya yararlı biçimde gelmesi gerekiyor" dedi.


Son bunalımın dünyadaki ülkelerin birbirine ne kadar bağlı olduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Derviş, "(Krizde) kocaman ülkeler bile tek başına iş yapamadı. Çok entegre olan piyasaların dış ticareti birbirine bağladığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünyada hiç kuşkusuz denetim, yani toplumun piyasaya hakim olması olayı, sadece ulus devlet olayı açısından ele alınamaz. Ulus devletlerin bir arada çalıştığı ulus devleti aşan bir denetim mekanizmasına gerçekten ihtiyaç var" diye konuştu.


Denetim ve eşgüdümün sağlanması için IMF, Dünya Bankası gibi örgütlerin görevlerini yapması gerektiğini ifade eden Derviş, yapının bugünkü koşullara uygun hale gelmesi için IMF'deki iç dengelerin gelişmekte olan ülkeler lehine değiştirilmesi gerektiğini söyledi.


Amerika'nın ilk etapta serbest bıraktığı 250 milyar dolarlık paket ve İngiltere Başbakanı Gordon Brown'ın önayak olduğu kurtarma paketi gibi önlemleri değerlendiren Derviş, "Finans sektöründe sermaye artırmaya gitmek çok önemli ve bunu nihayet yapıyorlar. Bence daha erken yapılmalıydı. Türkiye'de yapıldı. Hiç sağlam olmayan ve sermayelerini bütünüyle yitirmiş bankaların gene devreden çıkarılması gerekiyordu. Ama bence kriz yüzünden zor durumda olan finans kuruluşlarına kamu sermayesinin verilmesi çok doğru. Ancak kamunun da sermaye verdiği bu kuruluşlarda söz sahibi olması gerekir. Yani doğal bir adım olması ve hiç yaşayamayacak bankalarla yaşayabilir bankalar arasındaki farkı da gözetmek gerekiyor" şeklinde konuştu.


Finans sektörüne yönelik bu tedbirleri reel sektörle ilgili tedbirlerin izlemesi gerektiğini kaydeden Kemal Derviş, "Bunu da maalesef her ülke aynı şekilde yapamaz. Bazı ülkelerde mali yapı sağlam yani maliye politikası konusunda çok büyük endişeler yok. Bu ülkelerde sanıyorum düşen özel tüketim talebini telafi etmek için kamu yatırımlarının bir süre için artırılması ve dolayısıyla iç talebin fazla düşmesini önlemek doğru olur. Ama bir şartla; tabi mali politikası çerçevesinin buna müsaade etmesi gerekiyor" dedi.


Küresel krizin ardından başlayan "Kapitalizmin geleceği" tartışmalarına da değinen Derviş, piyasanın amaç değil toplumun daha müreffdeh olabilmesi için insanların ihtiyaçlarına daha hızlı cevap verebilmesi için çok yararlı bir araç olduğunu belirterek şöyle konuştu:"Dolayısıyla piyasayı, piyasa ekonomisini kullanmak gerekiyor. Piyasa ekonomisinde özel sektör temel dinamik güç, ama tek başına ve tek hakim olarak değil. Mutlaka toplumun, demokratik toplumun piyasayı yönetmesi, insanı esas amaç olarak ortaya koyması, demokrasinin piyasayı yönetmesi gerekiyor. Sanıyorum son aylardaki olaylar bunu daha da bir gündeme getiriyor. Merkezi planlamaya geri dönmeyeceğiz. Ama sanıyorum bu kriz, devletin, devlet denetiminin önemini ve güvenceli demokratik toplumla piyasa ekonomisi arasındaki dengeyi biraz değiştirebilecek. İnsan güvenliğini, demokrasinin hakim olma ihtiyacını insanlara biraz daha öğretmiş olacak."


Son finans krizin çok ortalığı tahrip eden önemli bir kriz olduğunu belirten Kemal Derviş, "Ancak temelde uzun vadede, bu temel sorunlar; su, sağlık hizmetleri, istihdam, eğitim, bu sorunların önemi her zaman var idi ve devam edecek. Yani bu kriz belki iki yıl içinde, belki üç yıl, belki dört yıl içinde geçebilir. Daha hızlı bir büyüme ortamına yeniden kavuşabiliriz ama esas büyük sorun, dünyanın yoksulluk sorununu halletmek, onunla birlikte gelen eğitimsizlik, sağlık hizmetlerindeki eksiklik, bunlar
yapısal şeyler ve finans sektöründen daha önemli sorunlar" dedi.

Türkiye'nin Güvenlik Konseyi'ne geçici üyeliğinin kriz ortamında iyi bir pozisyon olup olmayacağının sorulması üzerine ise BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş, "Güvenlik Konseyi, BM'nin en önemli organı. Türkiye gibi bir ülkenin üye olması tabi çok önemli bir şey ancak beraberinde bazı sorumluluklar da getiriyor" yanıtını verdi.

iha
Yayın Tarihi : 18 Ekim 2008 Cumartesi 22:19:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?