4
Mayıs
2024
Cumartesi
İSTANBUL

İşte merakla beklenen açıklama

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Aydın Doğan ve Doğan Medya Grubu'nun iddialarını ispatlayamadığını belirterek, "Biz susalım, sen de bu meseleyi kapat diye yazdılar, bizim mezhebimiz böyle geniş değil, karnımız da sizinki kadar geniş değil" dedi.

İddialara karşı verdiği yanıtların yayınlanmayarak cevap hakkı tanınmadığını belirten Erdoğan, CHP'ye yönelik de eleştirilerde bulunarak, "Şıracı ve bozacı gibi birbirinize şahitlik yapmayı bırakın da aranızdaki gizli ittifakı açıklayın. Sadece ideolojik bir yandaşlık mı, yoksa bir çıkar ilişkisi mi" diye konuştu.

Erdoğan, kişilik haklarına saldırıldığını da belirterek, "Maaşlı silahşörleri var. Benim öyle maaşlı silahşörlerim yok köşe yazarı olarak" ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan, partisinin Cemal Kamacı Spor Salonu'nda gerçekleştirilen Beyoğlu İlçe Teşkilatı Kongresi'ne katıldı. Konuşmasında Doğan Medya Grubu ve CHP'ye yönelik eleştirilerde bulunan Erdoğan, milletle aynı yöne bakmayanların, milletin hissiyatına ortak olmasını, milletin umut ve heyecanını paylaşmasını beklememek gerektiğini söyledi. Erdoğan, "Türkiye'nin yıllar yılı içine düştüğü çözümsüzlük dönemlerinde doğrudan rolü ve payı bulunan bu zihniyet, bugün medya gücünü de belli ölçüde yanına alarak siyasi bozgunculuk peşinde düşüyor. Geçen hafta Aydın Doğan ve medyasıyla ilgili bazı gerçekleri açıkladım ve bazı sorular sordum. 'Size bir hafta süre, haftaya yine bir kongredeyiz' dedim. Bu soruların cevaplarını çıkın, açıklayın. Siz açıklamazsanız, önümüzdeki hafta sonu ben açıklarım" dedi.

O günün geldiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, son 5 gün içerisinde konuyla ilgili yazılıp çizilenleri değerlendirdi. Başbakan Erdoğan, "Bazı taşları yerli yerine oturtmak için bu değerlendirmenin önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü 16.5 milyon insanın oyunu almış bir partiyiz. Biz bütün adımlarımızı yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları yok etmek için attık. Bunlarla mücadele ederek buralara geldik. Hortumlar kesilecek demiştik ve hortumlar kesildi. Hortumlar kesilince rahatsızlık başladı, çünkü geçim
kaynakları orasıydı. Bu hortumlar kesildiği andan itibaren de artık bitiş başladı. O alıştıkları büyüme yok oldu. Bu, bunları ciddi manada rahatsız etmeye başladı" diye konuştu.

BİZLERİ BİR GÜN ŞU TOPRAĞIN ALTINA KOYACAKLAR
Aydın Doğan'a yönelik eleştirilerini sürdüren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Siyasetçilerde de bunların uzantıları var. Bu uzantılar da bunlarla dayanışma içerisinde. Oradan hiçbir şey kapamazsınız çünkü millet neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. Aydın Doğan medyası müflis tüccarın eski defterleri karıştırması gibi defterleri karıştırmak suretiyle AK Parti'ye nereden vururum gayreti içinde koştururken, biz de Elmadağ rampalarında yıllardır yapılamayan bu yolları nasıl duble yollar haline getirebileceğimizin koşturmasını yapıyoruz. Dedikoduyla meşgul olan biz değil sizsiniz Bay Doğan Grubu. Bir tanesi çıkmış akıl veriyor. Yerin altındaki deneyimleri takip ediyor muyuz, etmiyor muyuz? Sizden gelecek işaretlerle bunları takip etmemize gerek yok. En az sizin takip ettiğiniz kadar ediyoruz ama eğer Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı takip etmiş olsaydın, daha bu göreve geldiğimizde milletvekili arkadaşlarımla yaptığımız ilk konuşmada 'Bu makamlar gelip geçicidir' demiştim. Hepimiz öleceğiz demiştim. Bizleri bir gün şu toprağın altına koyacaklar. Yanımızda da çok fazla durmayacaklar ha demiştim. Benim boyum 1.85 filan. Belki 2 2.5 metreküplük bir çukur olur. Küçük olanların ki daha küçük olacak. Bu tevazu içinde olun demiştim. Biz gidici olduğumuzu biliyoruz bay köşe yazarı, sen durumunu düşün çok geç kaldın günaydın. Biz Başbakan olunca bunu hatırlamadık. Bu işi çok daha önceden hatırladık. Demek ki sen çok geç kalmışsın. Yerin altındaki bu deneyleri mi bekleyecektin. Neyse geç de olsa yine uyandın, hayırlı olsun."

Başbakan Erdoğan, konuşması sırasında atılan "Kıskananlar çatlasın" tezahüratlarına karşılık, "Çatlamasın, onlar da lazım olacak. Gün ola harman ola bu kervan daha çok güçlenecek" ifadelerini kullandı. Sapla samanın karıştırılmaması gerektiğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, meselenin Almanya'da görülmekte olan bir davanın konusu olmadığını söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu dava neticesinde mahkeme iddianamede yer alan hangi iddiaların doğru olduğuna karar verecek. Bunun muhatabı biz değiliz. Biz hiçbir zaman yanlışın ve yanlış yapanın yanında yer almadık, bundan sonra da almayacağız. Halkımız bizi hiçbir zaman bu tür suistimallerin içerisinde görmedi, bundan sonra da görmeyecektir. Varsa
yanlış yapan elbette cezasını çeker ve bedelini öder. Dava neticesinde Türkiye'yi ilgilendiren bir boyut ortaya çıkarsa idari yönden biz gerekeni yaparız. İnsani yardım amacıyla toplanan paraların suistimal edildiği hesaplarda usulsüzlük yapıldığı iddiası çok ciddi. Eğer mahkemede kanıtlanırsa bunun sorumluları hak ettikleri cezayı mutlaka almalı. Bizim bu konudaki tavrımız açık. Bu kararın verileceği yer mahkemeler olmalıdır, gazete sayfaları değil" dedi.

KİŞİLİK HAKLARI ÇOK AĞIR YARA ALIYOR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'deki Deniz Feneri Derneği'nin hesap ve faaliyetlerinin sıkça denetlendiğini söyledi. Son denetimlerde hesapların da detaylıca incelendiğine dikkat çeken Erdoğan, "Denetim mekanizmasını bundan sonra da hassasiyetle devam ettireceğiz. Gazeteler ve medya patronları hem hakim, hem de savcı yerine geçtiklerinde kişilik hakları çok ağır yara alıyor. Yargısız infazlar ortaya çıkıyor. Bunu bütün milletin gözü önünde yaşadık, böyle bir saldırı kampanyasına hedef olduk. Yalan olduğu ortaya çıkan iki iftiraya muhatap olduk. Kişilik haklarıma saldırdılar. Doğan Medya Grubu'nun yayın organları topyekün bir iftira kampanyası yürüttüler. Sonra partimiz ve hükümetimizi bu kampanyaların hedefi haline getirdiler. Şimdi 'bizi hedef gösterdi' diyecekler. Sen benim partimi gösteriyorsun, beni hedef gösterme kampanyasını yürütüyorsun. Yok öyle yağma. Yerini bileceksin" açıklamasında bulundu.

Erdoğan, geçtiğimiz hafta Aydın Doğan'a çağrı yaptığını hatırlatarak, "Ya çık bu iftiraları kanıtla, ya da neden bu kampanyayı başlattığını açıkla dedim. Ben derdini biliyorum ama sen çık açıkla. Açıklamazsan ben açıklarım dedim. Bu iftiraları ispatlayamadı. Her iki iddiasının da yalan ve iftira olduğu ortaya çıktı. Alman Mahkemesi'ne baskı yaptığımız bizzat iddianameyi hazırlayan Alman savcı yalanladı. Paraların bana elden verildiği iddiasının da iftira olduğu kanıtlandı. Tek taraflı iddialarla ülkenin başbakanına, başbakanlık makamına böyle ağır bir iftira atılır mı. Kimsenin buna haddi yok" dedi.

Elden para aldığı yönündeki iddiaları reddeden Başbakan Erdoğan, başbakanlığın resmi yardım hesabına yatırılan parayı da, paranın sahibini de görmediğini söyledi. Erdoğan, yardım hesabına giren her kuruşun, Kızılay aracılığıyla gerekli yere gönderildiğinin de altını çizerek, toplamda 21 milyon dolar civarında olan paranın kayıtlarının mevcut olduğunu da belirtti.

İKTİDARA DOĞAN GRUBU'NUN DESTEKLERİYLE GELMEDİK
Bu tür gereklerin Aydın Doğan'ın medyasında yer almadığını anlatan Erdoğan, "Beş gün bekledim düzeltirler diye ama düzeltmediler. Yalan ve iftiraya devam ettiler. Bazı istisnalarını bir kenara koyalım, maaşlı silahşörleri var. Benim öyle maaşlı silahşörlerim yok, köşe yazarı olarak. Niye rahatsız oluyorsunuz. Bizler bu iktidara Doğan Grubu'nun destekleriyle gelmedik, halkın destekleriyle geldik. Aydın Doğan kendi kanalında çıkmış bana cevap veriyor. Dedik ya şıracı, bozacı meselesi. Kendi adamları bile patronun verdiği cevaplar bizi pek tatmin etmedi diyor. Bunu diyenler yine kendi köşelerinde sipariş üzerine yazılarını yazmaya devam ediyor. Yerin kulağı var. Her şeyi duyuyoruz. Bütün bunlara rağmen yine birileri bir şeyler yazmaya devam ediyor. Yerin kulağı var ve yeri geldikçe de birçok şey yine açıklanacak. Yalan ve iftira devam etti. Bizim genç yaşta Kasımpaşa'dan çıkarak Başbakan olmamızı takdir etti sağolsun. Ona çok ihtiyacımız vardı. Biz cevap hakkına saygı istiyoruz. Ben bunu dedim. Bizim iftiralara cevaplarımızı yayınladılar mı? Hayır. Onu da yapmadılar. Tek yanlı karalamaya devam ettiler. Biz bağımsız ve tarafsız medyayız dediler. Basın özgürdür. İstediğimizi yazarız, istemediğimizi yazmayız dediler. Üyesi oldukları uluslararası bir basın kuruluşu, kendi gazetelerinde yazıyor. Ultimatom çekmiş bana, kimsin sen de ultimatom çekiyorsun bana. Kendi oluşturmuş oldukları, kimsenin benim ülkemde kabul dahi etmediği bir uluslararası basın konseyi. Kibarlığımız sebebiyle burada yaptıkları toplantıya katılmıştık. Şimdi orası bize böyle bir ultimatom çekiyormuş. Diyor muş ki, başbakan medyaya olan ultimatomunu geri çeksin" diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Siyaseti susturmak isteyenlere biz gereken cevabı veriyoruz. Bundan sen de nasibini al. Milletvekillerinin dokunulmazlığı var derler. Böyle dokunulmazlık, böyle özgürlük nerede görülmüş, kime nasip olmuş. Her istediğini yazacak, kimse sana cevap veremeyecek. Böyle bağımsız ve tarafsız gazetecilik mi olur. Biz susalım, sen de bu meseleyi kapat diye yazdılar. Böyle kirli pazarlık olmaz. Yok öyle yağma. Bizim mezhebimiz böyle geniş değil, karnımız da sizinki kadar geniş değil. Böyle iftirayı sineye çekemeyiz. Yolsuzluğun yalanı bize ağır gelir. Bulursanız yanlış bir iş deliliyle, belgesiyle ispatlayarak ortaya koyacaksınız. O zaman biz de gereğini yaparız. 5 gün bekledik. Gerçekten samimi olsaydınız, cevap hakkına saygı gösterirdiniz, gerçekler ortaya çıktığında iftiralarınızı düzeltirdiniz. Doğruları yazmak da sizin asli göreviniz. Bunu yapmak yerine tek taraflı iftiralarla medya terörü estirmeye devam ettiniz."

YAZIKLAR OLSUN
Kuru gürültüye pabuç bırakmayacaklarını belirten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bizi başkalarıyla da karıştırmayın" dedi. Erdoğan, cevap hakkının önemine değinerek, "Madem yayıncısınız. Cevap hakkının kutsal olduğunu, mahkemelerde bile savunmasız yargılanma yapılamayacağını bilmeniz gerekmez mi. Bir iddia muhatabına sorulmadan gazete sayfasına taşınır mı? Gaziantep Belediye Başkanımızı günlerce yolsuzlukla usulsüzlükle suçladınız. Cevap verdi. Bugüne kadar bu cevapların hiçbirini yayınlamadınız, tek satır yazmadınız. Gazetenizin bir tanesi yalan ve iftira diyor, bir diğeri aynı şeyi dönmeye devam ediyor. Asım Güzel Bey'e yaptığınız haksızlığı kim telafi edecek. Ayıptır, yazıktır bu ülkeye. Gaziantep Belediyesi'ne aylık giden bellidir, kendisinin kaynakları bellidir. İnsan bunu bir araştırır. Kim bilir orada da ileriye doğru hangi hesap var" açıklamasında bulundu.

Erdoğan, Gaziantep konusunda ismi verilen şahsın AK Parti ile uzaktan yakından alakası olmadığını ifade etti. "Yazıklar olsun" diyen Erdoğan, "Benim partimin üyesi olup da bu tür yanlışı yapabilecek olanlar çıkmaz mı, çıkabilir. Çıktığı zaman ona karşı ne uygulayacağımız önemli. Torna kalıbından çıkmıyoruz, hepimiz insanız. Hatalar olabilir ama lütfen bunu bir araştır, incele ondan sonra yaz. Dersinizi çalışın, öyle çıkın karşıma. Hala cevap hakkının basın özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğunu anlayamamışsınız" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Aydın Doğan'dan maaş alan kalemşörlere bir çift sözüm var. İçlerinde istisnalar da var. Tarafsız ve bağımsız olmak demek, patronunuzun çıkarlarından da bağımsız olmak demektir. Siz bağımsız olsaydınız, patronunuz hakkında yayınlanan kağıt kaçakçılığı iddialarını da yazılarınızda sorgulamanız gerekmez miydi? Yoksa bu iddialar haber değeri taşımıyor muydu? Hilton Oteli'ne imar rantı talebi de mi haber değeri taşımıyordu? Buna genel başkanınız, başbakanınız müsaade etmediği için bu yaygaralar başladı.
'Mahkemeye verseydin' diyorlar. Müsaade etmedim ki, neyi vereceğim mahkemeye. Belediye başkanımı da aradım. 'Seni arayabilirler, böyle bir yanlışın içine düşme' dedim. Nitekim aramış, görüştüler ve gerekli cevabı aldı. Baktı oradan da kapı kapalı. Mekanizmayı böyle çalıştırdılar. Ama biz şimdi taleplere 'verdim gitti' demiyoruz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var diyoruz."

HUKUKTA SUÇA YATAKLIK ETMEK DE SUÇTUR
Doğan Grubu'nun kontrol edemediği bağımsız gazete ve televizyonlar da olduğunu belirten Erdoğan, milletin gerçekleri bu basın kuruluşlarından öğrendiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, Doğan Grubu'nun sindiremediği medya gruplarının adını 'yandaş medya grupları' şeklinde değiştirdiğini ifade ederek, "Onların içerisinden de zaman zaman bizim aleyhimize konuşanlar var. Bu konularla ilgili onlarla da çatışmalarımızın olduğu günler oldu. Yine olacak ama bazılarını sineye çekiyoruz. Maalesef bazı yanlışlara yataklık etmeyi adet haline getirenler de var. Hukukta suça yataklık etmek de suçtur. Ne yazık ki Türkiye'de bütün iftiralara tahammül etmesi gereken birinci derecede merci başbakandır veya cumhurbaşkanıdır. Biz ya sabır çekiyoruz. Allah'tan özgür bir medya var da kurduğunuz şıracı, bozacı tezgahı bozuluyor. Arkadaşlarım Aydın Doğan'ın gazetelerinde yayınlanmayan haberlerden örnekler verdiler. İçi boş bir basın özgürlüğü nakaratına takılıp kalan ezberinize bir katkıda bulunayım. Çıkar çatışması denilen bir kavram var. Siz çıkarlarınızın çeliştiği kişi ve kurumlar aleyhinde doğruluğu kanıtlanmayan haberler yapıp buna basın özgürlüğü diyeceksiniz. RTÜK'le çıkar çelişkiniz olacak, RTÜK Başkanı'nı hedef alacaksınız. Belediyede işiniz olacak, belediye başkanına saldıracaksınız. Buna da dürüst habercilik diyeceksiniz. Biz de yürüttüğünüz iftira kampanyalarının masum olduğuna inanacağız öyle mi? Sizin şahitliğiniz bile kabul edilemez" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yasaların ötesinde basının da tabi olduğu ahlak kuralları olduğunu söyledi. Doğan Grubu'nun bütün yaptığı yayınlar ve yargısız infazların ortada olduğunu belirten Erdoğan, "Bu kuralları ihlal ettiğinizi, kural tanımaz bir tavırla çıkarlarınıza engel olan herkesi elinizdeki medya gücüyle sindirmeye çalıştığınızı inkar etseniz bile buna kim inanır. Önce cevap hakkına saygı gösterin. Aynı puntolarla haberin doğrusunu yazdığın gün sana inanırım. Önce sayfalarınızda göremediğimiz parlamentoda meclis bütçe müzakerelerinde konuştuğum sayın Baykal'ın Antalya'da imar rantı sağlanan tarlasını gizlediği mal varlığını, gerek eşi, gerekse kendisine ait olan mal beyanını sayfalarınızda yayınladınız mı? Erdoğan gönderdi mi gönderdi. Yayınladı mı yayınlandı. Gene Baykal muteber öyle mi, benimki şeffaf açık" diye konuştu.

SPK BAŞKANI'NI DOĞAN'IN BİR YAZARI VATAN GAZETESİ İÇİN TEHDİT ETTİ Mİ?
Erdoğan, "Hakkınızdaki kağıt kaçakçılığı iddiasını SPK savunmanızı istemiş. Aydın Doğan'ın kamuda takip ettiği işleri yazın, o zaman gerçekten bağımsız olduğunuza inanalım. Baykal sizin tabela şirketleri kurduğunuz iddialarının peşine düşsün, onun da basın özgürlüğünü savunduğuna inanalım. Ne sizden tek satır, ne ondan tek söz duymadım. Nasıl inanalım size. Şıracı ve bozacı gibi birbirinize şahitlik yapmayı bırakın da aranızdaki gizli ittifakı açıklayın. Sadece ideolojik bir yandaşlık mı, yoksa bir çıkar ilişkisi mi? Aylar önce SPK Başkanı'nı Doğan'ın bir yazarı Vatan Gazetesi için tehdit etti mi, şantaj yaptınız mı, yapmadınız mı?" açıklamasında bulundu.

SPK'nın kendi yolunda devam ettiğini ve gereğini yapacağını belirten Başbakan Erdoğan, gereğini yaptığı için bu tür saldırılara maruz kaldığını söyledi. Erdoğan, "Ben gereğini yapmamış olsaydım, bugün hakkımda bu iftira kampanyalarını yürütüyor olur muydun? Zaten gereğini yaptığım için değil mi bütün bu saldırılar. Aydın Doğan'ın haksız taleplerini karşılasaydım şimdi bunları konuşuyor olur muyduk, o zaman çok iyi dost olurduk. Bizden hiçbir haksız talebine bundan sonra da olumlu cevap alamayacaksın Sayın Doğan. Biz milletimizin emanetine ihanet etmedik ve etmeyeceğiz" dedi. 

Herkesin hesabını buna göre yapması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, şunları söyledi. "Bedeli neyse biz ödemeye hazırız. Kimden gelirse gelsin her türlü medya terörüyle hukuk içinde sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Doğan medyası her istediğini yazar, istemediğini de hiç yazmaz diyip geçecek miyiz. Böyle bir medya diktatörlüğüne teslim mi olacağız. Kendi kağ7aıdının kaçak olup olmadığını sorgulamayan bir medya özgür olabilir mi. O medya patronunun çıkarları için tetikçilik yapmaktan kaçınabilir mi? Doğan'ın, geçmişte memleketin idaresinde bulunanlarla daha sonra sahibi olduğu gazetelerde tek taraflı olarak yayınladığını biliyoruz."

ŞAPKALARI BİRBİRİNE KARIŞTIRIYOR
Başbakan Erdoğan, Aydın Doğan'dan gelen mektuplara milletin huzurunda cevap verdi. Aslında şahsına gönderilen mektupları açıklamanın adeti olmadığını belirten Erdoğan, "Beş gündür Doğan'dan bekledim. Mektuplarında işadamı ve yayıncı olmak üzere iki ayrı şapkası olduğunu yazıyor. İşadamı şapkasıyla benden talep ve beklentilerini iletiyor. Aksini söylese de bu şapkaları birbirine karıştırıyor. Kabul ederse bu da benim, gönderdiği mektuplara milletin huzurunda cevap olsun. Sayın Aydın Doğan, medyada çok sesliliği demokrasimizin derinleşmesi bakımından hayati derecede önemli bulduğumu sizlerin de bilmesi lazım. Grubunuzun örneklerini verdiği yayıncılıkta işadamı ve yayıncı şapkalarınızı zaman zaman olduğu gibi karıştırmamanız kaydıyla bu çok seslilik içerisinde yerini almaktadır. Ancak medya grubunuzun muhalefete yakınlığının ifade edilmesinden neden rahatsızlık duyduğunuzu anlamakta güçlük çekiyorum.

Siyasetçilerin eleştiri ve muhalefete açık olması gerektiğini her fırsatta söyleyenlerin, kendilerine yönelik eleştiri ya da cevap hakkı söz konusu olduğunda neden tahammülsüzlük gösterdiğini hayretle karşılıyorum. Vahim bir yanılgı olduğu açıktır. Demokrasilerde konuşmak, eleştirmek ve cevap verme hakkının siyasetçilere de tanındığını bilmenizi isterim. Tavsiyem demokratik bir tavırla medyanın eleştirmek kadar eleştirilmesini de doğal karşılamanızdır. Bundan sonraki süreçte yayıncı kimliğinizi kullanarak işadamı şapkanızla yürüttüğünüz diğer işlerinizde imtiyaz talep etmeyeceğinizi umuyor. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bütün vatandaşlarımız gibi eşit muamele göreceğinizden şüphe duymamanızı özellikle vurgulamak istiyorum. Çok sesliliği korumak şeklindeki sözlerinizi bundan sonrası için tarihe karşı taahhütleriniz olarak değerlendiriyorum. Cevap olarak şimdilik bununla yetiniyor. Bu bahsi burada kapatıyorum" dedi.

İKTİDAR PARTİSİ BÜYÜYOR, MUHALEFET KÜÇÜLÜYOR
Başbakan Erdoğan, 70 milyon vatan evladına aynı mesafede olduğunu söyledi. Türkiye siyasetinde bir ilk yaşandığına dikkat çeken Erdoğan, "İktidar partisi günden güne büyüyüp oyunu artırırken, muhalefet küçülüyor. Yapılanı karalamaktan, mızrağı çuvala sokmaktan öte bir gayret içinde olmadılar. Türkiye'nin daha müreffeh bir ülke olması için ne yapacaklar bilmiyoruz. Yol haritaları nedir bilmiyoruz. Programlarına bakarsanız cekli, caklı bir çok vaatleri var. Ülkenin en büyük krizleri yaşadığı o dönemlerde de programlarında yine bolca vaat bulunduğunu görürsünüz. Bu milletin her ferdi bugünkü CHP anlayışının bugüne kadar Türkiye'ye ne hayrı dokunduğunu mutlaka kendine soruyor. AK Parti kısa siyasi ömrü içinde millete verdiği her sözü yerine getirmiş olmanın gururuyla siyaset sahnesinde yıldızını parlatmaya devam ediyor. Dünyanın her ülkesinde iktidar seçimden korkar, biz de muhalefet korkuyor. AK Parti'yi karalamak derdinde olanların sırtını nereye dayadığı ortada. Milletin terazisi çalışanla laf üretenleri en adil biçimde tartacaktır. Milletin kararı sandıkta açıkça ortaya çıkacaktır" açıklamasında bulundu.

Son olarak İstanbul'da metrobüs hattıyla ilgili çalışmalara değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Metrobüs çalışmaları tüm hızıyla sürüyor ama gazetelerde haber yok. Dün akşam takıldım da başkana, o yüzden haber yaptılar. Biz CHP'nin belediye başkanlığı yaptığı dönemde Macaristan'dan otobüsler geldi. Belediye başkanı oldum, ilk defa Mercedes otobüsleri İstanbul'a soktuk. Şimdi Kadir Başkanımız işi daha ileriye götürdü. Yeni otobüslerimiz hizmete başladı. Çünkü bizim insanımız buna layık. Biz Atatürk üstünden geçinenlerden değil, söylediğini gerçekleştirenlerdeniz. 2009'da İMF'nin uluslararası toplantısı yapılacak. Bu toplantı için İstanbul'da devasa bir kongre merkezine ihtiyaç var ama yoktu. Şimdi yoğun bir çalışmayla Açıkhava tiyatrosunun olduğu o bölgeyi tamamiyle adeta boşaltıyoruz. Orada adeta yerin dibine giriyoruz ve orada aynı anda bin ayrı grubun görüşmeler yapabileceği toplantı odalarından, aynı anda 5-6 bin kişinin katılacağı toplantı yapılacak. Modern bir tesis yapılıyor. İstanbul'un altı kazılıyor. Tüneller açılıyor. Haber var mı? Biz insana hizmet verecek kuyular açıyoruz, onlar ise yukarıda dikili olanların peşinde koşuyorlar. 'İstemezuk' diyenler 1. Köprü'ye de aynı şeyi söyledi. Hayırlı bir iş yapıldı mı sol zihniyet hep karşısındadır, hiç yanında olmaz."

Son olarak İstanbul'da su problemi olmadığını belirten Erdoğan, "İzmir'de CHP var, susuzluk var, gittikleri yeri kurutuyorlar. Bunun da faturasını bize kesmeye başladılar. Bütün gönül kırıklıkları tamir oluncaya, bütün umutlar gerçek oluncaya kadar yorulmamaya azmedeceğiz. Ülkemizden asla umudumuzu kesmeyeceğiz. Türkiye'yi insanlık için bir umut ülkesi haline getirmeye çalışacağız. Millet iradesine sahip çıkarlar ayakta kalır" diye konuştu

iha
Yayın Tarihi : 13 Eylül 2008 Cumartesi 22:03:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?